Değerlendir:
  • 11 Oy - 2.73 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5

Altın Çağın Tanrısı(Satürn)
Yazar Mesaj
Angel Çevrimdışı
Angel
*****
Saturna Vip
lt=
Mesajlar: 1,250
Üyelik Tarihi: Apr 2007

Rep Puanı: 19

Mesaj: #1
Altın Çağın Tanrısı(Satürn)
ALTIN ÇAĞIN TANRISI

SATÜRN (Kronos)

İnsanlık tarihinin en eski ve asla kaybolmayan rüyasının adı “Altın Çağ” dır. Bu mitolojik zamanlara ait dönemden İncil’in yanı sıra Sümer, Babil, Yunan ve Roma kaynaynakları da söz ederler. Hepsinde kendilerine özgü bir hikaye varsa da özünde aynı şey anlatılır ve hikaye insanların zaaflarından ve tanrısal kanunların çiğnenmesinden kaynaklanan bir çöküşle noktalanır. Geriye dönüp de baktığımızda, doğanın döngüsüyle uyum içinde yaşayan insanın henüz vahşilik ve rüşvetle dejenere etmediği, kanun ve kuralların egemen olduğu parlak bir dönemin hayali aklımızda canlanıveriyor. Hesiod da Cosmogony isimli eserinde Yunanlıların Kronos ('zaman' anlamına gelen chronos kelimesinden türetilmiştir) dediği, tanrı Satürn’nün koruyucu ve kollayıcı kurallarının hüküm sürdüğü masalsı Altın Çağ’dan bahseder. Satürn’ün vatanı diğer tanrıların aksine yeryüzüdür. O mevsimlerin bir düzen içinde asla şaşmaz bir döngüde geçmesini düzenler ve zamanın önlenemez akışını yönetirdi. Ayrıca kadın ve erkeğin doğaya ve ahlaka uygun bir şekilde yaşaması için geçerli kuralları belirleyen tanrıydı. Tarımın patronu ve hasatın tanrısı olarak toprağın verimliliğini, dürüstçe ve çalışkanca gösterilen çabanın mükafatını temsil ediyordu. O bizzat çalışan tanrı ve bilge bir kral olarak insanlara zeytinden yağ çıkarmayı , üzümden şarap yapmayı öğretmişti. Zamanı yöneten Satürn aynı zamanda disiplin ve ahlak kurallarını belirleyen çok cömert bir tanrıydı. İnsanlara ihtiyaçlarından da fazlasını vermiş, onların arasında barışı sağlamıştı. Ancak doğanın ve yaşamın temel kuralları yerine bireysel iradelerinin gücünü yerleştirmeye çalışan insanoğluna karşı bağışlamasız ve katı bir adalet uyguluyordu. Romalılar ona olan saygı ve bağlılıklarını göstermek için yıl sonlarında iki hafta süren Saturnalia festivali düzenliyorlardı. Bu festival bugünkü Rio Festivali’ni bile gölgede bırakabilirdi! Satürn isminin Latincede tohum atmak veya ekmek (İng. sow) anlamına gelen sator kelimesinden türediği düşünülmekdedir. Astrolojik açıdan baktığımızda da aslında en temel ve kısa yollu anlamıyla Satürn’nü “ne ekersek onu biçeriz “ şeklinde yorumlarız. Satürn işte bu nedenle karma ile ilişkilendirilir.

Ancak Satürn astrolojinin en karmaşık arketipidir. Buraya değin sözünü ettiğimiz Altın Çağ’ın bonkör tanrısının bir başka yüzünden de bahsedilir. Diğer planetlerin eğer Satürn ile bir etkileşim içindeyseler , gerçektende çoklukla problematik yanlarını göstermeye daha yatkın oldukları kanısı yaygındır. Satürn planetlerin gölge yanlarını ortaya çıkaran, tüm sorunları ve iyileşmeyen dertleri, sıkıntıları ortaya çıkartan arketip olarak tüm bunların sorumluluğunun tek varisi olarak gösterilir. Ancak biliyoruz ki o, aynı zamanda mitolojik çağların zenginlik ve bereketle dolu ilk baharının, Altın Çağ'ın da yaratıcısıydı. Aslında Satürn’nün geleneksel özelliğine dair inanç onun sağladığı kazançların diğer planetlere göre çok daha elle tutulur ve büyük olduğu şeklindedir. Elbette tüm bu yakıştırmaların arkasında insanoğlunun bizzat kendisi vardır. İnsanın her türlü belayı bir planete, arda kalan tüm güzellikleri ve şansı ise bir diğer planete atfetmesiyle iki aşırı kutup oluşturulmuştur. Astroloji literatürünün temeli olan planetsel semboller dünyasında bunlardan birincisinin adı Satürn ikincinin ise Jüpiter olmuştur. Söz bu insansı davranıştan açılmışken tarihinin en eski eseri olan mitolojik anlatılar bu abartılmış yakıştırmalarla doludur. Aslında bu yüzden de onlara arketipler diyoruz. Arketipler insan ruhunun veya psikolojisinin temel yapılarını sembolize eden adeta birer süzme, saf örnekler olarak bir anlamda insanlık komedyasını oynayan artistler gibidir. Aslını isterseniz belki günümüzün değil ama eskinin “Türk filimlerindeki” karakterler gibidirler; “ya hep kötü ya da salakcasına iyi”.

Satürn’nün Erol Taş vari yüzünü merak ediyorsanız, buyurun dinleyin efendim: Yunanlı Kronos Uranüs ve Gaia’nın 7 evladından biriydi. Onlara Titanlar deniyordu. Uranüs’ün tiranlıkları baş gösterdiğinde anne Gaia çareyi en küçük oğlu Kronos’u (yani Satürn) babasına baş kaldırmak konusunda cesaretlendirmekte bulmuştu. Genç oğul annesinin yardımıyla bir punduna getirip tanrı babasını hadım ediverdi. Hani şu Hıristiyanlık dönemini de kapsayan uzun süreç boyunca ölümü simgeleyen, Azrail’in atrübüsü (sembolü) meşhur ağzı tırtıklı orak ile bu işli başarmıştı. Böylece Kronos babasının tahtına oturmaya hak kazanmış oldu. Kral tanrı zaman kaybetmeden kız kardeşi Rhea ile evlendi. Ancak o da tıpkı babası Uranüs gibi tiranca özellikler göstermekte gecikmedi. Ne mi yaptı? İnanmayacaksınız ama, Rhea’nın dünyaya getirdiği her çocuğu, yani kendi çoçuklarını bir güzel mideye indirdi. Biliyorum pek anlamsız geliyor. Ancak bunu yapmasının asıl sebebi tahtının elinden alınabileceği korkusuydu. Zira bunun nasıl bir duygu olduğunu ve bal gibi yapılabilir bir iş olduğunu ondan daha iyi kim bilebilirdi ki! Bana sorarsanız bu biraz paranoyakça gibi görünüyor, ama sebepsiz bir paranoya değil. Hikayenin sonunda bana hak vereceksiniz. Rhea ve Kronos’un çocukları şu sırayla babalarının midesini boyladılar: Önce Hestia, sonra Demeter, Hera, Hades (Pluto) ve Posedion ortadan kayboldular. Anne Rhea’nın aklına ancak Zeus’u doğurduktan hemen sonra bir fikir geldi. Bir kaya parçasını beze sararak sanki yeni doğmuş bir bebek havası vererek babasına verdi.



Tanrı babanın aklına kundağı açıp bakmak gelmemiş olsa gerek onu da bir çırpıda yuttu. Hani derler ya “ midem çok sağlamdır, taş yesem öğütür” diye. Herhalde namı diğer Satürn de bu söze uyuyordu. Zira ona hiç bir şey olmadı. Oğul Zeus güvenli bir yerde büyüdü, serpilip genç bir delikanlı oldu. Günün birinde babasının sarayına girip onun özel sakisi oldu. Bir defasında ona o kadar çok içirdi ki zavallı Kronos’un midesi bu kez dayanamadı ve herşeyi kustu. Şarap sevdası aslında ona pahalıya patlamıştı. Çünkü yıllar önce yuttuğu ve karnının karanlıklarına hapsedip onlara bir kez bile gün ışığı göstermediği bütün çocukları dışarı çıktılar. Zeus diğer kardeşlerinin de yardımıyla babasına ve diğer Titanlar’a karşı bir savaş başlattı. On yılın sonunda Olimpia’da yeni bir tanrı ve onun kardeşleri hüküm sürüyordu. Kronos ve yandaşları dünyanın en dibi sayılan, o kapkaranlık ve kasvetli Tartarus’ta hapsedildiler. Daha önceki hikayeleride hatırlayacak olursanız Zeus babasına karşı vahşet uygulamış sayılmaz. Satürn’e ilişkin hikayenin ikinci versiyonuda böyle sona eriyor.

Astrolojik Satürn hep kanun ve kurallarla ilişkilendirilmiş, çok daha az ruhsal anlam yüklenmiştir. Gnostikler ve Kabalistler onu Eski Ahit’deki tiran ve kurallar konusunda katı ve takıntılarıyla bilinen baba olarak yorumlarlar. Gerçekten de eski çağların Satürn’ü ve Yahweh arasında bir ilişki olabilir. Yahweh ‘in Sabbath’ tı veya kutsal gün Saturday (Cumartesi) yani Saturn’s day (Satürn’ün günü) ortak bir kaynaktan geliyor olabilirler.

Diğer yandan Baba-Tanrı olarak karşımıza çıkan Trinity (üçleme) erkek egemen, başka bir deyişle pederşahi sistemin en eski biçimi olarak Jüpiter, Satürn ve Uranüs üçlemesinde de görülüyor. Bu dinin ve ondan asla bağımsız olamamış politik düşüncenin yüzlece hatta binlerce yıldan geçip bu güne gelen en sembolik halidir. Tüm bu sembolleri yanlızca Yunan kültür dünyasında görmekle kalmıyoruz. Hemen her kültürde bir paralel tanrı bulmak olası. Örneğin asıl baba Uranüs Vedik dünyada Veruna olarak görülür. Satürn babasını hadım eder ve kral – tanrı olur ve sonunda o da oğlunun ve karısının zekasına yenik düşer, tahtını Jüpüter’e (Zeus) kaptırır. Jupiter aynı “Tanrı’nın Oğlu” gibi kardeşlerini ve gelecek nesilleri güvenceye ve barışa kavuşturmuş olur. Jupiter ile Hıristiyanlıkk arasında kurulan bağ Jüpiter’in Balık burcuyla olan ilişkisinde ve Yay burcunun din, inançlar, insanın daha yüce bir gücün farkına varması ve felsefe ile olan ilişkisinde kolaylıkla görülüyor. Zira erken dönem Hıristiyanlıkta balık sembolü çok sık kullanılmıştır. Ülkemizde Kapadokya yöresindeki erken dönem kiliseleri ve ikonaklast dönemde yapılmış yeraltı kiliselerinde "balık" sembolü çok tipiktir.

Hazırlayan: Neşe Kuran
Kaynakça:
Mythic Astrology, L.Greene
Mythic Astrology: Archetypal Powers in Horoscope, Ariel Guttman- Kenneth Johnson

"Güneş gibi ol şefkatte, merhamette
Gece gibi ol ayıpları örtmekte
Akarsu gibi ol keremde, cömertlikte
Ölü gibi ol öfkede, asabiyette
Toprak gibi ol tevazuda, mahviyette
YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN, YA DA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL !!!!!!!! "
MEVLANA
[align=center][color=#008000][size=x-large]
[i]
04-30-2007 12:06 AM
 Alıntı Yaparak Cevapla
« Önceki | Sonraki »



Benzeyen Konular
Konu: Yazar Cevaplar: Gösterim: Son Mesaj
  Satürn - Kısıtlanma - Ödül Hades 26 50,287 03-30-2020 07:12 PM
Son Mesaj: Hattusas
  Satürn Evlerde Angel 127 207,735 01-30-2019 01:26 AM
Son Mesaj: justicee
  Satürn Döngüsü (29 Yaş Bunalımı) Angel 61 90,957 09-02-2018 07:07 PM
Son Mesaj: Feslegen
  Satürn Gerilemesi Angel 12 24,926 04-17-2018 01:11 AM
Son Mesaj: Feslegen
  Satürn yükselenbaşak 71 94,097 04-17-2018 12:59 AM
Son Mesaj: Ahmeedd
  Satürn Burçlarda vivienleigh 39 65,986 02-27-2017 12:39 PM
Son Mesaj: Kumsal
  * Satürn ve Tutkal * astrosohbet 36 55,085 12-31-2012 06:02 PM
Son Mesaj: Presence
  Gezegenler ve Metalleri - Satürn Derin 2 8,035 11-02-2012 01:25 AM
Son Mesaj: Arkadaş
  Satürn ve Saklı Süreç Valde_Amor 14 26,899 10-21-2012 09:51 PM
Son Mesaj: Arkadaş
  Bir Satürn Yazısı Zembul 7 15,331 08-11-2012 04:06 PM
Son Mesaj: Presence

Forum'a Git:


Konuyu görüntüleyenler: 1 Misafir