Presence
Kayıtsız
|
RE: OĞLAK ERKEĞİ
Alıntı:şimdi, diyelim ki elimizde yeni bir ev almış bir adet erkek var.
eğer bu erkek koç ise muhtemelen; 'şimdi bunu 20'ye aldım, 30'a satabilir miyim lan acaba birine' diye düşünür.
aslan ise; 'ev süper havalı. bir de sıfır km araba çekersem on numara olur' diye düşünür.
boğa ise; 'eşim ve çocuklarımla birlikte burada daha da mutlu olacağımıza inanıyorum' şeklinde 'repliklerini kim yazıyor abi senin' dedirten söylemlerde bulunur.
eğer erkek başlığımızın konusu olan oğlak burcu ise de; 'bu evi almam 3 yıl sürer diye düşünmüştüm, 2 yıl sürdü. iyi güzel. kira derdinden kurtulduk. emekli olup memlekete dönersek burayı büyük oğlana veririz. yalnız ev aldık diye paraları çok savurmayalım da, yeni bir eve girelim. o evi de kiraya veririz, emekli olunca ek gelir gibi olur. biz ölüp gidince de kıza kalır, ne olur ne olmaz. kız çocuğu, damadın nasıl çıkacağını bilemeyiz. işi garantiye alalım da biz' şeklinde 'yandım allah' dedirtecek, dpt'na parmak ısırtacak planlara yelken açar.
işin oğlak burcunu gözünüzde kral yapan kısmıysa, bu planların tıkır tıkır işleyecek yürüyecek olmasından emin olmanızdır.
Alıntı:1. asla elinize koz vermez
her zaman yaptigi hatalari, kötü aliskanliklarini, kötü huylarini kabul eder.. öyle ki size kizma hakkini vermez ve daha cok sinirinizi bozar... hani söyle bi kizabilseniz, yaptigi seyleri yüzüne vursaniz belki siniriniz gecicektir, ama hatalarini kabul etmesi elinizdeki kozu alir..o huzur icindedir..
2. asla savunmasiz birakmaz kendini
her zaman yapacagini, yaptigini size yasatacagini ve yasatamayacagini söyler,acik sözlüdür. mesela "ben iliski insani degilim...benden ne köy olur ne kasaba...seni üzerim..vs vs" gibi... siz ciddiye almazsiniz, degistiririm diye düsünürsünüz ama fazla zaman gecmeden onun gayet ciddi oldugunu anlarsiniz... sonradan bunu ona söylediginizde, o gönül rahatligiyla ve görünmeyen ama varoldugunu bildiginiz bir siritmayla "ben sana demistim" der ve arkasindan "ben sana karsi hep dürüst oldum" diye ekler... tabi siz "baslarim lan, yemisim böyle dürüstlügü" diye gecirirsiniz icinizden ama ne fayda.... onun ici rahattir...
3. asla degismez
en büyük zarariniz onu degistirmek icin harcadiniz zamaninizdir... ne yaparsaniz yapin, hangi yolu denerseniz deneyin, degismicektir.. kendini begenmis degildir, ama kendini hatalarinla ve iyi yönleriyle kabul etmistir ve o kendini öyle birakmak ister...
ne o tuhaf uyarmalarin,ne o kabullenmelerin nede o can acitan dürüstlügün yükünü kaldirmak kolay degildir... kendine güvenen buyursun..
Alıntı:mensubu olduğum grup...
her tanıyan farklı görür farklı adlandırır. zaten en büyük başarımız da bu. evet nihai amacımız mükemmel olmak... yani her maçı kazanmak... kazanamıyor muyuz? berabere bitiririz. berabere de mi bitiremedik? aslında yenilmediğimizi size kabul ettiririz...
bizle uğraşmayın efendim. zamanla oynamasını en iyi bilenlerdeniz... küllendiği anda benzin bidonuyla geliriz. benzin bidonuyla gelemedik mi? o zaman benzin bidonuyla geldiğimizi size kabul ettiririz. ben henüz acısını çıkaramamış oğlak tanımıyorum.
eğer ki bir oğlak hırsını kontrol altına alıp değerlerini sorgulanabilir hale getirirse, yani elastikiyeti ile dogmatizmi arasında bağ kurabilirse - bundan kasıt dogmatizmini elastik olmak için organize ederse - aklınıza gelen her şeyi becerebilir. beceremedi mi? o zaman becerdiğimizi size kabul ettiririz.
oğlak da insan gibi çeşitlidir. öyle ki bir oğlak aslında oğlaklığının farkında olmaz ve kısır döngünün içine girer. diğer gruplar ise bu farkındalığın derecesine göre çeşitlenir. farkındalık arttığı oranda oğlakları yıkamazsınız... yıktığınızı mı sanıyorsunuz? kaçın! işte o zaman aslında yıkamamışsınızdır. çünkü bir oğlak size onu yıktığınız hissini verebilecek güçtedir. ama aslında 31 çekmekte olduğunuzu anlarsınız...
her zaman ikinci bir plan vardır. sonuçta ilk plan kazanmak... tüm pozisyonlar ona göre alınır. ikinci plan ise berabere bitirmek... en son plan ise yenilgiyi kabullenmemek değil yenilgini kelime anlamını değiştirmektir. sonuçta oğlak insan ruhuyla kelimeleri kullanarak oyun hamuru gibi oynayabilir. zaten tüm olay size bunu kabul ettirmektir. emin olun 12 yaşındaki bir oğlak için bile günlük aktivite haline gelmiştir bu.
objektiflik bir oğlak için yine bir kelimedir. hatta öyle ki objektiflik objektif olarak değiştirilebilir. o nedenle objektiflikten bahsetmeyin bizlere, size öyle güzel objektiflikler gösteririz ki objektifliğin anlamını kaybedersiniz. (bu konuda oğlakların sokrates'in "ironi ve maiotik" kavramını öğrenmeleri yararlarınadır)
bu arada inanılmaz gizli ukalayızdır. ama gizlilik de bir kelimedir. nitekim alenen ukala olduğumuzu beyan edecek kadar gizli (!) ukalayızdır da...
bizim için önemli olan hırs ve inat kontrolüdür. hırs ve inadı kontrol altına almamız yararımıza... kontrol derken tam kontrol değil, bu sadece "hızla akan bir nehri durdurmak yerine istediğiniz yere yönlendirebilmek". onu durdurmazsınız zaten... durdurmaya çalışırsanız kendi inadınızı karşınıza almanız demektir ölmeniz anlamına gelir. çünkü içinizdeki bu güç sizi de öldürebilir...
sadece şunu bilin ki, uzmanlaşmış bir oğlak en büyük korkunuz da olabilir en büyük dostunuz da... çünkü onu düşman almanız size bıkmak usanmak bilmeyen ve sizi diken üstünde tutan bir gücü karşınıza almanız anlamına gelir. eğer onu dost alırsanız, sizin düşmanlarınızı aynı konuma sokacak gücü yanınıza almış olursunuz. ondan çok şey öğrenirsiniz... korunursunuz... ama unutmamanız gereken tek şey dostluk da bir kelimedir. dostluk karşılıksız değildir... tek bedeli ise onu höşgörmenizdir. yani bizi hoşgörün! çünkü ne zaman size sizinle dostluğumuz sırasında verdiğimiz sırlarımızı bize karşı kullandığınızı fark edersek, o zaman bizi yıktığını sananlardan daha tehlikeli bir konumdasınız. çünkü sizleri seçmeden önce bizler sizin kim olduğunuzu ve zayıf yanlarınızı not etmişizdir bile... en büyük nefretiniz oluruz... ihanete uğradığını düşünen bir oğlak kadar tehlikelisi yoktur.
ihtiyatlıyızdır. açık nokta bırakmayı sevmeyiz. açık nokta bırakıyorsak buna inanmayın... sadece bunu sizin öyle görmenizi istediğimizdendir.
paraya filan taptığımız yoktur. sadece paranın bizim zayıf olacağımız zamanlarda bizim açıklarımızı kapatacağını iyi biliriz. o ndenle her oğlak 30 yaşından önce 30 yaşından sonrası için hayatının geri kalanını garanti altına alacak kadar parası olmasını ister... bu konuyu sakın ola eleştirmeyin... çok sert cevap alırsınız... çünkü bir oğlağın geleceği inancını yitirmediği oranda onun her şeyidir. ha ara sıra size tasarruf ettirip o müsriflik yaparsa da yıkıcı şekilde eleştirmeyin... çünkü ilk işi sizin müsrifliklerinizi tek tek ortaya sermek olacaktır ki siz bile çoğunun farkında değilsinizdir. ikinci olarak da bu müsriflik aslında perspektifteki bir kaçış noktasıdır. kısaca tasarruf edebilmek için arasıra müsrif olmalıyız ki tasarruf etmekteki inancımızı kaybetmeyelim. çünkü müsriflik yaptığımız güne müteakip zamanlarda emin olun kendimizi "çok harcadık ulen. bundan sonra yassak!" cümlesini sarf ederken buluyoruz. ne oluyor yani inacımızı tekrar güçlendiriyoruz. comprehendos??
oğlakların davranışları her olaya göre değişir. mesela yukarıda verdiğim ihanet meselesinde, uzmanlaşmış bir oğlak karşısındaki kişiyi muhakemeye tabii tutacaktır. çaylak oğlaklar direkt zayıf noktaları kullanır ve sizi alt üst eder. ancak bir iki çeşit oğlak vicdan sahibidir, pek tabii vicdan sadece bir tampondur. acısını sizden çıkardıktan sonra vicdan azabı hissetmesine sebep olur o kadar. oğlak uzmanlaşmaya başladıkça merhameti öğrenir. ihanet edene merhamet etmeleri ihanet edeni ne kadar sevdikleri ile alakalıdır. (evet bizler de alasıyla seviyoruz) merhamet eden bir oğlak, kendi gücünü kendine yönlendirir kısaca. ama bunu yapabilmesi için kendini kandırması lazımdır. onun için de size en az zarar verecek olanı seçer ve zararın büyüğünü kendisine alır. kısaca sizin zayıf noktalarınızı bildiğinden sizi sizin vicdanınıza terk eder... veya zayıf noktalarınızın kesişim kümesine normal hayatınızda zayıf noktalarınızla karşılaştığınızda her defasında okuduğunuzda oğlağın canını acıttığınızı ve sizin de bunun sorumlusu olduğunu anlatır bir cümle koyar. baktıkça içiniz acır. çünkü bilirsiniz onunla dost olduğunuzda onun sizin tüm zayıf noktalarınızı bildiğini ve aslında hayatta ne zaman zayıf noktalarınız tarafından tuzağa düşürülebileceğinizi sadece onun bildiğini anlarsınız... yani kısaca çözümünüz onun elindedir ve siz ona ihanet etmişsinizdir... yani çözümünüzü elinizin tersiyle ittiğinizi ve bir kalbi kırdığınızı anlarsınız. o nedenle tavsiye: ya zayıf taraflarınızı düzeltin ya da oğlağın canını yakmayın...
daha yazılacak o kadar çok şey var ki bu konuda... ancak bir oğlak olarak bundan 5 yıl sonra geleceğimi garanti altına almak için şimdi uyumam gerekiyor. işte oğlaklık bu...
(ha bu arada: "ey! oğlaklar ordusu, ayaklarınızı sakın üşütmeyin...")
Alıntı:insanların bahsettiği genellemelerden sıkılınır. ancak bir gerçek de var ki, o da gelişmiş ya da acemi oğlak ayrımıdır. acemi oğlak ile gelişmiş oğlak arasındaki farkı nasıl anlarsınız? (biraz zor bir iştir bu)
şimdi öncelikle uzun süre gözlemlersiniz karşınızdakini... oğlak, sürekli kendine çeşitli hedefler biçer ve o hedeflere ulaşmak için kendini seferber eder. işte bu nedendendir ki çoğu insan onu paragöz, cimri, duygusuz, öküz, hede hödö olarak tanır...
bir kere çok net ayıralım!!!
amacı sadece para biriktirmek olan insana cimri denir. yani kısacası amaçsızca parasını harcamayanlara cimri denir!! ama oğlağın bir amacı vardır!!!!!! onun için para biriktirir!!!
işte acemi oğlak ile gelişmiş oğlak arasındaki fark da tam bu noktada ortaya çıkar... amaçtan sapma ya da sapmama... veya sapılıyorsa da, bu sapkınlığın telafisinin mümkün olması... acemi oğlak kendine bir amaç belirledikten sonra uyuyakalıyorsa ve cidden kalkmıyorsa ve üstüne üstlük kendi iç sesinde "-ben bunu halledemeyecek adam değilim. boşver yat uyu" duyuluyorsa, sıçtı!
burda aslında basit bir muhakeme vardır. sonuçta biz oğlaklar için karşımızdakini ikna etmek o kadar zor değildir. ikna edemiyorsak, o zaman darlaya darlaya ederiz. ama bir şekilde ederiz. yani, oğlak bu gücünün farkında ise ve bu gücü kendini ikna etmek için kullanıyorsa, kendisini bir anda halk kahramanı bile yapabilme yetisine sahiptir. işte bu yetiye sahip olması, onun orada kalkıp iş yapmayla, uyuma arasında kaldığı seçimde her iki seçeneğin de göreceli olarak oğlağın gözünde hiç bir farkı kalmaz. çünkü her iki seçeneğe de uygun birr çözüm yaratacaktır ve her ikisini de savunabilecek güce sahiptir. dolayısıyla, oğlağın değerlendirme kriterinde (özellikle seçimlerde) opsiyonların oğlak paradigmasında bir farkı yoktur. işte bu farkı yaratabilip kendisine bu farkı karşılaştırabileceği bir "norm" bulursa acemilikten yırtar...
yani demek istediğim bu norm, o iki opsiyonun alternatif bir değerlendirmesidir. bu norm'a örnek olarak zaman'ı verebilriz. oğlak kendine göre o iki seçimin hangisinin daha fazla zaman alacağını ölçebilir. norm olarak, önündeki iki seçeneğin, gelecekte insan diplomasisindeki fayda miktarını feyz alabilir veya gelecekte ona avantaj sağlama seviyesine göre karar verebilir. kısacası oğlak kendini ölçmelidir. çünkü hatasını siz ona kabul ettirmek için çoğu size ait olmayan hatayı da kendinizin kabullenmesi gerekir.
olay aslında sadece norm da değil.
biraz ilginçtir ama, oğlak vicdan sahibi olmalı... niye diye sorarsanız "-keskin sirke küpüne zarar" hesabı, o kadar mantık kaos'a götürür. o nedenle vicdan o sirkenin içerisine eklenen baz gibidir. nötrleştirir biraz. sonuçta nihai amaç asla yenilmemekse; keskin sirke misali kendi kendimizi zayıf düşürmenin stratejikliği nerede??? işte vicdan sahibi olmalı diye bu yüzden diyorum. (hemen anti parantez ekleyeyim, sadece bir tane gördüm ama vicdanı mantığının önüne geçmiş bir oğlak, dünyanın en büyük salağı olur... o kadar salak olur ki... aaaaaaaaaaaaaaaa hatırlamak istemiyorum... aman allah korusun... bööüy!)
evet acemi oğlak ile gelişmiş oğlağı birbirinden ancak uzun vadede ayırabilirsiniz. birisi söz verdiklerini yapmaz ama size, "-yapardım, ama yapsam da pek bir anlam ifade etmeyecekti" diye kendini savunuyordur. gelişmiş oğlakta ise, söyler, inanmazsınız... yapar, göt olursunuz!
işte gelişmişlik konusuna adım atmak için kural da burada başlıyor. evet biz oğlaklar istedik mi her şeyi yaparız ama bunları yapma uğruna tutarlılığımızı yitiriyorsak bu işi yapmamızın anlamı ne ki?? madem elimizde tuttu mu giden bir araç var, tutmasını istediğimizi yönü de biz belirleyebiliyoruz, eee? o zaman niye bu silahı gelecekteki amaçlarımıza uygun projelerde değerlendirmiyoruz ki?
---- oğlaklarda gözüme takılan bir konu daha var (tutarlılıktan ayrı olarak) "dikkatsizlik!" veya aşırı dikkat dağınıklığı... her neyse, devam: ----
hem şöyle bir durum daha mevcut; oğlaklar önlerine yapılacak iş diye konan şeyleri inceleyip değerlendirirken o işin "yapılabilirliğinden" daha çok, o işin "yapıldığında ne işe yarayacağını" sorgular hale gelmelidir. işte o, kendine norm olarak seçtiği şeye göre bu faydayı ölçer ve karar verir. yani zaman mı kazanacak? ileride daha iyi bir pozisyona mı gelecek? yoksa kendisini ve çevresindeki insanları daha mutlu mu görecek? işte o kararı vermek için önüne konan işlerden hangisini yapacağını iyi seçmesi gerekir.
unutmayın, oğlaklar !!! hayatta işinize yarayacak olan tek şey amacınızdır! sapmayın!
ve hatırlayın ki karşılaştığınızı anlattığınız tüm fırtınalar dünyanın sikinde değil! onların umursadığı geminin limanda olup olmaması! gerekirse sokun gemileri!!!
sonra istersek, limanı yakarız!
Burcumuza kıyak geçelim bugün.
|
|