Günaydın herkese...
Saturn transitiyle basladık, nerelere geldik... Bizim forumun derinligini gösterir bu, sevindim...
İlk önce kelimelerin frekansından bahsetmek istiyorum... mesela "sevgi" kelimesi neyi ifade eder? kimine göre sevgi hak edene verilmelidir, kimine göre sevgi evrenseldir (bana göre de böyle) kimi sevmekten korkar, cekinir, çünkü akıl oyunlarına düşer, ben seversem ya karsılıksız kalırsa, ya o beni sevmezse.... karsılıksız sevgiler vardır, cocugu olanlar cok iyi bilir...
"Kader" kelimesinin de bir cok cagrıştırdığı anlamlar vardır, çünkü çeşitli kültürlerde çeşitli anlamlar yüklenmiştir bu kelimeye.. bazen "kader" kelimesi kurtarıcı rolünü de üstlenir... istenmeyen bir olay olur, anlam yukleyemezsin ve "kaderim buymuş, napim ki, " dersin ve kurtarırsın pacayı... "kader utansın", kaderle ilgili şarkılar..hatta "kader " isim olarak bile kullanılıyor... şansa hamile kalıyor kadın her nasıl şans ise bu
) sonra da doğan cocuga "kader" ismini takıyorlar... hahahaaa....
her neyse ...ben kaderi söyle tarif ediyorum... bilemedigin, anlam yukleyemedigin her olaya "kader" diyoruz... ama tarif edebilirsen o olayı, o zaman kader olmaktan cıkar... astrolojinin de burda faydası dokunur... kişiye düşünme yapısını değiştirtir, bir de madalyonun öbür yüzünü görmeye başlar ve daha değişik açıdan olayları ve kişileri anlamaya çalışırsınız...
Mavinin çok güzel sorularına gelince....
herhangi bir transit sırasında elbette ki o gezegeni o evde ve o burcta guzel anlamak lazım, eksik bilmemek ve haritanızda hangi anlamda sizi değiştirecegini anlamak lazım...
1- bunu anladığımız zaman sonra iş o kunuyla ilgili gercek ihtiyacınızı bilmeye, ögrenmeye kalıyor... bir takım meditatif yöntemlerle kişi kendi bilincaltına girip ordan o konuyla ilgili gercek ihtiyacını ögrenebilir, medyumik kişiler, yani o potansiyeli olanlar daha kolay yapabilir bunu, diğer kişiler ise örnegin bir pluto transitinde gunes ya da ay etkileniyorsa bence muhakkak bir sekilde bilincaltına inebilmeli, kendine uygun bir yöntem belirlemeli ve gercek ihtiyacını ortaya cıkarmalı, bilmelidir....sırasında bir namaz bile bu görevi görebilir.
"% 100 düşünce gücü" ve yine akaşa yayınlarından "yaratıcı imgeleme" adlı kitaplar isteyene bu konuda yardımcı olabilir...
2- ihtiyacını ögrendikten sonra bu ihtiyac otomatikman zihninize bir hedef olarak yukselecektir artık.
Bu içsel bilgidir ve gercek ihtiyacınız hedefiniz olmustur artık şuurunuzda.... ve siz bu transit enerjisini bu hedefe kanalize etmeniz gerekir artık... bunu cok güzel hissedersiniz... daha 9 orb kala bu his butun benliğinizi sarmaya baslar... içinizden sesler yukselir...özellikle saturn transitinde bu ses, "ben bunu gercekleştirmeliyim" diye size baskı koyar... ve öyle olaylar olusur ki, bir de bakmışınız sorumluluklarınız artmıstır bu konuda... alışkanlıklarınız aklınıza gelmeye baslar ve onları nasıl değiştirecegim diye sıkılmaya baslarsınız.... Artık bu enerji sizin hedefinize akmaya baslamıstır aslında....
3- simdi sıra ilk adımı atmaya gelmektedir.... Koydugunuz hedef için bir yola girmelisiniz artık ve o yol için adım atmalısınız.... Ama kişi düşünmeye başlar, akıl yürütmeye başlar ve en büyük yanılgılar da burada kendini gösterir... özellikle neptun transitinde bu cok görülür... ama akıl oyunları dedigimiz olaylar her zaman gunlük hayatımızda da var.... Bu neden yanlıştır?
Siz gercek ihtiyacınızı belirler, ortaya çıkartırken bilincaltından bunu buldunuz ve bilincaltında düşünce, akıl yoktur, zaten düşünerek bilincaltına inemezsiniz... meditasyon da bu yuzden yapılır zaten... ve düşünce , akıl yokken, bir ihtiyac belirliyorsunuz ve bunu şuurunuza hedef olarak yukseltiyorsunuz ...işte bu yüzden o hedefinize ulasmak yolunda ilk adımı atmak için akıl yurutemezsiniz, cünkü orda akıl yoktu, düşünce yoktu, orda saflık, hiclik duygusu dedigimiz bir buyuk duygu, büyük akıl ya da bazılarınca bilincaltı zihni de, denilen vardı, yani gercekten düşünce yoktu, akıl yoktu.... o yuzden hic düşünmeden ilk adımı atmalısınız...
4- ilk adımı attıktan sonra yani bir yola girdikten sonra ancak o zaman Mavi nin dedigi sekilde kendinizi akışa bırakmalısınız.... Bu da cok önemlidir... o yola girdikten sonra hedefiniz hep aklınızda olmamalıdır, yani hergun hedefinize odaklı düşünmemelisiniz ve kendinizi gunluk olayların akısına bırakmalısınız... Bu aslında fotograf cekmeye benzer.... diyelim ki, 10 metrede duran bir arkadasınızı cekeceksiniz, ve makinede metre ayarını 10 m. ye getirirsiniz ki obje net cıksın... ve fotoya baktıgınızda 2, 5, 7 metrelerde duran her sey flu cıkmıştır, net gorunmez.... net gorunen tek sey hedefteki 10m. de duran kişidir... Siz sayet her gun o yolda ilerlerken, hedefinize odaklanıp, hedefinizi netleştirirseniz, o zaman aradaki her sey flu cıkacaktır, yani o hedef yolunda yaşadığınız her olayı net olmadıgı için sizin düşüncenizde, bu olayları anlayamazsınız ve netlesmez bu günlük olaylar. Böylece hem keyif alamazsınız günlük yaşadığınız anlardan, hep hedefinize odaklı düşündüğünüz için hem de hedefe ulaşmanız cok güçleşir... çünkü hayat aslında sizi hedefe ulaştırmak için size o yolda bir takım olaylar yasatacaktır, ögrenmeniz icin ve degisiminizi yavas yavas yapabilmeniz icin....adım adım gidersiniz hedefe...atla otobuse git, yok ki böyle bir sey...
) Eger kendimizi akışa bırakmazsak o olayları netleştiremeyiz....Zaten bir yola girmiştik, o yolda başka sapak yok sapacagımız, geri dönüşü de olmamalı... o yol zaten seni hedefine göturecektir... o yuzden o yolda karşılaşacagın her olaya odaklan, hedefine odaklanmak gereksiz artık....
Yani esasında ne zaman akışa bırakmayı ne zaman bırakmamayı bilmek lazım...
herkese guzel bir gun dilerim... hayırlı yolculuklar ...
))
sevgiyle kalın...
)