Değerlendir:
  • 14 Oy - 2.79 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5

2012 Bilmecesine Astrolojik Bakış
Yazar Mesaj
SeRDaL Çevrimdışı
VIP Üye
****
VIP Üyeler
lt=
Mesajlar: 82
Üyelik Tarihi: Jan 2009

Rep Puanı: 7

Mesaj: #21
RE: 2012 Bilmecesine Astrolojik Bakış
2012 yılıyla ilgili, Maya takviminin sona ermesinden gökadadaki hizalanmaya, Güneş’in etkinliğinin artmasından Marduk’un geleceğine kadar, tamamen safsatalardan oluşan birçok senaryo üretiliyor. Geçmişte de birçok kez benzer “uyarılarla” karşılaştık. Güneş tutulması olacağı zaman, gezegenler hizalandığı zaman,bir kuyruklu yıldız geçtiğinde ,bir gezegen dünya’ya en yakın konumuna geldiğinde felaket tellallığı yapanlar oldu. Günümüzde ise bu durum artık doruğa çıkmış durumda.

2012 ‘de kıyamet kopacağı öne sürenlerin çıkış noktası Maya Takviminin 2012 de sona eriyor oluşu.

Mayaların geride bıraktıkları gösteriyor ki, bu uygarlık dikkatli gökyüzü gözlemleri yaparak gezegenlerin hareketlerini oldukça duyarlı bir şekilde hesaplayabiliyordu.karmaşık sayılabilecek, bir takvime sahip olmaları, matematikte de o dönemde yaşayan diğer uygarlıklara göre daha ileri düzeyde olduklarını gösteriyor. Ancak bu duyarlılığın ve matematik bilgisini günümüzdekiyle kıyaslamamak gerek.

Ayrıca mayaların takvimi “kehanetlerde bulunmak için değil” , zaman tutmak içindi. Mayaların böyle bir takvim geliştirmiş olması özellikle tarihçiler açısından ilgi çekici olabilir, çünkü artık zamanı hesaplama konusunda geçmişteki herhangi bir döneme göre çok ileri durumdayız.

Tarihçilere göre 21 Aralık 2012 de maya takviminde bir dönem sona eriyor. Bu, otomobilinizin kilometre sayacının 999dan 000 ı göstermesi gibi bir durum. Zaten bilindiği kadarıyla mayalar yazıtlarında “Baktun 13” adı verdikleri bu dönemin ardından kıyametin geleceğine ilişkin bir şey belirtmiyor. Hatta kayıtlarda bundan çok daha sonraki tarihlerde gerçekleşeceğini düşündükleri bazı olaylarla ilgili bilgiler var.

Gelelim 21 Aralık 2012 deki kıyametin nasıl olacağıyla ilgili varsayımlara. Felaket senaristleri, bilimsel gerçekleri saptırarak 2012 deki kıyamet varsayımını destekleyecek savlar öne sürüyor. Bunlardan biri, bu tarihte gökadamızın merkeziyle Güneşin hizalanacağı ve bunun kaçınılmaz bir sonu başlatacağı.

Her yıl olduğu gibi 12 Aralık 2012 de de Güneş Yay takımyıldızında, Samanyolu’nun merkezine yakın doğrultuda görünecek. Yani gökadamızın merkezi-Güneş-Dünya dizilimi olacak. Gökadamızın merkezinden 30.000 ışık yılı uzakta olduğumuzu düşünürsek, zaten her yıl gerçekleşen böyle bir dizilimin üzerimizde fark edilir herhangi bir etkisi olamaz.

Bir başka senaryo, Marduk ya da Gezegen -X olarak adlandırılan efsanevi gezegenin bize çarpacağıyla ilgili. Babillilerin ve Asurluların yaradılış destanına göre, Marduk tanrıların en bilgesi ve en güçlüsü. Marduk un Gezegen –X le özdeşleşmesi, Rus asıllı yazar Zecharia Sitchin in “ 12. gezegen” adlı kitabı sayesinde oldu. Kitapta Mardukun 36 yüzyılda bir yeryüzünün yakınından geçtiği ve her geçişinde büyük felaketlere yol açtığından bahsediliyor.

Buna inanan ve NASA nın halktan bir şeyler saklayabileceğinden kuşkulanan birçok kişi, Nasayı soru bombardımanına tuttuğu için NASA bu senaryoları yalanlayan bir açıklama yaptı. Ayrıca, NASA nın Astrobiyoloji Enstitüsü nün internet sitesinde, buradaki bilim insanlarından biri olan David Morrison un 2012 kıyamet senaryolarıyla ilgili 20 soruya verdiği yanıt da yer alıyor.

Morrison, 2012 de kıyametin gerçekleşmeyeceğine ilişkin kanıt istenmesinin mantıklı olmadığını, mutlaka bir şeyin kanıtlanması gerekiyorsa, varsayımı ortaya atanların kıyametin gerçekleşeceğini kanıtlamaları gerektiğini belirtiyor.

Morrison böyle bir gökcisminin diğer gezegenler üzerindeki etkilerinin kolayca belirlenebileceğini, ayrıca görüntüleme teknikleri sayesinde yıllar önce gözlenmiş olması gerektiğini belirtiyor. Morrison a göre böyle bir gök cisminin yalnız profesyonellerin değil yüz binlerce amatör gökbilimcinin gözünden kaçması olanaksız. Eğer var olsaydı. Onu diğer bilim insanlarından ve toplumdan saklamak mümkün olmazdı.

Geçtiğimiz ay gösterime giren “2012” adlı film kahramanların ölümden hep son anda kurtulduğu , Hollywood usulü, heyecanlı bir felaket filmi. Filmin kahramanları Himalayaları bile aşan bir mega tsunamiyle mücadele ediyor. Filmi, daha önceki örnekleri gibi kurgusal bir felaket filmi olarak gördüğümüzde sorun yok. Ancak birçok kişi konuyu bu şekilde algılamayarak gereksiz korkuya kapılıyor. Bunda, filmin yapımcılarının “ viral pazarlama” olarak adlandırılan bir pazarlama tekniğine başvurmuş olmasının da etkisi var.

“İnsanlığın devamı enstitüsü” olarak adlandırdıkları kurgusal bir oluşum adına hazırlanan internet sitesinde, isteyenlere birer çekiliş numarası veriliyor. Çekilişi kazananlara, kendilerini kıyametten kurtaracak birer bilet vaat ediliyor. Bu site, 2012 deki felaketi Marduk, Güneş patlamaları ve Samanyolu nun merkeziyle Güneş in hizalanmasına dayandırıyor ve bunu bilimsel bir gerçek gibi sunuyor. Sitedeki bilgilere göre bu enstitü 1974 yılında kurulmuş ve dedikleri göre Dünya 2012 de % 94 olasılıkla yok olacak. NASA dan David Morrison, bu sitenin içeriğine inanan binden fazla kişinin kendisine ulaştığını belirtiyor. Morrison, pazarlama amacı taşıyan sitenin, özellikle gençler tarafından gerçek sanıldığını ve bazı gençlerin sırf Dünyanın sonunu görmek istemedikleri için canlarına kıymayı bile düşündüklerini söylediklerini belirtiyor.

2012 kıyamet senaryolarıyla tam olarak ilişkilendirilmese de, CERN’ deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nda başlatılacak parçacık çarpışma deneylerinin Dünyayı yok edip etmeyeceğini tartışmalarına da geçtiğimiz günlerde medyada yer verildi. Bu da bilimsel gerçekleri bir yana bırakıp ortalığı karıştıran sahte bilimcilerin mantık dışı varsayımlarına güzel bir örnek. CERN deki araştırmacılardan Melahat Bilge Demirköz ün kaleme aldığı bu konuyu çerçeve olarak sunuyoruz.

BİLİM NE DİYOR ?

Yazının devamını okumadan önce rahat bir nefes alabilirsiniz. Çünkü 2012 de gerçekleşeceği söylenen olayların tamamı gerçek dışı. Ama her an bazı doğal felaketlerle karşı karşıya olduğumuz doğru. Bilimsel araştırmalar, gezegenimizdeki yaşamın tarihte birçok kez yok olmanın eşiğine geldiğini gösteriyor. Hatta kimi zaman yeryüzündeki tüm türlerin %90 a varan oranlarda yok olduğu biliniyor. Ama kimse böyle bir olayın ne zaman gerçekleşeceğini söyleyemez. Hemen belirtelim, amacımız kimseyi korkutmak değil, tersine 2012 de bir takım felaketlerle karşılaşacağını düşünenlerin yüreğine su serpmek. Çünkü bu olayların herhangi birinin bir insanın yaşamı boyunca gerçekleşme olasılığı yok denebilecek kadar düşük.

Gerçek bir kıyamet büyük olasılıkla gökyüzü kaynaklı olacaktır. Güneşin yaşamın sonlarında Dünyayı yutacağını ve geriye bir şey bırakmayacağını biliyoruz.

Ancak bundan 4,5 milyar yıl sonra olacak bu olay için endişelenmek çok erken.

Bizi asıl günümüzde ne gibi tehlikelerle karşı karşıya olduğumuz ilgilendiriyor.

Göktaşı çarpmaları en iyi bilinen ve en gerçekçi olan tehlike.

Göktaşları yüzünden canlılar dönem dönem kitlesel yok oluşlarla karşı karşıya kalmış. 10 -15 km çaplı cisimlerin yeryüzüne çarpmasıyla meydana gelen bu yıkımlarılar, jeolojik anlamda düşününce epeyce sık, ortalama 100 milyon yılda bir gerçekleşmiş. Yaşam ortaya çıktığından bu yana, yaklaşık 45 toplu yok oluş meydana gelmiş ve bunların çoğunun göktaşı kaynaklı olduğu sanılıyor. 65 milyon yıl önce gerçekleştiği düşünülen son çarpma, dinozorların da yeryüzünden çoğu türle birlikte yok olmasına neden olan, 12 km çaplı bir astreoitin ürünü.

Dünyaya çarpması olası bir göktaşının yeryüzündeki yaşamı ne ölçüde etkileyeceği çarpan cismin büyüklüğüne bağlı. Yörüngesi Dünyanınkine yakın çapı 1 km ve daha büyük olan astreoitlerin sayısının 1000 ile 1200 arasında olduğu düşünülüyor. Bu büyüklükteki astreoitler, çarptıklarında yeryüzündeki yaşamı büyük ölçüde yok edebilir. Geçmişe baktığımızda, yeryüzüne yaklaşık her milyon yılda bir böyle bir astreoitin çarptığını görüyoruz. Daha küçük çaplı göktaşlarının çarpma olasılığı daha yüksek. Çok ciddi yıkımlara yol açabilseler de, böyle göktaşlarının “kıyamete” yol açması zor.

Güneşin çevresinde dolanan ve yörüngesi Dünyanınkini kesen tüm gökcisimlerinin saptanmasını ve izlenmesini amaçlayan büyük bir çalışma yürütülüyor.Araştırmacılar saptanan cisimleri izleyerek, gelecekte bizimle çarpışıp çarpışmayacaklarını çok küçük hata paylarıyla hesaplayabiliyor.

Henüz rahat bir nefes almak için erken olsa da, şu ana kadar çapı 1 km ve üzerinde olan, Dünya yakını astreoitlerin çoğu keşfedilmiş durumda ve bunların hiçbiri gelecek yüzyıl için risk oluşturmuyor.

ABD hükümeti NASA ya 2020 yılına kadar tehlike yaratabilecek nitelikteki tüm göktaşlarının %90 ının saptanması görevi verdi. Yalnızca Abd nin değil ESA nın da bu konuda çeşitli hazırlıkları var. Hatta olası bir çarpışmaya engel olmak için alınabilecek önlemler konusunda çalışmalar yapılıyor.

Göktaşlarından sonra, bizim için en büyük tehditlerden biri de gama ışını patlamaları. Gama ışını patlamaları gökyüzündeki en güçlü patlamalar. Bir gama ışını patlaması kaynağı aniden belirerek birkaç saniyeliğine çok güçlü bir gama ışınımı yapar. Ardından hızla sönükleşerek daha düşük enerjili dalgaboylarında ışıma yapar ve birkaç gün içinde gözden kaybolur.

Bu güne kadar gözlenen gama ışını patlamaları çok uzakta, milyarlarca ışık yılı ötedeki gökadalarda gerçekleştiğinden bu patlamaların kaynağını kesin olarak bilemiyoruz. Bu patlamaların çoğunun, dev kütleli yıldızların süpernova olarak patlarken dar bir huzme halinde yaydıkları güçlü gama ışınımı olduğu düşünülüyor. İki saniyeden kısa süren , kısa süreli patlamaların nötron yıldızı çiftlerinin birleşmesinden kaynaklanıyor olabileceği üzerinde duruluyor.

Bir gama ışınımı patlaması sırasında yalnızca birkaç saniye içinde Güneş bir yıldızın 10 milyar yıllık ömrü süresince yaydığı enerji kadar enerji ortaya çıkar.

Bilindiği kadarıyla evrende bu kadar kısa sürede bu kadar büyük enerjinin ortaya çıktığı bir başka olay yok. Zaten gökbilimciler gama ışını patlamalarını “ büyük patlamadan sonraki en büyük patlamalar” olarak tanımlıyor. Günümüzde günde ortalama bir gama ışını patlaması gözleniyor. Bu patlamalar çok güçlü olduğu için, evrenin görebildiğimiz kısmındaki yüz milyarlarca gökadada gerçekleşen ve ışın demeti bize yönelmiş olan çoğu patlamayı günümüz teknolojiyle görebiliyoruz.

Elbette, bu kadar büyük bir patlama yakınlarda bir yerlerde gerçekleşirse gezegenimizdeki yaşam üzerinde birtakım etkileri olabilir. Patlamadan kaynaklanan gama ışınları ve diğer yüksek enerjili ışınımın büyük bölümü atmosferde soğurulacaktır. Ne var ki bu sırada meydana gelen tepkimeler ozon tabakasının yok olmasına neden olabilir. Gökbilimciler. yaklaşık 3200 ışık yılı ötede meydana gelen bir gama ışını patlamasının ozon tabakasının yarısını yok edebileceğini düşünüyor. Patlamadan kaynaklanan ve Güneşten gelen morötesi ışınım , ozon tabakası zayıflamış olan gezegenimizdeki besin zincirinin kırılmasına yol açarak kitlesel yok oluşları tetikleyebilir.

Gökbilimciler “kıyamete” yol açabilecek bir gama ışınımı patlamasının ortalama bir milyar yılda bir gerçekleşebileceğini tahmin ediyor. Gama ışını patlamalarının gezegenimizin geçmişinde ne gibi etkiler olduğu çok iyi bilinmiyor. Bundan 443.7 milyon yıl önce denizlerdeki tüm canlı türlerinin yarsının yok olmasına açan ve adını olayın gerçekleştiği jeolojik devirlerden alan Ordovisyen-Silüriyen olayının, yaklaşık 6000 ışık yılı uzaklıkta meydana gelen bir gama ışınımı patlamasından kaynaklandığı tahmin ediliyor. Yine de, gezegenimizin tarihinde yakınlarda meydana gelmiş gama ışınımı patlamalarının olduğuna ilişkin sağlam bir kanıt yok. Ancak gama ışınımı patlamalarının oluşum mekanizması daha iyi anlaşıldıkça ve özellikle Ay gibi yüzeyi milyarlarca yıldır bozulmadan kalan gökcisimlerinde gama ışınlarının bıraktığı izler araştırıldıkça kanıtlar ortaya çıkabilir.

Bugüne kadar gözlenen gama ışını patlamaları uzun süreli patlamaların metal oranının düşük olduğu (hidrojenden ağır elementlerin düşük olduğu) bölgelerde, yani genç gökadalarda gerçekleştiğini gösteriyor. Gökadalar yaşlandıkça ağır elementlerce zenginleşiyor. Gökadamız Samanyolu da metal bakımından zengin bir yer. Bu da patlamaların çoğunluğunu oluşturan uzun süreli patlamaların, Samanyolunda gerçekleşme olasılığının pek fazla olmadığını gösteriyor. Ancak kısa süreli patlamalar için bunu söyleyemiyoruz. Yani ne zaman nerede gerçekleştiklerine ilişkin bir bilgimiz yok.

Uzaydan gelebilecek bu felaketlerin yanı sıra gezegenin kendinden kaynaklanabilecek birtakım doğal afetlerle de karşılaşabiliriz. Yanardağ patlamaları, genellikle bölgesel felaketlere yol açmakla birlikte , bazı büyük patlamaların küresel çapta etkileri olabiliyor.

Bir yanardağ patlaması sırasında akan lavların ve etrafa saçılan kaya parçalarından başka su, karbondioksit, çeşitli zehirli gazlar ve kül atmosfere ulaşır. Büyük yanardağ patlamaları sonucunda ortaya çıkan gazlar yeryüzünden 12 ila 32 km yükseklikteki stratosfer katmanına yayılarak tüm gezegeni örtebilir. Tozlar Güneş ışınlarının yeryüzüne ulaşmasını önlerken, kükürtlü gazların da yansıtıcı etkisiyle yeryüzü bir soğuma dönemine girer. Bunun da ötesinde atmosfere yayılan kükürt dioksit sülfürik aside dönüşür ve dünya çapında sülfürik asit yağışlarına olur. Güneş ışığından yeterince yararlanamayan ve sülfürik asit yağmuru altında kalan bitkiler ölür ve besin zinciri kırılır. Buna bağlı olarak da birçok canlı türü yok olabilir.

Yaklaşık 75.000 yıl önce Endonezya adalarından biri Sumatradaki toba yaanrdağı patladığında atalarımız muhtemelen en büyük yok oluşun eşiğine gelmişti. Son 25 milyon yılın en büyük yanardağ patlaması olduğu düşünüldüğünde bu olayda 2800 km küp maddenin püskürdüğü hesaplanıyor. Patlama sonrasında yaşanan ve yıllar süren volkanik kış sonucunda yeryüzündeki bitki ve hayvan türlerinin çoğunun yok olduğu sanılıyor.

İnsanın geçmişiyle ilgili yapılan genetik araştırmalar günümüzden 70.000- 80.000 yıl önce genetik çeşitliliğin ciddi anlamda azaldığını gösteriyor. Patlamadan sonra belki de yanlıca birkaç bin canlı birey kalmıştı. Toba daki patlamayla genetik darboğaz arasında bir bağlantı olduğu kanıtlanmamış olsa da , zamanlama bunun bir tesadüften öte olduğunu düşündürüyor.



-Bilim ve Teknik Ocak 2010
05-18-2010 11:00 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
SeRDaL Çevrimdışı
VIP Üye
****
VIP Üyeler
lt=
Mesajlar: 82
Üyelik Tarihi: Jan 2009

Rep Puanı: 7

Mesaj: #22
RE: 2012 Bilmecesine Astrolojik Bakış
2012 yılıyla ilgili, Maya takviminin sona ermesinden gökadadaki hizalanmaya, Güneş’in etkinliğinin artmasından Marduk’un geleceğine kadar, tamamen safsatalardan oluşan birçok senaryo üretiliyor. Geçmişte de birçok kez benzer “uyarılarla” karşılaştık. Güneş tutulması olacağı zaman, gezegenler hizalandığı zaman,bir kuyruklu yıldız geçtiğinde ,bir gezegen dünya’ya en yakın konumuna geldiğinde felaket tellallığı yapanlar oldu. Günümüzde ise bu durum artık doruğa çıkmış durumda.

2012 ‘de kıyamet kopacağı öne sürenlerin çıkış noktası Maya Takviminin 2012 de sona eriyor oluşu.

Mayaların geride bıraktıkları gösteriyor ki, bu uygarlık dikkatli gökyüzü gözlemleri yaparak gezegenlerin hareketlerini oldukça duyarlı bir şekilde hesaplayabiliyordu.karmaşık sayılabilecek, bir takvime sahip olmaları, matematikte de o dönemde yaşayan diğer uygarlıklara göre daha ileri düzeyde olduklarını gösteriyor. Ancak bu duyarlılığın ve matematik bilgisini günümüzdekiyle kıyaslamamak gerek.

Ayrıca mayaların takvimi “kehanetlerde bulunmak için değil” , zaman tutmak içindi. Mayaların böyle bir takvim geliştirmiş olması özellikle tarihçiler açısından ilgi çekici olabilir, çünkü artık zamanı hesaplama konusunda geçmişteki herhangi bir döneme göre çok ileri durumdayız.

Tarihçilere göre 21 Aralık 2012 de maya takviminde bir dönem sona eriyor. Bu, otomobilinizin kilometre sayacının 999dan 000 ı göstermesi gibi bir durum. Zaten bilindiği kadarıyla mayalar yazıtlarında “Baktun 13” adı verdikleri bu dönemin ardından kıyametin geleceğine ilişkin bir şey belirtmiyor. Hatta kayıtlarda bundan çok daha sonraki tarihlerde gerçekleşeceğini düşündükleri bazı olaylarla ilgili bilgiler var.

Gelelim 21 Aralık 2012 deki kıyametin nasıl olacağıyla ilgili varsayımlara. Felaket senaristleri, bilimsel gerçekleri saptırarak 2012 deki kıyamet varsayımını destekleyecek savlar öne sürüyor. Bunlardan biri, bu tarihte gökadamızın merkeziyle Güneşin hizalanacağı ve bunun kaçınılmaz bir sonu başlatacağı.

Her yıl olduğu gibi 12 Aralık 2012 de de Güneş Yay takımyıldızında, Samanyolu’nun merkezine yakın doğrultuda görünecek. Yani gökadamızın merkezi-Güneş-Dünya dizilimi olacak. Gökadamızın merkezinden 30.000 ışık yılı uzakta olduğumuzu düşünürsek, zaten her yıl gerçekleşen böyle bir dizilimin üzerimizde fark edilir herhangi bir etkisi olamaz.

Bir başka senaryo, Marduk ya da Gezegen -X olarak adlandırılan efsanevi gezegenin bize çarpacağıyla ilgili. Babillilerin ve Asurluların yaradılış destanına göre, Marduk tanrıların en bilgesi ve en güçlüsü. Marduk un Gezegen –X le özdeşleşmesi, Rus asıllı yazar Zecharia Sitchin in “ 12. gezegen” adlı kitabı sayesinde oldu. Kitapta Mardukun 36 yüzyılda bir yeryüzünün yakınından geçtiği ve her geçişinde büyük felaketlere yol açtığından bahsediliyor.

Buna inanan ve NASA nın halktan bir şeyler saklayabileceğinden kuşkulanan birçok kişi, Nasayı soru bombardımanına tuttuğu için NASA bu senaryoları yalanlayan bir açıklama yaptı. Ayrıca, NASA nın Astrobiyoloji Enstitüsü nün internet sitesinde, buradaki bilim insanlarından biri olan David Morrison un 2012 kıyamet senaryolarıyla ilgili 20 soruya verdiği yanıt da yer alıyor.

Morrison, 2012 de kıyametin gerçekleşmeyeceğine ilişkin kanıt istenmesinin mantıklı olmadığını, mutlaka bir şeyin kanıtlanması gerekiyorsa, varsayımı ortaya atanların kıyametin gerçekleşeceğini kanıtlamaları gerektiğini belirtiyor.

Morrison böyle bir gökcisminin diğer gezegenler üzerindeki etkilerinin kolayca belirlenebileceğini, ayrıca görüntüleme teknikleri sayesinde yıllar önce gözlenmiş olması gerektiğini belirtiyor. Morrison a göre böyle bir gök cisminin yalnız profesyonellerin değil yüz binlerce amatör gökbilimcinin gözünden kaçması olanaksız. Eğer var olsaydı. Onu diğer bilim insanlarından ve toplumdan saklamak mümkün olmazdı.

Geçtiğimiz ay gösterime giren “2012” adlı film kahramanların ölümden hep son anda kurtulduğu , Hollywood usulü, heyecanlı bir felaket filmi. Filmin kahramanları Himalayaları bile aşan bir mega tsunamiyle mücadele ediyor. Filmi, daha önceki örnekleri gibi kurgusal bir felaket filmi olarak gördüğümüzde sorun yok. Ancak birçok kişi konuyu bu şekilde algılamayarak gereksiz korkuya kapılıyor. Bunda, filmin yapımcılarının “ viral pazarlama” olarak adlandırılan bir pazarlama tekniğine başvurmuş olmasının da etkisi var.

“İnsanlığın devamı enstitüsü” olarak adlandırdıkları kurgusal bir oluşum adına hazırlanan internet sitesinde, isteyenlere birer çekiliş numarası veriliyor. Çekilişi kazananlara, kendilerini kıyametten kurtaracak birer bilet vaat ediliyor. Bu site, 2012 deki felaketi Marduk, Güneş patlamaları ve Samanyolu nun merkeziyle Güneş in hizalanmasına dayandırıyor ve bunu bilimsel bir gerçek gibi sunuyor. Sitedeki bilgilere göre bu enstitü 1974 yılında kurulmuş ve dedikleri göre Dünya 2012 de % 94 olasılıkla yok olacak. NASA dan David Morrison, bu sitenin içeriğine inanan binden fazla kişinin kendisine ulaştığını belirtiyor. Morrison, pazarlama amacı taşıyan sitenin, özellikle gençler tarafından gerçek sanıldığını ve bazı gençlerin sırf Dünyanın sonunu görmek istemedikleri için canlarına kıymayı bile düşündüklerini söylediklerini belirtiyor.

2012 kıyamet senaryolarıyla tam olarak ilişkilendirilmese de, CERN’ deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nda başlatılacak parçacık çarpışma deneylerinin Dünyayı yok edip etmeyeceğini tartışmalarına da geçtiğimiz günlerde medyada yer verildi. Bu da bilimsel gerçekleri bir yana bırakıp ortalığı karıştıran sahte bilimcilerin mantık dışı varsayımlarına güzel bir örnek. CERN deki araştırmacılardan Melahat Bilge Demirköz ün kaleme aldığı bu konuyu çerçeve olarak sunuyoruz.

BİLİM NE DİYOR ?

Yazının devamını okumadan önce rahat bir nefes alabilirsiniz. Çünkü 2012 de gerçekleşeceği söylenen olayların tamamı gerçek dışı. Ama her an bazı doğal felaketlerle karşı karşıya olduğumuz doğru. Bilimsel araştırmalar, gezegenimizdeki yaşamın tarihte birçok kez yok olmanın eşiğine geldiğini gösteriyor. Hatta kimi zaman yeryüzündeki tüm türlerin %90 a varan oranlarda yok olduğu biliniyor. Ama kimse böyle bir olayın ne zaman gerçekleşeceğini söyleyemez. Hemen belirtelim, amacımız kimseyi korkutmak değil, tersine 2012 de bir takım felaketlerle karşılaşacağını düşünenlerin yüreğine su serpmek. Çünkü bu olayların herhangi birinin bir insanın yaşamı boyunca gerçekleşme olasılığı yok denebilecek kadar düşük.

Gerçek bir kıyamet büyük olasılıkla gökyüzü kaynaklı olacaktır. Güneşin yaşamın sonlarında Dünyayı yutacağını ve geriye bir şey bırakmayacağını biliyoruz.

Ancak bundan 4,5 milyar yıl sonra olacak bu olay için endişelenmek çok erken.

Bizi asıl günümüzde ne gibi tehlikelerle karşı karşıya olduğumuz ilgilendiriyor.

Göktaşı çarpmaları en iyi bilinen ve en gerçekçi olan tehlike.

Göktaşları yüzünden canlılar dönem dönem kitlesel yok oluşlarla karşı karşıya kalmış. 10 -15 km çaplı cisimlerin yeryüzüne çarpmasıyla meydana gelen bu yıkımlarılar, jeolojik anlamda düşününce epeyce sık, ortalama 100 milyon yılda bir gerçekleşmiş. Yaşam ortaya çıktığından bu yana, yaklaşık 45 toplu yok oluş meydana gelmiş ve bunların çoğunun göktaşı kaynaklı olduğu sanılıyor. 65 milyon yıl önce gerçekleştiği düşünülen son çarpma, dinozorların da yeryüzünden çoğu türle birlikte yok olmasına neden olan, 12 km çaplı bir astreoitin ürünü.

Dünyaya çarpması olası bir göktaşının yeryüzündeki yaşamı ne ölçüde etkileyeceği çarpan cismin büyüklüğüne bağlı. Yörüngesi Dünyanınkine yakın çapı 1 km ve daha büyük olan astreoitlerin sayısının 1000 ile 1200 arasında olduğu düşünülüyor. Bu büyüklükteki astreoitler, çarptıklarında yeryüzündeki yaşamı büyük ölçüde yok edebilir. Geçmişe baktığımızda, yeryüzüne yaklaşık her milyon yılda bir böyle bir astreoitin çarptığını görüyoruz. Daha küçük çaplı göktaşlarının çarpma olasılığı daha yüksek. Çok ciddi yıkımlara yol açabilseler de, böyle göktaşlarının “kıyamete” yol açması zor.

Güneşin çevresinde dolanan ve yörüngesi Dünyanınkini kesen tüm gökcisimlerinin saptanmasını ve izlenmesini amaçlayan büyük bir çalışma yürütülüyor.Araştırmacılar saptanan cisimleri izleyerek, gelecekte bizimle çarpışıp çarpışmayacaklarını çok küçük hata paylarıyla hesaplayabiliyor.

Henüz rahat bir nefes almak için erken olsa da, şu ana kadar çapı 1 km ve üzerinde olan, Dünya yakını astreoitlerin çoğu keşfedilmiş durumda ve bunların hiçbiri gelecek yüzyıl için risk oluşturmuyor.

ABD hükümeti NASA ya 2020 yılına kadar tehlike yaratabilecek nitelikteki tüm göktaşlarının %90 ının saptanması görevi verdi. Yalnızca Abd nin değil ESA nın da bu konuda çeşitli hazırlıkları var. Hatta olası bir çarpışmaya engel olmak için alınabilecek önlemler konusunda çalışmalar yapılıyor.

Göktaşlarından sonra, bizim için en büyük tehditlerden biri de gama ışını patlamaları. Gama ışını patlamaları gökyüzündeki en güçlü patlamalar. Bir gama ışını patlaması kaynağı aniden belirerek birkaç saniyeliğine çok güçlü bir gama ışınımı yapar. Ardından hızla sönükleşerek daha düşük enerjili dalgaboylarında ışıma yapar ve birkaç gün içinde gözden kaybolur.

Bu güne kadar gözlenen gama ışını patlamaları çok uzakta, milyarlarca ışık yılı ötedeki gökadalarda gerçekleştiğinden bu patlamaların kaynağını kesin olarak bilemiyoruz. Bu patlamaların çoğunun, dev kütleli yıldızların süpernova olarak patlarken dar bir huzme halinde yaydıkları güçlü gama ışınımı olduğu düşünülüyor. İki saniyeden kısa süren , kısa süreli patlamaların nötron yıldızı çiftlerinin birleşmesinden kaynaklanıyor olabileceği üzerinde duruluyor.

Bir gama ışınımı patlaması sırasında yalnızca birkaç saniye içinde Güneş bir yıldızın 10 milyar yıllık ömrü süresince yaydığı enerji kadar enerji ortaya çıkar.

Bilindiği kadarıyla evrende bu kadar kısa sürede bu kadar büyük enerjinin ortaya çıktığı bir başka olay yok. Zaten gökbilimciler gama ışını patlamalarını “ büyük patlamadan sonraki en büyük patlamalar” olarak tanımlıyor. Günümüzde günde ortalama bir gama ışını patlaması gözleniyor. Bu patlamalar çok güçlü olduğu için, evrenin görebildiğimiz kısmındaki yüz milyarlarca gökadada gerçekleşen ve ışın demeti bize yönelmiş olan çoğu patlamayı günümüz teknolojiyle görebiliyoruz.

Elbette, bu kadar büyük bir patlama yakınlarda bir yerlerde gerçekleşirse gezegenimizdeki yaşam üzerinde birtakım etkileri olabilir. Patlamadan kaynaklanan gama ışınları ve diğer yüksek enerjili ışınımın büyük bölümü atmosferde soğurulacaktır. Ne var ki bu sırada meydana gelen tepkimeler ozon tabakasının yok olmasına neden olabilir. Gökbilimciler. yaklaşık 3200 ışık yılı ötede meydana gelen bir gama ışını patlamasının ozon tabakasının yarısını yok edebileceğini düşünüyor. Patlamadan kaynaklanan ve Güneşten gelen morötesi ışınım , ozon tabakası zayıflamış olan gezegenimizdeki besin zincirinin kırılmasına yol açarak kitlesel yok oluşları tetikleyebilir.

Gökbilimciler “kıyamete” yol açabilecek bir gama ışınımı patlamasının ortalama bir milyar yılda bir gerçekleşebileceğini tahmin ediyor. Gama ışını patlamalarının gezegenimizin geçmişinde ne gibi etkiler olduğu çok iyi bilinmiyor. Bundan 443.7 milyon yıl önce denizlerdeki tüm canlı türlerinin yarsının yok olmasına açan ve adını olayın gerçekleştiği jeolojik devirlerden alan Ordovisyen-Silüriyen olayının, yaklaşık 6000 ışık yılı uzaklıkta meydana gelen bir gama ışınımı patlamasından kaynaklandığı tahmin ediliyor. Yine de, gezegenimizin tarihinde yakınlarda meydana gelmiş gama ışınımı patlamalarının olduğuna ilişkin sağlam bir kanıt yok. Ancak gama ışınımı patlamalarının oluşum mekanizması daha iyi anlaşıldıkça ve özellikle Ay gibi yüzeyi milyarlarca yıldır bozulmadan kalan gökcisimlerinde gama ışınlarının bıraktığı izler araştırıldıkça kanıtlar ortaya çıkabilir.

Bugüne kadar gözlenen gama ışını patlamaları uzun süreli patlamaların metal oranının düşük olduğu (hidrojenden ağır elementlerin düşük olduğu) bölgelerde, yani genç gökadalarda gerçekleştiğini gösteriyor. Gökadalar yaşlandıkça ağır elementlerce zenginleşiyor. Gökadamız Samanyolu da metal bakımından zengin bir yer. Bu da patlamaların çoğunluğunu oluşturan uzun süreli patlamaların, Samanyolunda gerçekleşme olasılığının pek fazla olmadığını gösteriyor. Ancak kısa süreli patlamalar için bunu söyleyemiyoruz. Yani ne zaman nerede gerçekleştiklerine ilişkin bir bilgimiz yok.

Uzaydan gelebilecek bu felaketlerin yanı sıra gezegenin kendinden kaynaklanabilecek birtakım doğal afetlerle de karşılaşabiliriz. Yanardağ patlamaları, genellikle bölgesel felaketlere yol açmakla birlikte , bazı büyük patlamaların küresel çapta etkileri olabiliyor.

Bir yanardağ patlaması sırasında akan lavların ve etrafa saçılan kaya parçalarından başka su, karbondioksit, çeşitli zehirli gazlar ve kül atmosfere ulaşır. Büyük yanardağ patlamaları sonucunda ortaya çıkan gazlar yeryüzünden 12 ila 32 km yükseklikteki stratosfer katmanına yayılarak tüm gezegeni örtebilir. Tozlar Güneş ışınlarının yeryüzüne ulaşmasını önlerken, kükürtlü gazların da yansıtıcı etkisiyle yeryüzü bir soğuma dönemine girer. Bunun da ötesinde atmosfere yayılan kükürt dioksit sülfürik aside dönüşür ve dünya çapında sülfürik asit yağışlarına olur. Güneş ışığından yeterince yararlanamayan ve sülfürik asit yağmuru altında kalan bitkiler ölür ve besin zinciri kırılır. Buna bağlı olarak da birçok canlı türü yok olabilir.

Yaklaşık 75.000 yıl önce Endonezya adalarından biri Sumatradaki toba yaanrdağı patladığında atalarımız muhtemelen en büyük yok oluşun eşiğine gelmişti. Son 25 milyon yılın en büyük yanardağ patlaması olduğu düşünüldüğünde bu olayda 2800 km küp maddenin püskürdüğü hesaplanıyor. Patlama sonrasında yaşanan ve yıllar süren volkanik kış sonucunda yeryüzündeki bitki ve hayvan türlerinin çoğunun yok olduğu sanılıyor.

İnsanın geçmişiyle ilgili yapılan genetik araştırmalar günümüzden 70.000- 80.000 yıl önce genetik çeşitliliğin ciddi anlamda azaldığını gösteriyor. Patlamadan sonra belki de yanlıca birkaç bin canlı birey kalmıştı. Toba daki patlamayla genetik darboğaz arasında bir bağlantı olduğu kanıtlanmamış olsa da , zamanlama bunun bir tesadüften öte olduğunu düşündürüyor.



-Bilim ve Teknik Ocak 2010
06-13-2010 03:35 AM
 Alıntı Yaparak Cevapla
Aquar
Kayıtsız

 
Mesaj: #23
RE: 2012 Bilmecesine Astrolojik Bakış
(11-10-2009 05:15 PM)aeon Yazılan:  dünya var olduğundan beri kıyamet senaryoları ortalıkta.
ben hiç birine inanmıyorum.bu tarz konularda içimdeki pozitifizm uyanıyor.
hz.isa ortaya çıkmadan önce , vaftizci yahya kıyamet kopacak diye herkesi vaftiz edermiş.
düşünün 2000 yıl önceden beri bunlar var.hiç bir şey olacağı yok.
hatta 2011 yılbaşı akşamı siteye girip , "seneye görüşürüz" iğrenç espirisini de ben yaparım . hehee
bu kadar çürümüşlük o dediğin zamanların hiçbirinde yaşanmamıştır
06-13-2010 03:53 AM
 Alıntı Yaparak Cevapla
« Önceki | Sonraki »



Forum'a Git:


Konuyu görüntüleyenler: 1 Misafir