Değerlendir:
  • 14 Oy - 2.79 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5

2012 Bilmecesine Astrolojik Bakış
Yazar Mesaj
Schatz Çevrimdışı
Kıdemli Üye
**
Kayıtlı
lt=
Mesajlar: 711
Üyelik Tarihi: May 2009

Rep Puanı: 0

Mesaj: #11
Cvp: RE: 2012 Bilmecesine Astrolojik Bakış
Yıldırım Yazılan:'' Onların '' yaklaşımı ; Krizler fırsatlar doğurur..

Krizler başka ''şeyleri '' de doğurur..

Bu devrilerde zengin olan insanlar var ...Yeni devlet düzeni kuran , yeniden yapılanma güzel şeydir...

Her son başlangıçtır demek bile eksik kalıyor ....

Çok boyutlu tek kare resimgözkýrpma
11-12-2009 02:59 AM
 Alıntı Yaparak Cevapla
melis_bk
Kayıtsız

 
Mesaj: #12
Cvp: 2012 Bilmecesine Astrolojik Bakış
JoMaJa Yazılan:Oy oy ben 26 haziran tutulmasına daha önce hiç bakmadım.Hey maşallah o ne öyle.İşin abuk tarafı tam o tarihlerde hayatımla ilgili değişiklikleryapacağım(ölmezde sağ kalırsam tabi :D )

Öncü burçlarda hiç bişeyim olmadığı için sevinsem mi üzülsem mi bilemedim.En iyisi öncü burçların başına gelenleri gördükten sonra karar vereyim.evill


Ama hakikaten artık bu korku psikolojisinden kurtulmamız lazım.Şahsen bana fena daral geldi.
Ben eşimin başına gelenler, günlük olarak foruma eklerim tam da bu burçların ilk derecelerinde büyük karesi var ..gülücük
11-12-2009 03:04 AM
 Alıntı Yaparak Cevapla
astrosohbet Çevrimdışı
Kızıl & Mavi
********
Neptunia Admin
lt=
Mesajlar: 7,901
Üyelik Tarihi: Apr 2007

Rep Puanı: 172

Mesaj: #13
Cvp: RE: 2012 Bilmecesine Astrolojik Bakış
Almira Yazılan:
Yıldırım Yazılan:'' Onların '' yaklaşımı ; Krizler fırsatlar doğurur..

Krizler başka ''şeyleri '' de doğurur..

Bu devrilerde zengin olan insanlar var ...Yeni devlet düzeni kuran , yeniden yapılanma güzel şeydir...

Her son başlangıçtır demek bile eksik kalıyor ....

Çok boyutlu tek kare resimgözkýrpma

'' Onlar '' 100 yıl öncesinde de benzer hesaplar yapmışlardı ve Krizlerden yeni bir düzen kurmayı tasarlamışlardı.
bu yüzyılda da bir '' Mustafa '' doğar elbet..

11-12-2009 03:08 AM
 Alıntı Yaparak Cevapla
Schatz Çevrimdışı
Kıdemli Üye
**
Kayıtlı
lt=
Mesajlar: 711
Üyelik Tarihi: May 2009

Rep Puanı: 0

Mesaj: #14
Cvp: RE: 2012 Bilmecesine Astrolojik Bakış
Yıldırım Yazılan:
Almira Yazılan:
Yıldırım Yazılan:'' Onların '' yaklaşımı ; Krizler fırsatlar doğurur..

Krizler başka ''şeyleri '' de doğurur..

Bu devrilerde zengin olan insanlar var ...Yeni devlet düzeni kuran , yeniden yapılanma güzel şeydir...

Her son başlangıçtır demek bile eksik kalıyor ....

Çok boyutlu tek kare resimgözkýrpma

'' Onlar '' 100 yıl öncesinde de benzer hesaplar yapmışlardı ve Krizlerden yeni bir düzen kurmayı tasarlamışlardı.
bu yüzyılda da bir '' Mustafa '' doğar elbet..

Düzen kurulmuş sen 15 lık bilginle 300 lık düzeni değiştiremezsin....

Uçak kalkmış...

Rota belli ....

Anca uçağa uyarsın yada uçağın içinde kuyruğa doğru yararsız bir koşuşturma yaparsın gülücük))
11-12-2009 03:11 AM
 Alıntı Yaparak Cevapla
astrosohbet Çevrimdışı
Kızıl & Mavi
********
Neptunia Admin
lt=
Mesajlar: 7,901
Üyelik Tarihi: Apr 2007

Rep Puanı: 172

Mesaj: #15
Cvp: RE: 2012 Bilmecesine Astrolojik Bakış
Almira Yazılan:
Yıldırım Yazılan:
Almira Yazılan:
Yıldırım Yazılan:'' Onların '' yaklaşımı ; Krizler fırsatlar doğurur..

Krizler başka ''şeyleri '' de doğurur..

Bu devrilerde zengin olan insanlar var ...Yeni devlet düzeni kuran , yeniden yapılanma güzel şeydir...

Her son başlangıçtır demek bile eksik kalıyor ....

Çok boyutlu tek kare resimgözkýrpma

'' Onlar '' 100 yıl öncesinde de benzer hesaplar yapmışlardı ve Krizlerden yeni bir düzen kurmayı tasarlamışlardı.
bu yüzyılda da bir '' Mustafa '' doğar elbet..

Düzen kurulmuş sen 15 lık bilginle 300 lık düzeni değiştiremezsin....

Uçak kalkmış...

Rota belli ....

Anca uçağa uyarsın yada uçağın içinde kuyruğa doğru yararsız bir koşuşturma yaparsın gülücük))

düzenler ( satürn ) kurulur ,
düzenler yıkılır yada değişime uğrar ( Uranüs-Plüto )

15'lik bilgiyle 300 yıllık düzen değişemiyorsa ,
14'lük silahla bir sıkımda düzen sahipleri değiştirilir..

11-12-2009 04:12 AM
 Alıntı Yaparak Cevapla
Schatz Çevrimdışı
Kıdemli Üye
**
Kayıtlı
lt=
Mesajlar: 711
Üyelik Tarihi: May 2009

Rep Puanı: 0

Mesaj: #16
Cvp: RE: 2012 Bilmecesine Astrolojik Bakış
Yıldırım Yazılan:düzenler ( satürn ) kurulur ,
düzenler yıkılır yada değişime uğrar ( Uranüs-Plüto )

15'lik bilgiyle 300 yıllık düzen değişemiyorsa ,
14'lük silahla bir sıkımda düzen sahipleri değiştirilir..

Bu kast edilen 15 lık zaman dilimi 90 lı yıllardan sonra herkes bir uzay mekiği hikayesi büyüsüne kapıldı....

300 SENELİK krallık düzen ise avrupada kurulan yerleşik hayat ...yani huzur ...oluşumu...

Onlar hakikati bilmediklerinden önce yıkıp sonra yenisini kurarlar...

Önde kirletip sonra green pears kurup dünya kahramanı olurlar...

Taraflar kurulur ...hikayeden...
Bunlar birleşir ayrılr...

Maksat hareket oluşsun....

Amerikanın ekomanomisi 20 li yıllarda çökünce canlandırmak için bütün bşnaları yıkıp yeniden inşa ettiler bunun gibi....

Ama bu düzenler büyük masaların oyunları....
3 SINIF ülkeler sadece bunları izler yada istekeli isteksiz oyuna dahil olurlar...

Aynı bilinçsiz anasın gittiği yere gitmek zorunda kalan çcoukllar gibi bilinçleri yoktur ...
Hayır diyemezle....

Silah kısmını bilmem ...
11-12-2009 04:19 AM
 Alıntı Yaparak Cevapla
optimus_prime Çevrimdışı
Kıdemli Üye
**
Kayıtlı

Mesajlar: 131
Üyelik Tarihi: Aug 2009

Rep Puanı: 0

Mesaj: #17
RE: 2012 Bilmecesine Astrolojik Bakış
bence 2012 de kıyamet kopmaz ama 3.dunya savası cıkacagına inanıyorum..ve insanların cogu olecek bence..nukleer bir savas tum ekosistemı cokertebilir..yani ilk anda cok insn olebilir ama gerı kalanlarda savas birmıs bile olsa aclık ve susuzluk yuzunden ölebilir..
11-12-2009 09:59 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
Luli Çevrimdışı
√īoℓэ†
**
Kayıtlı
lt=
Mesajlar: 740
Üyelik Tarihi: Aug 2008

Rep Puanı: 6

Mesaj: #18
2012 Sonun Başlangıcı
Biz insanlar tarihimizin her aşamasında Kıyamet teoriler üretmeye bayılırız. Özellikle binyılları devirmek üzere olduğumuz zamanlarda bu beklentiler hızla yükselerek, toplu bir hezeyan ve heyecan seline dönüşür. Çoğu zaman gök olaylarını, bazen de Nostradamus gibi ünlü kahinlerin verdiği değişik tarihlerini kendimize bir “son” olarak belirleme hevesindeyizdir. Belki de toplum psikolojisi açısından baktığımızda bu tür beklentilerin aslında vazgeçilmez bir rahatlama, bir boşalma aracı olduğunu söyleyebiliriz. Bireysel psikolojimiz nasıl kendi içinde bir arınma ve deşarj yolu arıyorsa, toplumlar, hatta tüm insanoğlu duygusal heyecanla yüklü böylesine fırtınalı zamanlardan geçer. Astrolojik açıdan baktığımızda da, büyük gezegen döngüleri, sözünü ettiğimiz kıyamet senaryolarını üretmekte önemli bir zemin sunar. İnsan tarihinin pek çok döneminde yokoluş hikayeleri ile karşılaşırız. Adeta bu mitolojik bir yaratım sürecidir. Örneğin antik dönemlerdeki önemli olaylar, Atlantis’in yok oluşu, büyük su baskınları, Nuh’un gemisi hikayesi, büyük yargı günü, Armageddon ya da büyük salgınlar, veba, bu tür büyük olayların çerçevesinde gerçekle insan hayalgücünün birbirine karıştığı tüm anlatımlar dikkat çekicidir.

Bizim 2000 yılı girişinde yaşadığımız kıyamet heyecanını, 1000 yılı başında, Avrupalılar fazlasıyla yaşadılar. Bu dönemde, Hristiyan orduları, Kuzey Avrupa’nın pagan ülkelerine savaşlar açtılar. 1186 yılı için Toledolu John, gezegen döngüleri yüzünden kıyametin geleceğini söylüyordu. Yehova Şahitleri, I. Dünya Savaşı’nın başladığı 1914’ü dünyanın sonu olarak gördüler, ancak daha sonra bu öngörümlerini değiştirmek zorunda kaldılar. Dünyanın sonu çalışmalarına verilen ve Yunanca son anlamına gelen “Eschatos” kelimesinden türeyen Eskatoloji değişik dinlerde ve felsefi görüşlerde, farklı dünya sonu senaryolarını konu edinir. Tarihsel perspektifte bakıldığında, pek çok düşünür, din adamı farklı kaynaklardan yola çıkarak kıyamet için sayısız tarih ortaya koydular.

Evet şu bir gerçek ki, çağımızın insanı kendi yarattığı uygarlığın yükünü, şimdiye kadar bir çöp tenekesi gibi kullandığı, sadece tüketerek yok ettiği bir dünyanın üzerine yüklemekte. Geçtiğimiz yıl izlediğimiz Yuva (Home) filmi bu gerçeği bariz biçimde yüzümüze vuruyordu. Şimdi politikacılar, değişik siyasi yaklaşımlar ve çevreci partiler global ısınmaya karşı alınabilecek önlemler üzerinde ciddi ciddi düşünmeye başladılar. 7 Aralık tarihinde Kopenhag’da gerçekleştirilecek olan İklim Değişikliği Konferansı da ortaya çıkan gelişmelerin artık acil boyutlara ulaştığını ifade etmekte. Bir bakıma insan olarak egosantrik değil, jeosantrik yani yermerkezli bir bakış açısını bir an önce edinmemiz gerekiyor. Buna paralel olarak, Holywood endüstrisi son yıllarda görsel bir şölen içeren arka arkaya kıyamet filmlerini devreye sokmaya başladı.

2012 bildiğimiz Zaman’ın Sonu Mu?

Kuşkusuz 2012 yılı yaklaşırken, Maya uygarlığının zamanında çok gelişmiş bir astronomik takvim ortaya koymuş olması şimdi ister istemez tüm dikkatleri 2012 yılı Kış girişine odaklamakta. Bir Orta Amerika uygarlığı olan Mayaların M.Ö. 2000 yılından itibaren mimari, sanat, astronomi ve astroloji konularında kendilerine özgü bir birikim ortaya koyduklarını görüyoruz. Mayalar İspanyolların Amerika’ya ayak bastıkları 16. yüzyıldan itibaren kontrol altına alınmakla birlikte, aslında Maya uygarlığının değişik nedenlerle 9. yüzyıllarda duraklığını ve çöküşe geçtiğini anlıyoruz. Kuşkusuz tüm kültürlerin Astronomi ve Astroloji’ye özel bir önem verdiklerini ve sosyal yaşamlarının önemli bir parçası haline geldiğini biliyoruz. Eski Mezopotamya uygarlıklarında, Babil’de ya da Kalde’de olduğu gibi, astronomlar hem astrolog hem de rahip görevini görmekteydi. Teleskobun bulunuşundan çok daha öncesinde, Mayaların Oryon nebulasının farkında oldukları anlaşılmakta. Pek çok Maya şehrinin değişik yıldızların örneğin Ülker (Pleiades) konumuna göre coğrafi olarak kuruldukları anlaşılmakta. Mayaların astronomik kayıtlarını içeren ve bu konunun en önemli kaynaklarından birisini içeren Dresden Kodeksi pek çok astronomik ölçüme dikkat çekmekte. Bu cetvellerde özellikle Venüs’ün hareketlerine özel bir önem verildiği de görülmekte.

Maya Takvimi Tzolkin

Tzolkin olarak adlandırılan 260 günlük Maya günleri takvimi 21 özel günün, 13 sayısı (Trekana döngüsü) ile katlanarak 260’a ulaşmasından oluşuyor. Her bir günün kendi adı, karakteristik özellikleri bulunmakta. Maya astrolojisinde gün burçları kişinin kişilik özelliklerini tanımlamakta kullanılıyor.

Sırasıyla bu gün burçları şöyle:

Imiks (Deniz canavarı ya da timsah) Enerjik, sürekli çalışan, yaratıcı, girişimci, kimi zaman agresif, oldukça hassas

Ik (Rüzgar) Hareketli, iletişimci, çok zihinsel, çok yönlü ve huzursuz, karmaşık

Akbal (Gece) Güçlü, karizmatik, baskın, güvene önem veren, düşüncelerinde sabit

Kan (Mısır) Sosyal, liderlik gösteren, verimli. cinsel yönden çekici

Çiçcan (Yılan) Güçlü, karizmatik, irade sahibi, ruhsal, dayanıklı, aşırılıklara kaçan

Cimi (Ölüm) Güvene önem veren, fedakar, ruhsal konulara eğilimli, İşbirliğini seven

Manik (Geyik) Barışcıl, işbirliği yapan, artistik, ilham dolu, bağımsızlıkla ilgili problemi olan

Lamat (Tavşan) Meraklı, enerjik, verimli, oyuncu, zeki, şüpheci, gizemlere ilgi duyan, çok hareketli

Muluç (Su) Hassas bir hayalgücüne sahip, psişik, romantik, saflaştıran, hayal kuran, sorumluluktan kaçan

Ok (Köpek) Sadık, güçlü iradeli, toplumcu, iyi takım oyuncusu, sabırlı ancak otorite ile ilgili sorunlar

Çuen (Maymun) Artistik, dikkat çeken, gösterişçi, hareketli, yüzeysel, konsantre olmayan

Eb (Süpürge) Cömert, nazik, yardımcı, çok hassas, öfkesini saklayan, barış arayan

Ben (Kamış) Dikkat çeken, poüler, güçlü yargıları olan, esneklik gösteremeyen, hırslı

Iks (Jaguar ya da Büyücü) Hassas, gizleyici, zeki, psişik, karmaşık, sağaltıcı

Men (Kartal) Bağımsız, hırslı, cesur, zamanın ilerisinde, teknik konulara eğilimli, eleştirel

Cib (Baykuş) Derin, ciddi, gerçekçi, pragmatik, sezgisel, vicdan sahibi, mücadeleci

Kaban (Kuvvet ya da Hareket) Zihinsel açıdan aktif, akılcı, pratik, lider, katı olabilen

Etz’nab (Çakmaktaşı ya da Bıçak) İyi koordine olan, aile ve gruplara önem veren, obsesif, kolay öfkelenen

Kauak (Fırtına) Genç ruhlu, çok yönlü, huzursuz, geleneklere önem veren, psikoloji, tıp ya da ruhsal konulara eğilimli

Ahau (Yönetici) Kendini adayan, artistik, hayal kuran, yüksek beklentileri olan, bağlı, ilişkilerde zorluklar çeken, hayal kırıklığına açık

Bu gözle bakıldığında, 260 günlük Maya takvim yılı 20 günlük 13 haftadan oluşur. Doğduğunuz gündeki Maya gün burcunu bulmak için,

Kod:
http://www.mayanmajix.com/TZOLKIN/index.php
sayfasına gidebilirsiniz.

Mayalar her güne “kin” adını vermişlerdir ve kuşkusuz “kin”den türeyen diğer zaman birimleri de var. 20 kin, 20 gün 1 vinal, 18 vinal yani 360 kin 1 tun, 20 tun 1 katun, 20 katun da 1 baktun eder. Bu hesaplandığında, Maya takviminin çağları organize eden özellikleri olduğu görülür. 1 Baktun, 144.000 gün bir başka deyişle 394,25 güneş yılı etmektedir. Mayalar yukarıda da gördüğünüz gibi 20’lik sistem kullanmışlardır. Mayaların Yaratış günü olarak gördükleri 4 Ahau, 8 Kumku tarihi, günümüz takvimine göre M.Ö. 11 Ağustos 3114’te başlamış ve bu tarihin Izapa bölgesindeki geleneklere dayandırılmıştır. Örneğin beşlik sistemde 0.0.0.1.3 yazmak, 23 gün anlamına gelir. Her basamak 20’nin katlarını gösterir. New Age akımı içinde, Orta Amerika kültürlerini inceleyen Jose Arguelles bu tarihe dayanarak Uzun Takvimin 21 Aralık 2012’de tamamlanacağını ileri sürmektedir. 20.12.2012 13 . baktunun yani 13x394.25 yılın sonudur, bu da toplamda 5,125 yıldan fazladır. Mayalar söz konusu 5,125 yılı “bir galaktik gün” olarak değerlendirmişler, bunu Venüs’ün 5 köşeli döngüsünden hareket ederek 5 ile çarparak büyük 25,625 yılı elde etmişlerdir. Eski Mayalara göre bu döngü Güneş’in galaktik merkezle ilişkisi ile ilgilendirilmektedir. Bazılarınca bu durum, artan manyetik aktivite ve Güneş rüzgarları sonucunda Dünya’nın manyetik dengesinin değişeceğini, manyetik kutupların yer değiştirebileceğini öne sürmektedir. Güneş’in içinde bulunduğu Samanyolu Galaksisi ile yeniden aynı düzlem üzerine oturması, işte böyle bir kıyamet senaryosunu gündeme getirmektedir.

Maya takvimine göre şu anda, 1992 yılından bu yana son katun (20 yıllık dönem) içinde bulunmaktayız. 13 sayısına kutsal bir önem veren Mayalara göre, 2012’den 13 yıl önce, 1999’da gerçekleşen Güneş Tutulması’nın önemli bir işaret olduğu öne sürülmektedir. Diğer bir araştırmacı Carl Johan Calleman’a göre, 28 Ekim 2011 tarihine ayrıca dikkat çekmekte. Calleman bu tarihe kadar olan dönemi 7 gün ve geceye ayırarak, insanlık bilincini ilgilendiren ayrı ayrı dönemlerden söz etmekte. Şu anda 8 Kasım’dan itibaren 2 Kasım 2010 tarihine kadar 6. günün gecesindeyiz. 3 Kasım 2010-28 Ekim 2011 arasında yeni bir fazda olacağız.

Tüm bu anlatılanlara yukarıdan bakmaya çalıştığımızda, New Age akımının öncüleri aslında insanoğlunun yeni bir bilince doğru yöneldiğini, zorunlu yönelmek durumunda olduğunu ve eğer uygarlığımız ve süregelen bilincimiz yenilenmez ise, insanoğlunu tarihin daha önceki aşamalarında olduğu gibi büyük olayların bir bakıma olası bir sarsıntının ya da bir kıyametin kapıda olabileceğini vurguluyorlar.

Kuşkusuz, bu anlatılanların günümüzde yaşadığımız küresel ısınma ile bağı yanyana getirildiğinde aslında, bilim adamları da artık dünyamızı bu şekilde hor kullanamayacağımızı söylemekte, hatta acil uyarılar da bulunmaktalar. Egosantrik biçimde tüketen, bu dünyada sadece kendini hak sahibi gören, hatta bu yönde insanı ezen insanının geleceğinin pek parlak olmayacağı açık! Dünyanın maddi kaynaklarını sürekli yeni teknolojilerle yok ederken, kendi üzerine bastığımız dalı da kesiyoruz. Kimyasalların kullanımından, genetik olarak değiştirilmiş tarım ürünlerine, yoğun hava kirliliğinden, uzay boşluğunda dolanan çöp olmuş uydulara kadar, fütursuzca tüketiyoruz, yağmalıyor ve yok ediyoruz.

Aslına bakılırsa bu tarih, Maya takvim günlerinin sonudur. Şimdi pek çoklarınca zamanın sonu ya da kıyamet olduğu sürülen bu tarihin, astrolojik açıdan ne anlama geldiğini inceleyelim. Gerçekten de bu tarih önemli astrolojik fenomenlerle örtüşmekte midir, yoksa tahmin edeceğiniz gibi, bir felaket tellallığı mı yapılmaktadır ?

2012’ye doğru, Astrolojik Bakış

Tuhaf biçimde bu hikayenin 2008’de Pluton’un Oğlak burcuna girişi ile yeni bir ivme kazandığını söylebiliriz. Hatırlarsanız, 2008’den önceki öngörümlerin, maddi uygarlığı ve sistemleri anlatan Oğlak burcuna girecek olan Pluton’un ekonomik ve siyasi sistemleri güçlü bir dönüşüme uğratabileceğinden pek çok defa söz etmiştim. Pluton astrolojik açıdan arınmayı, temizlenmeyi, sadece dile kolay, aslında hiç de kolay bir süreç olmayan, gereksizi hayatımızdan çıkaran dönüşüm ve evrim sürecini anlatır. Eski Grek mitolojilerinde yer altı tanrısı Hades ile özdeşleştirlen Pluton, yenilenmek için karanlığa girilmesini şart koşar. Bu süreç insan psikolojisinin pek çok aşamasında önemli bir gelişim noktasına karşılık gelir. Hayat tek bir boyuttan oluşmaz, gündüz kadar gece de gereklidir. Bizler de sürekli neşeli, keyifli olamayız. Sıkılmak, üzülmek, yıpranmak çoğu zaman gelecekte yeniden elde edebileceğimiz başka bir aydınlık dönemin gelişmesi açısından gerekli ve geri döndürülemez bir süreçtir.

2008 yılında Pluton’un Oğlak burcuna ilerlemesi ile birlilte, tüm insanlık, uzun bir süredir, sürekli tüketen, hep daha fazlasını isteyen, tükettikçe doymayan ve sürekli yeni satış modelleri ile karşılaşan, neredeyse bir akıl tutulması içinde güdülenen insanın sanki bir duvara çarpmışcasına uyanan krizi ile yüzleştik ve bu sürecin aslında başlangıç aşamalarındayız. Bunu bir “uygarlık krizi” olarak adlandırdım. Eğer, dünya piyasalarından gelen son haberleri takip edersek, başlayan bu krizin kendi içinde daha fazla dip noktası olabileceği anlaşılmakta. Bir süredir devam eden, ne zaman krizden çıkacağız soru ve söylentilerini şimdi yeniden, daha gerçekçi biçimde tartmak durumdayız.

Tüm bu gelişmelere daha yukarıdan baktığımızda, aslında çöken şeyin sadece ekonomi olmadığı görülecektir. Çöken aynı zamanda dünyanın eko sisteminin ta kendisidir. Önümüzdeki 2 yılık süre içinde astrolojik açıdan bu çöküşün getireceği uyanışın devasa sonuçları ile karşılaşabiliriz.

Bu gelişmelere paralel olarak, çok enteresan bir biçimde, 2010 yılında Uranüs, 7 yıllık bir süre için Koç burcuna girecektir. Uranüs’ün burçlar kuşağını dolaşımı 84 yıldır ve bu nedenle her burçta yaklaşık 7 yıl kalmaktadır. 2003’ten bu yana Balık burcunda kalan Uranüs, ruhsal aydınlanmalar getirdiği gibi, bu burcun değişken, tutarsız yönlerini de açığa çıkarak çok daha dengesiz ve yönsüz bir atmosfer getirdi. Bu anlamıyla, Uranüs’ün ilk burç olan Koç’a geçişi fazlasıyla manidardır. Uranüs sarsan, aniden değiştiren, yenileyen, yıkan ve protesto eden bir güç olarak, Koç burcunun yeni başlangıçlar ve heyecan ortaya koyan tavrında büyük bir enerji saklıdır. Koç burcundaki Uranüs aniden başkaldıracak, sabretmeyecek ve sessiz kalmayacaktır. 2010 Mayıs’ında Koç burcuna ilerleyecek olan Uranüs bir süre Satürn tarafından yönlendirilse de, kendi gündemini hızla ortaya koyacaktır. Bu yeni gündem bireysel özgürlükler, başkaldırılar ve kendi savunma, ne bahasına olursa olsun dikine gidecek bir insanlık psikolojisinden söz etmektedir. Koç burcundaki Uranüs, sonucu ne olursa, risk alan ve asice davranacak bir süreçte olacağımızı anlatmakta.

Eğer bunu Oğlak burcuna ilerleyen Pluton’un üzerimize getirdiği ekonomik ve siyasi baskıları ile birlikte, yan yana görürsek aslında, önümüzdeki birkaç yıl içinde, ne kadar büyük, devrim ve uyanış getiren bir süreçte, yepyeni bir bilinçlenme aşamasında olduğumuzu anlayabiliriz.

Bu söylediklerim ne bir rüya ne de vahşi bir hayalgücü ürünü. Tam tersine tarihsel sürecin tekrarlanan yankıları. Uranüs ve Pluton, bundan önce, 1965-1967 yılları arasında Başak burcunda yanyana gelmişlerdi. Bu dönemde insan tarihinde, ayaklanmaları, sosyal başkaldırıları, Fransa’da, ABD’de özellikle dikkat çeken gençleri içine alan 68 kuşağını da tanımlamakta. Yine bu dönem bir yandan da, endüstrileşmenin, ağır sanayiinin, kimyasalların kullanımın gittikçe hızlandığı, derinlik kazandığı, öte yandan da işçi haklarının ve çevresel farkındalığın ortaya çıktığı bir sürece eş zamanlılık göstermektedir. İşte şimdi, Uranüs ve Pluton birleşmesinden 45 yıl sonra, bu kez, 2012-2015 yılları arasında kare açı içine gireceklerdir. Bu dönemde tam 7 kez kare açı kuracak olan Uranüs ve Pluton’un ilk açısı 24 Haziran 2012’de gerçekleşiyor, son kare ise 17 Mart 2015’te tamamlanacak. Bu güçlü astrolojik gösterge, 21. yüzyılı şekillendirecek bir döneme işaret etmektedir. Asla göz ardı edemeyeceğimiz bu dönemde, bir yanda küreselleşmenin getirdiği baskılar ve Oğlak burcundaki Pluton’un yansıttığı ekonomik ve siyasi sistemleri değiştiren devrimler, diğer yandan da Koç burcundaki Uranüs nedeniyle, buna karşı duran yeni liderler, daha sert ve askeri güçlerini vurgulayan, sabırsız ve sert politik söylemler söz konusudur.

2012-2015 yılları arasında gerçekleşecek olan Uranüs-Pluton karesi gerçek 21. yüzyılı başlatırken, insanoğlu eğer biraz daha akıl ve sağduyu gösterebilirse, kendini sınırlayan sistemleri, doktrinleri ve bu yönde dizayn edilmiş olan kontrol sistemlerini kökten değiştirebilir. Bu dönemde bir bakıma, küresel ekonominin yeniden şekillendiği, yeni güç odaklarının ve liderlerin ortaya çıkacağı bir dönem olacaktır.

İnsanlık boyutunda bakıldığında, eğer Maya takvimi 21 Aralık 2012 tarihini bir son olarak görüyorsa, bu muhtemelen zorunlu olarak içselleştirilmesi gereken yepyeni bir insanlık bilincine işaret etmektedir. Kuşkusuz böylesine büyük devrimleri ve dönüşümü anlatan bir süreç içinde ortaya çıkan tablo belki bir barış ya da huzur dönemi olmayacaktır. Yığınlar söz konusu edildiğinde, hergün televizyonlarda gördüğümüz travmatik durumlar, şiddet ve başkaldırıları bir film gibi izlesek de, 2012 ile birlikte, bu derin yenilenmeyi hayatımızın tam ortasında hissedeceğiz. New age düşünürleri bu dönemi bir ayaklanma, insanlık bilincinde bir aşama olarak görmekteler. Belki de bize kişisel açıdan düşen şey, bu yeni dönem öncesinde paniklemek yerine, zaten hayatımızda sürekli olan bu değişime, yenilenmeye içsel olarak hazır durmak ve kişisel özgürlüklerle, sahip olduğumuz bu tek dünyaya karşı olan sorumluluklarımızı mantıklı bir denge içinde tutabilmeyi öğrenmek, sadece maddi olanı değil, ruhsal olanı da kucaklamak, kabullenmeyi bilmek, içinden geçtiğimiz bu akıl tutulmasını durdurmak, ruhen de akıllanmak olmalıdır. Hadi hayırlısı.



Hakan Kırkoğlu

12-02-2009 06:47 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
astrosohbet Çevrimdışı
Kızıl & Mavi
********
Neptunia Admin
lt=
Mesajlar: 7,901
Üyelik Tarihi: Apr 2007

Rep Puanı: 172

Mesaj: #19
RE: 2012 Sonun Başlangıcı
şunu söyleyebilirim ; 1931 yılında Plüto Yengeç + Uranüs Koç + Satürn Oğlak potansiyelleri arasında tıpkı önümüzde yaşanacak T-Kareye benzer bir T-Kare olmuş ve etkilerini 1934 yılının başlarına kadar sürdürmüş.

ve Dünya dönmeye devam ediyor , No panik ;)

12-03-2009 01:21 AM
 Alıntı Yaparak Cevapla
SeRDaL Çevrimdışı
VIP Üye
****
VIP Üyeler
lt=
Mesajlar: 82
Üyelik Tarihi: Jan 2009

Rep Puanı: 7

Mesaj: #20
2012 Bilmecesine Astronomik Bakış
2012 yılıyla ilgili, Maya takviminin sona ermesinden gökadadaki hizalanmaya, Güneş’in etkinliğinin artmasından Marduk’un geleceğine kadar, tamamen safsatalardan oluşan birçok senaryo üretiliyor. Geçmişte de birçok kez benzer “uyarılarla” karşılaştık. Güneş tutulması olacağı zaman, gezegenler hizalandığı zaman,bir kuyruklu yıldız geçtiğinde ,bir gezegen dünya’ya en yakın konumuna geldiğinde felaket tellallığı yapanlar oldu. Günümüzde ise bu durum artık doruğa çıkmış durumda.

2012 ‘de kıyamet kopacağı öne sürenlerin çıkış noktası Maya Takviminin 2012 de sona eriyor oluşu.

Mayaların geride bıraktıkları gösteriyor ki, bu uygarlık dikkatli gökyüzü gözlemleri yaparak gezegenlerin hareketlerini oldukça duyarlı bir şekilde hesaplayabiliyordu.karmaşık sayılabilecek, bir takvime sahip olmaları, matematikte de o dönemde yaşayan diğer uygarlıklara göre daha ileri düzeyde olduklarını gösteriyor. Ancak bu duyarlılığın ve matematik bilgisini günümüzdekiyle kıyaslamamak gerek.

Ayrıca mayaların takvimi “kehanetlerde bulunmak için değil” , zaman tutmak içindi. Mayaların böyle bir takvim geliştirmiş olması özellikle tarihçiler açısından ilgi çekici olabilir, çünkü artık zamanı hesaplama konusunda geçmişteki herhangi bir döneme göre çok ileri durumdayız.

Tarihçilere göre 21 Aralık 2012 de maya takviminde bir dönem sona eriyor. Bu, otomobilinizin kilometre sayacının 999dan 000 ı göstermesi gibi bir durum. Zaten bilindiği kadarıyla mayalar yazıtlarında “Baktun 13” adı verdikleri bu dönemin ardından kıyametin geleceğine ilişkin bir şey belirtmiyor. Hatta kayıtlarda bundan çok daha sonraki tarihlerde gerçekleşeceğini düşündükleri bazı olaylarla ilgili bilgiler var.

Gelelim 21 Aralık 2012 deki kıyametin nasıl olacağıyla ilgili varsayımlara. Felaket senaristleri, bilimsel gerçekleri saptırarak 2012 deki kıyamet varsayımını destekleyecek savlar öne sürüyor. Bunlardan biri, bu tarihte gökadamızın merkeziyle Güneşin hizalanacağı ve bunun kaçınılmaz bir sonu başlatacağı.

Her yıl olduğu gibi 12 Aralık 2012 de de Güneş Yay takımyıldızında, Samanyolu’nun merkezine yakın doğrultuda görünecek. Yani gökadamızın merkezi-Güneş-Dünya dizilimi olacak. Gökadamızın merkezinden 30.000 ışık yılı uzakta olduğumuzu düşünürsek, zaten her yıl gerçekleşen böyle bir dizilimin üzerimizde fark edilir herhangi bir etkisi olamaz.

Bir başka senaryo, Marduk ya da Gezegen -X olarak adlandırılan efsanevi gezegenin bize çarpacağıyla ilgili. Babillilerin ve Asurluların yaradılış destanına göre, Marduk tanrıların en bilgesi ve en güçlüsü. Marduk un Gezegen –X le özdeşleşmesi, Rus asıllı yazar Zecharia Sitchin in “ 12. gezegen” adlı kitabı sayesinde oldu. Kitapta Mardukun 36 yüzyılda bir yeryüzünün yakınından geçtiği ve her geçişinde büyük felaketlere yol açtığından bahsediliyor.

Buna inanan ve NASA nın halktan bir şeyler saklayabileceğinden kuşkulanan birçok kişi, Nasayı soru bombardımanına tuttuğu için NASA bu senaryoları yalanlayan bir açıklama yaptı. Ayrıca, NASA nın Astrobiyoloji Enstitüsü nün internet sitesinde, buradaki bilim insanlarından biri olan David Morrison un 2012 kıyamet senaryolarıyla ilgili 20 soruya verdiği yanıt da yer alıyor.

Morrison, 2012 de kıyametin gerçekleşmeyeceğine ilişkin kanıt istenmesinin mantıklı olmadığını, mutlaka bir şeyin kanıtlanması gerekiyorsa, varsayımı ortaya atanların kıyametin gerçekleşeceğini kanıtlamaları gerektiğini belirtiyor.

Morrison böyle bir gökcisminin diğer gezegenler üzerindeki etkilerinin kolayca belirlenebileceğini, ayrıca görüntüleme teknikleri sayesinde yıllar önce gözlenmiş olması gerektiğini belirtiyor. Morrison a göre böyle bir gök cisminin yalnız profesyonellerin değil yüz binlerce amatör gökbilimcinin gözünden kaçması olanaksız. Eğer var olsaydı. Onu diğer bilim insanlarından ve toplumdan saklamak mümkün olmazdı.

Geçtiğimiz ay gösterime giren “2012” adlı film kahramanların ölümden hep son anda kurtulduğu , Hollywood usulü, heyecanlı bir felaket filmi. Filmin kahramanları Himalayaları bile aşan bir mega tsunamiyle mücadele ediyor. Filmi, daha önceki örnekleri gibi kurgusal bir felaket filmi olarak gördüğümüzde sorun yok. Ancak birçok kişi konuyu bu şekilde algılamayarak gereksiz korkuya kapılıyor. Bunda, filmin yapımcılarının “ viral pazarlama” olarak adlandırılan bir pazarlama tekniğine başvurmuş olmasının da etkisi var.

“İnsanlığın devamı enstitüsü” olarak adlandırdıkları kurgusal bir oluşum adına hazırlanan internet sitesinde, isteyenlere birer çekiliş numarası veriliyor. Çekilişi kazananlara, kendilerini kıyametten kurtaracak birer bilet vaat ediliyor. Bu site, 2012 deki felaketi Marduk, Güneş patlamaları ve Samanyolu nun merkeziyle Güneş in hizalanmasına dayandırıyor ve bunu bilimsel bir gerçek gibi sunuyor. Sitedeki bilgilere göre bu enstitü 1974 yılında kurulmuş ve dedikleri göre Dünya 2012 de % 94 olasılıkla yok olacak. NASA dan David Morrison, bu sitenin içeriğine inanan binden fazla kişinin kendisine ulaştığını belirtiyor. Morrison, pazarlama amacı taşıyan sitenin, özellikle gençler tarafından gerçek sanıldığını ve bazı gençlerin sırf Dünyanın sonunu görmek istemedikleri için canlarına kıymayı bile düşündüklerini söylediklerini belirtiyor.

2012 kıyamet senaryolarıyla tam olarak ilişkilendirilmese de, CERN’ deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nda başlatılacak parçacık çarpışma deneylerinin Dünyayı yok edip etmeyeceğini tartışmalarına da geçtiğimiz günlerde medyada yer verildi. Bu da bilimsel gerçekleri bir yana bırakıp ortalığı karıştıran sahte bilimcilerin mantık dışı varsayımlarına güzel bir örnek. CERN deki araştırmacılardan Melahat Bilge Demirköz ün kaleme aldığı bu konuyu çerçeve olarak sunuyoruz.

BİLİM NE DİYOR ?

Yazının devamını okumadan önce rahat bir nefes alabilirsiniz. Çünkü 2012 de gerçekleşeceği söylenen olayların tamamı gerçek dışı. Ama her an bazı doğal felaketlerle karşı karşıya olduğumuz doğru. Bilimsel araştırmalar, gezegenimizdeki yaşamın tarihte birçok kez yok olmanın eşiğine geldiğini gösteriyor. Hatta kimi zaman yeryüzündeki tüm türlerin %90 a varan oranlarda yok olduğu biliniyor. Ama kimse böyle bir olayın ne zaman gerçekleşeceğini söyleyemez. Hemen belirtelim, amacımız kimseyi korkutmak değil, tersine 2012 de bir takım felaketlerle karşılaşacağını düşünenlerin yüreğine su serpmek. Çünkü bu olayların herhangi birinin bir insanın yaşamı boyunca gerçekleşme olasılığı yok denebilecek kadar düşük.

Gerçek bir kıyamet büyük olasılıkla gökyüzü kaynaklı olacaktır. Güneşin yaşamın sonlarında Dünyayı yutacağını ve geriye bir şey bırakmayacağını biliyoruz.

Ancak bundan 4,5 milyar yıl sonra olacak bu olay için endişelenmek çok erken.

Bizi asıl günümüzde ne gibi tehlikelerle karşı karşıya olduğumuz ilgilendiriyor.

Göktaşı çarpmaları en iyi bilinen ve en gerçekçi olan tehlike.

Göktaşları yüzünden canlılar dönem dönem kitlesel yok oluşlarla karşı karşıya kalmış. 10 -15 km çaplı cisimlerin yeryüzüne çarpmasıyla meydana gelen bu yıkımlarılar, jeolojik anlamda düşününce epeyce sık, ortalama 100 milyon yılda bir gerçekleşmiş. Yaşam ortaya çıktığından bu yana, yaklaşık 45 toplu yok oluş meydana gelmiş ve bunların çoğunun göktaşı kaynaklı olduğu sanılıyor. 65 milyon yıl önce gerçekleştiği düşünülen son çarpma, dinozorların da yeryüzünden çoğu türle birlikte yok olmasına neden olan, 12 km çaplı bir astreoitin ürünü.

Dünyaya çarpması olası bir göktaşının yeryüzündeki yaşamı ne ölçüde etkileyeceği çarpan cismin büyüklüğüne bağlı. Yörüngesi Dünyanınkine yakın çapı 1 km ve daha büyük olan astreoitlerin sayısının 1000 ile 1200 arasında olduğu düşünülüyor. Bu büyüklükteki astreoitler, çarptıklarında yeryüzündeki yaşamı büyük ölçüde yok edebilir. Geçmişe baktığımızda, yeryüzüne yaklaşık her milyon yılda bir böyle bir astreoitin çarptığını görüyoruz. Daha küçük çaplı göktaşlarının çarpma olasılığı daha yüksek. Çok ciddi yıkımlara yol açabilseler de, böyle göktaşlarının “kıyamete” yol açması zor.

Güneşin çevresinde dolanan ve yörüngesi Dünyanınkini kesen tüm gökcisimlerinin saptanmasını ve izlenmesini amaçlayan büyük bir çalışma yürütülüyor.Araştırmacılar saptanan cisimleri izleyerek, gelecekte bizimle çarpışıp çarpışmayacaklarını çok küçük hata paylarıyla hesaplayabiliyor.

Henüz rahat bir nefes almak için erken olsa da, şu ana kadar çapı 1 km ve üzerinde olan, Dünya yakını astreoitlerin çoğu keşfedilmiş durumda ve bunların hiçbiri gelecek yüzyıl için risk oluşturmuyor.

ABD hükümeti NASA ya 2020 yılına kadar tehlike yaratabilecek nitelikteki tüm göktaşlarının %90 ının saptanması görevi verdi. Yalnızca Abd nin değil ESA nın da bu konuda çeşitli hazırlıkları var. Hatta olası bir çarpışmaya engel olmak için alınabilecek önlemler konusunda çalışmalar yapılıyor.

Göktaşlarından sonra, bizim için en büyük tehditlerden biri de gama ışını patlamaları. Gama ışını patlamaları gökyüzündeki en güçlü patlamalar. Bir gama ışını patlaması kaynağı aniden belirerek birkaç saniyeliğine çok güçlü bir gama ışınımı yapar. Ardından hızla sönükleşerek daha düşük enerjili dalgaboylarında ışıma yapar ve birkaç gün içinde gözden kaybolur.

Bu güne kadar gözlenen gama ışını patlamaları çok uzakta, milyarlarca ışık yılı ötedeki gökadalarda gerçekleştiğinden bu patlamaların kaynağını kesin olarak bilemiyoruz. Bu patlamaların çoğunun, dev kütleli yıldızların süpernova olarak patlarken dar bir huzme halinde yaydıkları güçlü gama ışınımı olduğu düşünülüyor. İki saniyeden kısa süren , kısa süreli patlamaların nötron yıldızı çiftlerinin birleşmesinden kaynaklanıyor olabileceği üzerinde duruluyor.

Bir gama ışınımı patlaması sırasında yalnızca birkaç saniye içinde Güneş bir yıldızın 10 milyar yıllık ömrü süresince yaydığı enerji kadar enerji ortaya çıkar.

Bilindiği kadarıyla evrende bu kadar kısa sürede bu kadar büyük enerjinin ortaya çıktığı bir başka olay yok. Zaten gökbilimciler gama ışını patlamalarını “ büyük patlamadan sonraki en büyük patlamalar” olarak tanımlıyor. Günümüzde günde ortalama bir gama ışını patlaması gözleniyor. Bu patlamalar çok güçlü olduğu için, evrenin görebildiğimiz kısmındaki yüz milyarlarca gökadada gerçekleşen ve ışın demeti bize yönelmiş olan çoğu patlamayı günümüz teknolojiyle görebiliyoruz.

Elbette, bu kadar büyük bir patlama yakınlarda bir yerlerde gerçekleşirse gezegenimizdeki yaşam üzerinde birtakım etkileri olabilir. Patlamadan kaynaklanan gama ışınları ve diğer yüksek enerjili ışınımın büyük bölümü atmosferde soğurulacaktır. Ne var ki bu sırada meydana gelen tepkimeler ozon tabakasının yok olmasına neden olabilir. Gökbilimciler. yaklaşık 3200 ışık yılı ötede meydana gelen bir gama ışını patlamasının ozon tabakasının yarısını yok edebileceğini düşünüyor. Patlamadan kaynaklanan ve Güneşten gelen morötesi ışınım , ozon tabakası zayıflamış olan gezegenimizdeki besin zincirinin kırılmasına yol açarak kitlesel yok oluşları tetikleyebilir.

Gökbilimciler “kıyamete” yol açabilecek bir gama ışınımı patlamasının ortalama bir milyar yılda bir gerçekleşebileceğini tahmin ediyor. Gama ışını patlamalarının gezegenimizin geçmişinde ne gibi etkiler olduğu çok iyi bilinmiyor. Bundan 443.7 milyon yıl önce denizlerdeki tüm canlı türlerinin yarsının yok olmasına açan ve adını olayın gerçekleştiği jeolojik devirlerden alan Ordovisyen-Silüriyen olayının, yaklaşık 6000 ışık yılı uzaklıkta meydana gelen bir gama ışınımı patlamasından kaynaklandığı tahmin ediliyor. Yine de, gezegenimizin tarihinde yakınlarda meydana gelmiş gama ışınımı patlamalarının olduğuna ilişkin sağlam bir kanıt yok. Ancak gama ışınımı patlamalarının oluşum mekanizması daha iyi anlaşıldıkça ve özellikle Ay gibi yüzeyi milyarlarca yıldır bozulmadan kalan gökcisimlerinde gama ışınlarının bıraktığı izler araştırıldıkça kanıtlar ortaya çıkabilir.

Bugüne kadar gözlenen gama ışını patlamaları uzun süreli patlamaların metal oranının düşük olduğu (hidrojenden ağır elementlerin düşük olduğu) bölgelerde, yani genç gökadalarda gerçekleştiğini gösteriyor. Gökadalar yaşlandıkça ağır elementlerce zenginleşiyor. Gökadamız Samanyolu da metal bakımından zengin bir yer. Bu da patlamaların çoğunluğunu oluşturan uzun süreli patlamaların, Samanyolunda gerçekleşme olasılığının pek fazla olmadığını gösteriyor. Ancak kısa süreli patlamalar için bunu söyleyemiyoruz. Yani ne zaman nerede gerçekleştiklerine ilişkin bir bilgimiz yok.

Uzaydan gelebilecek bu felaketlerin yanı sıra gezegenin kendinden kaynaklanabilecek birtakım doğal afetlerle de karşılaşabiliriz. Yanardağ patlamaları, genellikle bölgesel felaketlere yol açmakla birlikte , bazı büyük patlamaların küresel çapta etkileri olabiliyor.

Bir yanardağ patlaması sırasında akan lavların ve etrafa saçılan kaya parçalarından başka su, karbondioksit, çeşitli zehirli gazlar ve kül atmosfere ulaşır. Büyük yanardağ patlamaları sonucunda ortaya çıkan gazlar yeryüzünden 12 ila 32 km yükseklikteki stratosfer katmanına yayılarak tüm gezegeni örtebilir. Tozlar Güneş ışınlarının yeryüzüne ulaşmasını önlerken, kükürtlü gazların da yansıtıcı etkisiyle yeryüzü bir soğuma dönemine girer. Bunun da ötesinde atmosfere yayılan kükürt dioksit sülfürik aside dönüşür ve dünya çapında sülfürik asit yağışlarına olur. Güneş ışığından yeterince yararlanamayan ve sülfürik asit yağmuru altında kalan bitkiler ölür ve besin zinciri kırılır. Buna bağlı olarak da birçok canlı türü yok olabilir.

Yaklaşık 75.000 yıl önce Endonezya adalarından biri Sumatradaki toba yaanrdağı patladığında atalarımız muhtemelen en büyük yok oluşun eşiğine gelmişti. Son 25 milyon yılın en büyük yanardağ patlaması olduğu düşünüldüğünde bu olayda 2800 km küp maddenin püskürdüğü hesaplanıyor. Patlama sonrasında yaşanan ve yıllar süren volkanik kış sonucunda yeryüzündeki bitki ve hayvan türlerinin çoğunun yok olduğu sanılıyor.

İnsanın geçmişiyle ilgili yapılan genetik araştırmalar günümüzden 70.000- 80.000 yıl önce genetik çeşitliliğin ciddi anlamda azaldığını gösteriyor. Patlamadan sonra belki de yanlıca birkaç bin canlı birey kalmıştı. Toba daki patlamayla genetik darboğaz arasında bir bağlantı olduğu kanıtlanmamış olsa da , zamanlama bunun bir tesadüften öte olduğunu düşündürüyor.



-Bilim ve Teknik Ocak 2010
05-18-2010 10:44 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
« Önceki | Sonraki »



Forum'a Git:


Konuyu görüntüleyenler: 1 Misafir