Değerlendir:
  • 14 Oy - 3 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5

Geminizin kaptanı kim?
Yazar Mesaj
salmakis Çevrimdışı
Scorpio Vip
*****
Scorpio Vip

Mesajlar: 172
Üyelik Tarihi: Apr 2007

Rep Puanı: 10

Mesaj: #1
Geminizin kaptanı kim?
Geminizin kaptanı kim?

Astrolojik haritanızı belirli bir limana doğru yol alan bir gemi olarak düşündünüz mü? Hepimiz bir limandan diğerine giden gemiler gibiyiz ve eski Yunanlılar hayatı değerlendirirken böyle bir benzetme yapmayı özellikle uygun görmüşler.
Hayatımız bir yolculuksa, gemimizin rotasını, kaptanını ve yelkenlerinin gücünü nasıl değerlendirebiliriz? Helenistik astrolojide geminin rotasını bulmak için öncelikle gece ya da gündüz doğumlu olup olmadığımız önem taşır. Gündüz haritalarında Güneş'in, gece haritalarında ise Ay'ın burç yöneticisine bakarız.
Yönetici gezegen hayatımızı şekillendiren konuları ve öğrenilmesi beklenen temaları açıklayacaktır. Geminin dümeni yükselen burç, kaptanı ise çoğunlukla yükselen burcun yöneticisidir. Geminin uygun rotada gitmesi için bu gezegenin yükselen burçla açı içerisinde olması beklenir. Geminin yelkenleri ise yine, haritanın gece ya da gündüz haritası durumuna göre, Güneş ya da Ay'ın üçlü yönetici gezegenleri olacaktır.

İki örnek
En iyisi bunu birkaç örnekle anlatalım. Nâzım Hikmet'in haritasında Güneş, Akrep burcunda (gündüz haritası) ve Akrep'in yöneticisi Mars ise Yay burcunda grupları ve sosyal temaları açıklayan 11'inci evde. Mars mücadeleyi, savaşımı; Yay burcu ise inançları, yabancıları ve özgürlük temasını vurgular.
Nâzım Hikmet'in hayatındaki rotayı astrolojik açıdan hemen görebiliriz. İnançları, fikirleri ve toplumsal konular için savaşan, özgürlüğünü korumaya çalışan bir savaşçı. Hikmet'in yükselen burcu Kova olduğu için geminin kaptanı Satürn olacaktır. Ancak haritasında 12'nci evde Oğlak burcunda kalan Satürn, bu evin temalarını yani hapis düşmeyi ve çaresizlikleri de yanında getiriyor.
Gemisinin kaptanı, dümeni iyi göremediği için büyük zorluklarla karşılaşmış. Ana yelken ise Venüs olarak görülüyor (Güneş, Akrep, su üçlüsünün ilk yöneticisi). Bu gezegenin de yine Oğlak'ta, 12'nci evde Satürn'le birleşmesi hayatının ilk döneminden itibaren kısıtlamalar getirirken, ikinci yelkenin Mars olması, hayatının ikinci yarısındaki mücadeleyi simgeliyor olmalı.
Orhan Pamuk'un haritasında ise (gündüz haritası) Güneş, İkizler burcunda; bu burcun yöneticisi Merkür de İkizler'de, güçlü olduğu yükselen burçta. Bu Pamuk'a fikirlerini kişiliği ile ortaya koyabilme ve yetenekli biçimde ifade edebilme olanağı getiriyor.
Kaptan da Merkür olduğu için dümene hakim. Pamuk'un gemisinin ana yelkeni Satürn ve Satürn yüceldiği Terazi burcunda, yaratıcılığı ifade eden 5'inci evde, bu ona yelkenlerini güçlü biçimde doldurabilecek rüzgarlar sağlamış.

http://i1105.hizliresim.com/2011/5/4/3215.gif
06-11-2007 06:38 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
yaren Çevrimdışı
Kıdemli Üye
**
Kayıtlı
lt=
Mesajlar: 239
Üyelik Tarihi: May 2007

Rep Puanı: 1

Mesaj: #2
RE: Geminizin kaptanı kim?
Doğum Haritalarımızı Aşabilmek

Tracy Marks

Derin astrolojinin önemli bir prensibi, tüm diğer prensiplerin de uzantısı olarak, bizim doğum haritalarımızı aşabilmemizdir. Yaşamımız boyunca doğum haritalarımızı taşırız, fakat kendi içimizde bir merkez geliştirdikçe, içsel rehberliğimize güvenmeyi öğrendikçe, evrensel enerjilere karşı daha uyumlu hissettikçe gezegensel pozisyonların gösterdiği gerilimlerin daha az etkisinde kalırız.

Belki, bir natal Uranüs-Venüs karşıtlığında, bir sevgiliye bağlanmada dirençli olabiliriz ve böylece, ilişki taahhüdüne girmekten korkan, bize aradığımız özgürlüğü, bizimle tamamen beraber olmayarak veya kısa zamanda bizi terk ederek, veren insanlarla, beraber oluruz. Hayatımız boyunca, bağlandığımız ilişkilerde sınırlamalara karşı koyabiliriz, fakat bu sınırlamalara olan korkumuz bizi anlamlı ilişkiler kurmaktan alıkoymamalıdır.

Zamanla, bizim için önemli olan özgürlük tarzının daha fazla farkına varabiliriz. Bir ilişkide neye müsamaha edebileceğimiz ve edemeyebileceğimizi tanımlayabilir, ihtiyaçlarımızı başkalarına daha iyi ifade edebilir ve bu ihtiyaçları karşılayabilecek ilişkiler kurabiliriz. Varoluşumuzun merkezindeki ışığından çekilerek, kendimizi deneyimlemeye başlayabiliriz, böylece başkalarının olduğu kadar kendimizin de bir aydınlanma kaynağı oluruz. Bu süreçte, geçmişte önemli saydığımız ihtiyaçlarımızın daha az etkisinde kalarak, kim olduğumuzu, kimliğimizi bulmayı deneyimleyebiliriz. Uranüs-Venüs karşıtlığımız, bazen bir çelişki odağı olarak kalabilir, özgürleşmeye, yeni ilişkiler keşfetmeye ve kendimize ait olduğunu düşündüğümüz daha fazla alana sahip olmaya yönelik özlemler ortaya çıkabilir, ama bu gerilimler artık bilincimize hakim olamaz.

Bir kukla tiyatrosu benzetmesi doğum haritamızı tanımlarken faydalıdır. Farkındalığımız artırdıkça, haritalarımızın üzerine çıkma yeteneğimiz arttıkça ve alt doğamız tarafından yönlendirilmek yerine, enerjimizi kendimiz yönlendirdikçe; gezegenler ve açılarının ifadeleriyle daha aşina oldukça; ve bütün çelişen ihtiyaçlarımızı içine alan bir hayat stili geliştirdikçe, kendi kozmik piyesimizdeki kuklalar yerine kuklacı oluruz. Artık iplerimize bağlı değil, sahnenin üzerinde olur ve gösteriyi yönetiriz.

Bu noktada, amacımızın gerçekten gezegenlerimiz üzerindeki kontrolü ele almak ve kuklacı veya gezegensel senfonimizin orkestra şefi olmak mı olduğunu sorabiliriz. Ya da amacımız kendimizi Tanrı’ya, evrensel birliğe, Tanrısal plana veya evrende en üst güçleri nasıl tanımlıyorsak, ona teslim etmek mi, diye sorabiliriz. Bu iki yaklaşım, yönetmek ve teslim olmak, başta çelişkili görünebilir. Ancak, bu tanrısal gücün evrenin merkezinde işlediğini ve bize tüm bölen benleri birleştiren bir merkezî Özben geliştirmemizde yardım ettiğini anladığımız zaman, çelişkiler de çözülür.

Eğer kozmik piyesimizin yönetmeni olursak, görevimiz Özbenin egomuzu, düşük ihtiyaç ve arzularımızı, ve bir-iki gezegenimizi yönetmek yerine gezegenleri aşan ve gezegensel benlerimiz ötesine ulaşan bir bilinç merkezini yönettiğinden emin olmaktır. Gelişmek ve daha yüksek bilinç merkezine ulaşmak, adapte olmak, elbette bir yaşam boyu (belki de birçok yaşam boyu) devam eden bir süreçtir.

Bilinçli veya bilinçsiz olarak, haritamızdaki en düşük boyutları aşmaya ve en üst potansiyele ulaşmaya başladığımız bazı yolları düşünelim. Önce, transit ve progresyonlar kendi gelişimimiz için haritalarımızda yeni enerji kanallarını uyandıran ve bize düşünme, davranma ve hissetmenin alternatif yollarını tanıştıran yeni fırsatlar verirler. İçsel gezegenler bir yıl boyunca natal gezegenlere mümkün olan bütün açıları yaparlar. Her 27-30 yıl boyunca progres Ay’ımız bütün burçlarda dolaşır ve gezegenlerin her biriyle duygusal açılarını yapar. Satürn de her 29 yılda bir döngüsünü tamamlar ve kesin bir şekilde tek tek bütün gezegenlerimize uğrayarak, bizi bunların o zamanki boyutlarının ifadesini tamamlamaya zorlar ve böylece gelecek boyutu deneyimlemeye hazır oluruz. Satürn-ötesi gezegenler, bir yaşam boyunca bütün gezegenlere açı yaparlar. Gerçi, haritamızın bir çeyreği veya biraz fazlasını gezdikleri için tüm açı serilerini tamamlayamazlar, ama her bir gezegensel özelliğimize, üç farklı dönüşümü gösterirler: Uranüs’ün sarsıcı fakat özgürleştirici ayaklanması, Neptün’ün çözücü fakat sisleri aşkınlığı, Pluto’nun yıkıcı fakat yenileyici gücü.

Yıllık Güneş (solar) haritalarımız da, doğum haritalarımızda çelişen gezegenler, burçlar ve evler, potansiyelimizdeki yıllık ihtimalleri açığa çıkardığından, birer rehberdirler. Natalde kare veya karşıt yapan gezegenlerimiz, yıllık solar haritalarımızda, kavuşum, üçgen veya altmışlık açı yaptıklarında, bu etkileşimdeki enerjilerin alternatif ifadelerini kolayca keşfedebileceğimiz zamanlar olur. Mesela, transit Satürn natal Ay’a üçgen yaptığında veya solar Satürn solar Ay’a veya natal Ay’a üçgen yaptığında, bu enerjileri avantajlı bir şekilde nasıl birleştirebileceğimizi öğreniriz. Önemli bir iş veya kişiye nasıl bağlanabileceğimizi, duygularımızı bastırmak yerine dengelemeyi, hayatımızın bir çok anında olgun ve sorumlu davranmanın getirdiği memnuniyet ve tatmini bulabiliriz. Eğer bu iki gezegeni nasıl kaynaştırdığımızın bilincinde olursak, gelecek sefere öğrendiğimiz dersleri, natalde Satürn-Ay kare veya karşıtlığındaki gerilimli durumlarda uygulayabiliriz.

İkincisi, ilişkilerimiz bize olgunlaşma fırsatlarını sağlar. Diğer insanlarla yakın olduğumuzda, cinsel birlikteliklerde, veya aynı yaşamı, evi paylaştığımızda, ya da bir şekilde güçlü ilişkilerde bulunduğumuzda bir enerji alışverişi oluşur. Biz onları etkileriz, onlar da bizi etkilerler. Onların varlığı kendimizi de şaşırtabilecek davranışlarda bulunmamıza neden olur, çünkü onlar içimizdeki gizli kalmış potansiyelleri harekete geçirmekte veya yeni ifade kanalları açmaktadırlar.

Harita karşılaştırmalarında (sinastri), kolay etkilenir özelliğe sahip Venüs'ümüz karşımızdaki kişinin Neptün'üyle karşıt olduğunda aşırı duyarlı ve kendini aldatmaya eğilimli olduğumuzu, veya Jüpiter karesinin olumsuz boyutlarında, aşkta talepkarlık ve rahatsızlıklar olduğunu keşfederiz, ama üçgen veya altmışlık açılı kimselere farklı cevap veririz. Mars’ı Venüs’ümüzle altmışlık yapan veya Satürn’ü Venüs’ümüze üçgen yapan biriyle, veya Mars’a ait cinsellik ve canlılığı, gerçekçi olmayan fantezi veya beklentiler içine yöneltmeden, bizi hareketlendiren biriyle veya Satürn’ü içimizde sağlıklı olgun bir aşk, sadakat duyguları ve sağlam devamlı bağlar kurma kapasitesini uyandıran biriyle tatminkar bir evlilik de kurabiliriz.

Öte yandan, dili iyi kullanan ve rasyonel Başak'taki Merkür'ümüz, Balık'ta Merkür'ü olan partnerimizle düşünceleri organize etmek ve iletmekte zorluk yaşar. Bu durumda, daha açık ve iyi iletişim kurma çabamız sayesinde sevdiğimizle sadece derin bir anlayış geliştirmekle kalmaz, aynı zamanda daha sezgisel, hayal gücüne sahip ve bütüncül düşünme sürecini ve daha duygusal konuşma kapasitesini geliştiririz ve gizli kalmış yaratıcılık ve ruhsallığımızı yüzeye çıkartırız.

Hayatımızdaki önemli insanlar, haritalarımızın farklı yönlerini harekete geçirmenin yanısıra haritamızda tek başına bulunmayan özelliklerin de gelişmesini sağlarlar. Biz elbette, etkili gezegenlerimizin onlarla olan üçgen veya altmışlıklarına dayanarak, çelişkileri kolaylaştırmasını bekleyebiliriz. Sonra bu insanlar hayatımızdan çıktıkları zaman, aniden o çelişkilerle yüz yüze geliriz ve bunları çözemediğimiz için rahatsız oluruz. Fakat onların üzerimizdeki etkilerinden bir şey öğrenmemiz de mümkündür. Onların hayatımızdaki varlığı süresince, etkilenmiş gezegenlerimizi nasıl ifade ettiğimizin farkına varırız. Böylece, hayatımızdan kayboldukları anda, öğrendiklerimizi uygulayabilir ve bilinçlice gezegenlerimizi faydalı şekilde ifade etmeye devam edebiliriz. Bu kolay değildir, ama yaşadığımız tecrübelerden anlam çıkartabilirsek bunu yapabiliriz.

İçsel Derinliğe Giden bir Yol Olarak Astroloji

Tüm gezegensel kimliklerimizin kabulü üzerindeki vurguyla bağlantılı olarak, derin astrolojiye bir önemli yaklaşım şudur ki, astroloji sadece entelektüel bir eksersiz olarak kabul etmenin ötesinde, doğum haritalarımızdaki duygusal yaratıcı ve spiritüel tarafları yaşamamıza izin vermektir. Biz ana bilgimizi kenara koyup, gerçekten duygularımızı, korkuyu, ve Satürn’ümüzün yalnızlığını deneyimlemedikçe, ve sonra Ay’ımızın açlığını, güvencesizliği, kaosu ve belki hatta dış gezegen transitleri altında içimizde patlak veren terörü deneyimlemedikçe, içimizdeki olası dönüşümün gerçekleşmesi zordur. Uranüs’ün aşırı gerilimi, sinirliliği ve rahatsızlığını, Neptün’ün şaşkınlığı ve duyarlılığını ve Pluto’nun güçlü duygusal ve cinsel enerjisinin serbest bırakılışını deneyimleyebiliriz.

Kontrolden çıkması korkusu ile kendi duygularımızın merhametine sığınmış olduğumuz bir anda karşımıza çıkan, bizi bilinmeyen bir karanlığa sürüklemekle tehdit eden uçurumdaki bir akım; bazı yeni şeylerin başımıza gelmesiyle, içimizde olanları tamamen hissetmemize izin vermeden, bir anda fikirlerimizin değişmesine ve tecrübelerimizi astrolojik olarak yorumlamaya çalışmamıza yol açabilir. Bir defa tam olarak deneyimlendiğinde, Satürn’ün mahrumiyeti, kuvvetlenen bir yalnızlık ve tatminkar bir üretkenliğe götürebilir. Neptün’ün uykulu sisleri bizim yaratıcı ilhamımızı uyandırabilir. Fakat biz, bu tecrübelerimizin derinlerine seyahat etmemize izin vermedikçe, aydınlanmamız uzun süre alır, muhtemelen dış yüzeyde kalır ve aşırı rahatsız edici duygularımızın içine girmekten korkarız ve böylece yeni ve canlandırıcı bilinç hallerini ve hareketleri keşfedemeyiz.

Genellikle bir deneyimde duygu iyiyse bunun olumlu, duygu kötüyse bunun olumsuz olduğuna karar veririz. Fakat hayatlarımıza, her dönemin anlam dolu olması ve kişisel gelişim ve ulaşmayı istediğimiz hedefler açısından, uzun vadeli bir perspektiften bakabiliriz. Sonra keşfederiz ki, iyi hissettiğimiz ve olumlu olarak değerlendirdiğimiz bazı deneyimler gerçekten yıkıcıdır ve yine kötü hissedilen ve olumsuz veya yıkıcı olarak gördüğümüz bazı deneyimler de gerçekten yapıcıdır. Ev kiramızı ödeyemezken ve 10 kilo fazlamız varken, bir Fransız restoranında altı çeşitli bir akşam yemeği keyifli olabilir, ama zarar vericidir. Güvencesizliğiyle, eğitim yolunda ilerlememize engel olan bir sevgili tarafından terk edildiğimizde mahvolduğumuzu hissedebiliriz. Fakat bu, bizi gerçekten ne istediğimizi bulmaya ve ardından özgürleşemeye sevk edebilir.

Genellikle transitlerle mücadele eder ve bize getirecekleri değişikliklere direniriz, çünkü acı, endişe, kayıp veya korku gibi duygular zamanla bize zararlı olan insanları, hayat tarzlarını, sahiplenmeleri, ve mahalleri arkada bırakıp gitmemizi sağlamasına rağmen bunları deneyimlemekten korkarız.

Her gezegenimizi yapıcı bir şeklide ifade edebileceğimiz bir hayat tarzı geliştirmek için, her zaman iyi hissetmeyi aramamalıyız. Daha ziyade, anlık keyifleri tatmayı bir yana bırakarak, rahatsız duyguları ve acı, yalnızlık, takıntı, asabilik gibi zihin hallerini deneyimleme ve değerlendirmede daha kabiliyetli olmalıyız.

Böylece, tecrübelerimizi hoş ve nahoş duygular seviyesinde değil, nihai kazançlar bazında, kişisel ve ruhsal ilerlememiz ve topluma katkımız derecesinde değerlendirmeye başlamalıyız. Bir yol, mümkün olan uzun vade etkileri üzerinde durmaktır. Bir diğer yol ise inancımızı derinleştirebilmek için elimizden geleni yapmaktır, böylece zamanın yapıcı belirtileri açığa çıkaracağına güveniriz. Bilinçaltının ve evrenin bilgeliğine de güveni geliştirebiliriz. Böylece ruhumuzun evrimine yardım edecek tecrübelerin -anlamları uzun yıllar ortaya çıkmasa bile- tarafımıza sağlandığını biliriz.

Çeviren:Hasan Gedik

Full Time Şerefsiz Olacağına,Part Time İnsan OL......
11-21-2007 12:25 AM
 Alıntı Yaparak Cevapla
Buket Çevrimdışı
Üye
**
Kayıtlı

Mesajlar: 12
Üyelik Tarihi: May 2008

Rep Puanı: 0

Mesaj: #3
GEMİNİZİN KAPTANI KİM?
Yönetici gezegen haritamızı şekillendiren konuları ve öğrenilmesi gereken temaları açıklayacaktır.Geminin dümeni yükselen burç,kaptanı ise çoğunlokla yükselen burcun yöneticisidir.Geminin uygun rotada gitmesi için bu gezegenin yükselen burçla açı içinde olması beklenir.Geminin yelkenleri ise gene gece yada gündüz haritası durumuna göre ,Güneş yada ay ın üçlü yöneticisi olacaktır. (Hakan Kırkoğlu)
06-04-2008 05:12 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
Garavu Çevrimdışı
Parola61
********
Webmaster
lt=
Mesajlar: 286
Üyelik Tarihi: May 2007

Rep Puanı: 169

Mesaj: #4
Cvp: GEMİNİZİN KAPTANI KİM?
teşekkürler..

ama bu alıntılara sizlerde kendi yorumlarınızı eklerseniz daha iyi olur.. hakan kırkoğlunu herzaman okuruz bize sizlerin herhangi bir konudaki herhangi bir yorumunuzda lazım gülücük
06-04-2008 10:06 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
astrosohbet Çevrimdışı
Kızıl & Mavi
********
Neptunia Admin
lt=
Mesajlar: 7,901
Üyelik Tarihi: Apr 2007

Rep Puanı: 172

Mesaj: #5
RE: Cvp: GEMİNİZİN KAPTANI KİM?
amine Yazılan:demekki benim gemim uygun rotada gitmiyor
çünkü yükselenim yay ve jüpiter yüselenime açı yapmıyor
peki uygun rotada gitmemesi ne anlamına geliyor...

dert etme amine , pek çok kişinin gemisi rotasında değil zaten ;)
yani benimde yükselenim yay ve jüpiterle açısı yok ki pek çok kişide bu böyledir.
ancak haritanın başka faktörleri var ki yukarıdaki bilgiyi 2.planda bırakabilir. mesela geminin kaptanı yani yükselen yöneticisi 10.evdedir ve çok iyi bir pozisyondur bu..
ya da venüsle - neptünle güçlü açı yapmıştır ve sanatçı potansiyeli vardır o kişide..
ya da marsla - güneşle açılar yapmıştır ve cesur bir lider potansiyeli sözkonusu olmuştur.

yani amine haritanın diğer fonksiyonlarınıda incelemeden gemiden umudu kesme ok ;)

not ; bu arada amine , doğum haritan üzerinde çalışıyorum. bugün - yarın bitecek ok

06-05-2008 03:33 AM
 Alıntı Yaparak Cevapla
Buket Çevrimdışı
Üye
**
Kayıtlı

Mesajlar: 12
Üyelik Tarihi: May 2008

Rep Puanı: 0

Mesaj: #6
RE: Cvp: GEMİNİZİN KAPTANI KİM?
NaFixX Yazılan:teşekkürler..

ama bu alıntılara sizlerde kendi yorumlarınızı eklerseniz daha iyi olur.. hakan kırkoğlunu herzaman okuruz bize sizlerin herhangi bir konudaki herhangi bir yorumunuzda lazım gülücük

BUNDAN SONRA EKLERİZ KENDİ YORUMLARIMIZIDA.TEŞEKKÜRLER
06-05-2008 10:45 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
gizem kara Çevrimdışı
Jupiter Vip
*****
Jupiter Vip
lt=
Mesajlar: 328
Üyelik Tarihi: Apr 2008

Rep Puanı: 3

Mesaj: #7
Cvp: GEMİNİZİN KAPTANI KİM?
benim asc yay jüpiterde yay da, yani geminin kaptanı jüpiter o zaman ve asc mara neptüne kavuşum yapıyor.Artı plüto ve şans noktasınada 60 derece açısı var.
jüpiter olumlu bir gezegen olması artı kendi yöneticisi olan burçta olması iyi konum sayılabilir ama mars ve netüne kavuşum yaptığı için biraz sinirli biraz fazla duygusal ve saf yapıyor insanı.
06-06-2008 04:27 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
Serena Çevrimdışı
Firebender
**
Kayıtlı

Mesajlar: 862
Üyelik Tarihi: Sep 2009

Rep Puanı: 3

Mesaj: #8
RE: Geminizin kaptanı kim?
(07-14-2010 07:43 PM)BBMurder Yazılan:  Benim geminin kaptanı Venüs o halde. Ama bence Satürn onu itekleyip kendisi kontrolü ele almıştır. :D

boşuna satürnden yırtmaya çalışma, kaçamazsın hehee


Gülersen, herkes seninle güler. Ağlarsan, tek başına ağlarsın.
07-14-2010 07:45 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
rakka
Kayıtsız

 
Mesaj: #9
RE: Geminizin kaptanı kim?
sanırım saturn ama bence ay falan daha etkili bende
07-14-2010 07:50 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
« Önceki | Sonraki »



Forum'a Git:


Konuyu görüntüleyenler: 1 Misafir