[astrosohbet]

Kelebeğin Haritası – Rüştü Onur

Merakla beklenen Kelebeğin Rüyası adlı film iki haftadır vizyonda. Fragmanı çok güzeldi ve sinemaseverlerde büyük bir beklenti oluşturmuştu. Filmi beğenen pek çok kişi olmasına rağmen beğenmeyenlerin de azımsanmayacak sayıda olduğunu söyleyebiliriz.

Ben filmi beğendim lakin objektif olmam lazım, beğenmedim diyenleri anlayabiliyorum.

Film izleyiciyi alıp götürmekte zorlanıyor gibi, durağanlık kimi izleyenlerin canını sıkmış olabilir.

Kimisi sırf Yılmaz Erdoğan’ı sevmediği için eleştirebilir, kimisi eşi Belçin Bilgin’e torpil yapıldığını söyleyebilir vs.

Bu gibi eleştirilere de saygı duymakla birlikte, yurdumun popüler sinema sitelerinde eleştiri boyutunu abartan kişiliklerin gereksizce yermek ve germek odaklı yorumlarına katılmadığımı belirtmek isterim.

Beğenmediysen niçin beğenmediğini ifade edersin ve susarsın -böyle olmalı-

Beğenmediniz diye rahmetlilerin (Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu) şiirlerinden tutun, oyuncuların tiplerine ve Yılmaz-Belçin evliliğine kadar abuk sabuk yorumlarla konuyu saygısızlık boyutuna çekmenin anlamı yok.

Ben beğendim demiştim çünkü teknik olarak filmin görselleri , oyunculuk ve replikler güzel.

Görüntü yönetmeni ve Yılmaz Erdoğan iyi bir iş çıkarmış fikrindeyim ki zaten bu konuda pek çok olumlu yorum okudum.

Mert Fırat ve Kıvanç Tatlıtuğ çok iyi birer oyunculuk sergilemişler ki bu konuda da genel olarak olumlu kanaatler çoğunlukta.

Dram filmi olmasına rağmen diyaloglar hiç sıkıcı değil. Aksine zekice bulduğumu söyleyebilirim.

Ayrıca maden sahnesinde biraz gerildiğimi eklemeliyim. Bence başarılı bir sahneydi.

Özetle filmin kısım kısım bakılınca kaliteli bir yapım olduğunu, oysa bütün olarak bakıldığında lezzetiyle alakalı sanki eksiklik hissi verdiğini düşünüyorum.

Doğru hatırlıyorsam Yılmaz Erdoğan Akrep burcu + Mars Başak idi.

Bu ikisinin detayları çok iyi analize edebilme hüneri vardır lakin biraz Neptün her sanat dalına gerekli bence, bütünü OKUmak açısından.

Neptün demişken..

Neptün ilham gezegeni olarak bilinir ve sanatla en çok özdeşleştirilen gezegendir (Venüsle birlikte)

Dün gece nette kitap sitelerinin birinde Rüştü Onur’un (Mert Fırat’ın şahane bir oyunculukla oynadığı) kitabının yayınlandığını gördüm. Derleme şeklinde.

Ve o kitapta Rüştü Onur’un doğum tarihi olarak 3 Ağustos 1920 yazıyordu. Merak edip doğum haritasını açtım.

Ve karşımda Neptünyen bir Aslan gördüm.



http://b1303.hizliresim.com/17/9/kvwt9.gif

Aslan burcunda kümeleşme vardı. Güneş ve Neptün kavuşum yapıyorlardı. Venüs ve Jüpiter de biraz daha ilerde yine Aslan arazisi içinde kavuşum yapıyorlardı. Ay Balık burcundaydı ! Nitekim Balık burcu ve Neptünü aynı frekansta enerjiler olarak düşünebiliriz.

Bu güçlü Neptün vurguları yetmiyormuş gibi, Mars-Neptün karesini de gördüm ! Yani kısaca kelebeğimiz (Rüştü Onur) doğarken Neptün onun kanatları olmuş gibi..

Bir insanda hem Aslan burcunun artistik doğası, hem de Neptün ilhamları var ise sanatsal eğilimleri olması doğaldır.

Yine doğru hatırlıyorsam en baba sinema oyuncularından biri olan Robert de Niro Aslan burcu + Ay Balık. Tıpkı şairimiz gibi..

Neptünyen bir Aslan kişisinin hem sanatsal yönü olması, hem de tam bir ”aşk insanı” olması gayet doğal.

Ve kelebeğimiz kısacık ömründe hem şiiri, hemde tutkulu bir aşkı deneyimlemiş görünüyor.

Spoiler sayılmaz bir sahnede Rüştü Onur karakteri anlam veremediği gizli gururundan bahsediyor , zor zamanlarda bile yardım isteyememe özelliğinden. Aslan burcu işte..

Doğum haritasında hastalığını gösteren işaret varmı yokmu bilmiyorum çünkü medikal astroloji bilgilerim kısıtlı.

Sadece Chiron-Mars-Satürn üçlüsü arasında gerçekleşmiş YOD ismini verdiğimiz özel açı kalıbı dikkatimi çekti.

Ve Chironun sağlık konusuyla ilişkili olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Yinede hastalığı üzerine pek yorum yapmamayı tercih ederim.

Yılmaz Erdoğan Kelebeğin Rüyası adlı bu filmle 1940′lı yıllarda VARLIK dergisinde adları çıktığı için çocuk gibi sevinip mutlu olan bu iki insanı tüm ülkeye tanıtmıştır ( yani film hakkında ve kişiler hakkında aşırı yorumlara kaçanların bu boyutu da düşünmesi iyi olurdu)

Bizler önümüzde klavye ve pek modern bilgisayarımızla ikişer üçer blog açıp birilerinin yazdıklarımızı beğenmesini beklerken, o dönemde yoksulluk içinde yaşayan o iki şair (ve onlar gibi belki daha niceleri) kalem-kağıt bulmakta zorlanmışsa bize düşen Bİ ZAHMET SUSMAK olmalı.. Ve mümkünse biraz saygı.. Her konuyu futbol taraftarlığı mantığıyla yorumlar hale gelir olmuşuz ve bizim takımımızı tutmayan (bizden farklı düşünen, bizden farklı beğeniye sahip olan) herkese küfürlü tepkiler verir olmuşuz.

Bi derin nefes alıp verin ve kendinize ”ben ne yapıyorum, kiminle neyin kavgasını veriyorum, neyin iddiasına giriyorum” diye sorun.

* SPOİLER *

Zîrâ Rüştü Onur’u canlandıran Mert Fırat’ın NEFES ALAMIYORUM diyerek öldüğü o sahne bana ölümü ve nefes almanın kıymetini hatırlatan en etkileyici ölüm sahnelerinden biriydi.

Filmde emeği geçen herkese teşekkürler.

Rüştü Onur’u ve yanıbaşında yatan eşini ve tabii Muzaffer Tayyip Uslu’yu rahmetle ve saygıyla anıyorum.

Tanrım açamadık içimizi

Artık buluşmamız mahşere kaldı.

Ne yelken ne gemi var limanda

Kaçmak bir uzun sefere kaldı.

RÜŞTÜ ONUR



http://b1303.hizliresim.com/17/9/kvwuc.jpg

[michiru]

filmi izlemedim,zaten genel olarak dram filmlerine içim gittiğinden fazla izlemiyorum

yazı çok güzel olmuş,okurken nedense duygulandım işte (balıklıktan olsa gerek ) tebrik ederim