Değerlendir:
  • 12 Oy - 3.17 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5

Yönetmenler
Yazar Mesaj
Arkadaş
Kayıtsız

 
Mesaj: #1
Yönetmenler
Film yönetmenlerini bu başlıkta inceleyelim
11-20-2011 02:23 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
Arkadaş
Kayıtsız

 
Mesaj: #2
RE: Yönetmenler
Alfred Hitchcock (13 Ağustos 1899 - 19 Nisan 1980 )

[Resim: Resim_1312404684.jpg]



Gerilim ve korku türünün en büyük ustası sayılan yönetmen Hitchcock, 13 Ağustos 1899’da İngiltere’de dünyaya geldi, 19 Nisan 1980’de ABD’de hayata veda etti. Mizahi tatlar kattığı gerilim filmleri olağanüstü ilgi görmüş, Hitchcock adı ortalama izleyici için bir yıldızın adı kadar büyük önem kazanmıştır. Kendisi, eğlendirmenin ötesinde bir amaç taşımadığını ısrarla belirtmesine karşın, eleştirmenler filmlerinde derin felsefi boyutlar bulmuş, onu sinema sanatının büyük ustaları arasına sokmuşlardır. Genç sinemacıları da önemli ölçüde etkilemiş olan Hitchcock, 1979'da Amerikan Sinema Enstitüsü'nün Yaşamsal Başarı Ödülü'nü almış, ertesi yıl da Kraliçe II. Elizabeth kendisine "sir" unvanı vermiştir.
Babası kümes hayvanları ticaretiyle uğraşan Hitchcock, Londra'da, St. Ignatius College adlı Cizvit okulunda okudu. Daha sonra Londra Üniversitesi'nde mühendislik öğrenimi gördü. 1920'de, Famous Players Lasky adlı ABD şirketinin Londra şubesinde sessiz filmlerin ara yazı tasarımlarını hazırlayarak sinema dünyasına girdi. İlk filmini 1925'te çekti. Ertesi yıl yönettiği The Lodger (Kiracı), daha sonra Hitchcock adıyla özdeşleyecek olan gerilim türündeki ilk yapıtıydı. Blackmail (1929; Şantaj) ise ilk sesli İngiliz filmi oldu. The Thirty-nine Steps (1935; 39 Basamak) ve The Lady Vanishes (1938; Bir Kadın Kayboldu), gibi klasikleşmiş filmlerinin ardından İngiltere'den ayrılarak Hollywood'a yerleşti. Oradaki ilk filmi Rebecca (1940; Rebecca), en iyi film dalında Oscar kazandı.
Hitchcock, bundan sonraki 30 yıl boyunca ortalama yılda bir film yaptı. Bu dönemde, gerilim yaratmadaki teknik ustalığını çarpıcı biçimde gözler önüne serdi. Örneğin Notorious'ta (1946; Aşktan da Üstün), kalabalık bir salonun yüksek tavanına yerleştirdiği kamera, bütün salonu gösterdikten sonra görkemli bir inişe geçiyor, bu kamera hareketi ev sahibesinin avucunda tuttuğu ve öyküdeki gerilimin en önemli öğelerinden biri olan anahtarın yakın plana girmesine değin sürüyordu. Rope (1948; Ölüm Kararı) adlı ilk renkli filmiyse, Hitchcock'ın başka düzeyde giriştiği bir teknik gösteriydi. Bir apartman dairesinde geçen ve bazılarının süresi 10 dakikaya varan toplam 11 çekimden oluşan film, çekimler arasındaki ustaca geçişlerle, kesintisiz tek bir çekimden oluşuyor izlenimi veriyordu.

1950'lerde Strangers on a Train (1951; Trendeki Yabancı), Rear Window (1954; Arka Pencere) ve Vertigo (1958; Ölüm Korkusu) gibi filmlerde gerilim tekniklerini kusursuzlaştıran Hitchcock, 1960'larda yeni bir üsluba yöneldi: Psycho'da (1960; Sapık), başroldeki kadının sinema tarihinin en ünlü cinayet sahnelerinden birinde bıçaklanarak öldürülmesi filmin ilk üçte birlik bölümünde yer alıyor; The Birds'de (1963; Kuşlar) kuşları insanlara saldırmaya yönelten şeyin ne olduğu sorusu yanıtsız kalıyor; Torn Curtain (1966; Esrar Perdesi) ile Topaz'daysa (1969; Topaz) bir yandan klasik casusluk öyküleri anlatılırken, bir yandan da bu tür etkinliklerin yarardan çok zarar geçirdiği yolunda güçlü karşı temalar işleniyordu. Frenzy (1972; Cinnet) ve Family Plot (1976; Aile Oyunu), Hitchcock'ın eski üslubuna başarılı bir dönüş yaptığı filmler oldu.

Hitchcock, The Lodger'dan başlayarak filmlerinde çok kısa sürelerle görünmüş, bunu bir "Hitchcock geleneği"ne dönüştürmüştür. 1950'lerde ve 1960'larda, tümünü sunduğu ve bazı bölümlerini yönettiği birkaç televizyon dizisi ününü daha da artırmıştır. Ayrıca adı bir dizi gizem öyküleri antolojisinde de yer alır. Yaşamını ve yapıtlarını konu alan çok sayıda kitabın en önemlilerinden biri John Russell Taylor'ın Hitch: The Life and Times of Alfred Hitchcock (1978; Hitch: Alfred Hitchcock'ın Yaşamı ve Dönemi) adlı çalışmasıdır. Ünlü Fransız sinemacı François Truffaut da Hitchcock'la yaptığı bir dizi söyleşiyi Le Cinema selon Hitchcock (1966; Hitchcock, 1987) başlığı altında toplamıştır.
11-20-2011 03:08 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
aeon
Kayıtsız

 
Mesaj: #3
RE: Yönetmenler
haritasında ay akrepte ve jupiterle kavuşmuş. korku sineması için güzel bir konum. ayrıca 5.ev ( yaratıcılık ) yöneticisi jupiter de akrep yine.


yine 8.ev yöneticisi de jupiter ve o da akrepte gülücük

ay jupiter kavuşumu ve 1.evdeki venüs onu kilolu ve yuvarlak hatlı yapmış. yapmış.

zaten yükselen ve gneş aslanın varlığına bir şey diyemem .ancak , filmlerinde sürekli görnme takıntısı olması aslandan ileri geliyor sanırım . günş ve yükselen aslanın kendisini gösterme yönü fazla oluyor.

ay akrebin karanlığa ve kötülüğe hafif meyilli olduğu söylenir . ne ilginçtir yukarıdaki resimde sol tarafındaki siyah renkli kuşu ( karga / kuzgun ) dinliyor . şeytana uyarım , meleği iplemem diyor alfred gülücük hehee

mhendislik eğitimi aldığı söylerniyor . merkür başak ve uranüsten kare almış.
11-20-2011 03:17 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
aeon
Kayıtsız

 
Mesaj: #4
RE: Yönetmenler
haritası çıkmamış. şöyle ekleyim

http://www.astro.com/astro-databank/Hitchcock,_Alfred
11-20-2011 03:18 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
Arkadaş
Kayıtsız

 
Mesaj: #5
RE: Yönetmenler
Alfred Hitchcock'un haritası

http://c1111.hizliresim.com/r/n/n7uj.png

Belkide sinema tarihinin en gizemli yönetmenlerinden birisidir. Tek filmini izlemeniz yeterli, hemen dikkati çeken bir iç dünyası var... Filmlerinde hep bir gizem havası vardır, izlerken ensenizde bir ürperti hissedersiniz.

Filmlerini izlerken bu gizemi açıklayacak haritasında plüton vurgusu varmı diye düşünmüşümdür hep...

Tek Oscar ödülünü satürn 10. ev transitinde alıyor... Ayrıca uranüs 1. ev transitinde devrim yapıyor ve Sapık filmiyle yeni bir akım başlatıyor...
11-20-2011 03:20 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
Arkadaş
Kayıtsız

 
Mesaj: #6
RE: Yönetmenler
(11-20-2011 03:18 PM)aeon Yazılan:  haritası çıkmamış. şöyle ekleyim

http://www.astro.com/astro-databank/Hitchcock,_Alfred

Teşekkür ederim bende tam onu ekliyordum sanırım aynı anda koyduk gülücük
11-20-2011 03:22 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
Arkadaş
Kayıtsız

 
Mesaj: #7
RE: Yönetmenler
(11-20-2011 03:17 PM)aeon Yazılan:  haritasında ay akrepte ve jupiterle kavuşmuş. korku sineması için güzel bir konum. ayrıca 5.ev ( yaratıcılık ) yöneticisi jupiter de akrep yine.


yine 8.ev yöneticisi de jupiter ve o da akrepte gülücük

ay jupiter kavuşumu ve 1.evdeki venüs onu kilolu ve yuvarlak hatlı yapmış. yapmış.

zaten yükselen ve gneş aslanın varlığına bir şey diyemem .ancak , filmlerinde sürekli görnme takıntısı olması aslandan ileri geliyor sanırım . günş ve yükselen aslanın kendisini gösterme yönü fazla oluyor.

ay akrebin karanlığa ve kötülüğe hafif meyilli olduğu söylenir . ne ilginçtir yukarıdaki resimde sol tarafındaki siyah renkli kuşu ( karga / kuzgun ) dinliyor . şeytana uyarım , meleği iplemem diyor alfred gülücük hehee

mhendislik eğitimi aldığı söylerniyor . merkür başak ve uranüsten kare almış.

Tamda benim sorumun cevabı olmuş. Çok plütonik filmleri var. Çok katı kuralları olan bir ailede yetişmiş.
Alfred Hitchcock Çocukluğunda oynayacak arkadaş bulamadığımda kendi oyunlarımı kendim yaratıyordum diyor.
Okuldada arkadaşlarını organize edermiş. Sorunlar çıkartırmış. Aslanı epey güçlü :D
11-20-2011 03:34 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
Arkadaş
Kayıtsız

 
Mesaj: #8
RE: Yönetmenler
Steven Spilberg hayatı & doğum haritası

http://c1111.hizliresim.com/r/p/nw4v.png

[Resim: 220px-Steven_Spielberg_1999_3.jpg]


Steven Allan Spielberg (d. 18 Aralık 1946, Cincinnati, Ohio), Amerikalı sinema yönetmeni, yapımcısı ve senarist. Filmleri büyük gişe başarıları kazanmış, tüm zamanların en çok hâsılat yapan yapımlarına imza atmıştır. Premiere dergisince film endüstrisindeki en güçlü ve en etkili figürdür. Ayrıca Life dergisi yönetmeni, kendi jenerasyonundaki en etkili kişi olarak liste başı yapmıştır. 70’lerden 90’lara üç önemli döneme damgasını vuran ve uluslararası arenada hit olup en çok gişe başarısı kazanmış Jaws, E.T. ve Jurassic Park filmlerini yönetmiş, sinema endüstrisinin köşe başlarından birini tutan DreamWorks Pictures’ı kurmuştur. Filmlerinde birbirinden farklı temalar kullanmış, macera ve bilimkurgunun en başarılı örneklerine imza atmış, son yıllarda dramatik öğeler üzerine yoğunlaşmış, aile, savaş, ilişkiler ve terörizm konularında filmler çekmiştir. Filmlerinde II. Dünya Savaşı önemli yer tutmaktadır. Spielberg filmleri sayısız kez Oscar'la ödüllendirilmiştir. Orijinal film müzikleri için John Williams’ı seçen yönetmen, en çok Tom Hanks, Harrison Ford ve Richard Dreyfuss gibi oyuncularla çalışmıştır.

Hayatı...

18 Aralık 1946’da 4 çocuklu bir ailenin en büyüğü olarak Cincinnati, Ohio’da dünyaya geldi. Spielberg’ün soyadı kökleri 17. yüzyıla uzanan Macar Yahudisi akrabalarının Avusturya’da yaşadığı Spielberg kentinden gelmektedir. Bilgisayar mühendisi olan babası Arnold Spielberg’in işleri dolayısıyla çocukluğu Camden, New Jersey, Haddon Township, New Jersey, Phoenix, Arizona Dream ve Saratoga, California Dreamin gibi farklı şehirlerde geçen Spielberg’in izlediği ilk film, Cecil B. DeMille’in The Greatest Show on Earth’üydü. Küçük yaşlarda sinemaya duyduğu büyük ilgiyle hayaller kuran Spielberg, daha sonraları American Film Institute’ye verdiği bir röportajda, ilk kurgusunun oyuncak trenlerini çarpıştırması olduğunu söyleyecekti. Henüz buluğ çağına gelmeden, arkadaşlarıyla birlikte 8mm’lik macera filmleri çeken Spielberg, filmlerin gösterimini evde para karşılığında yapıyor, ablası da misafirlere pop corn satıyordu.
Spielberg ilk ödülünü 13 yaşındayken adını Escape to Nowhere koyduğu 40 dakikalık savaş türündeki filmiyle kazandı. 1963 yılında Phoenix, Arizona Dream’daki Arcadia High School’a devam ederken Spielberg ilk uzun metrajlı bağımsız filmini yazıp yönetti. 140 dakikalık bir bilimkurgu filmi olan ve daha sonra Close Encounters’ı çekerken ona ilham verecek Firelight’ı 400 dolarlık bir bütçeyle çekip, 100 dolar kazandı. Firelight, Spielberg’in ilk büyük tanıtım başarısı oldu, zira Phoenix gazeteleri 16 yaşındaki bu çocuğun büyük gelecek vaat ediğini yazıyordu.
Annesiyle babasının boşanmalarının ardından babasıyla birlikte California Dreamin’ya taşındı. 3 kız kardeşi ve annesi Arizona’da kalmıştı. Öğrenimine devam ederken yaşadığı “En kötü tecrübe” ve “Yeryüzündeki cehennem” olarak nitelendirdiği okulu Saratoga High School’dan 1965 yılında mezun oldu. Arkadaşları ona Spielbug lakabını takmışlardı.
Kartal İzci olan ve Amerika’nın Erkek İzcileri(BSA)’dan Distinguished Eagle Scout ödülünü ve sinematografi şeref rozetini alan Spielberg, daha sonraları BSA’nın anti-homoseksüel duruşundan hoşlanmadığı için BSA’dan istifa edecekti.
Spielberg California’ya taşındıktan sonra 3 kez UCLA’nın University of Southern California's School of Cinema-Television bölümüne sinema eğitimi almak için müracaat etmesine rağmen, kabul edilmemişti. Spielberg, hem UCLA’ya kabul edilmeyişi hem de Vietnam savaşında askere alınması riskine karşı ailesinin isteği yüzünden Long Beach’taki California State University’ye kaydoldu. Henüz mezun olmadan sinema tutkusuyla kendini Universal Studios’un kurgu bölümünde haftanın üç günü para almadan çalışan bir stajyer olarak buldu ve film kariyeri bu şekilde başladı.

Kariyeri

1968’de, Universal Studios’ta çalışırken ilk kısa filmi olan Amblin'i çekti. Universal TV başkan yardımcısının 24 dakikalık filmi görmesinden sonra, 21 yaşındaki Spielberg kendisiyle uzun vadeli kontrat imzalanan en genç yönetmen olacaktı. Daha sonraları ona profesyonel anlamda yönetmenlik yolunu açan bu kısa filmin anısına ilk prodüksiyon şirketinin adını da Amblin’ koyacaktı.
1969’da California State University’deki eğitimini Universal Studios’la imzaladığı anlaşma nedeniyle bırakıp, profesyonel olarak yönetmenlik yapmaya başladı.
Spielberg’in Universal Studios’taki ilk işi Joan Crawford’un başrolde oynadığı TV dizisi Night Gallery’ydi. 1977’de hayata gözlerini yumana kadar Spielberg’le yakın dost olan Crawford, kendisiyle röportaj yapmak için Night Gallery’nin setine gelen Detroit Free Press’ten Shirley Eder’e Spielberg için şunları söyledi: “Git onunla röportaj yap, çünkü o tüm zamanların en büyük yönetmeni olacak!”
Universal Studios, Spielberg’ün işlerinden çok memnun kalınca yönetmenle 3 TV filmi için yeni bir anlaşma daha imzaladı. Bunların ilki Richard Matheson’un romanından uyarlanan 1971 tarihli Duel’di. Ardından 1972’de Something Evil ve 1973’te Savage Grace geldi.
Spielberg, yola 1974 tarihli The Sugarland Express’le devam ettikten sonra, ona kariyerinin ilk yıllarında büyük bir başarı getirecek olan Jaws filmi için 1975’te kamera arkasına geçti. Kurgu, film müziği ve ses dallarında 3 oskarı kucaklayan filmin gişe hasılatı 100 milyon dolar oldu. Box-office rekoru kıran film için basın “Jawsmania” tanımlamasını yaptı. En iyi film adayı olarak da gösterilen Jaws’tan sonra Spielberg, ünlü aktör ve sonraları alter-egosu olduğunu belirteceği Richard Dreyfuss’la ortak oldu.
Jaws 2’yi çekmesi yönünde yapılan teklifleri reddeden Spielberg, 1977’de çocukluğundan beri çekmeyi düşündüğü UFO’larla ilgili olan Close Encounters of the Third Kind için kamera arkasındaydı. Film en iyi sinematografi dalında Vilmos Zsigmond’a Oscar Ödülü kazandırdı.
1979’da Pearl Harbor’la ilgili ironik değerlendirmeler yaptığı, Dan Aykroyd, John Belushi ve John Candy’nin başrollerini paylaştıkları 1941 filmini çekti.
1941, gişede istediği başarıyı yakalayamayınca Spielberg, George Lucas ve ekibiyle bir macera filmi için kolları sıvadı: Raiders of the Lost Ark. Film en iyi sanat yönetimi dalında Oscar Ödülü aldı, Spielberg’e ikinci en iyi film Oskar adaylığı getirdi ve 1981 yılının en çok gişe hasılatı kazanan yapımı oldu. Ayrıca Spielberg’in daha sonraki projelerinde de birlikte çalışacağı Harrison Ford’la tanışması için harika bir fırsattı.
1982’de Spielberg ikinci bilimkurgu filmi için kamera arakasındaydı: The Extra-Terrestrial. ET yönetmenin 1993’te çekeceği Jurassic Park’a kadar en çok gişe hasılatı yapan ve Spielberg’in en kişisel filmi oldu. 4 dalda Oscar kazandı. Ayrıca prodüksiyonunda storyboard kullanılmayan ve global pazarlama&reklamcılık stratejileriyle hazırlanan ilk Spielberg filmiydi. Spielberg filmi, anne babası ayrıldığında ne hissettiği hakkında çektiği çok kişisel bir film olarak tanımladı. 27 Haziran 1982’de dönemin Amerika başkanı Ronald Reagan ve eşi Nancy Reagan Spielberg’i davet ederek filmin Beyaz Saray’da gösterimini gerçekleştirdiler.

Spielberg ayrıca o dönemde vizyona E.T.’den bir hafta önce giren Poltergeist filminin prodüksiyonunda ve senaryo grubunda yer aldı.
1984’de Spielberg, Star Wars filmlerini çeken George Lucas’ın hikâyesini yazdığı ve başrolde Harrison Ford’u oynatacağı yeni filmi Indiana Jones and the Temple of Doom’u çekti. Film en iyi efekt dalında Oscar ödülünün sahibi oldu.
Güneş İmparatorluğu ve The Color Purple filmlerinden sonra serinin ikincisi Indiana Jones and the Last Crusade için 1989’da kamera arkasındaydı. Bu kez kadroda ünlü oyuncu Sean Connery de vardı.
1989 yılı Spielberg’ün 2 film çektiği ilk yıl oldu. Zira aynı yıl Always’i de izleyiciyle buluşturan Spielberg, gişede istediği sonucu alamadı. Ancak Always, Audrey Hepburn’ün oynadığı son film olarak sinema tarihindeki yerini aldı.
Always’in yarattığı hayal kırıklığından sonra Peter Pan’ın hikâyesi Hook’u beyaz perdeye uyarlayan Spielberg, gişede beklediği başarıyı elde edemedi.
1993’te, yeniden bir macera filmi çekmek için kolları sıvayan yönetmen bu kez Michael Crichton’ın romanından beyaz perdeye uyarlayacağı Jurassic Park için iş başındaydı. Film en iyi ses, görüntü efektleri ve en iyi ses dallarında olmak üzere toplam üç Oscarın sahibi oldu ve E.T.’den sonra tüm zamanların en çok ticari başarı kazanan filmiydi. Ayrıca, filmin prodüksiyonu sinema endüstrisinde ilk kez kullanılan DTS(Digital Theatre System) ile yapılmıştı.
Spielberg ayrıca 1993'te Oskar Schindler’in gerçek özyaşam öyküsünü beyaz perdeye taşıdığı ve ona en iyi yönetmen, en iyi film de olmak üzere toplam 7 dalda Oscar kazandıracak [[Schindler's List’i çekti. 1100 kişiyi kendi hayatını kaybetmeyi göze alarak Nazi kampından kurtaran Oskar Schindler’in hayatı, birçok eleştirmen tarafından yönetmenin en önemli ve olgun filmi olarak tanımlansa da, Spielberg filmin en önemli filmi olduğunu kabul etmekte, ancak E.T.’yi en büyük filmi olarak birinci sıraya koymaktadır. American Film Institute tüm zamanların en iyi 10 filmi listesinde Schindler's List’e yer vermiştir.
Jurassic Park ve Schindler's List’in başarılarıyla geçen 1993, Spielberg’ün film şirketi Dreamworks’ün de kuruluş tarihiydi. Zira Spielberg 1997’de kendini Jurassic Park, The Lost World’ü çekerken yönetmen koltuğunda buluncaya kadar DreamWorks için çalıştı.
Aynı yıl yeniden bir tarihi drama için kolları sıvayan yönetmen Amistad’ı çekti. Spielberg, 1998’de ona ikinci kez en iyi yönetmen oskarı kazandıracak 2. dünya savaşındaki kişisel bir hikâyeyi anlattığı Saving Private Ryan için yönetmen koltuğundaydı.
7 Şubat 2000 tarihinde Spielberg’ün doktoru yönetmenin rutin muayenesinde böbreğinde kansere neden olabilecek hücre değişiklikleri kaydetti. Los Angeles’teki Cedars Sinai Medical Center’da tedavi gören Spielberg, kısa sürede iyileşti.
2001 yılında yakın arkadaşı Stanley Kubrick’in yıllardır çekmeyi planladığı final projesi A.I.: Artificial Intelligence’i çekti. Efsane yönetmen Billy Wilder, filmin çok önemli olduğunu ancak hakkının teslim edilmediğini belirtti.
Philip K. Dick’in romanından beyaz perdeye aktarılan ve Roger Ebert’in 2002’nin en iyi filmi olarak nitelendirdiği Minority Report, gişede 300 milyon dolar hasılat yaptı.
Aynı yıl Salt Lake City’de yapılan Kış Olimpiyatları’nın açılış töreninde, geleneksel olimpiyat bayrağını taşıma görevi Spielberg’e verildi. Yönetmen ayrıca 1965’te kaydolduğu ve sinema kariyeri yüzünden bıraktığı California State University’deki eğitimini de 2002’de tamamladı. Mezuniyetinin senelerce uzamasını montaj süreci 33 yıl boyunca süren bir filme benzeten yönetmen, elektronik sanatlar ve sinema dalında lisansını aldı. Okuldaki profesörlere mesleki deneyim olarak Saving Private Ryan, Schindler's List ve Jurassic Park filmlerini sundu.
Spielberg daha sonra Catch Me If You Can(2002), The Terminal (2004) War of the Worlds (2005) Munich (2005) filmlerinin yönetmenliğini yaptı. Munich 5, War of the Worlds 3, Catch Me If You Can 2 dalda Oscar'a aday oldu.
11-21-2011 09:25 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
Arkadaş
Kayıtsız

 
Mesaj: #9
RE: Yönetmenler
Filmlerinde insanların olağanüstü hallerle karşılaştıklarında yapabileceklerini gösterir...

Sinemanın dehası olarakda anılan Spilberg henüz 22 yaşındayken ilk filmini çekmiştir...
Elinde tarihin en genç yönetmeni olma ünvanınıda bulunduruyor...

5. ev ( yaratıcılık) venüs, ay ve jüpiter bu evde konumlanmış...

Neptün güçsüz bir açıda olsa 5. ev kapısına 30 derece bakıyor gülücük

5. ev yöneticisi güneşle kavuşmuş + yaratıcılık
10. ev yöneticisi güneşle kavuşmuş, yaratıcılığını sergileyebileceği bir meslek verir...

Aynı zamanda 1. ev yöneticiside 5. evde gülücük
11-21-2011 10:00 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
Arkadaş
Kayıtsız

 
Mesaj: #10
RE: Yönetmenler
Roman Polanski Hayatı & Doğum Haritası

http://b1111.hizliresim.com/r/q/p5gp.png

[Resim: roman-polanski.jpg]

Roman Polanski, 18 Ağustos 1933 Paris doğumlu Polonyalı yönetmen, yazar, oyuncu ve yapımcıdır.


Polanski, 1933'te Polonyalı bir Yahudi ile bir Rus göçmeninin oğlu olarak Paris’te dünyaya geldi. Üç yaşında ailesi ile birlikte Krakov’a taşındı. 1940’da şehrin Almanlar tarafından işgal edilmesinin ardından ailesi bir toplama kampına gönderildi.
Naziler tarafından götürülmesinden hemen önce babasının sayesinde kaçmayı başaran Polanski, iyiliksever Katolik ailelerin yardımı sayesinde hayatta kalmayı başarır. Annesi Auschwitz’de ölür. Kamptan sağ olarak kurtulmayı başaran babası, oğluyla birlikte Krakov’a döner. Babasının tekrar evlenmesi üzerine, artık bir yetişkin olan Polanski evden ayrılır. Babası, Polanski’yi bir teknik okula gönderir. 1950’de bir sinema okuluna devam etmek üzere okulu terk eder. Aynı zamanda, Krakov tiyatrosunda aktör olarak işe başlar. İlk sahneye çıkışı, 1954’de Andrezj Wajda’nın “Pokolenie / Bir Kuşak”ı ile olur.
1954’te Lodz’un ünlü Devlet Film Okulu’nda yönetmenlik bölümüne girer, üç yıl sonra öğrencilik döneminin ilk filmi olan “Rozbijemy Zabawe/ Break Up The Party” yi çeker.
İlk tanınan filmi 1962’de çektiği “ Knife in The Water - Suda Bıçak” olur. Bu filmde senaryo üzerinde kendisi çalışmıştır. Sonraki iki filmini çekmek üzere İngiltere’ye giden yönetmenin burada yaptığı ilk film olan “ Repulsion - Tiksinti”, parlak bir başarı elde edemez. Filmin, yönetmenin en çok sevdiği filmi olduğu söylenir. Polanski’nin Hollywood’a ayak basışı, 1968’de çektiği korku filmi “Rosemary’s Baby- Rosemary'nin Bebeği ” ile olur. Önceki eserlerinde olduğu gibi bu filmde de yönetmen, uğursuzluklara işaret eden bir dehşet havası yaratır.
Bir sonraki filmi Macbeth, bir Shakespeare uyarlamasıdır. İkinci karısı Sharon Tate’in Manson Ailesi tarafından canicesine öldürülmesinin hemen ardından çekilmesi, yönetmenin hissettiği acı ve şiddetin filme yansımasına sebep olmuştur.
Bu filmin ardından kılık değiştiren yönetmen, İtalya’ya gidip bir seks komedisi çeker. Ardından, en iyi filmlerinden biri sayılan “Chinatown”u çekmek üzere tekrar Hollywood’a döner (1974). Film, Polanski’ye bir Oskar, bir de İngiliz Akademi Ödülü getirir. 1976 yılında çektiği heyecan verici ve gerçeküstü “The Tenant- Kiracı” ile başarıları devam eder. Uğursuz, paranoyak bir delilik, suistimal ve intikam hikâyesini anlatan filmin Polanski’nin Paris’e geldiği ilk yıllarda yaşadığı mahallede çekildiği söylenir. Bu film aynı zamanda "apartman üçlemesinin" Repulsion ve Rosemary'nin Bebeği'nden sonraki üçüncü ve son filmi olma özelliğini taşımaktadır.
Bir yıl sonra, yönetmenin adı çok farklı bir sebeple gazete sayfalarında yer almaya başlayacaktır: Polanski 13 yaşında bir kıza tecavüzden (ki bu olayın Jack Nicholso'un evinde vuku bulduğu rivayet edilir) suçlu bulunur. Bu olayın ardından çalışmalarına Hollywood’da devam etmesi imkânsızlaşınca, Paris’e yerleşir ve Fransız vatandaşlığına geçer. 1979 yılına kadar da film yapmaz. Thomas Hardy’nin bir romanından uyarlanan üç saat uzunluğundaki “Tess” (17 yaşındaki Nastassja Kinski filmde rol alacaktır.), Fransa’da o zamana kadar çekilen en pahalı film olur. Bunun karşılığını, Polanski’ye bir Oskar ödülü ve Cesar’da en iyi yönetmen ödülüyle ödeyecektir.
Bir sonraki filmi olan “Pirates-Korsanlar” (1986) ise tam bir hayal kırıklığı yaratır. 1987’de çektiği ve Harrison Ford’un rol aldığı gerilim filmi “Frantic”, de ne eleştirmenlerden, ne de işin ticari kısmıyla ilgilenenlerden olumlu puan alamamıştır. 1992’deki “ Bitter Moon - Acı Ay” u çeker ama beğenilmez. Polanski eleştirmenlerin övgüsünü ancak 1994’te çektiği “ Death and the Maiden” ile kazanabildi. Ariel Dorfman’ın oyunundan uyarlanan filmde Ben Kingsley ve Sigourney Weaver başrol oyunculuğu yaptılar. İki yıl sonra deneysel bir çalışma olan “Gli Angeli”ye imza atan yönetmen, 1999’da “The Ninth Gate- Dokuzuncu Kapı” ile esrarlı gerilim filmlerine dönüş yaptı.
Yönetmen, 2002 yılında, kendi yaşam-öyküsünün aynası niteliğindeki “The Pianist- Piyanist”i çekti. II. Dünya Savaşı sırasında, Varşova'nın varoş sokaklarında yaşam savaşı veren bir adamın hikâyesini konu alan film, 55. Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye Ödülü'ne layık görüldü.
2005 yılında ise Charles Dickens'in Oliver Twist romanını filme çekmiştir. Hikâye, 19 yüzyılda, yetim bir çocuğun, Londra sokaklarında yaşamak zorunda kaldığı sefilliği anlatır.
11-22-2011 11:58 AM
 Alıntı Yaparak Cevapla
« Önceki | Sonraki »



Forum'a Git:


Konuyu görüntüleyenler: 1 Misafir