Bilinmeyen zamanlardan beri yeryüzü ile gökler arasında canlı bir ilişkinin varlığı doğal bir şey olarak kabul edilmiştir. Metaller onların yöneticisi olan gezegenlerle doğal bir yakınlığa sahip olarak düşünülmüş ve canlı kozmik enerjilerin maddi ifadelerini temsil etmişlerdir. Nick Kollerstrom’un The Metal-Planet Relationship kitabından alınan bu makale, bilimsel analiz ve metafizik düşünüm yoluyla rasyonel bilimin sıkıcı dünyasını varlık ile özün niteliksel dünyasına bağlayan son derece önemli bir çalışmadır. Bu kitap geleneksel planet ve metal ilişkisinde mevcut doğal tekabülleri ve daha önemlisi, modern tecrübenin bu ilişkiyi doğrulamaya nasıl hizmet ettiğini açıklıyor.
Güneş ve Altın
Altın fiyatları belirsizlik ve dalgalanma anlarında yükselme eğilimindedir. Ayrıca altın fiyatlarının mevsimsel bir döngüsü vardır. Kış ortasında en yüksek rakama ulaşırlar. Demek ki insanlar Güneş ışıklarının en zayıf olduğu dönemlerde Güneş’in metali altına daha çok arzu duyuyorlar. Yukarıdaki grafik Londra’daki yirmi yıllık altın fiyatları eğrisini gösteriyor. Bundan başka bir grafiğe ulaşamadım. Acaba bu ticarete girmeli mi? En iyisi yazalım, görelim.
Gelenekte metallerin en soylusu olarak görülen altın Güneş’in ihtişamını ve parıltısını ifade eder. Asla kararmayan tek metal olarak en sıcak ateşten bile etkilenmez. Güneşsi doğası çok açıktır, çünkü kendini göstermek için Güneş’e ihtiyacı vardır. Işık ve renklere karşı kendine özgü bir duyarlılığa sahiptir. Metal hiçbir katılığın kalmadığı bir dereceye kadar dövülüp inceltilebilir ve güneş ışığında altın renginde görünürken diğer ışıklarda yeşil olur. Koloidal altın çözeltilerinde -100 milyon kez seyreltilmiş halinde- çok çeşitli renkler üretir. Metalik altından kişi güneşin altındaki bütün renkleri üretebilir: Altında güneşin parıltısını görüyoruz; fakat Koloidal çözeltilerde yeşile çalan maviden, kırmızımsı, mor-mavi ve tam pembeye kadar birçok renk görünür. Yani öğle vakti güneşinden günbatımının renklerine kadar hepsi.
Güneş gündoğumunda ve batımında altın rengindedir. Au kimya sembolünün geldiği Latince altın anlamına gelen aurum kelimesi Yunanca Aurora -altın şafak tanrıçası- kelimesinden türemiştir. Rudolf Steiner’e göre ‘AU’ sesi Güneş-sesidir. ‘Aura’ kelimesi de aynı kökenden gelir ve bu metalle ilişkilendirilen parlaklık fikrini ima eder.
Güneş ışığının havaya dağılmış olması gibi altın da Yeryüzünün kabuğuna dağılmıştır: ‘Altın çok ilginç bir maddedir. Onun fiziksel nitelikleri insanı hayrete sürükler, bir türlü inanamazsınız. Altın yeryüzünün her yerine dağılmıştır’ denizlerde, atmosferin en yüksek katmanında ve yeryüzünde her kıtada bulunur. En ince tozdan en sert külçelere bir çeşitlilik içindedir. Ne var ki diğer metallerde olduğu gibi altın damarları yoktur. En yoğun altın tabakası silisle bir aradadır, ya da örneğin içinde arsenik bulunan demir veya sülfür bileşikleriyle. Gümüş, kurşun ve bakır madenlerinde altın eşit ölçüde dağılmıştır. (2) Bu yazar Güney Afrika’daki altın madenlerinin nasıl binlerce metre aşağıya indiğini anlatarak devam ediyor. Sadece başka bir yere tekrar gömülmek üzere çıkarılan altın filizinin belki ancak 100 binde birinin çok küçük bir kısmında altın bulunabiliyor. En büyük Altın yatakları Afrika’da bulunmaktadır. Coğrafyası çok farklı güneş etkilerini sergileyen ve müziği nabzın atışını çok güçlü bir biçimde ifade eden bu kıta güneş metalinin en yoğunlaşmış olduğu yerdir.
Bir doğum haritasında Güneş’in yerinin kişinin gerçek varlığını temsil ettiği söylenir. Bunu kavramak için insanların neden altın uçlu dolmakaleme bu kadar meraklı olduğunu düşünelim. Bunun nedeni altın ucun çelik uçtan daha fazla dayanması değildir, daha ziyade, ifade edilmesi zor bir şeydir; altın uçlu kalemin el yazısı kişinin kişiliğini veya içsel benliğini çelik uçludan daha iyi göstermesidir.
Çok yakın vakitlere kadar, Güneş’le ilişkilendirilen organ olan kalp hastalıkları tedavisinde kullanılırdı. Homeopathi doktorları altını hâlâ aynı şekilde kullanmaya devam etmekte ve depresyon ile intihar eğilimlerini kalbin tam tutulmasını yüksek altın çözeltileriyle tedavi etmektedir. Altının insan organizması içinde dağılımı kalp çevresinde en yüksek noktasına ulaşır. Günümüzde doktorlar altını kalp hastalıklarını teşhis etmek için kullanmaktadır. En yüksek altın konsantrasyonu kalp çevresinde oluştuğu için, bir altın radyo izotopu (Au, 195 izotop) geliştirilmiştir. Bu izotop kalp içinde kan içeren yapıları imajını verir: bu sürece ‘kalp imaging’ adı verilmiştir. Altın kalbin imgesini veriyor! Bu yeni teknoloji İngiltere’de Londra St. Bartholomew Hastanesinde geliştirilmiştir. Altını bu şekilde kullanan bir uzman ‘kardiyak fonksiyondaki değişimleri hızla değerlendirmemize izin veren çok kullanışlı bir araç,’ diye tanımlamaktadır.
Ekonomik açıdan altın, kağıt paranın dolaşımını koruyan ve teminat altına alan bir tür kalp merkezi olarak iş görmektedir. Ekonominin nabzı altının değerini kaydederek ölçülür. Altın çok ağır külçeler halinde güneş ışığından uzakta yerin altında saklanır. Burada, asırlardır yapa geldiği üzere, majikal bir şekilde hareket eder ve en çok istenilen şey olarak kalmayı sürdürür ki bu da yine başka elementlerde görülmeyen bir özellik. Eh, kim platin alyans ister ki?
Altının kalpsel niteliklerinde yapıldığı gibi, astronomlar da Güneş’in güneş sistemimizin kalbi olarak işlevlerini gün geçtikçe daha fazla ortaya çıkarmaktadır. O makrokozmosun yangın yeri olan merkezidir ve altın Güneş’in metalidir.
İneklerde en yüksek altın konsantrasyonu onların boynuzda bulunur. Boynuzlar ineğin yukarıya doğru işaret eden ve ona asalet veren kısmıdır. İnek boynuzlarının kesilmediği bir doğal çiftliği (biodynamic farm) ziyaret etmenizi öneririm. Boynuzların olduğu gibi bırakılması hayvanları hastalıklara karşı daha dirençli kılmaktadır. Son salgında İngiltere’deki Biodynamic çiftliklerin hiçbirinde deli dana hastalığı görülmemiştir. Altının kimyasal olarak eylemsiz olmasından dolayı herhangi bir bio-kimyasal ereğe sahip olmadığı söylenir. Fakat biraz daha derine inelim ve Mısırlı bir ineğin iki boynuzu arasındaki güneş imgesini gözümüzde canlandırmaya çalışalım. Gözümün önünde bir laboratuar canlandırıyorum. Bu laboratuar bir çocuğu bile eğlendirecek kadar basit. Bu laboratuarda iki tane model var. İnsanda ve inekte altın yoğunluklarını gösteriyor. Birinde yoğunluğun en yüksek noktası insan kalbi, ötekinde ineğin boynuzudur.
Altın, ayarını gösteren rakamlarla yolculuğa çıkmış bir metaldir. Bu rakamlar en saf halini gösterdiği 24 ayara kadar çıkar. Bir yüzük 18 ayar olabilir ve ince dövülmesi için yumuşak olması gereken altın 22 ayar olabilir. Kırat numaraları altının fırında ne kadar kaldığını, bas metallerden kurtulması için ne kadar uzun süre saflaştırıldığını gösterir. Güneş her 24 saatte gökyüzünü kat ederken on iki ayda dünyanın etrafında dolanır. Dolayısıyla bu solar rakam altının kalitesini gösterir. Kadim şehir Troya onsu 480 (24 X 20) buğday tanesine karşılık gelirdi. Güneşin olgunlaştırdığı altın renkli başaklar güneş metaliyle sabitlenmişti. Zenginlik ve refah için sağlıklı bir temeli işaret ediyordu.
Bir kültürün ruhani gelişimi, pırıltısını saçsın, kadınların güzelliğini vurgulasın diye toprağın üstünde, kutsal yerlerde ve tapınaklarında bulundurduğu altınla ölçülmeli. Yani bu altının toprak altında saklanmış altına oranıyla. Birinci tutum topluluk mutluluğuna ve güneşin ihtişamına katılmayı gösterirken ikincisi kişilerin tamahını ve lükse duyulan şehveti cisimleştirir.
Tıpta kullanılan Koloidal altın giderek daha fazla ilaç olarak kullanılmaktadır (hayli eski bir simya kavrayışına paralellik göstererek). Çok ince bir şekilde bir kalp ilacı olarak işe yaradığı söylenmektedir. Bazıları onun iradelerini güçlendirdiğini, insanın ulaşmak istediklerine daha fazla odaklanabildiğini söylemektedir. Özellikle Amerika’da koloidal altın ‘dipsomani’ ve alkol açlığını gidermek için verilmektedir. Uyuşturucu bağımlıları çözeltiyi birkaç gün aldıktan sonra uyuşturucudan soğuduklarını söylüyorlar. İşte internetten alınan bir tanıklık: ‘Özellikle duygusal alanda çok büyük olumlu etkisini gördüm. Karım size artık geçinmesi çok kolay bir adam olduğumu söyleyecektir. Benden dört yaş büyük ağabeyim çok kötü bir depresyondaydı ve doktorlar ona Prozac gibi bir ilaç olan Zoloft verdiler. İki yıl önce koloidal altın almaya başladı, hiçbir yan etki yaşamadan çok mutlu bir hayat sürmeye başladı.’ Bedenin ısınma mekanizmasının özellikle terleme, soğuk ter dökme ve gece terlemelerinde altın olarak iyileştiği bildirilmektedir.
Bu konuların daha çok tartışılmasını isterdim, böylece Güneş metali altınla kalbi niteliklerin ilişkisini daha iyi görürdük. Koloidal altın çözeltisi yakut kırmızısıdır, tıpkı kuvarstaki altın izlerinin seyreltildiğinde olduğu gibi. Beslenmenin bir parçası olarak alınan altın insanın moralini yükseltip şifa verdiği gibi ayrıca ağrıları azaltmaktadır. Romatizmalı eklemlerin ağrısını azaltmak için altın tuzları enjekte edilmektedir.
Altın Şafak tanrıçası Aurora mitolojisi için, internette ‘Eos’ veya ‘Auos’ kelimeleriyle arama yapabilirsiniz. ‘Eos altından çiçekli elbisesiyle göründü (Odesius 10.540) ve �pembe parmaklı Eos.’ Aura, aurum ve Aurora kelimeleri aynı kökenden gelmektedir.
Kaynaklar
1.Alison Davidson, Metal Power, the soul life of the planets 1991, s10.
2. C.Budd, Of Wheat and Gold, 1988, s.50.
3. Elliot et al., Physics in Medicine and Biology, 1983, Vol. 28, s.l39, 147.
4. Dymond et al., Journal of the American College of Cardiology, 1983, Vol. 2, s.85-92.
5. a.g.e. p.47.
© Nick Kollerstorm
http://www.skyscript.co.uk/metal3.html
© 2010, BATİNİLER.
Cevapla
