[Derin]

‘Bir avuç tozda sana korkuyu göstereceğim.‘

T.S.Eliot, The Waste Land

Kurşun bundan 9000 yıl kadar önce filizinden çıkarılan ilk madendi. Geleneksel yedi metal arasınnda en ağır olanı kurşunun olumsuz niteliklere sahip olması beklenir bir şeydir. Kurşun mermilerde ve mezarlarda kullanılmıştır, özellikle İngiltere’de genel halkı zehirlemede uzun bir hikayesi vardır. Bira ve şarap eskiden kalaylı kadehlerde içilirdi ve o zamanlar kalayın içinde kurşun bulunurdu, insan nasıl bir etkisi olduğunu düşünmek bile istemiyor. Bugünlerde kurşun hala en yaygın toksik maddedir. İngiltere’de devlet zehirlenme sorunlarıyla ilgilenmede kurşun gibi ağır davranmıştır.

‘Saturnizm’, kabul edilen ilk sanayi hastalıklarından biridir, bu ismi almasının nedeni gösterdiği semptomlardır. Başağrıları, yorgunluk, hassasiyet ve depresyon. Bütün bunlar Satürn mizacının belirtileridir. Biraların kalaylı kablarda mayalanmasından evlerin kurşun katılmış boyalarla boyanmasına, su borularında kurşun kullanılması örneklerinin sonuncusu petrole kurşun katılmasıdır. 1970′li yıllarda bilim adamları sonunda kandaki normal kurşun oranını ölçebildiler: Homeopathik açıdan bu miktar D7′dir.

Ben kendim Londra’da Hava Kirliliği Birimi’nde çalıştım ve orada havadaki kurşun oranlarını ölçtüm. Bu çalışma sırasında hava kirliliğinin yol açtığı üç septomun Satürnyen bir karaktere sahip olduğunu anladım birdenbire. Petrole de aynı nedenle kurşun koyuyorlardı, kurşun yanma sürecini yavaşlatarak daha düzenli hale getiriyordu. Bu vakitte ortaya çıkan Britanya’daki büyük kurşun tartışmasına dahil oldum ve konuyla ilgili bir kitap yazdım. Bu tartışmanın 1980 yılında meydana gelen Jüpiter Satürn’ün üç kez kavuşumuna denk gelmesi ilginçtir (böyle üç kez kavuşum çok nadir olur). Kavuşum bittikten sonra mesele de yavaş yavaş gündemden düştü.

Acaba bugün kanlarında ağır metallerin şangırdayarak zihinsel gelişimlerini geri bıraktırdığı “ağır metal çocuklardan” bir kuşağa mı sahibiz. Bugün esas suçlular, alüminyum, kurşun ve kadmiyumdur. Bunun bir sonucu olarak bazı hayati elementlerin eksikliği çekilmektedir: çinko, selenyum, krom ve kalsiyum. Kent içinde yaşayan ve konsantrasyon sorunu yaşayan bütün çocuklar bu açılardan saç, diş veya kan testine sokulmalıdır. Özellikle özgüven eksikliğinden kaynaklanan şiddet suçlarında rutin olarak uygulanmalıdır böyle testler. Evet, gerçekten de kandaki çok az miktarlardaki kurşun, büyümekte olan çocuğun merkezi sinir sistemini etkilemektedir. İyi bir çocuk isteyen bütün çiftler hamilelik öncesi dikkate alacağı meselelerden biri olmalıdır bu. Ağır metaller çevremizden uzaklaştırılmalıdır. Mesele şu ki bu metallerin çok faydası var.

Kurşun kemik dokusunda depo edilir. Eğer bir insanda sadece kurşun olan kısımları görebilseydiniz yalnızca iskeleti görürdünüz. Zamanın Babası Satürn-Kronos gelenekte bir iskelet olarak tasvir edilir. Kemiklerdeki kurşunun temizlenmesi yaklaşık olarak otuz yıl sürer. Yani kurşun genelde kalıcıdır. Yine de insan çok hüsrana kapılmamalı. Başka hiçbir metal bu kadar zor çözünür bileşenler oluşturmaz. kurşun ağır, koyu, mat bir metaldir ve yedi metal arasında en az parlak olanıdır ve elektriği en az geçirenidir.

Kurşun ağırlığın sınırı veya limitidir. Bunu görmek için Elementler Tablosuna bakmamız yeterlidir. Orada kurşundan daha ağır olan elementlerin radyoaktif elementler olduğunu görürüz. O kadar ağırlardır ki kararlı duramazlar. Bozunurlar ve kurşuna dönüşene kadar durmazlar. Bir kayanın içinde birçok kurşun izotopu bulunabilir, bunlar radyoaktif bozunmanın son ürünüdürler. Bilim adamları yaşı kurşunla ölçürler! Uranyumun kurşuna bir oranını belirler ve bu orandan milyonlarca yıllık yaşı ortaya çıkarırlar. Bu durum Satürn’ün zamanla bağlantısını gösterir. Bilimadamları bir ay taşına baktıkları zaman, bulabildikleri en belirgin parmak izi kurşun izotoplarıydı ve buradan hareketle onun yaşını çıkardılar.

Satürn arketipi sınır veya limit kavramıyla ilişkilidir, bu bize kurşunun özelliklerinden birini hatırlatıyor. Satürn ayrıca elinde bir saat tutar, boyalarda kurşun kullanılması yasaktır: ancak hiçbir beyaz boya kurşun temelli beyaz boya kadar uzun süre dayanmaz. Fakat kaldırım kenarlarında kullanılan sarı boyalarda hala kurşun kullanılır. Sadece kurşun boyası yeterince dayanıklıdır! Burada kurşun katı bir şekilde park etmeyi yasaklar ve bunu Satürn’e özgü bir biçimde çok uzun süre yapar. Satürn gezegenin dikey bir ekseni vardır, tam bir düzlem içinde bulunan halkaları eksene kesin bir dik açı yapar. Şakülde kurşun kullanılırdı, tıpkı kişinin hayatında bazen ihtiyaç duyduğu denge noktasını Satürn’ün vermesi gibi.

İnsan kanındaki kurşun oranı bütün Avrupa’da son yirmi yıldır azaltmaktadır. Boru, petrol ve boyadaki kurşunların kaldırılması bir litrenin on milyonda bir oranının bile altına inmemiz anlamına geliyor. Yani bu temiz olduğumuz anlamına mı geliyor? Ne yazık ki hayır, çözünmezliği nedeniyle kurşun bir ortamda çok uzun süre kalır. Bir şiddet suçu işleyen herhangi bir insanın kanında saçında normal bir insanınkine göre en az dört kat fazla kurşun ve aluminyum vardır. Bu çok şaşırtıcı bir farktır. Kurşun zehirlenmesinin karanlık, olumsuz bir yanıdır bu ve onu anlamamız gerekiyor.

Kurşun bütün malzemeler içinde en yüksek geridönüşüm oranına sahiptir, birçok Avrupa ülkesinde pillerdeki kurşunun yüzde doksanı geri dönüştürülmektedir. Kurşun talebi giderek artan bir taleptir. Kurşun sanayisi bu metale yönelik olumsuz bakış açısını azaltmaya çalışmaktadır, kurşunun çevreye salınmasının önünde devasa yasal engeller vardır. Televizyon ekranlarında, bilgisayar monitörlerinde katot ışın tüpleri kullanılmaktadır. İzleyenleri zararlı x ışınlarından korumak için katot ray ışınları için kulanılan camda % 23 kurşun oksit vardır.

Bununla birlikte dünya ölçeğinde kurşun en fazla araba akülerinde kullanılır. Toplam tüketimimizin yaklaşık üçte biri. Bu alanda son zamanlarda devasa bir artış olmuştur. Uzmanlar aküleri saatlerce beklemeden birkaç dakika içinde şarj etmenin yollarını aramaktadır. Bugün kurşun asidi aküleri, hiçbir elektrik kaynağına bağlı olmayan iki milyar insana yardımcı olmaktadır. Bu aküler bakım gerektirmemektedir ve fotovaltoik hücreler gibi yenilenebilir kaynaklara bağlanabilmektedirler. Califıornia’da sıfır emisyon elektrikli otobüsler beş dakika yüzde 50′ye kadar şarj edilebilmektedir, otobüsün hayatiyeti açısından hızlı şarj çok önemlidir.

Nick Kollerstorm

Sayısız asır boyunca dünya ile gök arasındaki canlı bir bağlantı kesin bir kabul görüyordu. Metallerin onların ana ve babası olan gezegenlerle tabiatları gereği bir yakınlığa sahip olduğuna inanılıyordu. Metaller canlı kozmik enerjilerin maddi ifadeleriydiler. Bu makale Nick Kollerstrom‘un The Metal-Planet Relationship adlı kitabından alınmıştır. Bilimsel analiz ve metafizik düşünümlerle varlığın niteliksel alemiyle rasyonal bilim alemini birleştirmeye çalışan bu eser son derece önemlidir. Kitap geleneksel gezegen-metal ilişkilerinde var olan doğal tekabül ilişkisini inceliyor ve en önemlisi de modern tecrübenin bu yakınlığı nasıl doğruladığını anlatıyor.

© 2010, BATİNİLER.

[zeppi]

Titanda yaşam var mı?

Bu soru Astronomi Dünyasın da belki de en çok sorulan sorulardan bir tanesidir. Bilindiği gibi Titan, Satürn'ün çevresinde dönen bir uydudur. Titan eğer ki Satürn'ün çevresinde değilde Güneşin çevresinde tek başına dönen bir gök cismi olsaydı gezegen statüsünde yer alabilecek büyüklükte bir gök cismiydi. Öylesine kalın bir atmosferi vardır ki ortalama günümüz teknolojisinin ulaşılabildiği en yüksek hız olan saatte 30 bin km ile atmosferine girilseydi atmosferinin en üst katmanından yüzeyine yaklaşık 16 dakika sürebilirdi. Bu oran Dünya da 18 dakika, Mars'ta ise sadece 4 dakikadır. Peki Titan'ın atmosferinde hangi kimyasal maddeler bulunur? Bu sorunun cevabını Cassini uzay aracı bize 2004 yılında uydu üzerinde yaptığı detaylı spektroskopi analiziyle vermiştir. Çıkan sonuçlar oldukça şaşırtıcıydı. Uydunun atmosferi tam bir hidrokarbon ve nitrojen deposuydu. Fotoğrafta Cassinin bize 2004 yılında uydunun atmosferinde yaptığı spektroskopi analizinin sonuçlarını göstermektedir. Ancak atmosferin sıcaklığı inanılmaz boyutlara varan düşük bir sıcaklıktaydı. Sadece 94 K (-179 ° C). Birçok insan böyle düşük sıcaklıkta yaşamın oluşma ihtimalinin imkansız olabileceğini düşünmekteydi. Ama NASA Astrobiyoloğu Prof. David Deamer aynı fikirde değildi. 2006 yılında David Deamer Santa Cruz Üniversitesinde bir dizi deney yaptı. Havası alınmış cam bir tüp içine uydunun fotoğrafta görülen atmosferinde yer alan kimyasal gazları yeterli oranlarda koydu. Uydunun atmosferinde Dünyamızda olduğu gibi koruyucu bir Ozon (O3) tabakası olmadığından sürekli uydu Güneşten gelen UV ışınlarının tehdidi altındadır. David Deamer deney ortamını sürekli UV ışın gönderdi. Deney ortamını uydunun mevcut sıcaklığından yavaş yavaş arttırdığında deney cam balonunun alt kısımlarında amino asit ve organik baz olan Adeninin oluştuğunu gördü. Sıcaklık oranının artması oluşan organik madde miktarını da arttırmıştır. Buna göre David Deamer hazırladığı makalede uydunun yüzeyine inildikçe sıcaklığın artması organik madde oluşumu ihtimalini arttırabilir, hatta prebiyotik olarak farklı bir yaşam biçimi oluşmuş olabilir diyede eklemiştir. Sonuçta uygulanmış bu deney NASA'ya ilham kaynağı olmuş ve bu uyduya NASA bir yaşam araştırma robotu gönderilmesine karar vermiştir.

[Arkadaş]

Büyük gaz devleri.. gezegenler arasında en hafif olanıymış.