Değerlendir:
  • 11 Oy - 3.09 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5

ASTROLOJİNİN 12 HARFLİK ALFABESİ
Yazar Mesaj
Daily Çevrimdışı
Jupiter Vip
*****
Jupiter Vip
lt=
Mesajlar: 538
Üyelik Tarihi: Oct 2009

Rep Puanı: 3

Mesaj: #1
ASTROLOJİNİN 12 HARFLİK ALFABESİ
Zipporah Pottenger Dobyns, Ph.D.

Astroloji yaşamı anlamak için kullanılabilecek kavramsal sistemlerden yalnızca birisidir. Bu sistemlerin her biri (infrared, ultraviyole, renkli ve siyah-beyaz fotoğrafların aynı gerçekliğin farklı yönlerini göstermesi gibi) tablonun bir bölümünü gösterir. İnsan doğası üç bölüme bölünebilir. Freud bunu ego, id ve süperego olarak, Transaksiyonel Analiz ebeveyn, yetişkin ve çocuk olarak bölmüştür. Astroloji ise onikiye bölmektedir. Bunu dünyada bulunmanın oniki yolu veya yaşamın oniki yönü veya harekete geçiren oniki dürtü, vb. olarak düşünebiliriz. Metaforik anlamda, astroloji oniki harflik bir alfabe sunmaktadır.



ALFABE ÇORBASI

Temel alfabenin çeşitli birleşimleri nedeniyle büyük bir karışıklık olasıdır. Planetler, zodyağın burçları, horoskop evleri alfabenin temel biçimlerini sunarken, dekanlar, dwad'lar, düğümler ve belki sabit yıldızlar aynı alfabenin daha tali biçimlerini sunarlar. Ancak ister küçük (a) ister büyük (A) olsun "A" hep "A"dır. Bu nedenle, alfabenin ilk harfi ister Mars'la veya onun düğümleriyle, ister haritanın birinci eviyle, ister Koç burcuyla veya bir burcun Koç dwad'ıyla sunulsun, her koşulda bireysel kendini ifade dürtüsünü göstermektedir. "Ben kendi işimi yaparım." Herhangi bir planet herhangi bir evde herhangi bir burçta bulunabileceğine göre, gerçek bir harita yaşamın oniki bölümünün karmaşık bir birleşimini içerecektir. Eğer bir öğrenci temel alfabeyi çok iyi anlarsa, bu birleşimleri mantıklı bir biçimde analiz edebilir, ve böylece bir sürü olasılığı eleyebilir.



Benim Güneş burcum olan Başak'ı bu ilkeyi anlatmak için kullanabiliriz. Güneş bireyin ego dürtülerini -duygusal enerjiyi dışarı çıkartma ve dünyadan duygusal bir tepki alma ihtiyacını- temsil eder. Aradığımız ister sevgi, ister alkış, saygı, güç, ün olsun, daha önce yaptığımızdan daha fazlasını yapmak ve bununla başkaları tarafından görülmek ve tanınmak isteriz. Başak verimli biçimde işlev görme dürtüsünü temsil eder. Odak noktası işte verimlilik veya verimli (sağlıklı) bir vücut olabilir. Durum analiz edilir, sonra kusurlar aranır, bulunur, düzeltilir ve neticenin sağlam bir yeterlik veya güç olması arzulanır. Benzer bir kombinasyonu Güneş'i altıncı eve, Başak'ı beşinci eve, Aslan'ı altıncı eve yerleştirerek elde edebiliriz. Her koşulda, karşımızdaki kişi verimli biçimde işlev görme yoluyla ego ihtiyaçlarını tatmin etmeye çalışan birisi olacaktır. İşin ego ihtiyaçlarını tatmin ettiği yerde o insanın kişisel ihtiyaçları doymaktadır ve her şey yolundadır. Kişi işkoliktir ve işi için yaşamaktadır. Eğer iş ego ihtiyaçlarını karşılamıyorsa -sıkıcıysa, meydan okumuyorsa, takdir görmüyorsa- kişi vücudunun etkinliğine yönelir ve sağlık delisi olabilir. Bu tepki, sağlıklı yaşamı desteklemeyi ve sağlıklı yaşama ulaşma başarısıyla tanınmayı da içerir. "Doğal yiyecekler ye, sigara veya içki içme, spor yap, derin nefes al, vs.". Ne yazık ki, üçüncü bir seçenek de söz konusudur. Doyurucu bir işe ya da iyi bir sağlığa sahip olamayanların sağlık problemleri veya verimsizlikle dikkat çekmeleri de olasıdır. "Bak ben ne kadar hastayım!" sözü sahnede olmanın ve başkalarına güç sergilemenin iyi bir yolu sayılmaz, ama belki de hiç yoktan daha iyidir.



EVLERİ UNUTMA

Aynı prensip astrolojik alfabenin değişik biçimlerinin kombinasyonlarıyla da -planetler burçlarda, planetler evlerde, burçlar evlerde- kullanılabilir. Bu, planetlerin, burçların ve evlerin aynı şeyler oldukları anlamına gelmez, ama kendi tarzlarında yaşamın aynı bölümlerini işaret ederler. Bunlar, karakter (alışkın olunan tavırlar ve hareketler) ve bunun sonucunda oluşan kader olarak görülebilecek olan oniki temel harekete geçirici dürtüyü temsil ederler. Geleneksel astroloji planetlerin ve burçların hem karakteri, kişiliği hem de bu karakterden doğan olayları temsil ettiğini düşünürdü. Astrologlar evleri sadece olaylar olarak görme eğilimindeydiler. Psikoloji alanındaki profesyonellerle yapılan çalışmalar evlerin de karakterin temel anahtarlarından biri olduğunu gösterdi. Evleri de o evlere düşen burçlar gibi okumak mümkündür; örneğin birinci evi Koç gibi, ikinci evi Boğa gibi, üçüncü evi İkizler gibi...



Astrolojik alfabenin bir harfinin katışıksız özelliklerini veren yegane kombinasyon bir planetin yönettiği burçta ve zodyağın o burçla ilişkilendirilen evinde yer aldığı kombinasyondur. Dolayısıyla "saf Koç"u elde edebilmek için Mars'ın Koç'ta ve birinci evde bulunması gerekir. Güneş burçlarına odaklandığı için, genel astroloji burçların niteliklerini abartmaktadır. Güneş'i bir burca yerleştirmek Aslan'ı o burcun doğasıyla birleştirmek aynı şeydir. Doğal olarak o burcun özelliklerine büyüklük, yoğunluk, duygusallık, güç dürtüsü, vs. eklenecektir. Bir planetin bir burçla veya bir planetin bir evle birleşmesi o planetin o burcun veya o evin yöneticisiyle kavuşum yapmasına benzer. Bu nedenle Mars Oğlak'ta, Satürn Koç'ta, Mars onuncu evde, Koç onuncu evde, Satürn birinci evde ve Oğlak birinci evde; bunların hepsi Mars-Satürn kavuşumuna benzerler. (Planetler, bir cümlenin fiili gibi, güç demek olduklarına göre) kombinasyonlar özdeş değildir. Ama bu kombinasyonların hepsi astrolojik alfabenin birinci ve onuncu harflerinin kaynaşmasını (yani kişisel istek ve irade ile kişisel isteğin sınırlarının kombinasyonunu) gösterirler. Bu sınırlar ister dünya tarafından bize dayatılmış olsun, ister öz disiplinimiz sayesinde gönüllü kabullenilmiş olsun, fark etmez. Bu tür bir kombinasyon, bireyin onu nasıl ele aldığına göre, olumlu veya olumsuz olabilir.



GÜÇLÜ-DÜŞÜK YANLIŞI

Bu prensibi kabul ettikten sonra, eskilerin güçlü-düşük tanımı sorgulanır hale geliyor. Çoğu astroloji kitabında görüldüğü gibi Mars'ı Oğlak'ta en iyi konumda, Satürn'ü Koç'ta zor bir pozisyonda ve Mars-Satürn kavuşumunu korkutucu bir şey olarak düşünmek anlamsızlaşıyor. Planetlerin güçlü-zayıf, yüksek-düşük tanımlarının erkek savaşçının çok önemli olduğu Koç burcu çağında ortaya çıktığı ve bunların o dönemin etik ilkelerini yansıttığı çok aşikar. İster kendimizi hâlâ Balık çağında, ister Kova çağında düşünelim, demokratik bir çağda bu ilkeler geçerliliklerini yitirmiş durumdalar. Gılgameş ve Homer'in destanlarının insanların rol modelleri olduğu bir dönemde Güneş'in Koç'ta yükselmesi uygundu. Boyun eğme, işbirliği yapma, sorunları çözmeye çalışma, köşelerden dönme kapasitelerine sahip olan hava burçları zayıf ve utanç verici kabul ediliyorlardı. Kişisel inisiyatifi, cesareti, kendi isteklerinden kaynaklanan hareketi temsil eden Mars Oğlak'ta bulunduğunda kendi isteklerini yasaya dönüştüren bir savaşçıyı simgeleyebilirdi. Bu tür bir hareketin onaylanmadığı günümüzde, eğer birey bu aşırı dürtüyü izlemeyi sürdürürse kendisini testereyle doğranmaktan kurtaramaz. Ancak eşit sıklıkta, Mars Oğlak'ta kombinsayonu günümüzde kendi kendisini, bazen hastalık noktasına kadar, engelleyen bir kişiyi de simgeleyebilir. Kendi istediğini yapmanın saldırgan dürtüsü, komşunu sevmeyi vurgulayan sosyal ve ahlaki prensiplerin baskısı altında içe doğru yönelebilir.



Koç burcu çağında kadınlar evler ve hayvanlar gibi sahip olunan varlıklardan biriydi. Nihai değer ve güvenin (inancın) anahtarı olan Jüpiter'in düşmanca bir dünyada güvencenin üssü olarak evi ve aileyi temsil eden Yengeç'te bulunmasının olumlu olduğu düşünülüyordu. Peki savaşçı bir kahraman kendi kadınlarından ne ister? Seks nesnesinin (Venüs) yumuşak, ayartıcı, hissi (Balık) olmasını. Ama çocuklarını yetiştirecek, tarlada veya evde çalışacak olan karısının sağlam, uysal, verimli ve sabırlı olmasını (Ay Boğa'da). Ay ve Yengeç önce ev ve anne, sonra eşti. Terazi açık düşmanları ve rakipleri gösteriyordu. Satürn Terazi'de iyiydi, çünkü yasanın gücünün bir şekilde düşmanın üzerine ineceği umuluyordu. Eski gelenekler Satürn'ün olumlu yönünü pek düşünmezlerdi, onu büyük zarar verici olarak dışlarlardı. Ondan beklenecek en iyi fayda gücünü düşmanın üzerine yöneltmesi ve düşmanı dize getirmesiydi. Savaşlar hâlâ hayatımızda, ama savaşçı kahramanın ilkeleri yaklaşık 2000 yıl önce değişmeye başladı. Niçin hâlâ güçlü-zayıf tanımlarına takılıp kalıyoruz?



Planetlerin burçlarla veya evlerle çeşitli birleşimleri konusunda bazı genel kurallar önerebiliriz. Öncü veya sabit bir planet doğal burcuna veya evine kare veya karşıt yapan bir evde veya burçta yer aldığında bir tür gerilim veya tansiyon olur. Normalde, kareler ve ateş-su kombinasyonları (onuncu harf -Satürn, Oğlak, onuncu ev- hariç) en zorudur. Planetler, burçlar veya evler doğal yerlerine altmışlık açı yapsalar bile zorlanırlar. Planetler doğal burçlarına veya evlerine 150'lik açı yapan burçlarda veya evlerde bulunduklarında bunların bütünleşmeleri de zordur. Kendilerine kare veya karşıt yapan değişkenlerin kombinasyonları daha az zorlayıcıdır, ama bunların da başka ikilemleri vardır.



HEPİMİZİN ON İKİYE İHTİYACI VAR

Unutmayın ki hayatın oniki bölümü de bir bütünün parçalarıdır ve potansiyel olarak değerlidir. Gücün burçlara ve evlere nasıl dağıldığından bağımsız olarak, hepimizde planetlerin tümü bulunduğuna göre, herkes hayatın oniki bölümüyle başa çıkma yeteneğine sahiptir. Ancak yaşamın bir bölümünü aşırı vurgulayarak, diğer bölümleriyle ilgilenme kapasitesinden yoksun kalarak dengeyi bozarsak sorunlar yaşarız. Ya da yaşamın kareler veya karşıtlarla gösterilen iki veya daha fazla bölümü arasında çelişkide kalırız. Bu durumda, yaşamın bu farklı bölümlerini ifade edecek uygun bir yol bulup bütünlüğü sağlamamız zorunludur. Tabii bu temel dürtülerin birisini yanlış yerde ve zamanda doyurmaya çalışmamız da olasıdır.

Çeviren: Barış İlhan



Not: Yukarıdaki yazı Zipporah Pottenger Dobyns'in Finding the Person in the Horoscope isimli kitabından alınmıştır. Zipporah Pottenger Dobyns antropoloji okumuş, klinik psikoloji alanında doktora yapmış ve 1960 yılında AFA sınavından astroloji sertifikası almıştır. Onaltı ülkede seminer vermiştir. Birçok kitabı ve makalesi yayınlanmıştır. 40 yıldır danışmanlık yaparak, yazarak, öğreterek astroloji pratiğinin içinde yer almaktaydı. 2003 yılında vefat etti.

Okyanusta ölmez de insan, gider bir kaşık ''sevda'' da boğulur...
Cemal Süreya...

Sadece susayanlar suyu aramaz. Su da susuzları arar durur.
RUMİ



http://www.astro.com/cgi/chart.cgi?clang...y=13&go=Go
12-11-2010 07:13 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
« Önceki | Sonraki »



Forum'a Git:


Konuyu görüntüleyenler: 1 Misafir