[Luli]

Astroloji’ye yöneltilen eleştirilerin, kimi zaman kızgın kimi zaman da alaycı muhalefetin astrologları ne denli üzdüğünü bilemezsiniz. Bu noktada astrologların da buradan çıkaracakları önemli dersler var. Akıllı annenin aptal kızı olarak nitelenen Astroloji’yi bu noktaya düşüren nedenlerin başında Astroloji’nin işleyiş biçimine ait belirsizlikler yatıyor. Öncelikle, Astroloji’nin Fizik, Kimya gibi pozitif bir bilim olmadığının, olmak durumunda da olmadığının altını çizmeliyiz. Astroloji henüz bilimin sınırları içinde ele alınamıyor, kuşkusuz bu onun yanlış olduğu anlamına gelmez ancak Astroloji’yi bir bilimmiş gibi sunmanın hem Astroloji’ye haksızlık hem de gülünç bir yönü olduğunu görmek gerek. Evet, 20. Yüzyılda bu yönde önemli istatistikler, özellikle Gauqueline’in çalışmaları astrologlar açısından büyük bir heyecan ve yenilenme duygusu getirdi ancak yine de istatistiki bir anlamlılık yakalamak, pozitif anlamda neden sonuç ilişkisinin varolduğu anlamına gelmiyor, zira böyle bir ilişkiyi kuracak fiziksel bir çerçeve yok. Tabii şunu da unutmamak gerek, Bilim de gelişiyor ve şimdi Kuantum fiziğinin sınırlarında mantığımızı zorlayan, Uzay-Zaman ikilisinin tanımlarını değiştiren yeni yaklaşımlar geliştiriyor.

Astrolojik harita bir fiziksel gerçekliğe dayanmıyor. Astrolojik haritayı kurgusal bir düzen, kendi içinde güçlü bir bütünlük ve anlam taşıyan bir ifade biçiminde görebiliriz. Bu yönleri ile Astroloji fiziksel bir açıklamadan çok anlamsal düzeni, adeta bir dili ifade ediyor. Şu andaki bilgilerimize dayanarak, gezegenlerin falan filan etkilerinden söz etmek yanlış bir anlatım. Zira Jüpiter’den gelen bir ışının sizi, beni nasıl, hangi yollarla, hangi mekanizmalarla etkilediğini bilmiyoruz, bilemiyoruz. Belki de bu ilişki bizim henüz tanımlayamadığımız bir biçimde geliştiği için, bilimin çerçevesine giremiyor, bilinmezde kalıyor.

Kafa karıştıran ve pek çok soru ve eleştiriye yol açan durumlardan birisi de, takımyıldızların yaklaşık 72 yılda 1 derece geriye kaymalarından oluşan durum. Konuya zaten şüphe ile bakanlar açısından bu gerçekten de haklı bir soru zira gezegenlerin şu anda bulundukları konumla yıldızsal konumları örtüşmüyor, Kova burcunun olduğu yerde Oğlak burcu yer alıyor. Bununla birlikte, haklı gözüken bu eleştiri şunu gözden kaçırıyor, zira takım yıldızlar birer kurgudan, insanoğlunun mevsimler ve Dünya-Güneş ilişkisi ve mitolojileri ile bundan binlerce yıl öncesinde harmanlayarak kurduğu bir tasarımdır, kısaca söz konusu olan yıldızlar değil, mevsimlere ve buna karşılık gelen insani olayları, tarıma dayalı topluluklar açısından böyle bir takvim oluşturulması çok önemliydi, anlatan kültürel bir alt yapıdır.

Astrologlar ne zaman kendilerini anlatırken etkilerden, anlamını bile kavrayamadıkları teorilerden kurtarır, hangi zemin üzerinde hareket ettiklerini farkederlerse, işte o zaman Astroloji aptal bir kız olmaktan çok bilimadamlarını bile şaşkına çevirecek güzel bir kadın olacaktır.



R. Hakan Kırkoğlu

[Derin]

Alışılagelmiş düşünce, astrolojik haritamızın bize sanki hayatımızla ilgili bir dayatma sunduğu biçiminde olabilir. Doğum anımızdaki gezegenlerin konumları, bulundukları burçlar ve evler, aralarında yaptıkları açılar hayatımız hakkında önemli ipuçları verirler. Ancak bunu sanki içini kendimizin doldurduğu bir boyama kitabı gibi görmek çok daha açıklayıcı olacaktır. Aynı biçimde, kendi doğum haritamızı bir tiyatro oyununun metnine de benzetebiliriz. İlginç olan şu ki, oyun aynı, metin aynı da olsa, bizler birer oyuncuyuz ve her oyuncu metnine kendini tarzını, yeteneklerini ve kişisel gücünü de katabilir.


Yeni doğmuş bir bebeğin astrolojik haritasını ele alalım. Sıfır noktasındaki bir hayat ve sahip olunan potansiyeller, yetenekler ve aynı zamanda içine doğduğumuz ailenin yapısı, sosyal durumu sözünü ettiğimiz oyun metnini nasıl oynayabileceğimiz konusunda önemli sonuçlar getirecektir. Sahip olduğunuz oyunu nasıl okuyorsunuz ? Ya da sahip olduğunuz potansiyeli ne kadarı ile değerlendirebiliyorsunuz ? Zira doğum anımızdan, sıfır noktamızdan itibaren, beraber doğduğumuz haritamızı doldurmaya, değişik renklerle boyamaya başlıyoruz. Bir bakıma hayatımız, tüm potansiyelimiz bir ağacın yıllar içinde büyümesi ve meyve vermesi gibi değişik aşamalardan geçmekte. Sözünü ettiğimiz dışsal faktörler, ailemizin yapısı, anne ve babamızın kendi psikolojik durumları, güçleri ve zayıflıkları, mahallemiz, ülkemiz hatta kardeşlerimiz arasında hangi sırada doğmuş olmamız bile astrolojik haritamızı nasıl kullandığımız üzerinde etkin olacaktır.


Astrolojik haritamızı sadece kaderci bir yaklaşımla değerlendirmek yetersiz ve sonuçta yanlış yönlere, potansiyelimizi yeteri kadar açık bir şekilde değerlendiremememize neden olur. Evet içine doğduğumuz ailemiz, kültürümüz ve diğer pek çok çevreleyen faktör kaderimiz gibi görülebilir. Nitekim, tüm bu kontrolümüz dışındaki unsurlar bizim hayatı nasıl gördüğümüzü, dolayısıyla astrolojik haritamızı nasıl okuduğumuza etki eder. İçine doğduğumuz bu koşullara göre, erken yaşlarda, çocukluk döneminde edindiğimiz deneyimlere ve sosyal kabullere göre kendimiz için çok varsayımlar yaratırız. Örneğin bilinçli şekilde farkında olmasak bile, doğduğumuz anda annemizin yaşadığı bir depresyon ya da diğer duygusal durumlar, sıkıntılar ya da tam tersine rahatlatıcı olaylar bizim annemizle ilişkimizi ve ileride nasıl bir anne olacağımıza ilişkin varsayımlarımızı şekillendirir. Astrolojik haritamızdaki Ay’ın konumu bu konuda önemli açıklamalar sunar. Benzer biçimde babamızın bizimle ne kadar yakından ilgilendiği ya da kendi iş hayatındaki başarısı ya da başarısızlığı ileri yıllarda kendi kariyerimizde ne kadar ilerleyebileceğimiz konusunda dikkat çekici sonuçlar getirecektir. Bu temaları haritada Güneş’in konumundan okuyabiliriz. Hayatımızı nasıl yaşadığımız biraz da hayatımızı, kendimizi, kısaca astrolojik haritamızı nasıl değerlendirdiğimiz, nasıl okuduğumuzla da ilgilidir. Eğer sahip olduğumuz metni daha iyi okuyabilirsek, farkındalıklarımızı arttırarak daha mutlu ve bilge bir yaklaşım geliştirebiliriz.


R.Hakan Kırkoğlu