Değerlendir:
  • 25 Oy - 2.68 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5

Astroloji'de Yaptığımız Hatalar
Yazar Mesaj
Luli Çevrimdışı
√īoℓэ†
**
Kayıtlı
lt=
Mesajlar: 740
Üyelik Tarihi: Aug 2008

Rep Puanı: 6

Mesaj: #1
Astroloji'de Yaptığımız Hatalar
Astroloji’de yorum yapmak, o dili konuşmak kuşkusuz konuşanın mahareti ve bilgi seviyesi ile doğru orantılıdır. Astrolojik harita bir kod gibidir. Astrolog bu kodu okuyabilir ve değişik seviyelerde yorumlayabilir. Bu seviyeler fiziksel, psikolojik ve ruhsal (esoterik anlamda) olabilir. Günümüzde, Astroloji popüler hale gelirken, kendi dilinde de deformasyonlar oluşmaya başladı. Nasıl Türkçe konuşurken kimi zaman başka dilden kelimeler kullanıyorsak, astrolojide de önemli bir kirlenme ve deformasyon yaşayabiliyoruz. Aslında bu durum dilin zenginliklerini yeteri kadar ayırt edememekten kaynaklanıyor. Astrolog yorum yaparken aslında hiçbir zaman özgür değildir, haritaya bağlı durumdadır. Aksi takdirde, kendi kafasına göre, bir takım şeyleri yanyana getirerek yapay cümleleler üretiyor ve bunları gerçek olanın yerine koyarak ilerliyorsa, artık bu kişi astroloji yapmıyor daha çok sanal, gerçekle örtüşmeyen yeni bir alan yaratıyor demektir.


Astroloji uygulamalarında yaşadığımız en sık hatalardan birisi burçlarla evleri birbirine eş değer kabul etmek biçiminde oluyor. Bu durum özellikle Astroloji’nin temel kaynaklarını bilmeden, sadece son dönemde yazılmış kaynakları kendilerine ana referans alanlarda görülüyor. Onlara göre 12 burç ve 12 ev var ve burcun ifadesi doğrudan evle ilgili konuları da belirlemekte. Aynı kolaycı tutum benzer biçimde modern gezegenlerin burçlara yönetici kabul edilmesinde de yaşanıyor. Şimdi konuyu biraz daha açacağım.

Örneğin yükselen burcu yani 1. evi alalım. Zodyak’taki sırada ilk burç Koç olduğu için ve Koç-Mars ilişkisi yüzünden Mars’ın da yükselen burçla bağlantılı olduğu gibi bir sonuca varabiliriz. Halbuki Kalde düzenine göre bakıldığında bu evin ilgili gezegeni Satürn’dür. Zira Satürn sınırların, kural ve tanımların gezegenidir. Yükselen burç bizim çizdiğimiz sınırları ve kendimizi nasıl tanımladığımızı anlatır. Satürn aynı zamanda kapıyı, geçiş noktasını da temsil eder ve yükselen burç haritanın hayata açılan ilk kapısıdır. Esoterik anlamıyla “Ruh” bu kapıdan geçerek bedenlenir ve maddi dünyaya (Satürn) ayak basar, gerçekleriyle karşılaşır. Bu evde kendini keyifli bir biçimde ifade eden gezegen ise Merkür’dür. Zira dil kafa içinde (baş yine anatomik olarak 1. evle ilgilidir) yer alır. Merkür bu evde kendini daha yetkin hisseder. Mars değil ! (Kuşkusuz 1. ev köşe bir ev olduğu için – angular – bu evde bulunan her gezegen önemli bir otorite kazanır ama bu doğrudan ilişki kurmak için yeterli değildir)


Bir başka örnek için yedinci eve, alçalan burca bakalım. Eğer Zodyak’taki sıralamayı takip edersek, yedinci burç Terazi olduğu için bu evin de Venüs’le ilişkili olduğu söylenecektir. Bu evin ansiyen bilgilerdeki ilişkili gezegeni Ay’dır. İlişki çok belirgindir zira Ay Satürn ve Güneş ilkelerinin (astrolojik açıdan “baba” ilkesini açıklayan gezegenler) karşısında durmalıdır. Güneş bu evde batar ve yerini gece yani Ay alacaktır. Ay Güneş gökyüzündeki tek ortağı, partneridir. (Kral ve kraliçe gibi de düşünebiliriz)


Karşılaştığımız hatalardan en trajik olanı ise daha önce size başka bir yazıda (Nerede o eski yöneticiler ? ) anlatmaya çalıştığım gibi Satürn ötesi gezegenlerin (Uranüs, Neptün ve Pluto) kıyasıya kullanılması ile ilgilidir. Günümüzde neredeyse herkes Uranüs, Pluto ya da Neptün gibi jenerasyon gezegenlerinin etkilerini kişisel yorumlarda kontrolsüz ve sanki bu enerjilere doğrudan sahiplermişçesine kullanmaktalar. Halbuki adı üstünde bu gezegenler “Jenerasyon” gezegenleridir. Etkileri bir kuşağı oluşturan sosyal, ekonomik, teknolojik ve ideolojik gelişmeleri anlatmaktadır. Eğer bu gezegenleri hepimiz kullanabilseydik hepimiz Bill Gates, Leonardo da Vinci ya da Einstein gibi çağlara damgasını vuran kişiler oluverirdik.

Fakat insanoğlu çoğunlukla doyumsuz ve hep kendini yukarılara layık gören bir varlık olduğu için, biraz zoraki biraz fantezi, bilinçsiz bir biçimde bu gezegenlerin özelliklerini son derece “kişiselleştirmiş” durumdayız. Satürn’e kadar olan gezegenler ne güne duruyor ?


Benzer biçimde, dikkat çeken bir deformasyon da burç yöneticileri ile ilgilidir. Jenerasyon gezegenlerini atfedilen aşırı kişiselleştirilmiş yaklaşım yüzünden Uranüs Kova, Neptün Balık ve Pluto ise Akrep burcu ile bire bir ilişkili olarak yazılmakta, yorumlar bu şekilde adeta zorla yırtılmaktadır. Halbuki Uranüs, Neptün ve Pluto tekrar tekrar vurgulamak ihtiyacındayım kişisel değillerdir, bu gezegenler çağları şekillendiren enerjilerdir. Bu yüzden hiçbir burçla tek başlarına doğrudan ilgili değillerdir. Yükselen burcu Akrep birisi için Mars kişisel anlamda açıklayıcıdır. Balık için bu Jüpiter, Kova için ise Satürn’dür.


Geçtiğimiz günlerde hava koşulları ve son günlerde yaşanan kar ve soğukla ilgili e-gruba mesaj atan bir arkadaş “buzlanma” ile ilgili Uranüs’e bakamaz mıyız diye sormakta. Kuşkusuz buradaki mantık Kova burcundan kaynaklanmakta zira Kova burcunun başladığı günlerdeyiz. Eğer temel bilgileri biraz karıştırırsak Kova’nın ilgili gezegeninin Uranüs değil Satürn olduğunu görebiliriz. Satürn kuru ve SOĞUK niteliğe sahip bir gezegendir. Satürn soğutur, ağırlaştırır, katılaştırır. (Yaşam içinde enerji barındırır ve hepimizin doğal bir ısısı vardır. Öldüğümüzde soğuruz, Satürn bu yüzden sonlanmayı da gösterir ve yaşama karşı durur) Nitekim en son kar yağışlı hava Kova burcundaki yeniayla eşzamanlı gerçekleşti. Neredeyse öyle bir noktaya ulaşacağız ki Astroloji'yi kaybedeceğiz.


Aslında tüm bu örnekler bize astroloji dilini kullanırken doğru gramer bir içinde olup olmadığımızı da gösteriyor. Bir diğer çarpıtmaların bolca yapıldığı nokta da gezegen-burç ve ev kombinasyonlarını bir arada yorumlamakla ilgili. Çoğu zaman astrolojiyi konuşmanın esas yolunun bu üçlüyü yorumlamaktan geçtiği düşünülse de, aslında göz önüne alınmayan pek çok diğer faktör aslında bu alanda ne kadar kendi başımıza buyruk hareket etmemize neden olabilir. Bu durum kendi kendimizi kafamızdaki astroloji vokabüleri ile sınırlamak ve adeta yapay bir dil yaratmaya benzer. Halbuki bir gezegeni değerlendirirken, temel ve tesadüfi asaletleri, yaptığı karşılıklı alışverişi, dispozitörünün durumu, dizpozitörü ile olan açısı ve aynı evde duran diğer gezegenlere başvurmak gerekir.


Bunu bir örnekle açıklamaya çalışalım. Albert Einstein’ın haritasında Ay Yay burcunda 6. evde duruyor. Eğer sadece Ay-Yay ve 6. evi birleştirirseniz ve tüm haritayı görmeden böyle devam ederseniz Albert Einstein’ı bulmanız ancak rulette bahis oynamaya benzer. Burada uzun uzun psikolojik bir yoruma girmeyeceğim ama kaba anlamıyla bu kombinasyon örneğin SAYISIZ görünümü içinde örneğin bir astrolog tarafından kişinin kendi çalışma koşulları içinde (6.ev) duygusal açıdan (Ay) araştırmayı, özgür çalışmayı sevdiği ve bu alanda fikirler ve ideolojiler kurduğu biçiminde de yorumlanabilir. Ya da başka bir yorum kişinin sağlığı ile ilişkiye yoğunlaşabilir. Ama hangisi ? Hangisi Einstein’ınkisi ? Çünkü böyle düzinelerce yapacağınız kombinasyonlar bizi ancak sanal bir dünyaya götürür. Kendi başımıza kurup, kendi başımıza eğlendiğimiz bir dünya.


Halbuki haritada Ay’ın dispözitörü Jüpiter’dir (Yay) ve Jüpiter Kova burcunda 9. evdedir. Başka bir anlatımla 6. evle (çalışma koşulları, örneğin bir laboratuar ya da ofis) 9. ev yani soyut düşünme, felsefeler yapma, inançlar kurma ve bilimsel düşünme (Kova) iç içedir. Bu yüzden özellikle Astroloji öğrencileri harita yorumlamanın sadece üç kombinasyonu kafalarına göre bir şekilde bir araya getirilmemesine dikkat etmeliler ve her zaman hayatını iyi bildikleri bir harita üzerinde çalışmalıdırlar.


Bir başka örnekte Marilyn Monroe’nun Venüs’üne bakalım. Venüs Koç burcunda ve 9.evdedir. Eğer sadece bu üçünü bir araya getirirsek kişi ilişkilerinde, aşk hayatında canlı, sıcak ve kolay tüketen ve özellikle bu enerjisini yeni kişiler tanımak ve ufuklarını geliştirmek, örneğin entelektüel kişilerle bir arada olma yolunda kullanabilir diyebiliriz. Daha bir çok, neredeyse sonsuz alt tanımlarla bunu açıklamaya çalışabiliriz. Halbuki Venüs’ün dizpozitörüne bakarsak bu hikaye aniden değişecektir. Haritada Venüs’ün dispozitörü Mars (Koç) Balık’ta ve 8. evdedir. 8. ev tüketen, hayata karşı duran bir alandır, aynı zamanda haritada Mars Venüs’ün 12. evinde çalışmaktadır. (Balık Koç’un 12. evinde kalır) Şimdi Monroe’nun ilişkiler ve aşk hayatında nasıl yıprandığını, hatta öldüğünü (Balık: uyuşturuclar ve 8.ev) görebiliriz.


Bu bağlamda anlatılabilecek pek çok konu daha var. Örneğin bir haritanın gündüz mü yoksa gece haritası olması da yorumu, ana göstergeleri değiştirir. Temel bilgileri ve Astroloji’nin gramerini eğer sadece günümüzde yazılan kitaplardan okursak bu tür trajik hatalara bol bol düşebiliriz. Burç yöneticilerinden, evlere kadar pek çok alanda bilgilerimizi gözden geçirmemiz ve körü körüne kafamıza göre bir yorum yapmamamız gerekiyor.


R. Hakan Kırkoğlu.

12-21-2008 09:52 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
astrosohbet Çevrimdışı
Kızıl & Mavi
********
Neptunia Admin
lt=
Mesajlar: 7,901
Üyelik Tarihi: Apr 2007

Rep Puanı: 172

Mesaj: #2
Cvp: Astroloji'de yaptığımız hatalar
Alıntı:Astroloji uygulamalarında yaşadığımız en sık hatalardan birisi burçlarla evleri birbirine eş değer kabul etmek biçiminde oluyor.

katılıyorum..

daha dünyada ev sistemlerinin netleşmemiş olduğunu düşünürsek , ben önceliği burçlara ve gezegenlere vermeyi tercih ediyorum , evleri aynı kefeye koymuyorum şimdilik , bu benim tercihimdir.

Alıntı:Karşılaştığımız hatalardan en trajik olanı ise daha önce size başka bir yazıda (Nerede o eski yöneticiler ? ) anlatmaya çalıştığım gibi Satürn ötesi gezegenlerin (Uranüs, Neptün ve Pluto) kıyasıya kullanılması ile ilgilidir. Günümüzde neredeyse herkes Uranüs, Pluto ya da Neptün gibi jenerasyon gezegenlerinin etkilerini kişisel yorumlarda kontrolsüz ve sanki bu enerjilere doğrudan sahiplermişçesine kullanmaktalar. Halbuki adı üstünde bu gezegenler “Jenerasyon” gezegenleridir. Etkileri bir kuşağı oluşturan sosyal, ekonomik, teknolojik ve ideolojik gelişmeleri anlatmaktadır. Eğer bu gezegenleri hepimiz kullanabilseydik hepimiz Bill Gates, Leonardo da Vinci ya da Einstein gibi çağlara damgasını vuran kişiler oluverirdik.

Fakat insanoğlu çoğunlukla doyumsuz ve hep kendini yukarılara layık gören bir varlık olduğu için, biraz zoraki biraz fantezi, bilinçsiz bir biçimde bu gezegenlerin özelliklerini son derece “kişiselleştirmiş” durumdayız. Satürn’e kadar olan gezegenler ne güne duruyor ?

katılmıyorum..

Uranüs , Neptün ve Plütonun Jenerasyonları etkilediği doğrudur ancak bu üçlünün kişisel gezegenlerimize + ASC , DSC , MC gibi özel noktalara yaptığı açıların her birimize kişisel Uranüs , Neptün ve Plüto özellikleri kattığını düşünüyorum.
bir kişi Ay - Neptün sert açılarına sahipse dünyanın en disiplinli ordusunda subay bile olsa , kırılgan - alıngan - duyarlı yönünü bir şekilde gösterecektir diye düşünüyorum.
ya da bir kişi Uranüsten güçlü bir transit aldığında , jüpiterin ve satürnün hatta marsın bile açıklayamayacağı hızda ve büyüklükte çarpıcı değişiklikler sözkonusu olabilecektir o kişinin hayatında..
yani kısaca bu üçlünün az yada çok bir şekilde bizlerle doğrudan bağlantılı büyük potansiyeller olduğunu düşünüyorum.

Alıntı:Halbuki Uranüs, Neptün ve Pluto tekrar tekrar vurgulamak ihtiyacındayım kişisel değillerdir, bu gezegenler çağları şekillendiren enerjilerdir. Bu yüzden hiçbir burçla tek başlarına doğrudan ilgili değillerdir. Yükselen burcu Akrep birisi için Mars kişisel anlamda açıklayıcıdır. Balık için bu Jüpiter, Kova için ise Satürn’dür.

katılmıyorum..

Mars gibi sabırsız bir enerjiyle , Akrep gibi 12 burcun en iyi stratejistini özdeşleştiremem..
Satürn gibi sınırları belirleyen bir enerjiyle , Kova gibi sınırları aşmaya (sert açılarda delmeye) kendini adamış bir burcu özdeşleştiremem..
Balık gibi duygusal bir enerjiyi , Neptünle değilde , Jüpiterle özdeşleştirmek fikrine katılmıyorum..

Alıntı:Neredeyse öyle bir noktaya ulaşacağız ki Astroloji'yi kaybedeceğiz.
Temel bilgileri ve Astroloji’nin gramerini eğer sadece günümüzde yazılan kitaplardan okursak bu tür trajik hatalara bol bol düşebiliriz. Burç yöneticilerinden, evlere kadar pek çok alanda bilgilerimizi gözden geçirmemiz ve körü körüne kafamıza göre bir yorum yapmamamız gerekiyor.

Uranüsün keşfedildiği dönemle birlikte , bilimsel düşünce gelişti ve teknoloji müthiş bir hızla ilerledi. reformlar gerçekleşti , bağımsızlıklar gerçekleşti yani Satürnün koymuş olduğu eskiye ait olup işe yaramayanlar daha doğrusu akla - bilime uymayanlar aşıldı , terkedildi..

ve biliyormusunuz terk edilen alanlardan biride neydi ?

Astroloji..

21.yüzyılı gören bizlerin bunu irdelemesi gerekiyor bence ; bir kaç yüzyıl öncesinin insanları Astrolojiyi niçin arka plana attı ?
yoksa astroloji üzerine yanlış giden bişeyler mi vardı ?

peki şimdi , birkaç yüzyıl önce ''terkedilen astrolojiyi'' , öylece alıp kabullenmek , yeni bir bakışaçısıyla irdelememek ve eski kurallara bağlı kalmak olması gerekenmidir ?

bence değil...

12-22-2008 03:04 AM
 Alıntı Yaparak Cevapla
Félicé
Kayıtsız

 
Mesaj: #3
Cvp: Astroloji'de yaptığımız hatalar
Yıldırım Yazılan:
Alıntı:Astroloji uygulamalarında yaşadığımız en sık hatalardan birisi burçlarla evleri birbirine eş değer kabul etmek biçiminde oluyor.

katılıyorum..

daha dünyada ev sistemlerinin netleşmemiş olduğunu düşünürsek , ben önceliği burçlara ve gezegenlere vermeyi tercih ediyorum , evleri aynı kefeye koymuyorum şimdilik , bu benim tercihimdir.

Alıntı:Karşılaştığımız hatalardan en trajik olanı ise daha önce size başka bir yazıda (Nerede o eski yöneticiler ? ) anlatmaya çalıştığım gibi Satürn ötesi gezegenlerin (Uranüs, Neptün ve Pluto) kıyasıya kullanılması ile ilgilidir. Günümüzde neredeyse herkes Uranüs, Pluto ya da Neptün gibi jenerasyon gezegenlerinin etkilerini kişisel yorumlarda kontrolsüz ve sanki bu enerjilere doğrudan sahiplermişçesine kullanmaktalar. Halbuki adı üstünde bu gezegenler “Jenerasyon” gezegenleridir. Etkileri bir kuşağı oluşturan sosyal, ekonomik, teknolojik ve ideolojik gelişmeleri anlatmaktadır. Eğer bu gezegenleri hepimiz kullanabilseydik hepimiz Bill Gates, Leonardo da Vinci ya da Einstein gibi çağlara damgasını vuran kişiler oluverirdik.

Fakat insanoğlu çoğunlukla doyumsuz ve hep kendini yukarılara layık gören bir varlık olduğu için, biraz zoraki biraz fantezi, bilinçsiz bir biçimde bu gezegenlerin özelliklerini son derece “kişiselleştirmiş” durumdayız. Satürn’e kadar olan gezegenler ne güne duruyor ?

katılmıyorum..

Uranüs , Neptün ve Plütonun Jenerasyonları etkilediği doğrudur ancak bu üçlünün kişisel gezegenlerimize + ASC , DSC , MC gibi özel noktalara yaptığı açıların her birimize kişisel Uranüs , Neptün ve Plüto özellikleri kattığını düşünüyorum.
bir kişi Ay - Neptün sert açılarına sahipse dünyanın en disiplinli ordusunda subay bile olsa , kırılgan - alıngan - duyarlı yönünü bir şekilde gösterecektir diye düşünüyorum.
ya da bir kişi Uranüsten güçlü bir transit aldığında , jüpiterin ve satürnün hatta marsın bile açıklayamayacağı hızda ve büyüklükte çarpıcı değişiklikler sözkonusu olabilecektir o kişinin hayatında..
yani kısaca bu üçlünün az yada çok bir şekilde bizlerle doğrudan bağlantılı büyük potansiyeller olduğunu düşünüyorum.

Alıntı:Halbuki Uranüs, Neptün ve Pluto tekrar tekrar vurgulamak ihtiyacındayım kişisel değillerdir, bu gezegenler çağları şekillendiren enerjilerdir. Bu yüzden hiçbir burçla tek başlarına doğrudan ilgili değillerdir. Yükselen burcu Akrep birisi için Mars kişisel anlamda açıklayıcıdır. Balık için bu Jüpiter, Kova için ise Satürn’dür.

katılmıyorum..

Mars gibi sabırsız bir enerjiyle , Akrep gibi 12 burcun en iyi stratejistini özdeşleştiremem..
Satürn gibi sınırları belirleyen bir enerjiyle , Kova gibi sınırları aşmaya (sert açılarda delmeye) kendini adamış bir burcu özdeşleştiremem..
Balık gibi duygusal bir enerjiyi , Neptünle değilde , Jüpiterle özdeşleştirmek fikrine katılmıyorum..

Alıntı:Neredeyse öyle bir noktaya ulaşacağız ki Astroloji'yi kaybedeceğiz.
Temel bilgileri ve Astroloji’nin gramerini eğer sadece günümüzde yazılan kitaplardan okursak bu tür trajik hatalara bol bol düşebiliriz. Burç yöneticilerinden, evlere kadar pek çok alanda bilgilerimizi gözden geçirmemiz ve körü körüne kafamıza göre bir yorum yapmamamız gerekiyor.

Uranüsün keşfedildiği dönemle birlikte , bilimsel düşünce gelişti ve teknoloji müthiş bir hızla ilerledi. reformlar gerçekleşti , bağımsızlıklar gerçekleşti yani Satürnün koymuş olduğu eskiye ait olup işe yaramayanlar daha doğrusu akla - bilime uymayanlar aşıldı , terkedildi..

ve biliyormusunuz terk edilen alanlardan biride neydi ?

Astroloji..

21.yüzyılı gören bizlerin bunu irdelemesi gerekiyor bence ; bir kaç yüzyıl öncesinin insanları Astrolojiyi niçin arka plana attı ?
yoksa astroloji üzerine yanlış giden bişeyler mi vardı ?

peki şimdi , birkaç yüzyıl önce ''terkedilen astrolojiyi'' , öylece alıp kabullenmek , yeni bir bakışaçısıyla irdelememek ve eski kurallara bağlı kalmak olması gerekenmidir ?

bence değil...

Yıldırım, benim zaten bu konularda kafam hallaç pamuğu gibi.Klasik astroloji çalışan eski yöneticileri kullansın,modern çalışan yeni yöneticileri.Aslında çok zor değil.Temel aynı olsada, ikiside farklı bir sistem. Klasik astroloji yöntemleri bilinmiyorsa, eski yöneticileri de kullanmak anlamsız olur. Bilen haritayı iki türlü de incelesin. Geniş bir perspektifi olsun.

Kpss sınavını umarım başarıyla tamamladıktan sonra, yeni bir ev sistemi çalışmasıyla dönmeni görmek istiyorum. Hangi burç, hangi evimde yerleşik, artık bunu tam anlamıyla çözmek istiyorum.

Bu arada H.K.oğlu kollektif gezegenleri yönetici olarak kullanmasa da, kişisel gezegenlere yaptıkları, orb aralığı çok yüksek olmayan açıları, harita yorumundaki en önemli yorumlanması gereken konulardan biri olarak değerlendiriyor.
O zaman burcu yönet-E-meyen gezegen,benim kişisel gezegenimi nasıl etkiler diye de bir soru düşüveriyor aklıma.hımm
12-22-2008 05:51 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
astrosohbet Çevrimdışı
Kızıl & Mavi
********
Neptunia Admin
lt=
Mesajlar: 7,901
Üyelik Tarihi: Apr 2007

Rep Puanı: 172

Mesaj: #4
RE: Astroloji'de yaptığımız hatalar
hakan kırkoğlunun haritasına şöyle bir baktığımda (9 şubat 1967 yanlış hatırlamıyorsam) ilk gözüme çarpan büyük şans üçgeni ve Uçurtma özel açı kalıbı oldu.. ilginç olan bu Uçurtmanın kilit gezegenleri Satürn-Uranüs zıtlaşmasını oluşturuyor..
Satürn-Uranüs zıtlığına sahip birinin eski olana bu kadar takılı kalmasını ilginç bulduğumu söyliyeyim. şimdi bir şeyi daha merak ediyorum kendisiyle ilgili ; önümüzdeki bir-iki yıl boyunca yaşayacağımız transit satürn-uranüs zıt enerjisinden O nasıl etkilenecek merak ediyorum. sanki bakış açısında bir değişim olabilir gibi geliyor bana.. bu da bir çıraktan bir ustaya minik bir öngörü olsun ;)

12-23-2008 03:04 AM
 Alıntı Yaparak Cevapla
Aquar
Kayıtsız

 
Mesaj: #5
Cvp: Astroloji'de yaptığımız hatalar
Yıldırım Yazılan:
Alıntı:Neredeyse öyle bir noktaya ulaşacağız ki Astroloji'yi kaybedeceğiz.
Temel bilgileri ve Astroloji’nin gramerini eğer sadece günümüzde yazılan kitaplardan okursak bu tür trajik hatalara bol bol düşebiliriz. Burç yöneticilerinden, evlere kadar pek çok alanda bilgilerimizi gözden geçirmemiz ve körü körüne kafamıza göre bir yorum yapmamamız gerekiyor.

Uranüsün keşfedildiği dönemle birlikte , bilimsel düşünce gelişti ve teknoloji müthiş bir hızla ilerledi. reformlar gerçekleşti , bağımsızlıklar gerçekleşti yani Satürnün koymuş olduğu eskiye ait olup işe yaramayanlar daha doğrusu akla - bilime uymayanlar aşıldı , terkedildi..

ve biliyormusunuz terk edilen alanlardan biride neydi ?

Astroloji..

21.yüzyılı gören bizlerin bunu irdelemesi gerekiyor bence ; bir kaç yüzyıl öncesinin insanları Astrolojiyi niçin arka plana attı ?
yoksa astroloji üzerine yanlış giden bişeyler mi vardı ?

peki şimdi , birkaç yüzyıl önce ''terkedilen astrolojiyi'' , öylece alıp kabullenmek , yeni bir bakışaçısıyla irdelememek ve eski kurallara bağlı kalmak olması gerekenmidir ?

bence değil...

Aşkın enerjiler olan kollektif gezegenlerin doğrudan burçlarla ilişkili olmamaları tartışması karşısında, burçlarla ilişkiyi reddedersek, başka nasıl ilişkiler kurulabilir diye araştırma yapma gereği hissettim.

Değerli bir astrolog olan H.K.oğlu, hararetle, evrensellik çizgisine ulaşmış insanların bu aşkın enerjileri kullanabilecek haritalara sahip olduğunu anlatmaya çalışmaktadır.

Kendisinin Leonardo Da Vinci'nin harita analizinde kollektif gezegenlerin tamamının haritanın ufkunun üzerinde, üst yarımkürede yerleşmiş olmalarının Da Vinci'nin yaratıcılığının ve evrensellik noktasına ulaşmış olabilmesinin "açıklaması" olduğunu belirtmektedir.

Bu konu başlığındaki tüm yazılar incelediğinde, H.K.oğlu nun yeni gezegenleri yorumlarken - burç bağlantısını reddettiğini- ancak, bu gezegenlerin haritadaki yarımküre yerleşimleri, diğer gezegenlerle dar orblu açılarını ve sabit yıldızlarla ilişkilerini kullanmayı tercih ettiği gözlemlenmektedir. ev yerleşimleri konusunun ise tartışmalı ve netsiz bir konu olduğunu görmek mümkün ki Sevgili Kurucu Yıldırım'ında kendisiyle evler konusunda mutabık olduğu anlaşılmaktadır.

Dünya ölçeğinde başarı kazanmış ve bu başarısıyla tüm zamanlara damgasını vuran özel bir ruh olan Leonardo Da Vinci'nin yaşadığı çağda, insanlığın varlığından haberdar olmadığı kollektif gezegenlerin, bugün O'nun yaratıcılığını açıklamakta kullanılıyor olması da keşiflerin insanlığın gelişimine damga vurduğunu anlatması açısından ilginç bir örnektir.

İnsanlığın bir bütün olarak ilerlediği evrimsel yolculuğun kendisi, değişmez bir durum değil, tam tersine statik olmayan sürekli değişen bir süreçtir.

Bununla paralel olarak, astrolojiyi ileri düzeyde bilen forum arkadaşlarıma sormak istiyorum,

İnsanlığın temel kavramlarından olan DEĞİŞİM KAVRAMINI tam olarak karşılayabilecek bir kişisel gezegen var mıdır? - Uranüs’ten önce - değişim kavramıyla özdeş bir başka gezegen varsa bence bunu tartışalım ve gezegenlerin nitelikleri üzerinden gidelim.

Çünkü koca bir sistem olan “astrolojide” yüzlerce yıl öncesinde de "değişim kavramını sembolize eden" bir gezegen yoksa sistemde bir eksiklik var demektir
12-23-2008 08:11 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
astrosohbet Çevrimdışı
Kızıl & Mavi
********
Neptunia Admin
lt=
Mesajlar: 7,901
Üyelik Tarihi: Apr 2007

Rep Puanı: 172

Mesaj: #6
Cvp: Astroloji'de yaptığımız hatalar
Nihal Yazılan:Aşkın enerjiler olan kollektif gezegenlerin doğrudan burçlarla ilişkili olmamaları tartışması karşısında, burçlarla ilişkiyi reddedersek, başka nasıl ilişkiler kurulabilir diye araştırma yapma gereği hissettim.

Değerli bir astrolog olan H.K.oğlu, hararetle, evrensellik çizgisine ulaşmış insanların bu aşkın enerjileri kullanabilecek haritalara sahip olduğunu anlatmaya çalışmaktadır.

Kendisinin Leonardo Da Vinci'nin harita analizinde kollektif gezegenlerin tamamının haritanın ufkunun üzerinde, üst yarımkürede yerleşmiş olmalarının Da Vinci'nin yaratıcılığının ve evrensellik noktasına ulaşmış olabilmesinin "açıklaması" olduğunu belirtmektedir.

Bu konu başlığındaki tüm yazılar incelediğinde, H.K.oğlu nun yeni gezegenleri yorumlarken - burç bağlantısını reddettiğini- ancak, bu gezegenlerin haritadaki yarımküre yerleşimleri, diğer gezegenlerle dar orblu açılarını ve sabit yıldızlarla ilişkilerini kullanmayı tercih ettiği gözlemlenmektedir. ev yerleşimleri konusunun ise tartışmalı ve netsiz bir konu olduğunu görmek mümkün ki Sevgili Kurucu Yıldırım'ında kendisiyle evler konusunda mutabık olduğu anlaşılmaktadır.

Dünya ölçeğinde başarı kazanmış ve bu başarısıyla tüm zamanlara damgasını vuran özel bir ruh olan Leonardo Da Vinci'nin yaşadığı çağda, insanlığın varlığından haberdar olmadığı kollektif gezegenlerin, bugün O'nun yaratıcılığını açıklamakta kullanılıyor olması da keşiflerin insanlığın gelişimine damga vurduğunu anlatması açısından ilginç bir örnektir.

İnsanlığın bir bütün olarak ilerlediği evrimsel yolculuğun kendisi, değişmez bir durum değil, tam tersine statik olmayan sürekli değişen bir süreçtir.

Bununla paralel olarak, astrolojiyi ileri düzeyde bilen forum arkadaşlarıma sormak istiyorum,

İnsanlığın temel kavramlarından olan DEĞİŞİM KAVRAMINI tam olarak karşılayabilecek bir kişisel gezegen var mıdır? - Uranüs’ten önce - değişim kavramıyla özdeş bir başka gezegen varsa bence bunu tartışalım ve gezegenlerin nitelikleri üzerinden gidelim.

Çünkü koca bir sistem olan “astrolojide” yüzlerce yıl öncesinde de "değişim kavramını sembolize eden" bir gezegen yoksa sistemde bir eksiklik var demektir

güzel bir yaklaşım..

ben klasik astrolojiye hakim değilim ancak kendimce yaptığım değerlendirmeyi sizinle paylaşayım ;

gezegenlerin keşfinin , insanlığın genel bilinciyle paralellik gösterdiğine inanıyorum.. yani Uranüs keşfedildiği dönemde , insanlık Uranüsyen konularını BİLİNCİNE taşımaya hazırdı..
bu düşünceye göre diyebiliriz ki ; Uranüsten önceki dönemde Nihal'in anlatmaya çalıştığı türde DEĞİŞİM - BAĞIMSIZLIK vb. Uranyen konular , insanlığın bilincinden uzaktı..
aynı şeyi Neptün ve Plüto hakkında da söyleyebiliriz.
yakın geçmişe yani yaklaşık 70-80 yıl öncesine bakarsanız Plütonun gözlemlendiği ve keşfedildiği zamanlar , Dünya Savaşlarına , ekonomik buhranlara , nükleer silahların kullanımına yani kısaca kitlesel ölümlere ve kitlesel problemlere denk gelmektedir.
Plütonun insanlığa getirdiği yada işaret ettiği bilinç , BİŞEYLERİN AYIKLANMASI , BİŞEYLERİN ÖLMESİ VE YENİ SİSTEMLERİN İNŞAA EDİLMESİYDİ diyebiliriz..

insanlık pek çok alanda araştırmalar yapıyor , bunlara milyonlarca dolar para harcayıp muazzam teknolojiler kullanılıyor.
ben diyorum ki , insanlık beyin ismini verdiğimiz organa odaklamalıdır bu araştırmalarını..
ve diyorum ki (kendi fikrimdir) güneş sisteminde mevcut olan gezegensel sıralamayla aynı paralellikte beynin (zihnin) katmanları (bölümleri) keşfedilecektir ileride..

12-23-2008 10:54 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
Aquar
Kayıtsız

 
Mesaj: #7
Cvp: Astroloji'de yaptığımız hatalar
Söylediğiniz gibi Yıldırım, insan beyni araştırmaları çok önemlidir ve insan beyninin henüz bilinmeyen bölümleri, katmanları, keşfedilmeyi beklemektedir.

daha önce de değindiğim gibi, "İnsanlığın bir bütün olarak ilerlediği evrimsel yolculuğun kendisi, değişmez bir durum değil, tam tersine statik olmayan sürekli değişen bir süreçtir"

Bu süreçte dışsal -Güneş sistemindeki gezegenler, asteroidler - ve içsel - insan beyninin henüz bilinmeyen bölümleri- keşiflerle insanlığın evrimi devam edecektir
12-23-2008 11:25 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
astrosohbet Çevrimdışı
Kızıl & Mavi
********
Neptunia Admin
lt=
Mesajlar: 7,901
Üyelik Tarihi: Apr 2007

Rep Puanı: 172

Mesaj: #8
RE: Astroloji'de yaptığımız hatalar
(02-04-2011 01:32 AM)gezegenjupiter Yazılan:  daha keşfedilmeyen bir çok gök cismi olduğuna inanıyorum.

astronomik olarak muhtemelen Güneş Sistemindeki gök cisimlerinin çoğu ( hepsi değil ) keşfedilmiştir.

astrolojik olarak ise evet pek çok gökcisminin olası etkileri keşfedilmeyi bekliyor haklısın.

02-04-2011 01:41 AM
 Alıntı Yaparak Cevapla
« Önceki | Sonraki »



Forum'a Git:


Konuyu görüntüleyenler: 1 Misafir