Değerlendir:
  • 33 Oy - 3 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5

Yay Burcu ve 9.Ev
Yazar Mesaj
yezda Çevrimdışı
Kıdemli Üye
**
Kayıtlı
lt=
Mesajlar: 462
Üyelik Tarihi: Aug 2007

Rep Puanı: 3

Mesaj: #1
Yay Burcu ve 9.Ev
Yay Burcu ve 9.Ev

Yay Burcunun doğal evi olan 9.ev; yabancı ülkeler, bizden farklı kültürler, vizyonumuzu geliştirmek, yüksek öğrenim, din ve din adamları, inançlar ve felsefeyle alakalıdır. Yabancı ülkelere seyahatin anlamı bizden farklı olanı görmek ve öğrenmek demektir. Burada bahsi geçen “yabancı ülkeler” bize yabancı ve farklı olan, hiç görmediğimiz yerlere gitmek anlamındadır. Belki de teknolojinin gelişimi sayesinde küreselleşen dünyamızda uzak ülkeler olarak bahsedilen yerlere bile uçaklar sayesinde yarım günde gidebilmekteyiz. Halbuki eski zamanlarda yarım günde ancak komşu vilayetlere gidilebilirdi ki bunlar da 3.evle özdeşleştirilen yakın seyahatlerdi. Yine teknolojinin bir ürünü olan televizyon ve internet sayesinde hiç gitmediğimiz yerlere gidip hiç görmediğimiz ülkeleri evimizden her ince ayrıntısına kadar öğrenebilmekteyiz.

Yine küreselleşmenin bir sonucu olarak, eskiden bize yabancı olan kültürlerle adeta iç içe yaşamaktayız. Artık farklı bir mutfak denemek için çok uzaklara gitmemiz gerekmiyor. Uzak Doğu Mutfağını denemek için yanı başımızda, hatta belki de köşe başındaki restorana gidebiliriz. Benzer şekilde, eskiden çok fazla bilgi sahibi olmadığımız inançları ve dinleri artık internet sayesinde oturduğumuz yerden öğrenebilmekteyiz. 9.evin anlamı farklı olanı deneyimlemek demektir. Bizi geliştiren şey de budur. İş gelişimiyle ilgili yapılan araştırmalarda, sürekli olarak aynı kişilerle görüşmek ya da sabit ve sınırlı bir çevre içinde olmanın kişisel gelişimi engellediği tespit edilmiştir. Sürekli ve yalnızca birbiriyle iletişim halindeki bir grubun bütün üyelerinin bir süre sonra birbirinden farksız hale geldiği gözlemlenmiştir. Dolayısıyla ‘farklı olanı’ aramak kişinin vizyonunu geliştirir. Böylece aynı kısır döngünün içinden çıkarak farklı bakış açılarını öğrenmiş oluruz. Bunları beğeniriz ya da ret ederiz. Fakat bir kere farklı olanı gördükten sonra, hoşumuza gitse de gitmese de artık aynı kişi olamayız.

Bunu daha iyi ifade etmek için şöyle bir kıyaslama yapılabilir. Büyük ve kozmopolit bir şehirde yaşayan bir kişi, kendi kültürü dışında pek çok farklı kültürden gelmiş insanla sürekli olarak bir aradadır. Gerçekten hareketli bir hayat yaşıyorsa pek çok farklı din ve mezhepten kişiyi tanır. Farklı eğitim düzeylerinden, farklı kültürdeki farklı ailelerden gelmiş ve farklı bakış açılarına sahip kişilerle bir arada olma imkanı yakalar. Dolayısıyla bu kişinin 9.ev deneyimini yaşaması için gerçekten “uzak ve yabancı” bir ülkeye gitmesi gerekebilir. Diğer taraftan, küçük bir köyde yaşayan, sürekli aynı kişilerle görüşen, her gün aynı manzaraya bakan, hemen hemen hep aynı yemekleri yiyen ve aynı kültür düzeyinde kişilerle bir arada olan diğer bir kişiyi düşünelim. Köyünün bağlı bulunduğu şehri bile görmemiş bu kişinin komşu bir şehre gidişi bile onun için “uzak ve yabancı” olanı deneyimlemek olacaktır. Dolayısıyla büyük şehirde yaşayan kişi ve köyde yaşayan kişinin “uzak ve yabancı” olanı deneyimlemesi oldukça farklıdır. Bu örnekte de açıkça görüldüğü gibi hepimizin farklı hayatları ve farklı bakış açıları vardır. Dolayısıyla astrolojik semboller hepimizin hayatında değişik tecrübelere denk gelebilir.

Buradan devam edecek olursak 9.evin kavramsal anlamı üzerinde biraz daha yorum yapabiliriz. Uzak ülkelere seyahat olarak yapılan 9.evin tanımı aslında bazı astroglara göre mesafe olarak değil fikir olarak uzaklara gitmek olarak yorumlanır. Yani zihnimizin içinde de çok uzaklara gidebiliriz. Meditasyon sırasında, hayal kurarken ya da sıkılmış bir şekilde masamızın başında otururken, zihnimizin içinde çok farklı yerlere seyahat edebiliriz. Zihnimizi nasıl kullanacağımız bizimle alakalıdır ve ufkumuzu istersek sonsuz olasılıklar içinde genişletebiliriz. Uzaklara, çok uzaklara gitmek, tanıdık bir şey kalmayana kadar gitmek… 9.evin diğer tanımları felsefe ve yüksek bilinçtir. Bunun aynı zamanda uzak ülkelerle bağdaştırılmasının sebebi belki de insanın kendi felsefesini, kendi var oluşunu bulması için uzun yollar kat etmesi gerektiğindendir. Bu yol mesafeyle ölçülemez, ancak fikirlerle ölçülebilir.

Yay Burcu, Zihin ve Merkür

Bu kadar çok düşünen, fikir üreten, vizyonu geniş, filozof bir burç neden iletişim ve zihni temsil eden Merkür’de düşük durumdadır?

Jüpiter yönetimindeki Yay Burcu bilgiyi sentezlemek ve geliştirmekle alakalıdır. Yani burada Merkür’ün yönetici burçları İkizler ve Başak’ta olduğu gibi bilgiyi olduğu gibi aktarmak söz konusu değildir. Burada konuşmaktan çok düşünmek, araştırmak ve sentezlemek vardır. Bu sebeple Merkür, Jüpiter yönetimindeki Yay ve Balık burçlarında düşük durumdadır. Merkür’ün iletken enerjisi Yay’a uymaz. Çünkü Yay hiçbir şeyi olduğu gibi almak istemeyecektir. Halbuki elçiye zeval olmaz ve Merkür aldığı bilgileri olduğu gibi aktarmakla yükümlüdür. Arada küçük oyunlar ve hileler yaparak da istediğini elde eder. Halbuki Yay’ın yüksek ahlaki değerleri vardır. O hep doğrunun ve gerçeğin peşindedir. Bu sebeple hep arar, hep yollardadır ve hep sorar. O dinleyip sentezler. Bir anlamda “söz gümüşse, sukut altındır” diyecektir. On düşünüp bir söyleyecektir.

Sınırları Aşan Jüpiter

Jüpiter, Yunan mitolojisindeki adıyla, tanrılar ülkesindeki Zeus’tur, yani tanrıların kralıdır. Jenerasyon gezegenleri – Uranüs, Neptün, Plüton - keşfedilmeden önce, dünyadaki sınırlarımızı aşmak Jüpiter’in sembolizmi altındaydı. Hatta Jüpiter’den sonra gelen Satürn bize bu dünyadaki sınırlarımızı hatırlatırdı. Bazı şeylerin mümkün olmadığını, çünkü bu dünyada belli bir kapasitede, belli sınırlar içinde, sınırlı bir vücut içinde olduğumuzu söylerdi. Daha sonra Uranüs, Neptün, Plüton keşfedildikten sonra bu sistem yıkılmış, gezegenlerin diziliminden farklı farklı anlamlar çıkarılmıştır. Tabi bu Jüpiter’in anlamını değiştirmedi ve Satürn’de her zaman ondan sonra bize kapasitemizi hatırlattı. Buna rağmen iyimser Yay, Oğlak’tan önce geldiği için, bizi bu Dünya’da tutan sınırlardan habersizcesine mümkün olduğunca genişlemek ve sınırlarını zorlamak ister. Onun için limit sonsuzluktur.

Jüpiter ve Güçlü İnançlar

İnsan zihni oldukça karmaşık yapıdadır. Hala bugün sırları tam olarak çözülmüş değildir. Fakat bilinen bir gerçek vardır ki o da insan beynin inanılmaz şeyler yapabilecek kapasitede olmasıdır. İsterse acıyı hissetmez, ateş üzerinde yürüyebilir ya da doktorların ümitsiz dediği hastalıkları iyileştirebilir. Bunları çok kereler duymuş ya da bazılarımız yakınımızda yaşamışızdır. Hatta kendi hayatımızda da şanslıysak böyle tecrübeleri deneyimlemişizdir. Peki, bu gerçekten şans mı yoksa inanç mı? Jüpiter’in klasik tanımı şans ve fırsatlar gezegenidir. O bize fırsatları sunar biz de bunları kendi irademizle gerçekleştiririz. “Şansım yaver gitti” deriz. Acaba şanslı ya da şansız zamanlarımız var mıdır? Ya da şanslı ya da şansız insanlar olur mu? Bir de şöyle bir söz vardır: “İnsan kendi şansını kendisi yaratır”. Yay kendi şansını kendi yarattığına inanır ve şansı yakalar. Ya da mevcut şansı yakalar ve kendi şansını kendi yarattığına inanır. Tavuk mu yumurtadan çıkmıştır, yumurta mı tavuktan bilinmez ama bilinen bir şey vardır ki o da insanın inançlarının, hayatının kontrolü üzerinde çok güçlü bir etkiye sahip olduğudur. Dolayısıyla inançlarımız bize başarı da getirebilir kısıtlama da…

Peki inançlarımızı değiştirmek mümkün müdür? İnançlarımızı ilk önce içinde doğduğumuz dinimiz ve kültürümüz, daha sonra ise ailemiz ve yakın çevremiz etkiler. İlkokulda müziğe yeteneği olmadığı söylenen nice kimse bir daha müzikle ilgili bir çalışma yapmamıştır.

“Keman çalmayı çok isterdim” diyen birine arkadaşı sorar: “Niye öğrenmiyorsun?”

“Benim müzik kulağım yoktur.”der o kişi. Arkadaşı merakla sorar: “Nereden biliyorsun?”

“İlkokul öğretmenim söylemişti. Flütle çalınan o parçayı bir türlü çalamamıştım”. Bu kişi daha ilkokuldayken sevmediği bir şarkıyı, pek de sevmediği bir enstrümanla çalmaya zorlanıp başarısız olunca, tüm potansiyel müzik hayatını bitirmiştir. Çünkü erken yaşta konusunda otorite kabul ettiği kişi tarafından empoze edilmek suretiyle edindiği güçlü inancı ona, “müzik kulağı” olmadığını söyler. Bu inanış, her müzik enstrümanı gördüğünde ya da müzikle ilgili bir konu açıldığında bu kişinin bilinçaltından yukarı çıkarak kulağına fısıldar: “Benim müzik kulağım yok!” Sormak gerekir; o müzik öğretmeni kaç şarkı sözü yazdı? Kaç albümü yayınlandı? Kaç bestesi duyuldu? Hikayede canlandırılan kişi belki Mozart olma ihtimalini o müzik öğretmeni yüzünden yitirmedi, fakat küçük yaşta edindiği bu güçlü inanç, onun kendini ifade, yaratıcılık ve belki de hayattan zevk almasına yardımcı olabilecek araçlarından birini öldürdü. Buna benzer daha nice hikayeler vardır. Bu tip sebeplerden daha nice yetenekler, nice yetiler kaybedilmiştir.

Pek çok kişi hayatlarının erken dönemlerinde ya da sonradan, böyle güçlü negatif inançlar edinerek bu inançların hayatını kısıtlamasına neden olurlar. İnançlarımız o kadar güçlüdür ki bizi rezil de eder vezir de… Sizi engelleyen ne kadar çok inancınız olduğunu bir düşünün. “Kara kedi gördüm, bugün işim rast gitmez artık”, “Çok güldüm, çok ağlayacağım”, “Para mutluluk getirmez” ve daha niceleri... DNA’sında siyah pigment olan bir kediyle o gün karşılaşmak nasıl olur da bizim o günkü işlerimizi olumsuz olarak etkileyebilir? Ya da güzel vakit geçirdiğimiz bir andan sonra niye başımıza olumsuz bir şeyin gelmesi gerekir? Cevabı hala bulamadıysanız ben size söyleyeyim. Bunda zavallı kedinin, hoşça geçirilmiş bir zamanın ya da çalışmamızın karşılığı olarak alacağımız yüklü miktardaki paranın bir kabahati yoktur. Sebep; bizim konuyla ilgili güçlü olumsuz inançlarımızdır. Olumsuz düşünen kişilerin hayatlarında peşi sıra zincirleme olumsuzluklar olduğuna çok kere şahit olmuşuzdur. Bu kişiler: “Bundan daha kötüsü olamaz” dediğinde bazen kısır döngü bozulur. “Dibe vurdum artık yukarı çıkıyorum.” Diğer taraftan bazı kişilerin olumsuz inançları o kadar güçlü bir şekilde hayatlarını kontrol eder ki: “Bundan daha kötü ne olabilir dedim, şunlar şunlar oldu” derler. Çünkü bunu söylerken daha kötüsünün de olabileceği ihtimali bu kişilerin bilinçaltında pusu kurmuştur.

Olumlu düşünen kişiler ise peşi sıra olumlu gelişmeleri hayatlarına çekerler. Hayatlarında imkansız denen şeyler gerçek olur. Eğer içlerinde, bundan sonra işlerin kötü gideceğine dair bir inanç yoksa bu kişiler mutlu, huzurlu ve başarılı bir şekilde hayatlarına devam ederler. Yollarına çıkan engelleri ise sadece öğrenmek ve tecrübe edinmek için birer fırsat olarak görürler. İşte tipik bir Yay bu tip insanlardandır. Hayatı her zaman ‘yakalanması gereken fırsatlar bütünü’ olarak görür. Onun için her gün yeni bir macera, yeni bir derstir. Her aldığı nefes için şükreder. Bu onun şansı mıdır yoksa güçlü pozitif inancımıdır bilinmez ama Yay, başkalarının umut ışığı görmediği karanlık mağaralarda bile ışığa yolculuk eder, çünkü O, hayallerini gerçeğe dönüştürebilecek ışığı daima kalbinde taşır.
http://www.astrozenith.com/astrolojiyazilari_tbl.php

Başkalarına dayalı bir yaşam süren, hiçbir şey yapmadan öylesine yaşayan bir kişi, başına gelen zorlukları, kaderim buymuş diye nitelendiremez.
12-08-2008 01:51 AM
 Alıntı Yaparak Cevapla
Lajâ Çevrimdışı
.::скорпион::.
*****
Scorpio Vip
lt=
Mesajlar: 131
Üyelik Tarihi: Jan 2010

Rep Puanı: 44

Mesaj: #2
Ayın Burcu Yay
Yay, genişlemenin olduğu kadar, aşırılığın da gezegeni olan Jüpiter tarafından yönetilir. Yunan mitolojisinde Jüpiter hiç bir cinsel organla (kadınlar, tanrıçalar, genç erkekler,hayvanlar vs.) asla tatmin olmayan cinsel şehveti ile ünlüdür. Eminim eğer elinde olsaydı bitkilerle de cinsel ilişkiye girerdi. Bu Jüpiter tarafından yönetilen Yay'da görülebilir. İşte bu nedenle onları uzun ilişkilere sokup evcilleştirmek zordur.



Oburluk da Yay için bir sorun olabilir. Bunun nedeni yine burcu yöneten Jüpiter'in yoğun enerjisidir.



Hayatın anlamını keşfetmek - Yay'ın hedefi budur.Yay’ın düşüncesi hayatımızın görünürdeki tüm gelişigüzelliğinin arkasında müthiş bir Düzen olduğuna güvenmektir. Bu düzenin anahtarını deneyimle, araştırmayla, günlük yaşamın akıl köreltici kalıplarını kırmaya istekli olmakla bulur. Değişik düşünce biçimlerine açık kalma ihtiyacında olan Yay'ın bunun için seçebileceği yöntemlerden biri yolculuktur. Böylelikle kendisininkinin dışında kalan kültürlerle gönüllü, açıkkalpli ilişkiler geliştirilebilir. Esas düşüncesi hem iç, hem de dış dünyanın ufuklarını genişletmektir. Yay'ın stratejisi, hayatı bir serüven gibi, güvence düşünmeden yaşamak ve arkasına saklanmakta olduğunu farkettiği her fikir veya görüşü gönüllü olarak bir kenara bırakmaktır.Bu stratejiler için özgürlük zorunludur. Coşku, maceracılık, neşeli bir ruh - bunlar Yay'ın kaynaklarıdır. Hemen uyum sağlayabilir, esnektir, sıkıntılardan kolay kurtulabilir.Bu kaynaklar Yay'ın aynı zamanda gölge yönünü açığa çıkartırlar. Pembe gözlükleri, hevesleri ve tedbirsizliği ile bir çok bataklığa körlemesine yürüyebilir. Her şeyi bildiğini sanmak, kibir, lütufkarlık, aşırı iyimserlik, boyunu aşma ve yanlış değerlendirme yüzünden Yay bir anda trajedinin burcuna dönüşebilir. Diğer gölgesi insan ilişkilerinde yaşanan gerçek yakınlıktan kaçınmasında yatar. Bir göletin yüzeyinde sıçrayarak ilerleyen bir taş gibi yaşamda kayarcasına ilerler ve ancak o kadar öğrenir.Öğrenmesi gereken; yoğunluğu ve odaklanmayı sağlamak, öğrendiklerini hazmetmek ve içselleştirmek, ilişkilerinde kendisini ortaya koymak, arayışın zenginliği ve derinliği için paylaşmaktır.



Yay burcu büyüme, genişleme ve bilgeleşme ihtiyaçlarını sembolize eder. Bireyin gerçeği arayışı, hayatın içinde anlam ve amaç arayışı ile bağlantılıdır. Gelişim dönemi olarak, 45–56 yaş aralığına karşılık gelir. Bu dönem içerisinde, orta yaş krizini sağlıklı bir şekilde atlatmış olan bireyin ufuklarının genişlemesi ve bilgeleşme yolunda önemli adımlar atması olasıdır.

Bir doğum haritasında Yay burcu aşırı vurgulandığında, harita sahibinin gerçeklikleri daha geniş bir perspektiften ele alması ve bu gerçekliklere teorik bir boyut kazandırması mümkün olabilir. Birey bilgi parçacıklarını birleştirerek anlamlı bir hale getirme becerisi konusunda gerçek bir inanca sahip olur. Teorisinin gerçekliği ve haklılığı konusunda yeterince ikna olduğunda, teorisini dünyaya yaymak için güdülenecektir. Bundan dolayı, Yay burcu vurgusu öğretmek ve vaaz vermek ile ilintilidir. Hayatın muhteşemliği ve dünyanın iyi bir yer olduğu konusundaki derin inancı ve ulvi amacından dolayı coşkuyla doludur. Ancak bazen bu durum kontrolden çıkabilir. Harita sahibi neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilme kapasitesi hakkında abartılı ve gerçekdışı bir algıya sahip olabilir. Fikirleri dogmatik olabilir ve onları destekleyen kanıtlar olup olmadığına aldırış etmeyebilir. Davranışlarının sonuçlarını da umursamayabilir. Körü körüne iyimser veya kibirli bir tablo sergileyebilir. Bazı uç durumlarda ise, harita sahibinin “Manik Bozukluk” tan muzdarip olması olasıdır. Manik bozukluğa sahip bir bireyin, manik epizotlarda aşağıdaki özelliklere sahip olması muhtemeldir:

Aşırı özgüven artışı
Uyku ihtiyacında azalma
Aşırı enerji artışı
Konudan konuya atlayarak yüksek tonda, sürekli ve hızlı konuşma
Çok büyük ve uygulanması zor planlar yapma
Risk içeren ve kötü sonuçlanabilecek aktivitelerde bulunma (rastgele cinsel ilişkiler, aşırı para harcama vb.)
Büyüklük hezeyanları (kendini çok önemli biri olarak görme vb.)


Yay burcunun aşırı vurgulandığı durumlarda, harita sahibi Yay burcunun karşıt burcu olan İkizler burcunun sembolize ettiği bazı özellikleri (gerçekçi olmak, kabul edilebilir risk almak, günlük yaşama adapte olmak vb.) kişiliği ile bütünleştirmeyi başarabilirse, bu sorunların üstesinden gelmek konusunda önemli bir adım atacaktır.



Her burç için olduğu gibi Yay burcunda doğanları da, üç ayrı grupta ele alıyoruz. Jüpiter yanında, 23 Kasım – 2 Aralık arasında doğan Yay’ların ilgili gezegeni Merkür’dür. Bu grup keskin bir zekaya, ayırdetme yeteneğine, hızlı reaksiyonlara işaret eder. Bu dönemde doğan Yay’lar nüktedan, zeki, zihinsel ve fiziksel açıdan yetenekli, becerikli ve iyi gözlemcidirler. Hayata, gerçeklere bakarlar, hayal kurmazlar. Konuşma ve yazma yetenekleri dikkat çekebilir, iyi bir yorumcudurlar. Aynı zamanda yöneticilik yetenekleri de vardır. Ancak çoğu zamanda, aniden, hızlı karar vererek ve aşırı direkt davranabilirler. Bu yönleri ile aşırı eleştirel ve kırıcı olabilirler. Hatta şiddete eğilimleri vardır. Böyle zamanlarda zekaları alaya ya da hileye dönüşebilir. Bu yönlerini dengeleyebilmeleri için tolerans ve sabır geliştirmeleri doğru olacaktır. Sabırsızlıklarını yenmeleri ve bekleme sanatını öğrenmeleri gerekir.



3-12 Aralık arasında, Yay burcunun ikinci grubunda doğanlar aynı zamanda Ay’ın da etkisindedirler. Bu dönemde doğanlar kişisel çekicilikleri, sezgileri ve büyük bir hareketliliği yanyana getirirler. Canlı, kişisel açıdan güçlü, büyük bir direnç sahibi, sezgisel kişilerdir. İnsanların duygusal ihtiyaçlarını görmekte ustadırlar. Aynı zamanda oldukça duygusal, tutkulu bir kişilik sergilerler. Her konuda hevesli, cömert, çekici ve arkadaş canlısı bir tutum yansıtırlar. Olumsuz yönde ise kimi zaman tamamen duygusal nedenlerle intikamcı davranabilir ve enerjilerini boşa harcayabilirler. Aşırı duygusal davranışlar, zevklere düşkünlük, disiplinsiz bir davranış biçimi söz konusu olabilir. Böyle durumlarda sorumluluk duygusu geliştirmek, duygusal kontrolü geliştirmek gereği vardır.



Yay burcunun son grubu 13-21 Aralık arasını kapsar. Bu dönemde doğan Yay’lar Satürn’le de ilişkilidir. Bu nedenle daha yapıcı enerji, bağlılık, güçlü irade ve sertlik yansıtırlar. Bu dönemde doğanlar baskın, yapıcı enerjileri yüksek, büyük projelere girmeye eğilimli, ağır sorumluluk alabilen, enerjilerini sağduyu, heves ve mantıkla birleştiren tiplerdir. Arzularını yapıcı bir hedefe odaklayabilirler. Diğer Yay’lara göre daha alışılmış yollar denemek isterler. Güvenilir ve etkin kişilerdir. Güçlü yönetici yetenekleri ve vizyonları vardır. Ancak olumsuz yönde ise kimi zaman aşırı acımasız, zayıflığa tahammül edemeyen, sürekli başkalarına sorumluluk yükleyen, yeni fikirlere kapalı hale gelen bir tutum sergileyebilirler. Bu yönde daha fazla sempati geliştirmeleri, uyumlu olmayı öğrenmeleri gerekir.



Ufkun üzerinde yükselmeyi sürdürüyoruz. Rotamızı, Jüpiter’e çevirerek Yay burcunu keşfetmeye çalışacağız. Mitolojide insan başlı at “Centuar” olarak temsil edilen Yay Burcu “Jüpiter Aşkına” diye coşkuyla bağırarak okunu fırlatır. Nereye? Hedefe. Bu Öğretmen Jüpiter yöntemidir. Bazen de karikatür kahramanı Charlie Brown’a özenir. Yayı gerer ve oku rastgele bir yere fırlatır. Okun saplandığı yere gider ve orayı hedef olarak işaretler. Satürn onu uyarır ”Bu şekilde hedef alıştırması yapılmaz. Önce hedefi çizersin sonra oku fırlatırsın” Charli yanıtlar; “Biliyorum, ama eğer benim gibi yaparsan asla kaçırmazsın.” Bu da Düzenbaz Jüpiter yöntemidir. Yay, iki yöntemi birbirinden ayıracak çok önemli bir kaynağa sahiptir. Bu Deneyim’dir.



Yay burcunu yöneten Jüpiter, Güneş Sisteminde ki en büyük planettir.Taçsız Kral unvanına sahip bu mağrur dev Mutlak Kral Güneşe karşı yıldız olma iddiasını ihtişamla sürdürür. Jüpiter tepeden tırnağa genişleme ve büyüme arzusuyla doludur. Venüs’le birlikte Zodyak’ın en yararlı gezegenleri olarak kabul görürler. Jüpiter, ayrıca şans, bolluk ve fırsatlar sağlar. Fakat zararını yararından ayırmak oldukça güçtür. Tıpkı, Orhan Veli’ nin “Beni bu güzel havalar mahvetti” mısralarındaki serzenişi gibi mahveder insanı. Abartı ve aşırılıklarla azdırır. Satürn, “Doğrucu Davut” gibi haddinden fazla doğrularla insanları inim inim inletirken, Jüpiter “Fareli Köyün Kavalcısı” gibi peşine taktığı insanları kaygısız ve şen bir ruh haliyle dolaştırır. Hem enine hem boyuna doğru yayılmayı sever. Bu insanın ruhsal ve fiziksel anlamda sağlıklı bir şekilde büyüyüp gelişmesi olabileceği gibi, egonun çok fazla şişerek Büyüklük Kompleksine kapılması ya da oburluğun bedeli şişmanlık veya bir tümörün hızla gelişip tüm organizmayı istila etmesi şeklinde ortaya çıkabilir. Sonuçta bütün planetlerde olduğu gibi Jüpiter’i, Öğretmen ya da Düzenbaz yapan bizim seçimimizdir.



İkizler- Yay ekseninin ana teması DÜŞÜNCE dir. İkizler rasyonel ve entelektüel düşünceyi,Yay ise sezgisel, soyut ve kavramsal düşünceyi temsil eder. İkizler burcunun yöneticisi Merkür Beynin sol yarıküresi, Yay burcunun yöneticisi Jüpiter beynin sağ yarıküresi ile bağlantılıdır. Beynin iki yarıküresini “Corpus Callosum” adı verilen ve liflerden oluşan kalın bir kabloyu andıran bağ birleştirir ve iki kürenin birbiriyle ilişkisini sağlar. İkizler burcuyla Yay burcunu da “İletişim Aksı” birbirine bağlar. Böylece Merkür (sol beyin) ile Jüpiter (sağ beyin) birbiriyle bilgi alışverişinde bulunur. İkizler süreci İlk öğrenim, Yay süreci de Yüksek öğrenimi temsil ettiğinden düşünce hamlıktan olgunluğa uzanan bir süreç izler. Bu süreçte kıvamlı bir şekilde pişmek esastır, ama bu beraberinde haşlanma ve kavrulma riskini de taşır. 3.ev Pazaryerinden, 9.ev Tanrı katına uzanan bu aksta kral, mehdi, evliya, peygamber hatta Tanrı iddiaları ya da sanrıları adamın aklını başından alabilir. Psikiyatrik tabloya bakacak olursak en sık karşılaşılan vaka Grandiöz (Büyüklük kompleksi) daha seyrek olarak da Şizofreni ve “Çoğul Kişilik “ vakalarıdır.



İnanç ve Anlam: Jüpiter İnancın planetidir. Bu sıradan bir inanç değil, esaslı bir inançtır. İnsana inanç. Tanrıya inanç. Evrene inanç. Sarsılmaz bir şekilde hayatın yaşamaya değer olduğuna inanç. Anlam duygusu ve inancı Yay’ı Nihilizm den korur. Çok sert bir etki altında olmadığı sürece anlam bunalımına düşmez. Varoluşsal kaygılarla en iyi başa çıkabilme yolunun inanç ve anlamdan geçtiğini içgüdüsel olarak bilir. Evrendeki hiçbir mekanizmanın insanoğlunun aleyhine çalışmadığına inanır. Her şerde bir hayır görür. Bakış açısı pozitiftir. Bunlar insanı ayakta tutan ve iyi hissetmesini sağlayan olumlu özelliklerdir. Ancak aşırı genişleme ve gerçekçi olmayan beklentiler bu burcun tuzaklarıdır. “Her şey olacağına varır” eğilimiyle sorumluluktan ve uygulamadan kaçabilir. Oysa Don Juan’ın Carlos’a dediği gibi; “Bu dünyada hiçbir şey armağan gibi verilmez, her şey zorluklarla öğrenilir.”

Felsefe: “Bir şey biliyorsam o da hiçbir şey bilmediğimdir” Ünlü Filozof Sokrates’in asırlar öncesi attığı ok tam da Felsefenin kalbine saplanmıştır. Bir Filozof aslında çok az şey bildiğinin farkındadır. Bu yüzden hep gerçek bilgiye ulaşmaya çalışır. Sokrates bu türden ender bir kişiydi. Asla Fildişi kulesine çekilip insanlara ahkam kesmezdi. Tersine Cahil i oynamayı çok severdi. Onun bu tutumu Felsefe tarihine “Sokratesçi İroni”olarak geçmiştir. “Atina uyuşuk bir at. Ben de onu uyandırıp canlandırmaya çalışan bir at sineğiyim” sözüyle, soru sormanın önemine işaret ederdi. Her zaman en korkulan kişiler soru soran kişilerdir. Sorgusuz–Sualsiz Aldım-Kabul ettim davranış biçimi bir tür hipnoz veya transtan farksızdır. Deneyim sürecinden geçmeyen bilgi sadece malumat olarak kalmaya mahkumdur.

Yüksek öğrenim: Amerikalı Astrolog Stephen Arroyo, eğitimin 4 aşamasını Değişken burçların sembolize ettiğini söylüyor. Sırasıyla İkizler Burcu; İlk öğrenim (Kişisel algılama ve iletişim becerisi kazanma), Başak; Orta öğrenim (Çıraklık), Yay; Yüksek öğrenim (Ustalık, Bilgelik), Balık ise, Spritüel öğrenim (Ruhsal büyüme ve Evrenle bütünleşme) son aşamayı kapsar. J.Wolf Green de bu değişken burçların oluşturduğu büyük karenin bilinçte doğal bir dinamik ve gerilim durumu yarattığını söylüyor.



Mitolojide Jüpiter, “Tanrıların Kralı”dır ve Olimpos Dağının zirvesinde yaşar. Merkür ise “Tanrıların habercisi”dir ve dağın etrafında bir aşağı bir yukarı mekik dokur. Merkür “Bugün” e Jüpiter ise “Yarın”a odaklıdır. Merkür nötrdür. Her kalıba uyar. Saf zekayı ve ham bilgiyi temsil eder. Ahlak kavramı yoktur. Fırsatçıdır. İşine geldiği gibi hareket eder.Jüpiter de ise inanç ve ahlak vardır. İlkelidir. Yasa koyucu ve koruyucudur. Onun da açmazları ve çıkmazları vardır elbet. Deneyimden yoksun bir akıl hocası ya da ahlak kumkuması bir yargıç olabilir. Oysa Yüksek öğrenimin ana hedefi ustalık kazanmak, uzmanlık geliştirmek ve bunu tüm insanlığın hizmetine yaymaktır.



İyimserlik, Hoşgörü, Umut, Olumlu Yaklaşım: Jüpiter bize kendimizi iyi hissettirir. Kesinlikle negatif titreşim yaymaz, karamsar değildir, ama Jüpiter ayarını iyi yapamadığımızda bizi fena ayartır. Gözünden hiç çıkarmadığı pembe gözlükleri ile iflah olmaz bir İdealist ve Popüler Optimistir. Jüpiter doğum haritamızın neresinde yer alıyorsa orada korunduğumuz hissi yoğundur. Bu nedenle her şeyi garantide sanıp tembelliğe kapılabiliriz. İnsanın kendini sürekli karamsar, kötümser ve çökkün bir ruh hali içinde hissetmesi ne kadar sağlıksızsa sürekli iyimser, hafif ve mutlu hissetmesi de aynı derecede sağlıksızdır. Yaşam, negatif ve pozitif kutupları iç içe devinen bir spiraldir. Bir uçta takılıp kalmak yaşamı askıya almak demektir. (Kalp elektrosunda düz çizginin anlamı Ölümdür / Bu çizginin inişli çıkışlı grafiği yaşam belirtisidir) Yaşam ustalığı da bu iki kutbun dengelenmesidir.



Neşe, Coşku, Heves / Fanatizm – Dogmatizm: Yay’ın kaynaklarıdır. Çoğunlukla Hevesli bir öğrenci, Coşkulu bir Sporcu, Neşeli bir Çingene ve Muhteşem bir Çocuk halleriyle yaşama yansır. Sert açılar altında bu dinamik enerjiler yüksek gerilim hattına sıçrayarak Fanatizm ve Dogmatizmi beslerler.

Maceraperest, Gezgin, Bağımsız / Aylak-Geveze: Yay’ın Stratejisi bir anlamda hayatı bir serüven gibi yaşamaktır. Bunun için de kişisel özgürlük zorunludur. Kısıtlanmaktan bu kadar korkan başka bir burç yoktur. Yay’a verilecek en büyük ceza onu dar ya da kapalı bir alana hapsetmektir. Yay’ın yuvası doğadır. Tüm doğa yaratıkları da ailesidir. Yerdeki karıncadan gökteki kuşa kadar içi titrer. Gerçek bir doğa aşığı ve gönüllü bir çevrecidir. Hayvanlara ve Çocuklara zarar verilmesine hiç tahammül edemez. Yay amaçsızca yaylandığında günde kırk kapının ipine asılan, boş gezenin boş kalfası olup çıkar. Gününü bir torba dolusu laf ederek geçirir ne var ki söyledikleri bir incir çekirdeğini bile doldurmaz. Yay’ın, Karınca (Satürn) ile Cırcır böceği (Jüpiter) hikayesinden kıssadan hisse çıkarmasında büyük hayır vardır zira Jüpiter’in panzehiri Satürn’dür.



Lütuf, Kibir, Küstahlık, Görgüsüzlük: Yay Burcu görünürde iyi kalpli,cömert ve yardımsever olduğundan onun olumsuz yönlerini yakalamak biraz zordur. Eğer siz de bir insanın zahmetsizce iyi olabileceğine ve kolaylıkla başkalarına da iyi davranabileceğine inanıyorsanız bu tuzağa düşersiniz. Yay Asalet sultasını Aslan’la birlikte paylaşır, ama ikisinin de en büyük zaafı Kibir ve Lütufkarlıktır. Kendisine ve yaptıklarına hayranlık duyulmasını hararetle talep ederler. Jüpiter gösteriş ve İddianın planetidir. Yay, “Küçük dağları ben yarattım, büyükler babamdan miras kaldı” edasıyla insanlara yukarıdan aşağıya doğru göz süzdüğünde kullandığı sağlıksız malzeme geri teper. Kendi halindeki insanlar da ona aşağıdan yukarıya doğru bir bakış fırlatarak karşılık verirler; “Kim olduğun o kadar bağırıyor ki, ne dediğini duyamıyorum” (Bir bilge)



Komedi (Mizah anlayışı) – Sakarlık: Filozof, Kaşif, Alim ve Aristokrat sıfatlarıyla Zodyak’a nam salan Yay Burcu aynı zamanda ıslık çalıp, taklalar atarak insanı eğlendiren sevimli bir Palyaçodur. Kahkahası sıkıntılarının tesellisi ve ilacıdır. Yay’ın abartma ve kendine aşırı güvenme huyu başını gerçekten belaya sokabilir. Ayağı kayıp düştüğünde kafasını gözünü patlatsa (Sakarlığı meşhurdur ama ona sorarsanız koruyucu meleğinin izin günüdür) etrafındakiler kan kaybından gidiyor diye feryadı basarken, O hiçbir şey olmamış gibi, ” Aaa! Gördünüz mü kanımın rengi ne muhteşem kırmızı !” diyebilecek tek burçtur. Bilinen başka bir örneği de yoktur. Başak’ın Hypochondriasis (hastalık hastalığı) özelliğine karşılık Yay’ın Hyperchondriasis (Tüm hastalık belirtilerini yok sayarak aldırış etmeme) tavrı baskındır. Bunun temelinde ”Bana bir şey olmaz – Ben Sentor Varisiyim”gibi çok özel, seçilmiş, ilahi bir varlık olduğuna dair sarsılmaz bir inanç yatar. Bazen de hastalık ona çok kaygı verdiğinden bir kaçınma davranışı olarak ortaya çıkar.



İltifat mı- Hakaret mi (Pot kırma): Yay’ın pot kırma huyu dillere destandır. Akrep gibi acımasız bir stratejiyle insanlara saldırıp, diliyle sokmaz ama ağzını açtığında ortalık bir anda karışır. Diyelim ki Yay arkadaşınıza yeni sevgilinizi nasıl bulduğunu sordunuz. O da açık yüreklilikle size; Doğrusu çok isabetli bir seçim (iltifat olduğunu düşünüp tebessüm ederken) Hiç olmazsa bu bir karış adam seni on karış topuklu ile dolaşma eziyetinden kurtarır deyince (Tebessümünüz donar) Ne demek şimdi bu? İltifat mı yoksa hakaret mi? Hiçbiri. Sadece sürç-ü lisan eylemiştir. Af ola.



Deneyim ve Keşfetme dürtüsü: Yay’ın en büyük hedefi evreni keşfetmektir. Evrenin işleyişine duyduğu merak ve hayranlıkla sınır tanımadan ilerler. Sürekli kendini aşma arzusu taşır. Kah Don Kişot gibi yel değirmenleriyle savaşır, kah Evliya Çelebi gibi kıtadan kıtaya sıçrar. Kah da Yunus Emre gibi “Bir ben vardır bende, benden içeri..” deyip kendini içsel gelişime adar. Yay’ın temsil ettiği 9. Evin geleneksel adı “Uzun Yolculuklar Evi”dir. Bu ev yaşamın bütünselliğini kavramaya ve onun içinde kendi yerimizi bulmaya çalıştığımız çok önemli bir deneyim alanıdır Burada evrensel yasalarla tanışıp, farklı inanç ve kültürlerle buluşuruz. Yüksek öğrenimin asıl amacının niceliksel (diplomalar, doktoralar)dan ziyade niteliksel (kalite, ustalık, uzmanlık) olduğunu idrak ederiz. Burası Tanrı Zeus’un katıdır.Olimpos dağının zirvesidir. Buraya ancak bir dağcı gibi risk alarak, aşkla-şevkle tırmanabiliriz. Kolaya kaçıp tepesine paraşütle atladığımızda maazallah Tanrıların gazabına uğrayabiliriz.



Din Adamı – Alim / Yobaz-Sofu – Cahil: İnsanın kaçamayacağı en büyük otorite kendi vicdanıdır. Dini inançlarda bu mertebede yer alır.Kendi yüreğine bakabilme cesaretinden yoksun, kıt aklı ve bulanık yaşamıyla kalkıp başkalarına vaaz eden, ahkam kesen, iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin yargısını din adına Demokles’in kılıcı gibi sallayanlar “Kutsal Varlık” olan insana çok büyük zarar verirler. Hamlıktan (3.ev) – Olgunluğa (9.ev) uzanan bu kıl kadar ince kılıç kadar keskin Sırat Köprüsünde biraz durup, Özdemir Asaf’a kulak verelim;



Kendi bahçesinde dal olamayanın biri

Girmiş bahçeme ağaçlık taslıyor.



Ahlak – Erdem – Yargı: Ata Ruhum Jung’un deyişiyle; “Olduğumuzdan daha iyi ve yüce insanlar olarak yaşamaya çalışmak bizi aşırı derecede ikiyüzlülüğe ve sahtekarlığa götürür. Ayrıca üzerimize öylesine bir gerilim yükler ki, çok daha kötü durumlara düşer ve çöküntüye uğrarız. Yüksek erdem sahibi insanların titizliği ve bağışlamazlığı iyi bilinir. Günlük gazetelerde sergilendiği gibi çok saygıdeğer bir vatandaşın cinsel yaşantısı bazen şaşırtıcı olmaktadır; cinayet olayları hiç umulmadık çevrelerde ortaya çıkmaktadır.” Kısacası gölge her yerde kol gezmektedir. Bu gerçeği kabullenmek ve bununla yüzleşmek kuşkusuz manevi cesaret gerektirir.



Kendini Bilmek / Patavatsızlık – Dangalaklık: Kişinin kime, neyi ne zaman nasıl söyleyeceğini bilmesi kolay kolay ve hemen başarılacak bir hadise değildir. Yayın sağlıksız işleyen sürecinde Kendini Bilmenin yerini Patavatsızlık, Bilgeliğin yerini de Dangalaklık alır. İkisi arasındaki farkı, Doğan Cüceloğlu çok net vurguluyor; “Patavatsız önem vermediği için, Dangalak aklı yetmediği için başkalarını rahatsız edecek şekilde davranır.



“Kendini Bilmek” neden önemlidir? Çünkü; Yaşamın gerçek amacı budur. Çünkü; ancak kendini bilen insan gerçek doyum ve mutluluğa ulaşabilir. Bizim kültürümüzde kişinin kendisini bilme teması oldukça geniş bir yer tutar. Yunus Emre bu konuda başlı başına bir hazinedir.

İlim ilim bilmektir ilim kendin bilmektir.

Sen kendini bilmezsin ya nice okumaktır.



Kamp ateşini söndürme vakti geldi. Yay’ı okları ve hedefleri ile baş başa bırakıp dünyamıza geri dönelim. Satürn zamanı, Oğlak da sorumluluk ve görevleri hatırlatan sinyalleri yağdırmaya başladı bile…


alıntı

Bizi başınızdan geçenler değil kafanızdan geçenler ilgilendirir..
. .. . . ... .. .. ...
.. .
. .. . ... .
. . ..
11-23-2010 12:35 AM
 Alıntı Yaparak Cevapla
gullusutcu Çevrimdışı
Saturna Vip
*****
Saturna Vip
lt=
Mesajlar: 336
Üyelik Tarihi: Jul 2009

Rep Puanı: 27

Mesaj: #3
Yorum: Yay Burcu ve 9.Ev
Yay Burcu zamanı

22 Kasım Salı günü Güneş, Yay burcuna giriyor. Hevesli anlam arayışı yolculuğumuz güç ve kararlılık kazanıyor. Bayram tatili dönüşü, rehavetinizi hızlı bir şekilde üzerinizden atmanızı tavsiye ederim; yoksa haftanın hızlı gelişen olaylarına ayak uydurmak bir hayli zor olabilir. Şimdi, hevesle yeni projelere atılmak, risk almak, iyimser bir şekilde uzaktaki ufuklara yönelmek için içinizde yükselen enerjinin götürdüğü yere gitmek zamanı. Bu yolculuğu anlamlı kılmanın tek yolu da deneyim ve gene deneyim. Bilerek çıkmayın bu yola, keşfetmeye çıkın.


Yay burcunun gölgesi, sonunu bildiğini düşünerek deneyime girmeyi reddetmek ve kararlılığı bu yönde kullanmaktır. Kısa süre içinde bu durum bir kararsızlık halini alır ve Yay burcu seçim yapmakta zorlanır. Çünkü tek bir yerde kalmak ve uzmanlaşmakla ilgili problemi ortaya çıkar. ‘Ya öteki seçeneği kaçırırsam ve neyi kaçırdığımı bilemeden bu dünyadan göçersem’ düşüncesi iyimserliğin de yanlış kullanılmasıyla, kolayca seçim yapmama ve popüler olanda veya bilinende kalma tembelliğine ve rehavetine dönüşebilir. Tüm bu tembelliğe rağmen gün gelip her şeye kolayca ulaşacağına dair inancını beslemeye de devam eder. Bir anlamda belki bu doğrudur, çünkü sığ sularda güvenliği sağlamak çok kolay olabilir. Ancak tatminsizlik ve anlamsızlık duygusu içsel olarak giderek büyüyeceği için, ileri yaşlarda her şeyi gerekli gereksiz eleştiren ve yukarıdan bakan kibirli bir elitist (seçkinci) haline dönüşebilir. Böylece arzu edilmeyen yalnızlılaşma süreci ve yüzeysellik başlar.


Güneş’in Yay burcuna geçmesi, din, inançlar, yüksek öğrenim, yabancı kültürler, büyük hayvanlar, genel olarak medya, kitap, basın yayın, televizyon dünyası ve hukuksal alandaki gelişmeler için olumlu yorumlanır. Tüm uzak yolculuklar için, maceracılar ve felsefeciler için de olumludur. Eğer siz de bu alanlarda çalışıyor veya bu alanlar için yeni projelere hevesleniyorsanız, başlamak zamanıdır diyebilirim.


2011 yılında Yay :


Yay burcu için önümüzdeki yılın en önemli konusu ‘biz’ olmayı öğrenmek ve gelecek için hedeflerine, grup çalışmaları içinde eşit ilişkiler kurarak ulaşabilecekleri koşulları yapılandırmaktır. Geçen yıl içinde yakın ilişkilerinizde ‘benim’ ve ‘bizim’ değerlerimiz mevzusu önemliydi. Bu alanda dengelerin değiştiği yeni gelişmeler yaşandı. Bu yıl buradan öğrendiklerinizi ilişkilerde kararlı bir şekilde uygulamalı ve ‘biz’ olmayı hedeflemelisiniz. Tabii bu söylediğim sizin için önemli olan ilişkilerde ve iş hayatınızda geçerli, zaten önümüzdeki yıl boyunca ilişkiler alanında pek çok değişiklik yaşayacaksınız. 2012 yılında da bu konu aile hayatınızı ve kariyerinizi etkileyen sonuçları getirecek.


Haziran’dan sonra yeni hedeflerinizi, değişen önceliklere göre yeniden yapılandırarak deneyim kazanmaya başlayabilirsiniz. Önemli olan, genel trentlere ve popüler olana kapılmaya karşı temkinli olup, kendi donanımlarını gruba katarak, bireysel bütünlüğü temsil eden yaratıcılığı grup içinde uygulamaya sokmak ve içindekini dışarıya ifade etmektedir. Yaz ayları yeniden yapılanma sürecinin bittiğini ve üretime yönelik verimli çalışma zamanının geldiğini gösterecek. Ancak bunlar bireysel olmaktan ziyade hep grupla birlikte yaşanacak deneyimlere işaret ediyor. Yani bu yıl hedefler ve kaynaklar hep diğerleriyle ilgili ve ortak amaca yönelik şekillenecek. Bu yüzden yolu kaybetmemek adına kendi iç dünyasıyla irtibatta kalmak ve ruhunun konuşmasına izin vermek Yay için çok önemli olmaya devam ediyor. Büyük projelere tek başına kalkışma zamanı değil, ama adım- adım ilerlerken grupla birlikte yön değiştirmek kolaylaşabilir. Kaynaklarınız ve donanımınız köklü bir şekilde değişiyor, belki serbest kazanca geçmeniz de söz konusu olabilir. İşten gelen paranın harcandığı yer belli. Bu konuda kazancınızda beklenmedik bir artış olması bu yıl için söz konusu değil. Aksine kazancınızı ve gelecekteki hedeflerinizi de göz önüne alarak sürekli değişiklikler ve ayarlamalar yapmanız gerekecek. Özellikle Şubat ayıyla birlikte bu baskıyı daha yoğun bir şekilde hissedebilirsiniz. Mutlaka ekip çalışmasında eşitlikçi yaklaşımı ve demokrasiyi uygulamak konusunda bilinçli çaba sarf etmeniz gerekecek. Kendi ego tatmininiz grubun gerisinde kalabilmeli, bu deneyimden hoş görü ve sağduyu kazanarak çıkmalısınız. Aksi halde Nisan – Ağustos ayları arasında yaşayacağınız zor dönem için destek bulmakta çok zorlanırsınız. O dönemde karşı karşıya kalacağınız belirsizlik yön verme yetinizi azaltacak. Bir çeşit içsel bir otorite boşluğu yaratacak ve bu hayattaki yöneliminiz konusunda büyük bir belirsizlik yaşayabilirsiniz. Bu durum aşırı hoşnutsuzluğu, endişeyi ve korkuyu ön plana çıkartıp, köklerinizin ve aile bağlarınızın çözülmesine ve gerçeklikle bağınızın kopmasına sebep olabilir. Özellikle kırklı yaşlarının başlarında olanlar için bu çok daha büyük bir hayal kırıklığı ve hoşnutsuzluk anlamına geliyor. O yüzden şimdi ‘biz’ olmak konusunda bilinçli bir çaba içinde olmanızı ve özellikle ilişkiler alanında esnekliği elden bırakmamanızı tavsiye ederim. Özellikle ilişkiler söz konusu olduğunda hoşgörü ve esneklik göstermek bu yılın en önemli kazanımları olabilir. Buna dikkat edin.


Haziran ayına kadar gerçekten gönlünüzden gelene cevap verin. Kalbinizden gelen ses önemli bir çağrı, bu sesi aile hayatınızı ve güvenliğinizi yıkıp parçalamadan da dinleyebilirsiniz. İçinizdeki canlılığı, iyimserliği, hoş görü ve ateşi bu hayatta en çok önem verdiğiniz yere inisiyatif alarak vermeniz gerek. Çünkü Haziran ayına kadar bu enerjinin kaynağı sizsiniz. Bunu dışarıdan alamazsınız ancak siz dışarıya verebilirsiniz. Birlikteliğinizi ilgilendiren konularda eşinize mutlaka kulak verin, O’nu cesaretlendirin ve kararlarınıza O’nu da dahil edin. Tabii eğer ilişkinizin devam etmesine önem veriyor ve aile olarak kalmak istiyorsanız bunu yapın. Birlikte bir ilişkiyi sürdürmek ve ‘biz’ olmayı denemek karşınızdakini küçümsemeden paylaşmayı gerektiriyor. Eşit ilişkiler kurabilmek için iletişim yeteneğinizi kullanabilirsiniz. Soru sormak, merak etmek ve pür dikkat dinlemek bunun için iyi bir başlangıç olabilir. Çocuğunuzla olmak da yılın ilk yarısında hayatınıza özel bir anlam ve eğlence katacak.


Diğer yandan sadece bireysel özgürlüğü seçen Yaylar için yol açık, istediğiniz zaman boşanabilir/ayrılabilir ve hayattaki arayış yolculuğunuza aşk hayatınızdaki çeşitlilikle devam edebilirsiniz. Ancak bu yılın anlam arayışı özellikle ilişkiler ve paylaşılan değerlerle şekilleniyor ve kurduğunuz her ilişkide biz olmak mevzusu ve ifade edilmesi gereken sınırlar, yeniden ve hep karşınıza çıkacaktır.


Yazan Meltem Erdağ Ersoy 21 Kasım 2010
Alıntı

http://www.astro.com/cgi/chart.cgi?cid=1...;ast=&lang
11-23-2010 11:39 AM
 Alıntı Yaparak Cevapla
Derin
Kayıtsız

 
Mesaj: #4
Güneş Yay Burcunda
Yay burçları geniş görüş açıları, hoşgörülü tutumları, özgürlük düşkünü felsefi havaları ve genel olarak neşeli karakterleriyle bilinirler. Herkesin bildiği bu kişilik özellikleri gezegensel yöneticilerinden kaynaklanır: genişleyici ve her şeyi büyüten Jüpiter; umut, iyimserlik, güven ve cömertlik kaynağı gezegen. Jüpiter bolluğu takdir etmeye eğilimlidir; ‘aza kanaat’ onun evreninde çok fazla anlam ifade etmez, daha çok olması ve birazın da israf edilmesi daha iyidir. Yaylar kucakladıkları her şeyi büyütmek ve enerjilerini ona aktarmak konusunda bir yeteneğe sahiptir. Başka hiçbir burçtan bu kadar iyi yayıncı çıkmaz. Bazı yaylar da ufak bir meseleyi ele alıp heyecanları sayesinde çok önemli bir şey haline dönüştürebilirler. Yayın kalbi ve ruhu büyüktür; bakışı liberal ve affedici, tarzı renkli ve gürültülü, hayat tutkuları bulaşıcıdır.

Okunu yukarı atan sentor daha geniş bir resim amaçlar ve onun gözleri hep uzaktaki ufka bakar. Yaylar sürekli geleceği planlarlar, daha büyük yarını düşünürler ve burası ve şimdi konusunda pek kaygılanmazlar. Çok iyi bir sezgiyle donanmışlardır, ancak başka birinin eleştirel analizini başka bir insana ait negatif bir görüş olarak çabuk göz ardı etme hataları vardır, ateş tabiatları onları ‘her şeyin sonunda hayırlı olacağına’ inandırır. Yaylar ayrıntılar konusunda iyi değildir, güdüsel olarak akıllı olarak bilinmelerine rağmen, biraz renk ve enteresanlık gerektiren şeylerde her şeyi olduğundan daha parlak göstererek gerçeği çarpıtabilirler. Ruhun canlılığı her zaman olumlu bir tepki çeker, ancak Yaylar bütün diğer ateş burçları gibi tedbirin sesini dinlememe gibi bir hataya karşı dikkatli olmalıdır. Bu burcun kötü tarafları çok fazla şey üstlenmek, kendi heyecanına kapılıp önünü görememe, gerçeklik sınırlarını aşan bir vizyonun peşinden gitmedir. Fakat çok kötü bir talihin acı oklarıyla savaşmada, Yay yine herkesten iyidir. Değişken bir burç olduğu için bütün değişimleri canlılık fırsatı ve motivasyonun yenilenmesi olarak tecrübe eder.

Bu burç sınırlılıkları nadiren görebilir ve bunlar kesinlikle hoşuna gitmez. Yaylar dar kafalılıktan kaçan bir ‘yaşa ve yaşat’ felsefesini benimsemiştir. Dikkatli ve kuralcı şeylerden hoşlanmaz ve yüzeysel ahlakla açık açık alay ederler. Bu burçta bir açık bir dobralık vardır. Tutumları doğrudandır ve beni olduğum gibi kabul et yaklaşımlar. Azamet ve medeni hoşluklar, tıpkı yüzeysel olarak doğru, fakat esasen riyakar olan her şey gibi yayları etkilemez. Bir yay burcu olan Mark Twain gösterişli her şeyin mizah, dürüst gözlem ve yıldırıcı bir açık sözlülükle altını oyan meyilin vücut bulmasıdır; herkes müşterek kendini kutlamaya ve mış gibi yapmaya sığınmaya hazırken, Yay, hakikatin sivri ucuyla bu boş balonu patlatmak için orada hazır bekler. Bu, Yay tarzında dürüstlüktür: dobra, hissiz ve cevapları ağızda tıkayacak kadar doğru.

Yaylar kendilerinin samimiyet ve hoşgörüleriyle övünürler. Bununla birlikte bu burcun başka bir yanı daha vardır, pek bilinmeyen, ama her zaman hazır ve nazır olan saldırgan bir tutum. Yaylar Mars’ımsı bir nitelik tarafından yönetilirler ve enerjileriyle aceleyle fırlama ve kendi amaçlarını saldırgan bir şekilde takip etme özellikleri vardır. Yay burçlarının hikayeleri kendi çıkarları için abarttığı herkes tarafından bilinir, bunu hiç kuşkusuz mitolojik amblemleri centor ile yaparlar. Yaylar hepimizin, o nazik şifacı, kendini feda eden Chiron’un Yay’ın temsil ettiği her şeyi temsil etmek için yıldızlara yerleştirildiğine inanmamızı isterler. Bencillikten uzaklığı, nezaket ve iyilik konusunda eşsiz olan Chiron’u yaylar, utanmadan kendi istisnai iyilik ve bilgeliklerinin sembolü olarak göstermişlerdir. Fakat ayrıntılar konusunda yaylara chiron konusunda da güvenemiyoruz. Centaurus, Güney Sentor takım yıldızında bulunur Chiron. Ateşli ve rekabetçi Yay ona Akrep’in diğer tarafından bakar. Yaylar oraya Yunanlılar soylu kahraman Chiron’u gökyüzüne yerleştirmeden çok önce Babiller tarafından yerleştirilmiştir. Üstelik Chiron tipik sentorsu nitelikleriyle değil, şehvet düşkünü, vahşi ve yabani ayyaş akranlarından kendini ayırmasıyla ünlüdür.

Gerçek şu ki mitolojide sentorlar özellikle savaşçılıkları ve vahşilikleriyle bilinirler. Yay takım yıldızını gökyüzünde belirleyen ve bir sentor olarak tanımlayan Mezopotamyalılar, onu bir başı insan, bir başı hayvan olarak iki başlı bir yaratık olarak resmetmişlerdir. Bugün bu imgelem Sentorun pelerininde saklıdır.
Gölgesi vuran hayvan yüzü bize Yayların insani gelişim için çabalamalarına rağmen, altta bir hayvansal enerjinin mevcut olduğunu, bu enerjinin aklın gemleri bilinçli bir şekilde uygulanmadığında bu enerjinin kolayca dışa çıkıveren bir zalimliğe dönüşebileceğini hatırlatır. Çivi yazıları Yay burcundan ‘Güçlü Olan’, ‘Dev Savaş Kralı’ olarak bahseder ve onu Mezopotamyalıların Mars’ı olan Nergal ile özdeşleştirir. Her ne kadar daha sonraki dönemlerin astrologları daha kadim kaynaklarda açık bir şekilde görülen agresif ve fallik sembolizmi yumuşatmış olsa da, burcun ‘tehdit edici’ yönlerinden bahseden astrologlarda ve örneğin Shakespeare’in Troilus ve Cressida eserinde olduğu gibi ortaçağ eserlerinde ‘Korkutucu Yay’ ifadelerinde bu izleri hala görürüz. Tarihsel olarak bu burç, Jüpiter’in iyiliği ve bilgeliğiyle yumuşatılmış Mars’ın yenilmez cesareti ve ateşli mertliğinin sembolüdür. İngiliz tahtını 1135 yılında gasp eden Kral Steven bu nedenlerle sentoru sancağının sembolü olarak seçmişti.

Sentor mitinin nasıl ortaya çıktığına bakmak bize onun ilk zamanlardaki haline dair ilginç ipuçları sunar. Evrimciler atın bir insan tarafından sürülebilir bir hayvan haline gelmesinin binlerce yıl sürdüğünü dile getirirler. Bu devasa olayın İÖ 3000 ila 2000 yılları civarında meydana geldiği tahmin edilmektedir. Atı savaşta ilk ve en etkili şekilde, atın hızını ve yüksekliğini korku ve hayranlık yaratmak için eksiksiz bir şekilde kullanan okçular halkı Scythialılardır. İddiaya göre Yunanlılar Scythialıları ilk deva gördüklerinde at ile sürüsünün tek bir varlık olduğunu düşünmüşlerdir ve yüreklere korku salan savaşçı Sentor hikayeleri buradan çıkmıştır. Bu burcun sembolizminin yabani yanlarını inkar etmek, onun temelini inkar etmektir. Burcun marslı kaynakları hakkında geleneksel metinlerde hiçbir kuşku yoktur, ancak modern yazarlar bunu Jüpiter’in taşkın ve gürültülü etkisinin aşırılığı arkasına gizlemiştir.
Her durumda Yaylar kuşkuya yer bırakmayacak kadar mizaç bakımından saframsıdır (choleric). Heyecanları, risk almaktan korkmamaları, yüzleşmekten kaçınmamaları, saldırgan olmak için çok az mazerete ihtiyaç duymalarıyla bilinen bu burç tereddüt veya duraklama burcu değildir. Mars’ın ateşli etkisi Yay’ı parlatır ve hiç kimse Yay kadar hiçbir sınır tanımayan dil saldırısından zevk alamaz. Ne de öfkesi geçince affetmeye onun kadar eğilimlidir. Yay her şeyi açığa ve yüzeye çıkarır. Bu burcun başkalarına yönelik güdülerinde gizli bir kötülük veya ifade edilmemiş bir içerleme yoktur. Ciddi bir sorun olmasa da problemlerle yüzleşme eğilimi Yay’da çok daha güçlü ve ikna edicidir.

İşte burada yay burcunun ayrım yapamama veya diplomatik yaklaşamama şikayetlerinin temelini görüyoruz. Dobralıkları ve genellikle pek düşünülmemiş ‘kaba dürüstlükleri’ başka insanlara yıpratıcı gelebilir, çünkü insanlar hassas meselelerin kapısının balyozla kırılıp halka açılmasından önce biraz daha edeplilik ve incelik beklerler. Bu özellikler yay burcunun güvenilir bir burç olup olmadığını sorgulatmaktadır. Açık sözlülük, açıklık, meseleleri incelenip karara bağlanabilecekleri bir açıklık düzeyine çıkarma eğilimleri Yay mizacının ana unsurudur. Fakat bir sır saklamada onlara güvenip güvenemeyeceğiniz meselesi bambaşka bir konudur. En gizli sırlarını emanet edebileceğiniz bir burç değildir bu. Yaylar eylem ister, değiştirmek ister, sorunlarınızı sizin adınıza halletmek için tam sorumluluk almak isterler. Birçok açıdan beğenilesi bir kişilik özelliğidir bu, fakat sorununuz kendi başınıza, kendi istediğiniz vakit halletmek isteyen bir insan olarak tek istediğiniz fısıltılı bir nasihatse, size göre değildir.

Yay burcunun en parlak yıldızının Jüpiter ile Mars’ın birleşimi bir etkide bulunduğunun söylenmesi şaşırtıcı değildir; aynı şey bu Zodyak burcunda bulunan gezegenler için de söylenebilir. Bu burçtaki gezegenlerde sürekli bir zorluk, uyaran, ifade ve hareket özgürlüğü arayışı vardır. Bu durum ilişkilerde huzursuzluğa, dünyevi ve azimli uygulama gerektiren işlerde kaytarmalara yol açabilir.

Yay burçları seyahati, fiziksel, entelektüel ve duygusal uzamda macerayı çok severler. İnsanlar onlara çok sever, fakat kişisel ilişkilerde ağır taleplerde bulunurlar. ‘İstikrar’ onlar için sınırlama, ‘Sorumluluk’ bir sınırdır. Yay’ın haritasında etkili olan başka unsurlar varsa, Yay burçları başı bağlı olmamanın potensiyel fırsatlarını tümüyle bir kenara itmekte büyük zorluk yaşarlar. Bununla birlikte sağlam bir ahlakları olmasıyla övünüp onurla hareket edebilirler. Doğal olarak flörtü ve ilgi çekmeyi seven bir karaktere sahip olmalarına rağmen, onların söyledikleri kişi olmadıklarından şüphelenmek için çok az neden vardır. Uzun dönemli bir ilişkiye girmeye karar verdikten sonra engellerle savaşırlar ve sözlerini tutmak için her şeye katlanırlar. Onlar için ideal partner istikrarlı, sessizce özgüvenli ve onları davranışlarında ve hayat tarzlarında serbest bırakmaya korkmayan bir karakterdir. Yaylar mülkiyetçilikten nefret ederler, kıskançlık onları yorar ve duygusal olarak etraflarının çevrilmesi onları isyana götürür.

Kariyer meselelerinde Yaylar hayat deneyiminin ve düşünceleri açıkça ifade etmenin takdir edildiği yerlerde kendi yaratıcılıklarını bulurlar. Soyut kavramlardan ziyade insanlarla çalışmayı severler: bu yüzden öğretmenlik, danışmanlık ve eğlence onlara çok yakışır. Hırslarını büyüme teşvik eder, tipik olarak Yaylar da fırsatları görme ve bu fırsatlardan – kayıp risklerine rağmen – sonuna kadar faydalanma kararlılığı vardır. Morallerinin sürekli yüksek olması, geniş bakış açıları başarılı olmalarını garanti eder, fakat Yay’ın doğal olarak yukarı doğru tırmanma ve orada kalma eğiliminde olduğunu düşünmek doğru olmaz. Yaylar hayatın maceralarına tümüyle katılmakta, sonuna kadar yaşamakta, kumar oynamakta, inişlerde ve çıkışlarda, olasılıkların sınırlarında zar atmakta daha iyidirler.

Walt Disney ile Steven Spielberg tümüyle kendi vizyonlarına bağlanmış, bütün gerçekçi beklentileri aşmış iki tipik yay örneğidir. Şarkıcı Tina Turner yayın başka bir özelliğini gösterir, sahneyi sonuna kadar dolduran cafcaflı ve patlayıcı performans. Tipik olarak sporu seven bir burç olan Yay insanın esas meselesi anında ve sezgisel olarak tepki verme, enerjisini yukarı ve dışarı doğru akıtma ihtiyacıdır. Önce eylem sonra düşünme eğilimi doğal olarak tutarsızlığı ve riski getirir; fakat alt edilemez Yay her zaman oradada, eylemin tam kalbinde, oyunun tam ortasındadır.

©Deborah Houlding

batiniler.com
11-23-2010 07:42 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
« Önceki | Sonraki »



Benzeyen Konular
Konu: Yazar Cevaplar: Gösterim: Son Mesaj
  Yay Burcu Vurgusu ve Ünlüleri astrosohbet 16 33,023 05-23-2019 08:45 PM
Son Mesaj: pinkylove
  GAD ve YAY burcu Ahmet DOĞANER 1 4,504 03-27-2018 01:36 AM
Son Mesaj: Ahmeedd
  Yay Burcu ve Yay'ın Bilinmeyen Yüzü Yakamoz 1 5,717 02-16-2015 05:54 PM
Son Mesaj: Miss Sagittarius
  Yay Burcu ve Özellikleri ay_se 25 30,283 08-23-2014 12:56 AM
Son Mesaj: Marie
  Yay Burcu ve Psikopatoloji Derin 0 3,369 11-24-2010 01:27 AM
Son Mesaj: Derin
  Yay Burcu Çocuğu qulsah 1 3,928 01-12-2009 02:57 PM
Son Mesaj: qulsah

Forum'a Git:


Konuyu görüntüleyenler: 1 Misafir