Ayın Burcu Yay
Yay, genişlemenin olduğu kadar, aşırılığın da gezegeni olan Jüpiter tarafından yönetilir. Yunan mitolojisinde Jüpiter hiç bir cinsel organla (kadınlar, tanrıçalar, genç erkekler,hayvanlar vs.) asla tatmin olmayan cinsel şehveti ile ünlüdür. Eminim eğer elinde olsaydı bitkilerle de cinsel ilişkiye girerdi. Bu Jüpiter tarafından yönetilen Yay'da görülebilir. İşte bu nedenle onları uzun ilişkilere sokup evcilleştirmek zordur.
Oburluk da Yay için bir sorun olabilir. Bunun nedeni yine burcu yöneten Jüpiter'in yoğun enerjisidir.
Hayatın anlamını keşfetmek - Yay'ın hedefi budur.Yay’ın düşüncesi hayatımızın görünürdeki tüm gelişigüzelliğinin arkasında müthiş bir Düzen olduğuna güvenmektir. Bu düzenin anahtarını deneyimle, araştırmayla, günlük yaşamın akıl köreltici kalıplarını kırmaya istekli olmakla bulur. Değişik düşünce biçimlerine açık kalma ihtiyacında olan Yay'ın bunun için seçebileceği yöntemlerden biri yolculuktur. Böylelikle kendisininkinin dışında kalan kültürlerle gönüllü, açıkkalpli ilişkiler geliştirilebilir. Esas düşüncesi hem iç, hem de dış dünyanın ufuklarını genişletmektir. Yay'ın stratejisi, hayatı bir serüven gibi, güvence düşünmeden yaşamak ve arkasına saklanmakta olduğunu farkettiği her fikir veya görüşü gönüllü olarak bir kenara bırakmaktır.Bu stratejiler için özgürlük zorunludur. Coşku, maceracılık, neşeli bir ruh - bunlar Yay'ın kaynaklarıdır. Hemen uyum sağlayabilir, esnektir, sıkıntılardan kolay kurtulabilir.Bu kaynaklar Yay'ın aynı zamanda gölge yönünü açığa çıkartırlar. Pembe gözlükleri, hevesleri ve tedbirsizliği ile bir çok bataklığa körlemesine yürüyebilir. Her şeyi bildiğini sanmak, kibir, lütufkarlık, aşırı iyimserlik, boyunu aşma ve yanlış değerlendirme yüzünden Yay bir anda trajedinin burcuna dönüşebilir. Diğer gölgesi insan ilişkilerinde yaşanan gerçek yakınlıktan kaçınmasında yatar. Bir göletin yüzeyinde sıçrayarak ilerleyen bir taş gibi yaşamda kayarcasına ilerler ve ancak o kadar öğrenir.Öğrenmesi gereken; yoğunluğu ve odaklanmayı sağlamak, öğrendiklerini hazmetmek ve içselleştirmek, ilişkilerinde kendisini ortaya koymak, arayışın zenginliği ve derinliği için paylaşmaktır.
Yay burcu büyüme, genişleme ve bilgeleşme ihtiyaçlarını sembolize eder. Bireyin gerçeği arayışı, hayatın içinde anlam ve amaç arayışı ile bağlantılıdır. Gelişim dönemi olarak, 45–56 yaş aralığına karşılık gelir. Bu dönem içerisinde, orta yaş krizini sağlıklı bir şekilde atlatmış olan bireyin ufuklarının genişlemesi ve bilgeleşme yolunda önemli adımlar atması olasıdır.
Bir doğum haritasında Yay burcu aşırı vurgulandığında, harita sahibinin gerçeklikleri daha geniş bir perspektiften ele alması ve bu gerçekliklere teorik bir boyut kazandırması mümkün olabilir. Birey bilgi parçacıklarını birleştirerek anlamlı bir hale getirme becerisi konusunda gerçek bir inanca sahip olur. Teorisinin gerçekliği ve haklılığı konusunda yeterince ikna olduğunda, teorisini dünyaya yaymak için güdülenecektir. Bundan dolayı, Yay burcu vurgusu öğretmek ve vaaz vermek ile ilintilidir. Hayatın muhteşemliği ve dünyanın iyi bir yer olduğu konusundaki derin inancı ve ulvi amacından dolayı coşkuyla doludur. Ancak bazen bu durum kontrolden çıkabilir. Harita sahibi neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilme kapasitesi hakkında abartılı ve gerçekdışı bir algıya sahip olabilir. Fikirleri dogmatik olabilir ve onları destekleyen kanıtlar olup olmadığına aldırış etmeyebilir. Davranışlarının sonuçlarını da umursamayabilir. Körü körüne iyimser veya kibirli bir tablo sergileyebilir. Bazı uç durumlarda ise, harita sahibinin “Manik Bozukluk” tan muzdarip olması olasıdır. Manik bozukluğa sahip bir bireyin, manik epizotlarda aşağıdaki özelliklere sahip olması muhtemeldir:
Aşırı özgüven artışı
Uyku ihtiyacında azalma
Aşırı enerji artışı
Konudan konuya atlayarak yüksek tonda, sürekli ve hızlı konuşma
Çok büyük ve uygulanması zor planlar yapma
Risk içeren ve kötü sonuçlanabilecek aktivitelerde bulunma (rastgele cinsel ilişkiler, aşırı para harcama vb.)
Büyüklük hezeyanları (kendini çok önemli biri olarak görme vb.)
Yay burcunun aşırı vurgulandığı durumlarda, harita sahibi Yay burcunun karşıt burcu olan İkizler burcunun sembolize ettiği bazı özellikleri (gerçekçi olmak, kabul edilebilir risk almak, günlük yaşama adapte olmak vb.) kişiliği ile bütünleştirmeyi başarabilirse, bu sorunların üstesinden gelmek konusunda önemli bir adım atacaktır.
Her burç için olduğu gibi Yay burcunda doğanları da, üç ayrı grupta ele alıyoruz. Jüpiter yanında, 23 Kasım – 2 Aralık arasında doğan Yay’ların ilgili gezegeni Merkür’dür. Bu grup keskin bir zekaya, ayırdetme yeteneğine, hızlı reaksiyonlara işaret eder. Bu dönemde doğan Yay’lar nüktedan, zeki, zihinsel ve fiziksel açıdan yetenekli, becerikli ve iyi gözlemcidirler. Hayata, gerçeklere bakarlar, hayal kurmazlar. Konuşma ve yazma yetenekleri dikkat çekebilir, iyi bir yorumcudurlar. Aynı zamanda yöneticilik yetenekleri de vardır. Ancak çoğu zamanda, aniden, hızlı karar vererek ve aşırı direkt davranabilirler. Bu yönleri ile aşırı eleştirel ve kırıcı olabilirler. Hatta şiddete eğilimleri vardır. Böyle zamanlarda zekaları alaya ya da hileye dönüşebilir. Bu yönlerini dengeleyebilmeleri için tolerans ve sabır geliştirmeleri doğru olacaktır. Sabırsızlıklarını yenmeleri ve bekleme sanatını öğrenmeleri gerekir.
3-12 Aralık arasında, Yay burcunun ikinci grubunda doğanlar aynı zamanda Ay’ın da etkisindedirler. Bu dönemde doğanlar kişisel çekicilikleri, sezgileri ve büyük bir hareketliliği yanyana getirirler. Canlı, kişisel açıdan güçlü, büyük bir direnç sahibi, sezgisel kişilerdir. İnsanların duygusal ihtiyaçlarını görmekte ustadırlar. Aynı zamanda oldukça duygusal, tutkulu bir kişilik sergilerler. Her konuda hevesli, cömert, çekici ve arkadaş canlısı bir tutum yansıtırlar. Olumsuz yönde ise kimi zaman tamamen duygusal nedenlerle intikamcı davranabilir ve enerjilerini boşa harcayabilirler. Aşırı duygusal davranışlar, zevklere düşkünlük, disiplinsiz bir davranış biçimi söz konusu olabilir. Böyle durumlarda sorumluluk duygusu geliştirmek, duygusal kontrolü geliştirmek gereği vardır.
Yay burcunun son grubu 13-21 Aralık arasını kapsar. Bu dönemde doğan Yay’lar Satürn’le de ilişkilidir. Bu nedenle daha yapıcı enerji, bağlılık, güçlü irade ve sertlik yansıtırlar. Bu dönemde doğanlar baskın, yapıcı enerjileri yüksek, büyük projelere girmeye eğilimli, ağır sorumluluk alabilen, enerjilerini sağduyu, heves ve mantıkla birleştiren tiplerdir. Arzularını yapıcı bir hedefe odaklayabilirler. Diğer Yay’lara göre daha alışılmış yollar denemek isterler. Güvenilir ve etkin kişilerdir. Güçlü yönetici yetenekleri ve vizyonları vardır. Ancak olumsuz yönde ise kimi zaman aşırı acımasız, zayıflığa tahammül edemeyen, sürekli başkalarına sorumluluk yükleyen, yeni fikirlere kapalı hale gelen bir tutum sergileyebilirler. Bu yönde daha fazla sempati geliştirmeleri, uyumlu olmayı öğrenmeleri gerekir.
Ufkun üzerinde yükselmeyi sürdürüyoruz. Rotamızı, Jüpiter’e çevirerek Yay burcunu keşfetmeye çalışacağız. Mitolojide insan başlı at “Centuar” olarak temsil edilen Yay Burcu “Jüpiter Aşkına” diye coşkuyla bağırarak okunu fırlatır. Nereye? Hedefe. Bu Öğretmen Jüpiter yöntemidir. Bazen de karikatür kahramanı Charlie Brown’a özenir. Yayı gerer ve oku rastgele bir yere fırlatır. Okun saplandığı yere gider ve orayı hedef olarak işaretler. Satürn onu uyarır ”Bu şekilde hedef alıştırması yapılmaz. Önce hedefi çizersin sonra oku fırlatırsın” Charli yanıtlar; “Biliyorum, ama eğer benim gibi yaparsan asla kaçırmazsın.” Bu da Düzenbaz Jüpiter yöntemidir. Yay, iki yöntemi birbirinden ayıracak çok önemli bir kaynağa sahiptir. Bu Deneyim’dir.
Yay burcunu yöneten Jüpiter, Güneş Sisteminde ki en büyük planettir.Taçsız Kral unvanına sahip bu mağrur dev Mutlak Kral Güneşe karşı yıldız olma iddiasını ihtişamla sürdürür. Jüpiter tepeden tırnağa genişleme ve büyüme arzusuyla doludur. Venüs’le birlikte Zodyak’ın en yararlı gezegenleri olarak kabul görürler. Jüpiter, ayrıca şans, bolluk ve fırsatlar sağlar. Fakat zararını yararından ayırmak oldukça güçtür. Tıpkı, Orhan Veli’ nin “Beni bu güzel havalar mahvetti” mısralarındaki serzenişi gibi mahveder insanı. Abartı ve aşırılıklarla azdırır. Satürn, “Doğrucu Davut” gibi haddinden fazla doğrularla insanları inim inim inletirken, Jüpiter “Fareli Köyün Kavalcısı” gibi peşine taktığı insanları kaygısız ve şen bir ruh haliyle dolaştırır. Hem enine hem boyuna doğru yayılmayı sever. Bu insanın ruhsal ve fiziksel anlamda sağlıklı bir şekilde büyüyüp gelişmesi olabileceği gibi, egonun çok fazla şişerek Büyüklük Kompleksine kapılması ya da oburluğun bedeli şişmanlık veya bir tümörün hızla gelişip tüm organizmayı istila etmesi şeklinde ortaya çıkabilir. Sonuçta bütün planetlerde olduğu gibi Jüpiter’i, Öğretmen ya da Düzenbaz yapan bizim seçimimizdir.
İkizler- Yay ekseninin ana teması DÜŞÜNCE dir. İkizler rasyonel ve entelektüel düşünceyi,Yay ise sezgisel, soyut ve kavramsal düşünceyi temsil eder. İkizler burcunun yöneticisi Merkür Beynin sol yarıküresi, Yay burcunun yöneticisi Jüpiter beynin sağ yarıküresi ile bağlantılıdır. Beynin iki yarıküresini “Corpus Callosum” adı verilen ve liflerden oluşan kalın bir kabloyu andıran bağ birleştirir ve iki kürenin birbiriyle ilişkisini sağlar. İkizler burcuyla Yay burcunu da “İletişim Aksı” birbirine bağlar. Böylece Merkür (sol beyin) ile Jüpiter (sağ beyin) birbiriyle bilgi alışverişinde bulunur. İkizler süreci İlk öğrenim, Yay süreci de Yüksek öğrenimi temsil ettiğinden düşünce hamlıktan olgunluğa uzanan bir süreç izler. Bu süreçte kıvamlı bir şekilde pişmek esastır, ama bu beraberinde haşlanma ve kavrulma riskini de taşır. 3.ev Pazaryerinden, 9.ev Tanrı katına uzanan bu aksta kral, mehdi, evliya, peygamber hatta Tanrı iddiaları ya da sanrıları adamın aklını başından alabilir. Psikiyatrik tabloya bakacak olursak en sık karşılaşılan vaka Grandiöz (Büyüklük kompleksi) daha seyrek olarak da Şizofreni ve “Çoğul Kişilik “ vakalarıdır.
İnanç ve Anlam: Jüpiter İnancın planetidir. Bu sıradan bir inanç değil, esaslı bir inançtır. İnsana inanç. Tanrıya inanç. Evrene inanç. Sarsılmaz bir şekilde hayatın yaşamaya değer olduğuna inanç. Anlam duygusu ve inancı Yay’ı Nihilizm den korur. Çok sert bir etki altında olmadığı sürece anlam bunalımına düşmez. Varoluşsal kaygılarla en iyi başa çıkabilme yolunun inanç ve anlamdan geçtiğini içgüdüsel olarak bilir. Evrendeki hiçbir mekanizmanın insanoğlunun aleyhine çalışmadığına inanır. Her şerde bir hayır görür. Bakış açısı pozitiftir. Bunlar insanı ayakta tutan ve iyi hissetmesini sağlayan olumlu özelliklerdir. Ancak aşırı genişleme ve gerçekçi olmayan beklentiler bu burcun tuzaklarıdır. “Her şey olacağına varır” eğilimiyle sorumluluktan ve uygulamadan kaçabilir. Oysa Don Juan’ın Carlos’a dediği gibi; “Bu dünyada hiçbir şey armağan gibi verilmez, her şey zorluklarla öğrenilir.”
Felsefe: “Bir şey biliyorsam o da hiçbir şey bilmediğimdir” Ünlü Filozof Sokrates’in asırlar öncesi attığı ok tam da Felsefenin kalbine saplanmıştır. Bir Filozof aslında çok az şey bildiğinin farkındadır. Bu yüzden hep gerçek bilgiye ulaşmaya çalışır. Sokrates bu türden ender bir kişiydi. Asla Fildişi kulesine çekilip insanlara ahkam kesmezdi. Tersine Cahil i oynamayı çok severdi. Onun bu tutumu Felsefe tarihine “Sokratesçi İroni”olarak geçmiştir. “Atina uyuşuk bir at. Ben de onu uyandırıp canlandırmaya çalışan bir at sineğiyim” sözüyle, soru sormanın önemine işaret ederdi. Her zaman en korkulan kişiler soru soran kişilerdir. Sorgusuz–Sualsiz Aldım-Kabul ettim davranış biçimi bir tür hipnoz veya transtan farksızdır. Deneyim sürecinden geçmeyen bilgi sadece malumat olarak kalmaya mahkumdur.
Yüksek öğrenim: Amerikalı Astrolog Stephen Arroyo, eğitimin 4 aşamasını Değişken burçların sembolize ettiğini söylüyor. Sırasıyla İkizler Burcu; İlk öğrenim (Kişisel algılama ve iletişim becerisi kazanma), Başak; Orta öğrenim (Çıraklık), Yay; Yüksek öğrenim (Ustalık, Bilgelik), Balık ise, Spritüel öğrenim (Ruhsal büyüme ve Evrenle bütünleşme) son aşamayı kapsar. J.Wolf Green de bu değişken burçların oluşturduğu büyük karenin bilinçte doğal bir dinamik ve gerilim durumu yarattığını söylüyor.
Mitolojide Jüpiter, “Tanrıların Kralı”dır ve Olimpos Dağının zirvesinde yaşar. Merkür ise “Tanrıların habercisi”dir ve dağın etrafında bir aşağı bir yukarı mekik dokur. Merkür “Bugün” e Jüpiter ise “Yarın”a odaklıdır. Merkür nötrdür. Her kalıba uyar. Saf zekayı ve ham bilgiyi temsil eder. Ahlak kavramı yoktur. Fırsatçıdır. İşine geldiği gibi hareket eder.Jüpiter de ise inanç ve ahlak vardır. İlkelidir. Yasa koyucu ve koruyucudur. Onun da açmazları ve çıkmazları vardır elbet. Deneyimden yoksun bir akıl hocası ya da ahlak kumkuması bir yargıç olabilir. Oysa Yüksek öğrenimin ana hedefi ustalık kazanmak, uzmanlık geliştirmek ve bunu tüm insanlığın hizmetine yaymaktır.
İyimserlik, Hoşgörü, Umut, Olumlu Yaklaşım: Jüpiter bize kendimizi iyi hissettirir. Kesinlikle negatif titreşim yaymaz, karamsar değildir, ama Jüpiter ayarını iyi yapamadığımızda bizi fena ayartır. Gözünden hiç çıkarmadığı pembe gözlükleri ile iflah olmaz bir İdealist ve Popüler Optimistir. Jüpiter doğum haritamızın neresinde yer alıyorsa orada korunduğumuz hissi yoğundur. Bu nedenle her şeyi garantide sanıp tembelliğe kapılabiliriz. İnsanın kendini sürekli karamsar, kötümser ve çökkün bir ruh hali içinde hissetmesi ne kadar sağlıksızsa sürekli iyimser, hafif ve mutlu hissetmesi de aynı derecede sağlıksızdır. Yaşam, negatif ve pozitif kutupları iç içe devinen bir spiraldir. Bir uçta takılıp kalmak yaşamı askıya almak demektir. (Kalp elektrosunda düz çizginin anlamı Ölümdür / Bu çizginin inişli çıkışlı grafiği yaşam belirtisidir) Yaşam ustalığı da bu iki kutbun dengelenmesidir.
Neşe, Coşku, Heves / Fanatizm – Dogmatizm: Yay’ın kaynaklarıdır. Çoğunlukla Hevesli bir öğrenci, Coşkulu bir Sporcu, Neşeli bir Çingene ve Muhteşem bir Çocuk halleriyle yaşama yansır. Sert açılar altında bu dinamik enerjiler yüksek gerilim hattına sıçrayarak Fanatizm ve Dogmatizmi beslerler.
Maceraperest, Gezgin, Bağımsız / Aylak-Geveze: Yay’ın Stratejisi bir anlamda hayatı bir serüven gibi yaşamaktır. Bunun için de kişisel özgürlük zorunludur. Kısıtlanmaktan bu kadar korkan başka bir burç yoktur. Yay’a verilecek en büyük ceza onu dar ya da kapalı bir alana hapsetmektir. Yay’ın yuvası doğadır. Tüm doğa yaratıkları da ailesidir. Yerdeki karıncadan gökteki kuşa kadar içi titrer. Gerçek bir doğa aşığı ve gönüllü bir çevrecidir. Hayvanlara ve Çocuklara zarar verilmesine hiç tahammül edemez. Yay amaçsızca yaylandığında günde kırk kapının ipine asılan, boş gezenin boş kalfası olup çıkar. Gününü bir torba dolusu laf ederek geçirir ne var ki söyledikleri bir incir çekirdeğini bile doldurmaz. Yay’ın, Karınca (Satürn) ile Cırcır böceği (Jüpiter) hikayesinden kıssadan hisse çıkarmasında büyük hayır vardır zira Jüpiter’in panzehiri Satürn’dür.
Lütuf, Kibir, Küstahlık, Görgüsüzlük: Yay Burcu görünürde iyi kalpli,cömert ve yardımsever olduğundan onun olumsuz yönlerini yakalamak biraz zordur. Eğer siz de bir insanın zahmetsizce iyi olabileceğine ve kolaylıkla başkalarına da iyi davranabileceğine inanıyorsanız bu tuzağa düşersiniz. Yay Asalet sultasını Aslan’la birlikte paylaşır, ama ikisinin de en büyük zaafı Kibir ve Lütufkarlıktır. Kendisine ve yaptıklarına hayranlık duyulmasını hararetle talep ederler. Jüpiter gösteriş ve İddianın planetidir. Yay, “Küçük dağları ben yarattım, büyükler babamdan miras kaldı” edasıyla insanlara yukarıdan aşağıya doğru göz süzdüğünde kullandığı sağlıksız malzeme geri teper. Kendi halindeki insanlar da ona aşağıdan yukarıya doğru bir bakış fırlatarak karşılık verirler; “Kim olduğun o kadar bağırıyor ki, ne dediğini duyamıyorum” (Bir bilge)
Komedi (Mizah anlayışı) – Sakarlık: Filozof, Kaşif, Alim ve Aristokrat sıfatlarıyla Zodyak’a nam salan Yay Burcu aynı zamanda ıslık çalıp, taklalar atarak insanı eğlendiren sevimli bir Palyaçodur. Kahkahası sıkıntılarının tesellisi ve ilacıdır. Yay’ın abartma ve kendine aşırı güvenme huyu başını gerçekten belaya sokabilir. Ayağı kayıp düştüğünde kafasını gözünü patlatsa (Sakarlığı meşhurdur ama ona sorarsanız koruyucu meleğinin izin günüdür) etrafındakiler kan kaybından gidiyor diye feryadı basarken, O hiçbir şey olmamış gibi, ” Aaa! Gördünüz mü kanımın rengi ne muhteşem kırmızı !” diyebilecek tek burçtur. Bilinen başka bir örneği de yoktur. Başak’ın Hypochondriasis (hastalık hastalığı) özelliğine karşılık Yay’ın Hyperchondriasis (Tüm hastalık belirtilerini yok sayarak aldırış etmeme) tavrı baskındır. Bunun temelinde ”Bana bir şey olmaz – Ben Sentor Varisiyim”gibi çok özel, seçilmiş, ilahi bir varlık olduğuna dair sarsılmaz bir inanç yatar. Bazen de hastalık ona çok kaygı verdiğinden bir kaçınma davranışı olarak ortaya çıkar.
İltifat mı- Hakaret mi (Pot kırma): Yay’ın pot kırma huyu dillere destandır. Akrep gibi acımasız bir stratejiyle insanlara saldırıp, diliyle sokmaz ama ağzını açtığında ortalık bir anda karışır. Diyelim ki Yay arkadaşınıza yeni sevgilinizi nasıl bulduğunu sordunuz. O da açık yüreklilikle size; Doğrusu çok isabetli bir seçim (iltifat olduğunu düşünüp tebessüm ederken) Hiç olmazsa bu bir karış adam seni on karış topuklu ile dolaşma eziyetinden kurtarır deyince (Tebessümünüz donar) Ne demek şimdi bu? İltifat mı yoksa hakaret mi? Hiçbiri. Sadece sürç-ü lisan eylemiştir. Af ola.
Deneyim ve Keşfetme dürtüsü: Yay’ın en büyük hedefi evreni keşfetmektir. Evrenin işleyişine duyduğu merak ve hayranlıkla sınır tanımadan ilerler. Sürekli kendini aşma arzusu taşır. Kah Don Kişot gibi yel değirmenleriyle savaşır, kah Evliya Çelebi gibi kıtadan kıtaya sıçrar. Kah da Yunus Emre gibi “Bir ben vardır bende, benden içeri..” deyip kendini içsel gelişime adar. Yay’ın temsil ettiği 9. Evin geleneksel adı “Uzun Yolculuklar Evi”dir. Bu ev yaşamın bütünselliğini kavramaya ve onun içinde kendi yerimizi bulmaya çalıştığımız çok önemli bir deneyim alanıdır Burada evrensel yasalarla tanışıp, farklı inanç ve kültürlerle buluşuruz. Yüksek öğrenimin asıl amacının niceliksel (diplomalar, doktoralar)dan ziyade niteliksel (kalite, ustalık, uzmanlık) olduğunu idrak ederiz. Burası Tanrı Zeus’un katıdır.Olimpos dağının zirvesidir. Buraya ancak bir dağcı gibi risk alarak, aşkla-şevkle tırmanabiliriz. Kolaya kaçıp tepesine paraşütle atladığımızda maazallah Tanrıların gazabına uğrayabiliriz.
Din Adamı – Alim / Yobaz-Sofu – Cahil: İnsanın kaçamayacağı en büyük otorite kendi vicdanıdır. Dini inançlarda bu mertebede yer alır.Kendi yüreğine bakabilme cesaretinden yoksun, kıt aklı ve bulanık yaşamıyla kalkıp başkalarına vaaz eden, ahkam kesen, iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin yargısını din adına Demokles’in kılıcı gibi sallayanlar “Kutsal Varlık” olan insana çok büyük zarar verirler. Hamlıktan (3.ev) – Olgunluğa (9.ev) uzanan bu kıl kadar ince kılıç kadar keskin Sırat Köprüsünde biraz durup, Özdemir Asaf’a kulak verelim;
Kendi bahçesinde dal olamayanın biri
Girmiş bahçeme ağaçlık taslıyor.
Ahlak – Erdem – Yargı: Ata Ruhum Jung’un deyişiyle; “Olduğumuzdan daha iyi ve yüce insanlar olarak yaşamaya çalışmak bizi aşırı derecede ikiyüzlülüğe ve sahtekarlığa götürür. Ayrıca üzerimize öylesine bir gerilim yükler ki, çok daha kötü durumlara düşer ve çöküntüye uğrarız. Yüksek erdem sahibi insanların titizliği ve bağışlamazlığı iyi bilinir. Günlük gazetelerde sergilendiği gibi çok saygıdeğer bir vatandaşın cinsel yaşantısı bazen şaşırtıcı olmaktadır; cinayet olayları hiç umulmadık çevrelerde ortaya çıkmaktadır.” Kısacası gölge her yerde kol gezmektedir. Bu gerçeği kabullenmek ve bununla yüzleşmek kuşkusuz manevi cesaret gerektirir.
Kendini Bilmek / Patavatsızlık – Dangalaklık: Kişinin kime, neyi ne zaman nasıl söyleyeceğini bilmesi kolay kolay ve hemen başarılacak bir hadise değildir. Yayın sağlıksız işleyen sürecinde Kendini Bilmenin yerini Patavatsızlık, Bilgeliğin yerini de Dangalaklık alır. İkisi arasındaki farkı, Doğan Cüceloğlu çok net vurguluyor; “Patavatsız önem vermediği için, Dangalak aklı yetmediği için başkalarını rahatsız edecek şekilde davranır.
“Kendini Bilmek” neden önemlidir? Çünkü; Yaşamın gerçek amacı budur. Çünkü; ancak kendini bilen insan gerçek doyum ve mutluluğa ulaşabilir. Bizim kültürümüzde kişinin kendisini bilme teması oldukça geniş bir yer tutar. Yunus Emre bu konuda başlı başına bir hazinedir.
İlim ilim bilmektir ilim kendin bilmektir.
Sen kendini bilmezsin ya nice okumaktır.
Kamp ateşini söndürme vakti geldi. Yay’ı okları ve hedefleri ile baş başa bırakıp dünyamıza geri dönelim. Satürn zamanı, Oğlak da sorumluluk ve görevleri hatırlatan sinyalleri yağdırmaya başladı bile…
alıntı
Bizi başınızdan geçenler değil kafanızdan geçenler ilgilendirir..
. .. . . ... .. .. ...
.. .. .. . ... .
. . ..
|