Anket: Şiron Hangi Burçlarda Güçlüdür?
Aslan, Kova, Yengeç
Balık, İkizler, Akrep
Başak, Yay, Terazi
Oğlak, Boğa, Koç
[Show Results]
Not: Bu genel bir ankettir, diğer kullanıcılar oyunuzu hangi seçeneğe verdiğinizi görebileceklerdir.
 
Değerlendir:
  • 42 Oy - 2.67 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5

Şiron Çalışmaları
Yazar Mesaj
ay_se Çevrimdışı
VIP Üye
****
VIP Üyeler
lt=
Mesajlar: 226
Üyelik Tarihi: May 2007

Rep Puanı: 2

Mesaj: #1
Şiron Çalışmaları
ŞİRON CHİRON (2060)

asteroid sınıflandırması :B-tipi
kaşifi :Charles T. Kowal
keşif tarihi :1 kasım 1977
dönüş dönemi :-5.9 saat
çap : 208 km 148
kütle : 1019kg 2*-1018
meyil :6.93540
eksantriklik :0.3831118
yörüngesel dönem :50.7 yıl



şiron, Güneş sisteminin yörüngesinde olan bir gök cismidir. 1 Kasım 1977, 10:00 am (LMT), Charles T. Kowal tarafından California, Pasadena, Hale Araştırma Kurumuna bağlı Palomar Gözlemevi’nde keşfedilmişti. Astrolog Al Morrison, keşif anını 9:56 olarak rektifiye (düzeltme) etmişti.


1890’larda resimleri çekilen, 300-400 km’lik çapı ile şiron’a astrolojide çok önem verilmemişti. şiron, ilginç bir gök cismidir. Kararsız ve dış merkezli bir yörüngede dolaşır. Uranüs ve Satürn arasındaki yörüngesinde seyrederken keşfedilmiştir. Güneş’e olan yörüngesinin en yakınında olduğu yerde Satürn’ün yörüngesine girer ve zamanının bir kısmını Jüpiter ve Satürn arasındaki yörüngesinde geçirir. Büyüklüğünden dolayı gezegen adını veremeyeceğimiz için, en yakın tanım; gezegene benzer gök cismi anlamında “planeoit” olabilir. şiron’un, mitolojik sözlük anlamı, “dolaşan”, “gezinen”dir. şiron, Zodyak’taki turunu yaklaşık 49-51 yıl arasında tamamlar. Bazı astronomlar şiron’un günün birinde Güneş sistemini bir komet gibi terk edeceğini düşünürler.


Chiron’un çok basık olan yörüngesi nedeniyle Güneş’e uzaklığı, Dünya’nın Güneş’e olan uzaklığının 8.5 katı ile 18.5 katı arasında değişiyordu. Böylesibir değişim asteroidlerden çok kuyruklu yıldızlarda gözlenir. 1988 yılında Chiron birdenbire parlaklaştı ve çevresinde kuyruklu yıldızlarınkine benzeyen bir gaz bulutu belirdi. Şimdi bazı astronomlar Chiron’un 100-300 km. çapında bir kuyruklu yıldız olduğunu düşünürken, bazıları ise onun kuyruklu yıldızlarla asteroidler arasındaki kayıp halka olabileceğini söylüyorlar. Belki de kuyruklu yıldızlar yaşlandıkça ve yapılarındaki gaz ve buzları kaybedip büzüldükçe asteroidlere dönüşüyorlar.



1 kasım 1977 de keşfedilen Güneş sistemimizde, tahmini olarak en fazla 160 kmlik bir çapa sahip olan chiron dan çok daha büyük olan yüzlerce astreoid bulunmaktadır. Ama, Chiron’un Saturn ve Uranüs arasında konuşlanmış yörüngesi eşsizdir. bazen hem Saturn hem Uranus’e kuvvetli bir şekilde yaklaşır. Çizdiği yol istikrarsızdır ve muhtemelen sadece ikibin yıl kadardır bu yolda ilerlemektedir ve büyük bir ihtimalle sadece ikibin yıl daha bu yolda devam edecektir.Pozisyonu güvenilir bir şekilde yalnızca İÖ. 1500 ve İS. 4000 yılları arasındaki dönemde hesaplanabilir, bu dönemin dışındaki tüm hesaplamalar “doğruluğu kesin değil” olarak değerlendirilmelidirler.



Chiron’un Saturn ve Uranus arasında yerleşmiş yörüngesinin pozisyonu gerçekten özeldir. Tüm sınıflandırma çabalarına rağmen, Chiron, bir gezegen rolünü üstlenmiştir. Çizdiği yol, tıpkı Plutonun ki gibi, son derece egsantriktir, bu yüzden sık sık hem Saturn hem de Uranüs’ün yörüngeleriyle çakışır. Bir çok astrolog onu bu ikisi arasında bir nevi “arabulucu” ve “göklerin muhafızı” (Satürn) ile dış gezegenler arasında bir bağlantı olarak görür. Buna göre, Chiron’ın hem Satürnyen hem de Uranüsyen bir etkisi olduğu söylenir. Chiron, bir kuyruklu yıldız olarak tanımlanmadan önce, Mars ve Jüpiter arasındaki diğer asteroidlerin kuşağından ya da sürüsünden uzakta, bir göçebe, bir yalnız ve bir asi, kendi yoluna giden bir asteroid olarak düşünülüyordu. Ahahtar şeklindeki sembolü, geniş çapta kabul gördü ve astrolojik yorum için temelin bir parçası olarak kabul edildi. Chiron, dış gezegenlere ve aynı zamanda, klasik mitolojideki rolüyle de gösterildiği gibi hayatın safhalarına kapıları açan bir anahtar olarak kabul edilir.


Astronomlar chiron un ilk keşfinde asteroid olarak sınıflandırmışlardır.Chiron’un bir asteroid mi,planet mi yoksa dış uzaydan gelen yabancı bir cisimmi olduğuna karar vermeye çalışırlarken 1989 yılında ABD' li astronomlar Karen J. Meech ve Michael J. Belton' un, Chiron' un etrafını saran tozlu bir koma olduğunu farketmeleri 1991 de chironun yüzeyinde kuyruklu yıldızların gaz komalarının oluşturduğu bilinen bazı maddeler bulunduğunun ortaya çıkması nedeniyle chironun bir kuyruklu yıldız olduğu kabul görmüştür.bu kararsızlıktan olsa gerek chiron hem asteroid hem de kuyruklu yıldız kataloglarında yer almıştır.yinede bazı astrologlar chironu gezegen olarak kabul edip niteliklerini araştırmaya çoktan başladılar bile.şu an hem asteroid hem de kuyruklu yıldız sınıflandırmalarında yer alan chiron beklide bir gezegendir.


2060 Chiron,oldukça alışılmamış bir yörüngede dolanmaktadır. Yarı-büyük eksen uzunluğu 13.6 AB olan Chiron' un yörüngesi, asteroid kuşağının tamamen dışında bulunmaktadır.Chiron, enberide, Güneş' ten 8.43 AB uzaklıkta ve Jüpiter ile Satürn yörüngeleri arasındayken, enötede ise, Güneş' ten 18.8 AB uzaklıkta ve Uranüs yörüngesinin çok yakınındadır.


Astronomlar,karmaşık ve gezegen yörüngesi kesen bir yörüngeye sahip olması nedeniyle Chiron' un en sonunda bir gezegenle çarpışacağına ya da Güneş Sistemi' nden daimi olarak çıkacağına inanmaktadırlar.

bir çok siteden karma alıntılar yaptım.

arkadaşlar, chiron hakkında bulduğum tüm bilgiler hemen hemen birbirine yakın şeylerdi.bulduklarımı derlemeye çalıştım.şimdiye dek böyle bir çalışma yapmadık.bu ilkti bu yüzden eksikler mutlaka olacaktır.bulduğum yazıların bazılarında chironun çapı ve kütlesiyle ilgili çok farklı bilgiler vardı.ben bunları değiştirmedim.elinde chironla ilgili teknik bilgileri olanlar eklenti yapar,paylaşırlarsa sevinirim.

feryadıma şahit gökteki tüm yıldızlar.
07-13-2008 05:16 AM
 Alıntı Yaparak Cevapla
galaxia
Kayıtsız

 
Mesaj: #2
RE: İleri Seviye Şiron Çalışmaları
MİTOLOJİDE KENTAVROS (Kentaur)
[Resim: thumb_807267018.jpg]
Kentaurlar mitoslarda sık sık karşımıza çıkan at adamlardır. Teselya(bazı kaynaklarda Lapith’ler kralı ) İxion ile Hera'nın (bazı kaynaklarda nephele) buluttan yapılmış görüntüsünden doğmuşlardır. Önden bakıldığında baş, göğüs ve kolları kimi zaman da ön bacakları insan, karınlarının arkası ve arka bacakları at biçimindedir. Yele ve kuyrukları vardır. Kentaurlar dağlarda yaşar ve çiğ et yerler. Yabanıl ve azgın yaratıklardır. Herakles ve Dionysos efsanelerinde önemli rol oynayan Kheiron'la Pholos iyi ve yararlı olan Kentavroslardır.

Ayrıca centaurların genç dönemlerinde kahverengi, yaşlandıklarında ise beyaz renklere büründüğü söylenir .herakles kentaur nassos karısına yaklaşmak isteyince onu oklarıyla yaralamış ve kentaurosun kanıyla kaplanmış gömleği herakles'in vücuduna yapışıp onu tutuşturmuştu. bu dayanılmaz acıya son vermek için herakles bir odun yığını hazırlatarak kendisini alevlerin içine atmış ve ölerek olimpos'a gitmişti

Yarı-insan, yarı-at olan bu yaratıklar orman ve dağların sınırlarının ötesinde, insanların dolaşmadığı yerlerde yaşarlar. Diğer orman tanrıları ve perileriyle paylaştıkları yerlerde karşılaştıkları insanlar, avcılardır. Ancak bu avcılar farklı avcılardır, çünkü adları Herakles ve Atalante’dir. Herakles, Pholos’un hakim olduğu dağlarda Erymanthos adlı yaban domuzunun peşindeyken, Kentauros Pholos’la karşılaşır ve onun misafiri olur. Apollodoros’a göre çiğ etten başka bir şey yemeyen bu misafirperver Kentauros, Herakles’e pişmiş et ve şarap ikram eder. Kızarmış etin ve şarabın kokusunu duyan ve bu fırsattan yararlanmak isteyen öteki Kentauroslar başlarına üşüşürler. Herakles onları ancak dövüşerek uzaklaştırabilir. Bu olaydan sonra insanlar ve Kentauroslar arasında sürekli bir kavga başlar.

(BİR BAŞKA KAYNAKTA:Khiron ölümsüzdü ama, Herakles istemeyerek onun ölümüne sebep oldu. Herakles’in Kentaur’lar içinde Pholos adlı bir arkadaşı vardı. Bir gün Herakles Pholos’un yanına gitti “Çok susadım” dedi, “senin şu şarabından ver de biraz içeyim”. Ünlü kahramanın içmek istediği şarap bütün Kentaur’ların ortak içkisiydi. O şarabı, kendilerinden başka kimse içemezdi. Fakat Pholos arkadaşını çok sevdiği için yasağı dinlemedi. Herakles’e biraz şarap ikram etti. Şarabın kokusunu alan bütün Kentaur’lar hemen geldiler. Herakles’e saldırdılar. Çetin ve kanlı bir dövüş oldu. Herakles bu azgın yaratıkların hepsini yere serdi. Bu arada istemeden, kaza ile bir köşede üzgün duran ve kavgaya hiç karışmayan Khiron’u da yaraladı. Bu yara kapanmaz, iyi olmaz bir yara halini aldı. Khiron ölümsüzdü ama, Zeus onun bitmez, tükenmez acılardan kurtarmak için, ölmesine izin verdi.)diye bahsedilir

Toplumdan uzak yaşayan, önceden kesinlikle kestiremeyeceğiniz davranışlar içinde bulunan (Apollodoros), bununla birlikte insanlara kızarmış et ve şarap ikram edebilecek kadar misafirperver olabilen bu garip ve vahşi yaratıklar, şifalı otlar ve merhemler hakkında her şeyi bilirler. Doğuştan avcılardır, silah olarak taş ve sopadan başka bir şey kullanmazlar. Buna karşın Herakles’in ve Atalante’nin yaylarına ve oklarına karşı duramazlar. Et ve şaraba düşkün oldukları kadar, kadınlara da düşkündürler. Kentaurosların yaşadığı ormanlarda tek başına dolaşan bir kadın avcı, büyük bir tehlike altındadır. Çünkü varlığıyla Kentaurosların hayvansı cinsel dürtülerini uyandırır ve böyle bir durumda yayından başka güvenebileceği hiçbir şeyi yoktur
Theseus da insanlarla Kentauroslar arasındaki kanlı çatışmalara konu olur. Lapithlerin kralı Peirithos ile Hippodameia’nın düğününde gelini kaçırmaya çalışan Kentaurosları, düğünün şeref konuğu olan Theseus öldürür. Silahlı savaşçıları taşlı sopalı Kentauroslarla karşı karşıya getiren çatışmaların yönü kendi aleyhlerine değişmeye başlayınca, Kentauroslar dayanamazlar ve şarapların ve kadınların üzerine atlarlar. 

Vahşi yaratıklar olmalarına karşın avcılığın ve tıbbın bulucuları Kentauroslardır. Kheiron adlı kahraman Kentauros, topluma en fazla uyum sağlayan Kentaurostur ve onun doğaya yakınlığı, av sanatının yanı sıra bitkiler hakkındaki bilgilerini de geliştirmesini sağlar. 
Aktaion gibi Asklepios da onun tıp alanında öğrencisi olmuş, Peleus ve Akhilleus da avcılığı ondan öğrenmişlerdir.

Görülüyor ki oldukça barbar yaratıklar olmalarına karşın Kentaurosların eğitmenlik yaptıkları da olmuştur. Özellikle, Akhilleus’un çocukluğu Kheiron’un yanında geçer. Akhilleus henüz çocukken av sanatını öğrenmesi için babası Peleus tarafından Kentauros Kheiron’un yanına bırakılır. Neden Peleus gibi usta bir avcı, Kentauros gibi bir yaratığın yardımına ihtiyaç duysun? Çünkü, bir ölümlü bir deniz tanrıçasının oğlu olan Akhilleus, annesinin yanındayken büyük bir tehlike altındadır. Kendisi gibi ölümsüz olmaları için Akhilleus’tan önceki çocuklarını ateşe atan bu anne, onların ölümüne neden olmuştur. Bu nedenle Peleus ne tanrıların, ne de insanların dünyasında güvencede olan Akhilleus’u önceki çocuklarıyla aynı akıbeti paylaşmaması için Kentauros’a verir. Akhilleus, at adam Kheiron’un yanında, silahsız olarak domuzlara ve ayılara hükmetmeyi öğrenir; aynı zamanda müzik ve hekimlik alanlarında eğitilir. Kentauros, güzel sanatlar konusunda olduğu kadar, ahlak konusunda da çok bilgilidir. Homeros’a göre Kheiron, aslında, “Kentaurosların en dürüstüdür”, aynı zamanda güzel bir ahlak örneğidir.

Peleus, başından geçen bir olayda, Kentaurosların nasıl çift kişilikli yaratıklar olduklarına tanık olur. Kalydon avında, Peleus yanlışlıkla kayınpederi Eurytion’u öldürür ve İolkos’ta kral Akastos’a sığınır. Bir süre sonra kralın karısı Peleus’a tutulur. Aşkına karşılık bulamayınca da kocasına Peleus’u şikayet eder. Kral, kendisine sığınan bir adamı öldüremeyeceğinden Peleus’tan kurtulmak için kurnazca bir plan hazırlar. Dağlarda yapılan bir av seferi sırasında Peleus’un uykuya dalmasını fırsat bilip kahramanın silahı olan “machaira”yı (bir silah olarak da kullanılabilen bir müzik aleti) öküzlerin gübreliğinin içinde bırakır. Kentaurosların tehdidiyle karşılaşan –ya da hayvanların tehditiyle karşılaşan- Peleus, hayatını, silahını bulup ona veren Kheiron’a borçludur. İşte Kentauroslar iki farklı özelliği aynı bedende taşıyan böyle garip yaratıklardır. Kaba ve barbardırlar. Aynı zamanda insanların hem eğitmenleri, hem de rakipleri; kahramanların ise genellikle en iyi dostlarıdırlar. İyi Kentaurosları (Kheiron ve Pholos) kötü Kentauroslarla (Nessos ve Herakles’e saldıranlar) olarak ikiye ayırmada şaşılacak bir şey yoktur. Böyle bir değerlendirme yaparken, Kentaurosların asıl doğaları gözden kaçırılabilir. Kültür (uygarlık) ve doğa arasında en uç noktalarda gezinen bu yaratıklar, varlıklarını bu aykırılığa borçludurlar. Yerleşim bölgeleri etrafında ne iyi, ne kötü olağanüstü yaratıklarla karşılaşılır. Bu bağlamda Kentauroslar, Yunanlılara göre siteleri oluşturan birbirinden farklı iki temel öğeyi simgelerler; bir yanda kültür dünyası, uygarlık, sanat ve teknik, öbür yanda doğa. Sonuçta Kentauroslar kültürün doğal öğesidirler, doğayı oluşturan taraftırlar. Ustası oldukları sanatları öğrenebilmek için hem onlara meydan okumalı, hem de onların övgüsünü kazanmalıdır. Ustası oldukları bu tekniklerin onların elinde hiçbir anlamı yoktur; bu teknikler yalnızca kahramanlarca insanlara açıklandıkları zaman anlam kazanırlar. Belirsiz özellikleriyle bünyelerinde iki farklı doğayı barındıran Kentauroslar, her şeyin mümkün olduğu avcılık dünyasına aittirler. 
Arkaik dönemden kalma vazo resimlerinde, Kentaurosların çift kişilikleri çok açık bir biçimde resmedilir. Genelde Kentauroslar ön tarafları insan, arka kısımları at şeklinde olup “çıplak figürler” biçiminde resmedilirken, Kheiron, bazen de Pholos farklı iki kısımda çizilirler: Önde insan biçiminde, arka tarafı at biçiminde, bacaklarını ve gövdesini örten bir çarşaf giymiş haldedir. Böylece resimlerinde bile Kentaurosların çift kişilikleri vurgulanır; insanlık ve hayvanlık arasında paylaşım, yukarı ile aşağıda arasında değil, arka ile ön arasında olmakta ve Kheiron’un farklı tasviri de içinde bulunduğu durumu simgelemektedir. 

Kentauroslarnı görünümlerini tamamlayan bir başka boyutları daha vardır. Farklı kültürleri karşılaştırdığı eski bir yazısında Georges Dumezil, birbirinden farklı Hint-Avrupa kültürlerinde at adamların, kış mevsiminin bitişinin kutlandığı bayramlarda nasıl yer aldıklarını ve oynadıkları rolleri açıklamaya çalışır. At adam kılığına girmiş gençler sokaklarda geçit yaparlar, şarap ve kadınlar hakkında fıkralar anlatırlar. Yunan kaynakları yeterince açık olmasa da Henri Jeanmarie bunlardan bazı sonuçlar çıkarmıştır. Erginleme ayinlerinin ritüellerinden olan kılık değiştirme ve maske takmalar, yalnızca öğrencilere özgü değillerdir. Üstatlar da, ayini yöneten ve anlatanlar da kılık değiştirirler veya maske takarlardı. Eski Yunan’da, genelde hayvan kılıklarının seçildiği bu ayinlerde farklı kılıklar arasından belli başlı iki tür kılık sıyrılırdı: At adam ve kurt adam.

CHIRON
(okunuşu Kayron)
Yarı insan – Yarı at

[Resim: thumb_377636374.jpg]

Chiron‘un (bundan böyle Kiron olarak geçecektir) Centaurlar’la (bundan böyle Santor olarak geçecektir) olan ilişkisi, farklı kaynaklarda farklı şekillerde anlatılmaktadır. Kimine göre Kiron, Santorlar’ın atası, bazen Baş Rahibi, bazen de onların yöneticisidir. Kimine göre ise Santorlar’la olan ilişkisi sadece onlarla beraber cümbüşler düzenlemesinden ibarettir.

Santorlar’ın orijinalleri de farklı şekillerde anlatılmaktadır. Güvenilir iki yaklaşıma göre Santorlar ya Apollo ve Stilbe'nin oğlu olan Santorus (Centaurus) dan ya da Ixion ve Nephele’nin oğlundan türemişlerdir. Santorlar’ın karakterleri inanılmaz derecede kural tanımayan, şehvet ve alkol düşkünü, içgüdüsel hareket eden olarak tanımlanmaktadır.
En çok itibar gören hikayede Kiron’un, Satürn (Kronos) ve peri Philyra’nın oğlu olduğu yazılmaktadır. Satürn henüz bebek olan oğlu Zeus’u ararken Philyra’ya rastlamış. Aslında bir peri olan Philyra, Satürn'den kaçmak için kendisini kısrağa çevirmiş. Fakat Satürn Philyra’yı kandırmak için At kılığına girerek O’nunla beraber olmayı başarmış. Sonuç olarak Philyra Kiron’u doğurmuş: Belden aşağısı at, kafası, kolları ve belden yukarısı insan olan bir Santor.
Philyra O’nu görünce o kadar iğrenmiş ki, tanrılara kendisini olduğundan başka bir şeye çevirmeleri için yalvarmış. Tanrılar da O’nu Ihlamur ağacına çevirmiş. Böylece Kiron annesi ve babası tarafından terkedilmiş olarak Apolla tarafından bulunup, büyütülmüştür.

Bu anlamda Apollo Kiron’un üvey babasıdır.

Buraya kadar olan hikayede bile Kiron hakkında önemli psikolojik anlamlar görülebilir. Kiron annesi tarafından reddedilmiştir ve babasını hiç tanımamıştır. O anne ve babası hayvan kılığındayken dünyaya gelmiştir. Yani tamamen içgüdüsel bir birliktelikten meydana gelmiştir. Kiron’un yaşamında hiç bir zaman babasıyla bir uzlaşma görülmüyor. Annesi Philyra ise kendi içgüdülerinin bir ürünü olan Kiron’u reddetmiş ve sonsuza dek kendisini bir ağaca hapsetmeyi tercih etmiştir.
Reddedilen veya bastırılan içgüdülerin açtığı yaralar bir gün karşımıza kendini yeni şekliyle ifade eden bir dengesizlik olarak çıkabilir. Bu fiziksel veya zihinsel bir hastalık olabilir. Kiron doğum haritasında kimi zaman bu şekilde görülür.

Yunan mitolojisinde Kiron’un üvey babası ve öğretmeni Apollo'dur. Müzik, kehanet, şiir ve iyileştirme yeteneğinin Tanrısı bir üvey baba. Güzellik, akıl ve adalet de Apollo’nun işiydi. O hiç bir zaman kinci değildi ve insanoğlu’nu günahlarından arındırırdı. Aynı zamanda vahşi hayvanlara ve salgın hastalıklara karşı ilahi bir koruyucuydu. Yani Apollo’nun ifade ettiği arketip, içgüdüsel bir birlikteliğin ürünü olan Kiron’un ifadesine tam bir tezat oluşturuyordu.

Kiron Apollo’nun bakımıyla hayatta kalabilmiştir, ancak sonsuza dek yaralı olarak yaşayacaktır. Çünkü kendi içinde bir bölünmüşlük vardır. İçgüdüsel olarak kendisini aşağılık ve reddedilmiş hissetmekle beraber yetiştiriliş tarzıyla Apollo’nun fikirlerinin ve öğretilerinin içgüdüselliğe karşı uyum, düzen ve yaratıcılık içinde uzlaştıran olmuştur.
Kiron akıllı ve deneyimli biri olmuştu. Aynı zamanda kahin, doktor, öğretmen ve müzisyen olmuştu. Krallar oğullarını eğitmesi için Kiron’a gönderiyorlardı. Pek çok Yunan kahramanının öğretmeni Kiron'dur. Bu öğrencilerden bazıları Jason, Achilles, Herkül ve Asclepius'tur. Kiron onlara her şeyi öğretmişti. Binicilik, okçuluk, avcılık, savaş ve eczacılık sanatı ( ev yapımı bitkisel ilaçlar), ahlak kuralları, müzik, dini ritüeller ve doğa bilimlerinin başlangıcını öğretiyordu.

[Resim: thumb_996229216.jpg]
Kiron’un fiziksel olarak yaralanmasını anlatan en bilinen hikaye şöyledir. Herkül Santorlar tarafından bir akşam yemeğine çağrılmıştı. Yemekte kavga çıktı. Herkül zehirli oklarını fırlatmaya başladı. Gürültüden rahatsız olan Kiron, neler olup bittiğine bakmak isterken, kazara Herkül’ün oklarından biri bacağının üst kısmına (veya kasığına) isabet etti.

Başka kaynaklara göre ise yaralı bir Santor Kiron’un mağarasına sığınmış. Onu kurtarmak isterken Kiron kazara kendini yaralamıştır. Veya Kiron, Lapithler’le Santorlar’ın arasında çıkan bir mücadelede yaralanmıştır. Sarhoş Santorlar Lapith gelinine tecavüze kalkışınca çıkan kavgada Kiron yaralanmıştır.

Kiron’un yaralanmasının hikayesi farklı şekillerde anlatılsa da her koşulda Santorlar ya Herkül’e karşı ya da Lapithler’e karşıydı. Buradaki mücadelede Santorlar Kiron’un alt yarısını, reddedilen hayvansal parçasını, Lapithler ve Herkül ise üst kısmını, insan tarafını temsil etmekteydi. Bu yara yüzyıllar boyunca insanoğlu’nun içgüdüsel tarafını bastırması ve bu yönde kendine zulmetmesi nedeniyle bir miras haline gelmiştir.

Günümüz modern dünyası bu mirası taşımaktadır.
Herkül başarı ve motivasyonun ve mükemmelliğin sembolüdür. Bu maskülen prensip Batı kültüründe son bir kaç yüzyıldır baskın bir şekilde görülmektedir. Ego oluşumu için şart olan pozitif (güç, dayanıklılık ve bireysel kimlik) özelliklerinin yanı sıra negatif (kaba, yıkıcı, baskıcı, içgüdüleri ve feminen arketipleri değersizleştiren) özellikleri insanların acı çekmesine rağmen kahramanlığa fazla prim veren yanlarını belirginleştirmektedir.

Kiron, kahramanlık prensibine zıtlıklar taşıyan bir serüveni anlatmaktadır. O’nun hayatı Apollo tarafından kurtarılmıştı. Pek çok yeteneğini Apollo’dan öğrenmişti. Daha sonra bu yeteneklerini öğrencilerine öğretti. Onlar birer kahraman oldular ve içlerinden biri Kiron’u yaraladı. Doğum haritasında Kiron’un olduğu yer genellikle bizim kendimiz için değil de başkaları için iyi yapabileceğimiz şeyleri anlatır. Bazı özelliklerimiz başkaları tarafından gayet iyi fark edildiği halde kendimiz göremeyiz. Genellikle bunlar kendi kendimizi büyütebilmemiz ve iyileşebilmemiz için acil olarak ihtiyacımız olan şeylerdir.
Kiron, yarasından dolayı çok acı çekmekteydi. Ancak kendini iyileştiremediği gibi ölümsüz olduğu için ölerek bile bu acıyı dindirme seçeneği yoktu. Kendi acısını dindirmek için uğraştıkça başkalarını iyileştirmekte daha başarılı oldu. Kiron’un bu davranışı sürekli tekrar edilen, ancak çözümsüz gözüken davranışları andırıyor. Saplantılı tekrar edilen davranışlar gibi.

İçgüdüsel aklımızı dinlemeyi bıraktığımızda, içgüdülerimizle bağlantıyı kestiğimizde haklı geçinen üst yanımız her zaman içimizdeki dengesizliği sabırsızca bir felsefeye oturtturmak için çabalayacak, hatta başkalarını da buna ikna edecektir. Haritada Kiron neredeyse bu alanda ele geçirilme ve hükmedilme tehlikemiz vardır. Bir fikir tarafından, bir amaç uğruna ele geçirilebilirsiniz. Delicesine, saplantılı bir şekilde bu uğurda davranarak aslında yaranızı ölümsüzleştirmeye çalışır ve çevrenizdeki herkesi de bunun doğruluğuna inandırırsınız Aslında tüm yaptığınız çaresizce içinizdeki acıya direnmektir. Bu durumda Kiron’un hikayesinde olduğu gibi yaramızı ve yaralanabileceğimizi kabul etmeye ihtiyacımız vardır. İyileşebilmenin ön koşulu kabul etmektir. Aynı zamanda ruhumuzun yol göstericiliğini engellemememiz gerektiğini, bazen ulaşılması zor olan iyileşmelerin ruhumuzun aklıyla bize ulaştığını hep hatırlayın.
Kiron’un cezasından azledilmesinde en önemli rol Prometheus’undur. Belki bu hikaye kendi yaralarımızı iyileştirme konusunda bize de örnek olabilir.

Zeus kendisiyle alay ettiği için ve sonra da tanrıların ateşini çaldığı için Prometheus’u bir kayaya bağlamıştı. Her gün kocaman bir kuş ciğerini gagalayarak işkence yapıyordu. Zeus Prometheus’u ancak bir ölümsüz yerini alırsa ve ölümsüzlüğünden vaz geçerse azad edeceğini açıkladı.
Herkül Kiron’un durumunu Zeus’a açıkladı ve Zeus’dan Kiron’u kabul etmesini rica etti.
(Yarayı ancak sebebi iyileştirebilir) burada bir kez daha Kiron’un kendi adına hareket etmediğini de görüyoruz. Kiron Prometheus ‘un yerini alır ve zaman içinde doğal olarak ölür. Dokuz gün sonra Zeus O’nu ( ölümsüz yapar) Santorlar’ın takım yıldızı yaparak ölümsüz kılar.

CHİRONUN HAYATI VE TEMSİL ETTİĞİ ALANLAR
[Resim: thumb_620552760.gif]
Aslında chiron öz güven sözcüğünün eş anlamlısıdır...Mitolojik bir kavram yüklendiğinden de çıkarıyoruz ki bu varlık yarısı insan, yarısı at olan ve tıbbı keşfeden varlık. Ayrıca savaşçı bir ruha sahip olan Chiron zeki, uygar ve kibardı. Tıpla ilgili bilgisi ve yetenekleri ile ünlü idi. Chiron nymph Chariclo ile evliydi ve ona üç kız ve bir oğlan verdi. Chiron, karısı ve çocukları Pelion dağında yaşıyordu. Ayrıca Heraklesin de eğiticisidir...

Yay, burçlar kuşağının en büyük kahraman figürlerinden biri olan Chiron’u temsil eder. Yarı at, yarı insan olan Centaur isimli yaratığın bir cinsi olan Chiron, Centaur’ların en incesi ve en ahlaklısı olarak bilinir. Öğretme gücü yüksek olan Chiron’un annesi deniz tanrıçası Oceanus’un kızıdır.

İçlerinde ünlü savaşçılar Achilles ile Jason’ın da bulunduğu Eski Yunanlı gençlere bildiklerini öğreten Chiron bir mağarada yaşamaktadır. Bir gün köylerini rahatsız eden Centaur’ları öldürmeye çalışan Heracles’in oku yanlışlıkla Chiron’a isabet eder. Chiron yarayı iyileştirmek için bildiği tüm büyüleri yapsa da yara bir türlü kapanmaz. Acıdan kıvranan Chiron ölümsüz olduğundan ölüler dünyasına gidemediği için daha çok acı çeker. Bu durumu gören tanrı Prometheus Chiron’u bir ölümlüye dönüştürür bunun üzerine Chiron dünyadan ayrılarak gökyüzündeki yerini alır.

Chiron sembolik yapısı ile sağlam,dürüst ve kutsal nitelikli bir insan ile güçlü bir hayvan gibi doğa ile bütünleşmiş,doğanın bir parçası olmuş anlamlı bir yapıyı anlatır. Chiron’un doğayla olan bütünlüğü tıpkı bir şaman ( tanrısal güçleri ile insanlara ve topluma düzen ve sağlık veren yüce,kutsal insan ) gibi ona tedavi edici, iyileştirici ve düzenleyici unsurlar verir. Tanrının oğlu olan Chiron akıl ve zekayı,düşüncenin gelişimini ifade eder. Medikal çalışmalardaki başarıyı anlattığı gibi, müzik, kültür ve ahlak, avcılık, savaş ve astroloji’ yi de belirtmektedir. Chiron gelişmesine yardımcı olan Jason, Hercules, Asclepius ve Archilles’in etkisi altında kalmış, geniş bir alanda eğitim alarak bilgi ve eğitimin sembolü haline gelmiştir. Chiron kendi eğitimimiz ile kişiliğimizin toplum içerisinde geleceği yeri ve öz kültürümüz ile toplumun bizi nasıl tanıyacağını anlatır. Ancak bizim geleceğimiz toplusal konularda yaşayacağımız üzüntü ve duygusal yaralanmalarında belirleyicisidir. Doğum haritasındaki yeri,o evin anlamı içerisinde bizim kişisel çabamız ile gelebileceğimiz yeri, makamı ve aşamaları anlatır. İçinde olduğu evin yaşamımıza etki edecek hassas yönleri var ise bunlarında önem kazanmasına yol açar. Chiron’un bulunması ile gündeme gelen klinik psikoterapi çalışmaları,duygusal yaralanmaları ve rahatsızlıkları anlattığı gibi, bu sorunların şifa bulması için yapılan çabaları da göstermektedir. Birçok ünlü terapist ile büyük duygusal çöküntüler yaşamış kişilerde Chiron etkisinin güçlü olduğu görülür.

Chiron bilgisini, bilgeliğini ve yardımseverliği ile Tanrılar tarafından ölümsüzlükle ödüllendirilmiştir. Ancak bu ödül Chiron’u değişik bir konuma getirir. Chiron bir yanda hassaslığı ile kendi acıları ve üzüntüleri içerisinde sarmalanacak, ancak ölümsüzlüğü bunun sonuna dek böyle kalmasına neden olacaktır. Çözüm çabuk bulunur. Prometheus kutsal ateşi Tanrılardan alarak Dünya yüzüne getirir. Ateş ceza ve adaleti, hırs ve öncülüğü anlatmaktadır. Prometheus ile anlaşan Chiron ölümsüzlüğü Prometheus’a vererek yerine geçer. Bu anlaşmadan dolayı Chiron ile Prometheus sonsuza dek birbirlerine muhtaç kalacaklardır. Chiron dünya yüzündeki zeka ve erdemleri temsil ederken, Prometheus aydınlığı ve görebilmeyi sağlayan, gizli kalanları ortaya çıkaran ateşi elinde tutar. Chiron bulunduğu evde, ateş gibi sıcak fikirlerin pratik hayata uygulanabilmesini anlatır.

Chiron ölümü tercih eder. Çünkü o ölümün gereğini,asaletini ve ölümün getireceği barışı iyi bilir. Burada anlatılan ölüm sadece fiziksel olarak yaşamın sona ermesi değil,duyguların ve heyecanların yok edilmesi,peşinde koşulanlardan vazgeçilmesi anlamında da anlaşılabilir.
Chiron’u bu karmaşık ve derin karakteri ile bir burcun tanımı içinde anlamak kolay değildir.
07-13-2008 06:16 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
astrosohbet Çevrimdışı
Kızıl & Mavi
********
Neptunia Admin
lt=
Mesajlar: 7,901
Üyelik Tarihi: Apr 2007

Rep Puanı: 172

Mesaj: #3
Cvp: İleri Seviye Şiron Çalışmaları
sevgili akasya şiron konusuyla ilgili araştırmalarına müsait oldukça devam etmek istediğini belirtti. bu yüzden bu konu başlığı duruyor ve bende müsait oldukça ona yardımcı olacağım.

07-26-2008 10:12 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
galaxia
Kayıtsız

 
Mesaj: #4
RE: İleri Seviye Şiron Çalışmaları
ŞİRON (CHIRON)


Bir şekilde güneş sistemi içine dâhil olmuş büyük bir kuyruklu yıldız veya bir göktaşıdır...
Kararsız dolaşmakta olan Şiron'un yörüngesi belli değildir. Bazen hızlı, bazen yavaş hareket eder. Zaman zaman dünyaya ve diğer gezegenlere yaklaşır, zaman zaman çok uzaklaşır. Yaklaştığı zamanda etkileri daha güçlü ve belirgindir.

Güneş etrafındaki turu, yani 12 burcu dolaşma süresi 48 yıl kadardır. En kısa kaldığı burç Terazi, en uzun kaldığı burç ise Balık burcudur. Tam olarak hiç bir burcun öz yıldızı değildir. Ancak daha rahat ettiği ve daha güçlü yansıtıcı görev yaptığı burçlar vardır.

Benim tespitlerime göre bunlar sıra ile Terazi, Başak, Akrep, Yay, Aslan ve Yengeç burçlarıdır. Şiron kişinin özel haritasında hangi evde bulunuyorsa, genellikle o evin temsil ettiği yaşam alanı onun için en mutlu, en hoşnut, en rahat olabileceği yönü gösterir.

İman nuru, azmetme gücü, manevi eğitim, iyileştirme, özüne ve Allah'a yönelme, manevi değerler, insanlardaki yeteneklerin ortaya çıkması, önemli buluşlar, ilim, gerçeği arayış, derinleşme, madde ötesi hissedişler ve özgür düşünme gibi konuları simgeler.

Zor dönemlerde karşı koyabilme gücünü, zorluklardan kurtulma yollarını gösterir, cesaret ve inanç vererek güçlenmeyi temsil eder.

Şiron'un kişinin haritasında güçlü konumda olması, ona maneviyata yönelmeyi, azimle bu konuda gerekli çalışmaları yapmağı, maneviyatta yüksek mertebelere ulaşmayı, özüne yönelerek gerçekleri bulmayı ve yaşamayı kolaylaştırır.

Olağan üstü, manevi mertebelere sahip kişilerle karşılaştırarak, onlardan feyiz almaya imkân verir.

Şiron, doğum tarihi ve saatine göre hazırlanmış kişiye özel yıldız haritasında, hem burçlardan birinde ve aynı zamanda da 12 evden birinde bulunur Sufizmveinsan
07-30-2008 01:24 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
galaxia
Kayıtsız

 
Mesaj: #5
RE: İleri Seviye Şiron Çalışmaları
İNSANDAKİ ZİHİNSEL FONKSİYONLAR
VE GEZEGEN ETKİLERİ

İnsan dediğimiz varlıktaki bazı zihinsel fonksiyonları sayalım:
Nefis (ben kavramı), akıl fikir, hayal, idrak (kavrayış), vehim (varsayım), himmet, ve hafıza (yani bellek).

Bu saydığımız zihinsel fonksiyonlar esas itibarı ile iki ana kuvvetin etkisi altındadır... Yani, fikir, hayal, duygu, nefs, himmet daima iki ana kuvvetin birinin tesiri altına girer. Ya, vehmin hükmü altına girerek çalışır, ya aklın hükmü altına girerek çalışır.

Fikir; çeşitli konularda aklımıza gelen yeni yeni düşüncelerdir. Bize herhangi bir konuyu düşünmemizi sağlayan ana materyaldir. Kökeni ya beynin üretimi ya da dış etkilerdir; ilham, astrolojik etkiler vs...
Sonrasında hayâl gelir. Yani, o fikirleri kafamızda hayâl ederiz.. Anlayıp kavramak için bir suret haline sokarız. Bu hayâl edişe aynı zamanda "musavvire gücü" denilir. Yani, tasvir etme şekillendirme. Beyinde şekillendirme olayı vardır. O fikirler otomatikman şekillenerek anlaşılır. O da nasıl anlaşılır? Müdrike yani idrak gücü ile, idrak edilir.
Bu idrakın hemen sonrasında, o idrakı hükmü altına alan vehim vardır.

Vehim özetle şudur:
Var olmayan şeyi varsanmak!. Var olan şeyi de yoksaymaktır. "Varsayım" dediğimiz cevherdir.
Bunlardan, "Nefs" dediğimiz yapıyı da Dünyanın ruhâniyeti meydana getirir.

Fikir, Merkürün ruhâniyetinden;

Hayâl, musavvire Venüsün ruhâniyetinden meydana gelir.

İdrak, müdrike Güneşin ruhâniyetinden gelir.

Vehim, Marsın ruhâniyetinden gelir.

Himmet, Jüpiterin ruhâniyetinden gelir.

Akıl, Satürn`ün ruhâniyetinden gelir.
Fakat Satürn`ün ruhâniyetinden meydana gelen akıl maddi bir akıldır. Dünyaya ve maddeye dönüktür.
Uranüs`ten gelen akıl ise "aklı kül"den yansımadır!. Çok geniş boyutlu, madde ötesine dönük düşünceleri meydana getirir. Madde ötesine dönük düşünceler Şiron`un uygun açıyla beslemesi hâlinde “hidayet” dediğimiz "ALLAH"a ve özüne yönelme" tesirlerini meydana getirir.
Neptün, yüksek sezgi gücünü meydana getirir.
Pluton, "ALLAH"`a ait "var etme ve yok etme" gücünün yeryüzünde zâhire çıkmasına vesile olur.

Eğer bir kişide Merkür`ün tesirleri güçlü ise, onda çeşitli fikirler meydana gelir. Merkür`ün güçlü tesirini almış, ruhaniyetinden feyz almış insan, zeki insandır. Zekâ, Merkür`ün ruhaniyetine bağlıdır.
Cinlerin büyük çoğunluğu, Merkür`ün güçlü tesirlerinden feyz aldıkları için hemen hepsinde zekâ güçlüdür. Dolayısı ile şeytan da çok zekidir. Buna karşın cinler, akıl yönünden zayıftırlar!.
Bir insan zekî olabilir; fakat yeterince akıllı olmayabilir!... Akıllı olabilir; zekî olmayabilir!. Hem zekâsı hem de aklı kıt olabilir!. Hem zekî ve hem de akıllı olabilir!.. Çünkü zekâ Merkür`ün ruhâniyetinden kaynaklanır,

akıl ise Satürn ve Uranüs tesirleri ile meydana gelir.
İdrak (kavrama) gücünü Güneşin ruhâniyeti verir.
Hayâl gücü Venüsün ruhaniyetinden hasıl olur. Buna Musavvire, şekillendirme gücü de denebilir.
Kişinin himmeti (azmi) jüpiter`in ve Şiron`un tesirleri iledir.

Güçlü olarak Jüpiter`in ruhaniyetini almışsa o kişi, maddeye dönük bir şekilde şanslı hayat sürer. Maddi sıkıntıları az, refahı fazla olur.. Şiron`un tesirini güçlü almışsa kişi, mâneviyata yönelir ve mâneviyatta büyük derecelere ulaşma imkanını elde eder.

Satürn tamamen maddeye dönük bir akıl verir; yani bu kişi maddeyi ne yönde nasıl değerlendireceğini iyi bilir.
Uranüs`ün ruhâniyetinden feyz alan kişi maddi nesnelere hiç bakmaz, değer vermez. Tamamen madde ötesi soyut değerler ve nesnelerle ilgilenir.. Yani, gerçek âlemin, madde ötesi bir yapı olduğunu idrak eder. Ona yönelir.

Ancak, madde ötesi yapıya yönelme eğer Şiron’dan destek almamışsa o kişi felsefeci olarak kalır. Eğer bu hâl Şiron`dan desteklenmişse bu defa tasavvuf ehli velâyet mertebelerinin sahibi olur; icabında nübüvvet mertebesiyle zâhir olur. Aradaki fark Şiron`dan desteklenen bir Uranüs; veya Şiron`dan desteksiz kalmış Uranüs`tür.
Felsefeci ile tasavvuf ehli arasındaki fark, "Şiron" farkıdır!. "Şiron" güneş sistemi içinde yer alan ve son yıllarda tesbit edilen bir gezegendir!..

Ancak şunu dikkatten kaçırmayalım!..
Allah, bir kişinin maneviyat ehli olmasını takdir etmişse, onu, uygun tesirler altında dünyaya getirir; ve mesela Şiron`un güçlü açılımı o kişiyi bu olaya hazırlar!. Yani, takdir ALLAH`ındır; yıldız ve planet etkileri ise takdiri oluşturan mekanizmadır!. Beyindeki bilincin yanında, elin yeri ne ise; ALLAH takdiri ve hükmünün yanında planet ve yıldızların yeri de odur!.

Programında, Uranüs`ün etkisi güçlü olan; yani yüksek akıl sahibi olup maddeye değer vermeyen kişi eğer Şiron`un ruhaniyetinden feyz almamışsa bu kişi felsefeci olarak kalır!. Madde dünyası ile hiç uğraşmaz ve maddeye değer vermez. Ama mâneviyat yönü zayıftır.
Esasen, bu tesirler, her insanda vardır..Ancak, bu tesirler kiminde güçlü olarak alınmıştır; kiminde de zayıf olarak... Bizler bu değişik tesirlerin oluşturduğu farklı formüle sahip bileşimleriz!.
Ahmet hulusi
07-30-2008 01:27 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
galaxia
Kayıtsız

 
Mesaj: #6
RE: İleri Seviye Şiron Çalışmaları
Şiron’un Zodyak Turu

Transit Şiron’un kendi natal pozisyonuyla yaptığı Büyük Kare açısı: Kişi, hayatın işleyişi ile ilgili düşüncelerine, kendi hayat anlayışı ile bağdaştıramadığı bir olay yaşar ve bunu gerilere iter. Zaman zaman dönüp olayın çözülüp çözülmediğine bakar. Bu olayın niteliği açının konumlandığı ev ve burç ile ilgilidir. Ayrıca Şiron’un doğumdaki konumu ile de ilintilidir.



Şiron’un natal pozisyonuyla 180° Açısı: Kişinin ruhunu kısıtlayan (hapseden) bir durumdan kurtulması, özgür kalması. Genellikle evi, tatminkâr olmayan bir işi veya evliliği terk eder (veya terk edilir). 180° açı kişinin kendisine ayak bağı olduğunu hissettiği kimselerden kurtulması şeklinde ortaya çıkar. Ama söz konusu olay daha çok açının ev ve burç konumu ile ilintilidir. Genellikle bu noktada söz konusu kişiler bir şeyi çözümlemeleri, bir şeyin kontrolünü ellerine almaları gerektiğinin farkına varırlar ve tedavi görmeye başlarlar. Genellikle bu ‘bir şey’ Şiron’un kare açısında bahsedilen olaydır.

Kapanış Karesi, Transit Şiron’un turunu tamamlamadan önce natal pozisyonuna yaptığı kare: Burada sembolik olarak Büyük Kareye benzer bir durum görülür. Bu durumda kişi durumu ilk tecrübe ile kaynaştırma ve bunu kendilerine göre tekrar oynatma şansına sahiptir. Bu durum Büyük Kare sırasında okulu bırakanlar için genellikle okula dönüşü temsil eder. Burç ve ev konumları kadar Büyük Karedeki olaylar da yorum için önemlidir

Şiron Retürnü (natal pozisyonuyla kavuşumu, Şiron Dönümü): İdeal olarak zihin, beden, ruh kaynaşması ve buna Şiron’un öğretici gücünün eklenmesi arzulanır. Bu aynı zamanda kişiliğin eril ve dişil özelliklerinin bir araya gelmesidir: Böyle durumlarda birçok erkek aniden babalık rollerini aktif olarak üstlenmek isterler, birçok kadın da toplumda kendine güvenen bir şekilde öne çıkmakta sakınca görmezler. Bu kaynaşma ve denge zamanıdır. Dönüşün önceki kısımlarında yapılan işe bağlı olarak beraberinde şok eden ama aynı zamanda aydınlatan bir olay getirebilir. Bu aşamada kendi ‘Şironik yara’larını başkalarının hizmetine sunabileceklerinin farkına varırlar. Hayatlarını anlamaya çalışarak geçirdikleri şey sahip oldukları alışılmamış tedavi etme yetisidir. Kendi hayatlarında çözülemeyen bir sorunun varlığı sürekli bir devinim içinde olmaları anlamına gelir ki bu da insanlara yardım etmek için ‘her zaman cevaplara sahip uzman’ konumundan daha avantajlıdır.

Sonraki Tur, İkinci Tur: Dönüşün her bölümü hayatta bir dönüm noktasını oluşturur--- Esas dönüşle ilişkili sembollerin yükselen bir sarmal oluşturması. Her evrenin, aşamanın, özgürlüğe doğru itici bir güç oluşturması nedeniyle genellikle ilk dönüşten çok daha kolaydır.

Ana Açılar
Güneş ile Kavuşumu: Bu zamanda kişi kendi ‘hayat hikâyesini yeniden yazar’
Uranüs ile Kavuşumu: Ani, şok edici bir değişiklik, bağımsızlık ifadesi.
Plüton ile Kavuşumu: Ani ve derin büyük bir içsel değişimi bir özgürlük hissi takip eder.

Doğum gezegenleriyle yaptığı her kavuşum bir tür şok içerir: Yeni bir anlayışın takip ettiği şok; şok ve ardından çözüm; şok ve ardından kararlılık. Transitteki Şiron doğum gezegeni üzerinde rotar sayısı yapar ise, çözüm son geçişe kadar gelmeyecektir.

Kaynak: Brandi Jasmine & Anne Beversdorf
07-30-2008 01:28 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
galaxia
Kayıtsız

 
Mesaj: #7
RE: İleri Seviye Şiron Çalışmaları
CHİRON(ŞİRON) AÇILARI
Şiron’un Açıları

Genellikle Şiron ve diğer gezegenler arasındaki açıların sayısı etkilenen kişideki tedavi gücü ve vücut kimyasının vereceği tepki modellerinin derecesini gösterir. Bu aynı zamanda Neptün için de geçerlidir. Ev durumu enerjisini açı yapan gezegenlerden alır ve o evin tedavi edici enerjisi ilgili gezegenlerden fazlasıyla etkilenir.

Şiron-Güneş: Şahsiyet bilinci ve gerçekte kim olduğumuz sorusunun yanıtı kişinin maneviyatı (dini değerleri) yaşayabildiği ölçü ile doğrudan bağlantılıdır. Kişinin ‘Dharma’sını (yaşamın özü) tanımlaması. Bu kişiler genç yaşta manevi olgunluğa erer. Kırkına kadar olan hayatı zorluklarla geçer. İçlerinde hissettikleri kaderin kendi gerçeklikleri tarafından yansıtılmadığını düşünürler.


Şiron-Ay: Okült veya manevi boyutlar sürecin bir parçası olmadığı taktirde kişinin hisleri olamayacaktır. Muazzam hassastırlar. Duygusal bağlar konusunda mistiktirler. Kısıtlanma problemleri olabilir.

Şiron-Merkür: Beynin sağ ve sol yarısını dengede tutar. Kişinin algı yetisini geliştirir ve zihnin daha üst seviyelerde çalışmasını sağlar. Bu kişilerin kuvvetli önsezi potansiyelleri vardır, ‘zihin okuyucusu’. Stres altında düşüncelerinde aşırılığa kaçabilirler.


Şiron-Venüs: İleri görüşlülük derslerini öğrenme, anima ile ilişkiye geçme ve değer yargıları üstünde çalışma. Kişinin bazıları tarafından bireysel enerjinin boşa harcanması veya söz konusu şahsın toplumla alay etmesi olarak yorumladığı tecrübeler yaşayacağının göstergesidir. Ancak bu tecrübeler onun için kişiliğini bulmakta gerekli araçlardır. Cinsellik ve dini kaynaştırma tutkusu vardır. Streslidir. Muhtemelen cinsel kimlik sorunları yaşar.
Not: Anima, Ruh, gerçek iç benlik, öz varlık, Jung psikolojisinde erkek kişiliğinin kadınsı tarafı


Şiron-Mars: Kutsal savaşçı tiplemesiyle derin bir özdeşleşme. Muazzam inatçı olabilir ama enerjiktir. Önsezileri mükemmeldir ama aynı zamanda agresiftir.


Şiron-Jüpiter: Bu kişiler için yepyeni bir yaratıcılık ve ifade mertebesi açılacaktır. Dönüştürücü, tamamen değiştirici enerji güçlerine kuvvetli tepkiler verir ve başka gerçeklik seviyelerine ulaşma dürtüsü hisseder. Çok şey bilirler ama neden bu kadar şey bildiklerini açıklayamazlar. Erken mükemmellik ve sanatsal başarı.


Şiron-Satürn: Şiron- Satürn kavuşumu ender bir açıdır--- 1966 Haight Ashbury yılıydı, ebeveynlerle çocuklar arasında stres yaşandığı bir dönem. Yirmili yaşlarındaki birçok kişinin ‘ata kanunlarını’ veya Satürn’ü veya eski kuşağa duyulan güven benzeri şeyleri terk ettiği bir yıl. Bu kişilerin tümünün babaları hakkındaki düşünceleri pek iyi değildi ve annelerine karşı ise sıcak Duygular besliyorlardı. Dengesiz aileler. Daha yüksek bilinç enerjileri ve tedaviyi barındıran bünyeler yaratan liderler. Satürn sezgiyi köreltebilir. (“Erkek Karakter için”- Diğer erkek arkadaşlarla veya genel olarak erkeklerle, sürtüşme. Genelde yaşamlarındaki diğer erkeklere güvensizliğin nedeni belki de ‘iç çocuk’ konularıyla ilgili olabilir.


Şiron-Uranüs: Önyargılı, enerjik ve dönüşüm saplantısı olan. Sanata uyumlu. Stres altında ümitsizliğe kapılır ve çatışmalar yaşar. Hayatın anlamı konusunda aklı karışmıştır.
Karşıt açı: Yanıp tüketen veya dönüşüme iten vahşi bir yoğunluk. Uyuşturucular, özellikle de kokain korkunç bir tehlikedir. AIDS’li birçok insanda doğuştan bu açı vardır.


Şiron-Neptün: Yerleşimlerin tipi içimizde her daim doğru olana, ilahi olana, uyum sağlamak için bir derin düşünme yolu olarak kullanılabilir. Neptün’ün evi ve burcu ile tanımlanan ütopyaya gerçek bir özlem. Bu ikisi arasında oluşacak, 120° açı bu kişiye küçük çocuklara bir şeyler öğretme yetisi verir. Bir düş yaşamak! Sert açılar (90°-180°), kişinin Neptün tarafından aydınlatılan konular hakkında kendini kandırdığını fark etmesine işaret edebilir.


Şiron-Plüton: İyi ya da kötü yönde olabilen Dönüştürücü bir güç girdabı, genç yaşta gelişen olağan dışı bir kader anlayışı. Her şartta en derin anlamı bulma dürtüsü. Bu açıya sahip kişiler basit ve sıradan bir hayat yaşayamazlar.


Şiron-Düğüm’ler: Şiron kuzey-düğümü ile kavuşum yaptığı takdirde kişi alternatif tıp uzmanı(tedavi gücüne sahiptir), öncü veya manevi konularda öğretmen olabilir. Şiron güney nodu ile kavuşum yaptığı takdirde Şironvari tecrübelerde kuvvetli bir karmik hafızaya sahiptir. Geçmiş yaşam hatıralarını kolayca hatırlama. Düğümlerin altıncı evde olması tedavi yeteneğine işaret eder.


Şiron-Tepe Noktası(MC): Güçlü bir öğrenme ve eğitim ihtiyacı, bu ihtiyaç haritadaki diğer faktörlere bağlı olarak metafizik konularda da olabilir. Aynı zamanda bir ‘Isa’ dönemine de işaret edebilir (Isa: durgunluk, yüzeyde hiçbir şey olmuyormuş gibi gözükürken bilinçaltında saklı birçok konu öne çıkar).

Kaynak: Brandi Jasmine & Anne Beversdorf
07-30-2008 01:30 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
astrosohbet Çevrimdışı
Kızıl & Mavi
********
Neptunia Admin
lt=
Mesajlar: 7,901
Üyelik Tarihi: Apr 2007

Rep Puanı: 172

Mesaj: #8
Cvp: İleri Seviye Şiron Çalışmaları
güzel bilgiler eklemişsin tşkler akasya -ok

başak burcunun yöneticisi olarak şiron olabilieceğini düşünenler var. araştırmanın boyutlarından biride bu olabilir diye düşünüyorum. bunun olabileceğini yada olamayacağını örneklerle açıklayabilirsek çalışmamız daha verimli olabilir diye düşünüyorum.

bende müsait oldukça sana katkıda bulunacağım akasya

07-30-2008 02:14 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
galaxia
Kayıtsız

 
Mesaj: #9
RE: İleri Seviye Şiron Çalışmaları
Chiron'un Getirdiği Yenilikler


Bundan önce son kez 1895 ve 1945 yıllarında dünyaya yaklaşan onuncu gezegen Şiron, 1996’da yeniden en yakın konuma geliyor. Günlük hayatımıza yön veren birçok keşfin, yeniliğin ve kuruluşun 50., 100. ve 150. yıldönümünü anacağız...

Bir önceki “Astroloji” başlıklı yazımızda, yeryüzündeki yaşamın galaksimizdeki takımyıldızlardan gelen kozmik ışınlardan ne şekilde etkilendiğini ve dünyadaki canlı evriminin kaynağının bu kozmik ışınların sebep olduğu genetik değişim olduğunu görmüştük.

Gezegenler ve burçların, insanın beyin programının şekillenmesinde ve toplumsal değişimlerde ne düzeyde etkili olduğunu görmek için, özellikle A.B.D.’nde onlarca fakültede, çoğunluğunu sosyolog ve psikologların oluşturduğu bilim adamlarınca istatistiki araştırmalar yapılmakta ve astrolojiyi doğrulayan ilginç sonuçlar elde edilmektedir. Bu yazımızda, gezegen konumlarının, özellikle Şironun konumunun, bilimsel gelişmeler ve toplumsal olaylarla ne derece bağlantılı olduğunu gösteren birkaç ilginç bulguya değineceğiz.

Güneş sistemimizdeki gezegenlerin yeryüzüyle ilişkilerini, yakın dünya tarihiyle birlikte incelediğimizde, şaşırtıcı biçimde paralellik gösteren sonuçlar ortaya çıktığını görüyoruz. Satürnden daha uzak olan Üranüs, Şiron, Neptün ve Plüto’nun son iki yüzyılda gerçekleşen keşifleri, dünya üzerinde önemli olaylara ve dönemlere isabet etmiştir. Her bir dönemde yeryüzünde çok yoğun olarak yaşanan eğilimlerin ve beraberinde gelen kültürel yaşamdaki değişimin, keşfi gerçekleşen gezegenin enerjisiyle bağlantılı olduğuna inanılmış ve az sonra göreceğimiz gibi, bu olaylar gerçekten de her bir gezegene bağlı olarak tarih içerisinde ritmik bir şekilde tekrar etmişlerdir...

Asıl üzerinde duracağımız ilginç gelişmeler Şiron ile ilgili olmasına rağmen, önce, varlığı son iki yüzyılda keşfedilen diğer üç gezegene kısaca göz atalım.

Tarihe baktığımızda, 1930‘lu yıllardan sonra, tüm dünyada hızlı bir değişim sürecine girilmiş olduğunu görüyoruz. Aslında o yıllarda insanlık, toplu olarak büyük bir korku ve tehdit altındaydı: Bu tehdit DEĞİŞİM idi! Değişim, her zaman bir önceki halin sona ermesi anlamına gelir. Tabi, hiç bir değişim kolay gelmez. Çünkü, insanoğlu kendini güvende hissetmek için, geçmişe, bilinene, rahata bağlanır ve onlardan kopmaktan korkar, kopmamak için elinden gelen çabayı gösterir ve değişime karşı direnir. Ancak ne var ki, insanlar dirense de, “değişim” gelmeye devam eder. Evrenin kuralları, belli bir süre sonra “değişimi,” kendiliğinden gerekli hale getirir.

Plüto, güneş çevresindeki yörüngesinde bir turunu 248 dünya yılında tamamlar. Plütonun tesbit edildiği 1930’lu yıllara baktığımızda, çoğunluğu Amerika ve Almanya’da olan bilimadamlarının, “atomu parçalama” çalışmalarını başlattığını görüyoruz. Öldürücü nükleer ve kimyasal teknoloji araştırmaları bu tarihlerde başlatılmıştır. Aynı yıllarda I. Dünya savaşının kahramanları, Hitler, Mussolini, Stalin gibi liderler, bu değişim sürecine damgalarını vurmuşlardır. Tüm dünyada bireysel, toplumsal, dinsel eğilimleri değiştiren bu enerji, varlığı bu tarihlerde ortaya çıkan Plütoya atfedilmiştir. Plüto, yörüngesinin dünyaya en yakın olduğu ve dünyaya göre en hızlı hareket ettiği sahadan, 1978-2001 yılları arasındaki süreçte geçmektedir...

Güneş sisteminde yeni bir gezegen bulunduğunda, astrologlar ve sosyologlar, bu keşfin beraberinde kültürel yapıda, bu gezegenin yönettiği kabul edilen enerjinin yönlendirdiği önemli eğilimlerin artış gösterdiğini gözlemlemişlerdir.

Üranüs için de enteresan şekilde bir paralellik gözlenmiştir... Daha çok bilimsel ve düşünsel reformlara, özgürlüklerin elde edilmesine işaret eden bu gezegenin bulunduğu 1781 yılı, Amerikan ve Fransız devriminin gerçekleştiği yılların tam ortasına rast gelmektedir.

Üranüsle beraber, aynı tarihte teknolojinin önemli kaynağı “elektrik” bulunmuştur. Binlerce yıldır değişmeden gelen kültürel yaşam, işte bu yıllardan sonra, teknolojinin de girmesiyle sürekli ivme kazanır bir şekilde değişmeye başlamıştır. Toplumlar ve bireyler, o tarihten sonra artık bir daha asla aynı olmamıştır.

Yüksek sezgi, ilham ve mistik eğilimlerle ilişkili olduğu kabul edilen Neptün gezegeni, kendi tabiatına çok uygun bir şekilde, hesaplama yöntemiyle tesbit edilmiştir. Neptün, diğer gezegenler gibi ilk önce fiziksel olarak gözlenmemiştir. Gözleminden önce, matematik hesaplarla yörüngesi ve konumu tesbit edilmiş, ardından teleskop, tesbit edilen noktaya çevrilince, gerçekten de hesap edilenden 1 derece farkla orada olduğu görülmüştür. İngiliz, Fransız ve Alman astronomlar tarafından matematiksel tahminler sonucu yapılan bu keşif, 23 Eylül 1846 tarihine rastlar...

Bütün bunlara ilaveten, çok daha yeni ve ilginç bulgular var. 1977 yılında, Satürn ile Üranüs arasında yeralan yörüngesinde dolaşan yeni bir gök cismi, Şiron tesbit edildi ve ilk kez teleskopla gözlendi. (Şiron, 1978'de gözlenen Plütonun uydusu Şaron ile karıştırılmamalıdır!)

Şiron güneş çevresindeki eliptik yörüngesini 50-51 dünya yılında tamamlar. Bu yaklaşık yarım asırlık turunu tamamlarken, belirli bir dönemde dünyaya ve güneşe yaklaşır, kısa bir süre böyle gider, ve daha sonra uzaklaşarak seyrine devam eder. Gezegenin Güneşe en yakın olduğu konum “Perihelion” diye isimlendirilir.

Şironun dünyaya en yakın olduğu konum, dünyadan hareketinin en hızlı gözlendiği dönemdir. Şiron, yaklaşık 2 yılda tamamlanan bu hızlı geçişi sırasında, 14 Şubat 1996’da güneşe en yakın noktadan, 31 Martı 1 Nisana bağlayan gece ise dünyaya en yakın noktadan geçecektir. Hali hazırda, bu olay Terazi burcunun ilk derecelerinde meydana gelmektedir.

Şimdi, Şironun dünyaya yaklaşımıyla birlikte, tarihte neler gözlendiğine gelelim. Yapılan hesaplamalara göre, Şironun bundan evvelki en yakın iki perihelion dönemi 1895 ve 1945 yıllarına rast gelmiştir. 1945 senesinin insanlık tarihindeki önemi herkesçe bilinmektedir. Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası bu yılda atılmıştır ve hem de bu olay Şironun dünya ile perihelionuna isabet eden Ağustos ayı içerisinde vuku bulmuştur! Bu oluşumu hazırlayan atomun parçalanması bu tarihten iki yıl önce gerçekleşmiştir. İnsanlık tarihindeki en geniş birleşme olan “Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın” kuruluşu da yine aynı yıla isabet etmiştir.

Bundan bir önceki perihelion döneminde ise, yani 1895 senesinde ise, yine insanlık tarihini etkileyen atomaltı düzeyle ilgili keşifler yeralır. Roentgen tarafından X-ışınlarının keşfi ve “Chiropractic” denen, sinir sistemine bağlı alternatif tıbbi yöntemin keşfi bu yıla rastlar.

Enteresan bir şekilde bu her iki keşfin mucidi de tam 50 yıl önce, yani bir önceki Şironun yakın geçişi olan 1845 yılında dünyaya gelmişlerdir. 1845 beraberinde ise, bu kez yukarıda bahsettiğimiz Neptün gezegeninin keşfedildiğini görüyoruz.

Şaşırtıcı bir başka nokta, atomun parçalanması, x-ışınları ve chiropractic bulgularının her üçünün de, ışınsal boyutla, ayrıca insanın yapısı ve yaşamıyla bağlantılı olmasıdır. Şironun yaklaşımı, gamma radyasyonuyla, hem x-ışınlarıyla ve hem de atom bombasıyla, nükleer radyasyonla ilgili oluşumları beraberinde getirmiştir.

1945 ve 1895 yıllarında Şiron perihelionları ile gelen icad ve yenilikler bunlarla kalmıyor. İşte yaşamımıza yön veren önemli birkaç örnek:

Bugün dünyanın hâlâ birçok yerinde ilaç denince akla ilk gelen her derde deva Aspirin 1897 yılında Felix Hoffman tarfından yapıldı.

Aspirin gibi tüm dünyaya yayılan Coca Cola ilk kez 1896'da üretildi...

Sinema 1895 yılında bulundu.

Dünyanın ilk bilgisayarı 1945 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde yapıldı ve bu ilk bilgisayar, ancak bugünkü bir hesap makinası fonksiyonunu görebilen ve bir odayı dolduracak büyüklükte sistemden oluşuyordu…

Norris Bradbury 1944 yılında kurduğu ekiple 1945 yılında ilk atom bombasını gerçekleştirdi... Ve daha birçoğu...

Demek ki önümüzdeki yıllarda, uzayla, astroloji, genetik, elektronik gibi bilim dallarıyla ilgili ve tıpta yeni buluşları bekleyebiliriz. Internet üzerinden görüştüğüm birçok Amerikalı astrolog 1996 yılında AIDS hastalığının tedavisinin bulunmasını ümit etmektedirler.

Burada bir noktayı vurgulamakta fayda var. Hiçbir yenilik veya keşfin önemi bulunduğu ilk yıllarda anlaşılamaz. Ancak zaman içerisinde onun önemi kavrandığından, bu bulguların değeri de yıllar sonra farkedilir.

Şironun varlığı 1945 yılında henüz bilinmediği için, bu tarihte bir gözlem kaydı olmamıştır. Ancak, 1996’da Şiron tekrar en yakın konumuna geldiğinde, onu dünyadan seyredebileceğiz.

Şironun perihelion döneminde ardarda gerçekleşen bu yenilikler aynı zamanda, fiziğin, dünyayı ve evreni atomaltı boyutta anlayabilmesi için önemli temel taşı olmuşlar ve bundan sonraki gelişmelere kapı açmışlardır.

Peki Şironun bulunduğu tarihten buyana aynı paralelde buluşlar ve yeniliklere rastlıyor muyuz? Evet! Evreni ve insanı anlamamıza en son katkılarda bulunan Kuantum fiziği, Hologram tekniği ve onun verileri, Şironun tesbit edildiği 1977 yılından beri ağırlığını hissettirmeye başlamış; yine aynı yıllar sonrası insanlar eskiden hurafe diyerek bir kenara ittikleri gizemli kalmış madde ötesi gerçekleri araştırıp, orijinal şekliyle kavrama dönemine girmişlerdir.

1945 yılında atom parçalanırken, Şironun bulunduğu 1977 yılında bu kez atomaltı parçacık olan kuantların keşfini görüyoruz. Özellikle “hologram” konusunda, OBE denen “beden dışı yaşam tecrübeleri” ve NDE denen “ölümötesi yaşam tecrübeleri” farklı toplumlarda birçok kişinin karşılaştığı olaylar haline gelmiş ve ölümün tamamen bir boyut değişimi olduğu konusunda onlarca kitap yazılmıştır. Ülkemizde çok azımızın haberdar olduğu bu konularda, önde gelen Batılı fizikçilerin ve diğer bilim adamlarının eserleri birbiri ardına yayınlanmaktadır. Günümüzde bulgularından en çok söz edilen iki bilimadamı olan, Einstein’in asistanı ünlü Fizikçi David Bohm ve Radford Üniversitesi “Beyin Merkezi Başkanı” Nörofizyolog Karl Pribram, insan bilincinin, bedenin ölümünden sonra, hologramik bir bedenle yaşamına devam edeceğini, bilimsel bulguları paralelinde, eserlerinde açıklamışlardır. Internet vasıtasıyla elimize ulaşan çok taze bilgilere göre, şu günlerde ABD’nde bilim çevrelerinin heyecanla takip ettiği yeni bir çalışma var: Kolunu kaybeden iki denek üzerinde yapılan çalışmalarda zamanla phantom limb sensation denilen, kaybedilen kolun varlığını hissetme şeklinde bir durum ortaya çıktığı ve beynin bu kolla ilgili uyarılar aldığı kanıtlanmıştır. Özellikle hastaların yüz ve omuzuna dokunulduğunda, gözleri kapalı halde iken “şimdi olmayan kolumun baş parmağıma dokunuluyor” şeklinde reaksiyonlar verdiği bildirilmektedir. Phantom limb sensation denen “kayıp organı ruhsal olarak hissetme” durumu, araştırmayı yapan Dr. Ramachandiran’ı, insanın fizik bedeni beraberinde, beyinle irtibatlı hologramik bir ışınsal bedeni olduğu sonucuna götürmektedir. Eğer bu bulgular Nörofizyolog Karl Pribram’ın bulgularıyla birlikte açıklanırsa, önümüzdeki yıllarda, insanın, fizik bedeni yanısıra, hologramik ışınsal bir bedeninin varolduğunun ve fizik bedenin ardından yaşamına onunla devam edeceğinin kanıtlanması, bu gelişmeleri takip edenler için pek te şaşırtıcı olmayacaktır. Bu bulgu, aynı zamanda OBE ve NDE denen tecrübelerin ne anlama geldiğini de açıkça ortaya koymaktadır.

Evet, önce Neptünün hesaplama yoluyla keşfi, ardından x-ışınları ve gamma radyasyonu, ardından atomun parçalanması, nükleer radyasyon ve şimdi 1996’da insanın hologramik ışınsal bedeninin keşfi... Tüm yenilikler ve icadlar, bilimle, insan yaşamıyla ve atomaltı, hatta ışınsal yapıyla, projeksiyonla ilgilidir. Ve insan için ölümün olmadığının kanıtlanması, tarih içerisindeki en büyük yenilik olacaktır.

Aslında, Şironun keşfedildiği tarihten beri, insanlık bilincinde âdeta görünmeyen bir yenilenme yaşanmaktadır. Özellikle din, inanç, gerçeğin tanımlanması ve yaşanması konusunda, şartlanmalara dayalı anlayışın önemini yitirmesi ve yerini yeni güncel bir anlayışa bırakması dikkatimizi çekiyor. Son 20 yıldan önce bir kitapçıda ne alternatif tıp, ne tanrıyla, dinle, ne astrolojiyle, ne meditasyonla ilgili bilimsel bir eser bulamazken, bugün Hindistan’dan Amerika’ya kadar dünyanın her yerinde yüzlercesine rastlamanız mümkün.

Bilimi ve toplumsal yaşamı yönlendiren bu bulguların benzer içerikte olmasını ve Şironla beraber gelmesini, ardarda tekrarlanan rastlantılar olarak kabul etmek makul olmayacaktır. Şironun yaklaşmasıyla, belki, yakın gelecekte, gezegenlerden ve burçlardan gelen kozmik ışınımın, insan genetiğini etkilediği ve beyni programladığı, dolayısıyla yeryüzündeki yaşamda söz sahibi olduğu somut biçimde ortaya konacaktır.

Unutmayalım ki bir zamanlara kadar x-ışınlarının ne varlığından ve ne de genler üzerindeki etkilerinden haberdar değildik. Bunlardan öte belki, Einstein'dan beri bilim dünyasının aradığı, herşeyin özünü açıklayan “Unified Theory” (Teklik Kuramı) tüm dünyada açıklığa kavuşacaktır.

Öyle görünüyor ki, 1996 ve müteakip yıllar, beraberinde çok önemli yeniliklerin açıklanmasını da getirecektir…

Aralık 1995, İstanbul
alıntı
07-31-2008 06:29 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
galaxia
Kayıtsız

 
Mesaj: #10
RE: İleri Seviye Şiron Çalışmaları
AHMET HULUSİ

[Resim: astro2gw01ahmethulusihphm1.th.gif]

http://=http://www.astrozoom.com/sonuc_i...MET HULUSİ

Ahmet Hulusi ve şiron

Ahmet Hulusi’nin ilk kitabı "RUH İNSAN CİN" henüz 25 yaşındayken yayınlanmıştır kendisi Genel olarak tasavvuf, insan ve evren bilinmeyenleri üzerinde eserler vermiş astrolojide de söz sahibidir

3.evinde ki güneşi kovadadır özgür ve gelişimci fikirleri vardır ve 3.evden dolayı bilgiyi yaymayı amaç edinen bir yapı

Ve güneşi Jüpiter ve Neptün’le trine yapmış Jüpiter egoyu genişletecek ve amaçları uğruna hırs ve sabır verecektir ve amaçları da iyi niyetli olacaktır Neptün ise güçlü sezgi verecektir ve mistik ve dinsel konulara ruhçuluğa meraklı olacaktır derin düşüncelere dalması kolaylaşacaktır

Yine ay Merkür trinesiyle bilinçaltındaki yoğunluğu ve hissiyatı rahatlıkla aktarabilecek ve Satürn’le bu belli disiplin ve düzen içinde olacaktır

Asc yöneticisi mars 2.evde oğlakta yüceliyor ve gizemin bilinmeyenin ve ölüm ötesinin evi 8.eve karşıt açı yapıyor 2.yönetici Plüton ise tam 9.evde felsefe ve dini konularda içlere çekiyor bence tasavvufçu yanı 9.evdeki yüzeydeki ile yetinmeyen ve tabana inen Plüton la bağlantılı

Kendisi bazı sembollerin mahiyetine keşif yapmıştır zira 9.evdeki plütonu uranüsle sextil açı yapmış

Yine Uranüs neptünle trine yaparak bu keşifçi akıla birde sezgi yolunu açmış

Kendisi cerrah paşada doğmuş bu bilgiyle çıkardığım haritada ayı yüceldiği boğa burcunda bilinçaltı algılamada ve hafıza noktasında iyi bir durum ama güneşi ile kare olması bu bilgi birikimlerini somutlaştırmasına sebep olmuş kitap olarak

şiron terazide 11.evde

şiron maneviyat, şifa gücü, icatlar, dayanıklılık ve meta fizik diyelim kısaca

Neptün kavuşum: bu kavuşumla şirona ait gerçekliği dolaysız olarak içten ya da içeriden kavrayabilme, tanıyıp bilme yetisi vermiştir bu doğrudan araçsız direkt bir kavrama ve bilmedir kitaplarında ki madde ve boyut ötesini fark etme ve bilmesine sebep bu açı

Jüpiter kavuşum ise bu bilmeyi sonuna kadar genişleten ve konu alanını din ve insan noktasına taşıyan sebep

Satürn kare: ve acı çektiği yaralı olduğu ve sorularının cevabını bulamadığı dönemde babasını(Satürn)kaybetmiş ama satürnün acı veren ama eksik fark edildiği takdirde o noktayı güçlendiren yapılandıran tarafını kullanmıştır

Merkür kare: kendisi gençliğinin ilk yıllarında sorularına cevap alamamış çevresiyle bilgilenme noktasında iletişim kuramamış ve manevi yönden eksiklik yaşamış ve bir dönem acı çekmiş ve boşlukta hissetmiştir

Güneş üçgen: bu açıda kendini (egosunu) tamamen bu konuya adaması ve kimliği bu manevi yönle bulduğu bir açı

Plüton sextil: kironun konularında derinlik ve daha ziyade eski kalıplaşmış hikâye türü bilgilerin yıkılıp yerine yeni bilgilerin konulmasında bir faktör ve ikisi aynı anda çok fazla bir azim ve metanet verecektir ki kişi ömrünü buna adamış

Uranüs üçgen: madde ötesine sıra dışı ve orijinal bir bakış fırlatmasına ve meta fizik bulguları insanları bilgilendirme noktasında (manevi şifa verme) üstün bir akılla idrak verir bence


yıldırım mars şiron kare ve ay 150 şiron açısı var ama yorumum yok ve yazıda ki hataları bana bildir olur mu?
07-31-2008 09:13 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
« Önceki | Sonraki »



Benzeyen Konular
Konu: Yazar Cevaplar: Gösterim: Son Mesaj
  Şiron ( Chiron ) Burçlarda bluex 23 61,794 02-09-2019 11:16 PM
Son Mesaj: koçastroloji
  Şiron ( Chiron ) Evlerde bluex 29 69,643 02-19-2018 02:34 PM
Son Mesaj: shinigami
  Şiron Hakkında Bilgiler Mavi 81 109,292 11-17-2017 11:06 AM
Son Mesaj: shinigami
  Şiron ve Başak Burcu ?? astrosohbet 135 178,347 03-25-2017 11:23 PM
Son Mesaj: Ahmeedd
  Şiron’un Oluşturduğu Açılar Angel 60 150,435 11-06-2012 10:06 PM
Son Mesaj: aslankral
  Şiron'un Keşif Haritası aeon 20 25,346 07-22-2011 11:41 PM
Son Mesaj: Mavisahram

Forum'a Git:


Konuyu görüntüleyenler: 1 Misafir