Değerlendir:
  • 16 Oy - 2.75 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5

Yavuz'un Öfkesi ve Çıban !
Yazar Mesaj
Venüs
Kayıtsız

 
Mesaj: #21
RE: Yavuz'un Öfkesi ve Çıban !
Evet Tarihçi bunu bende bir yerlerden okumuştum, Allah a olan köleliğinin bir nişanesi olarak ta o küpeyi taktığı söylenir, ayrıca Yavuz Selim in yerinin ayrı olduğuna katılıyorum.
01-06-2011 07:52 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
aeon
Kayıtsız

 
Mesaj: #22
RE: Yavuz'un Öfkesi ve Çıban !
Alıntı:elimde ki haritaların çoğunda benimki de dahil ay güneş kare ve aralarında birbirlerini tanımadan evlenenler de var.
arada sinastride açı varsa , deneyim vardır ve çiftler deneyime ihtyaçları douğundan bu açılı kişilere çekilir.evlilik açısı derken birnin güneşiyle diğerinin ayının aynı burçta olmasından bahsettim.
güneş açıları için evlilik açısı denmiyor.ancak , aynı burçta olması veya 120 derece iyidir birbirlerini anlarlar.
hatta açı değil , elemnt uyumuda açıdaki gibi deneyim yaşatmaz ama uyum vardır ki , nihan uzunca ve güzelce açıklamış.

tali açıların bu etkiyi verebileceklerine çok inanmıyorum.

Alıntı:yalnız Yavuz'un öfkesi coşacak çünkü başlık sinastriye kaydı cevapları ilgili başlığa yazsak..

adminemiz kızdı ben daha da yazmam gülücük
01-06-2011 08:22 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
astrosohbet Çevrimdışı
Kızıl & Mavi
********
Neptunia Admin
lt=
Mesajlar: 7,901
Üyelik Tarihi: Apr 2007

Rep Puanı: 172

Mesaj: #23
RE: Yavuz'un Öfkesi ve Çıban !
(01-06-2011 08:16 PM)Félicé Yazılan:  
(01-06-2011 04:45 PM)aeon Yazılan:  bekar - mutlu - çocuksuz :D

Allahım ne güzel günlerdihehee kaç asır geçtidil çýkarma

konuyu dağıtmışınız sayın çete üyesi , sinastri bölümüne taşısanız olabilirmi ;)

01-06-2011 08:29 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
Messa Çevrimdışı
Mars Vip
*****
Mars Vip
lt=
Mesajlar: 780
Üyelik Tarihi: Jun 2010

Rep Puanı: 25

Mesaj: #24
RE: Yavuz'un Öfkesi ve Çıban !
(01-06-2011 08:24 PM)Félicé Yazılan:  
(01-06-2011 06:04 PM)Yonca Yazılan:  Aprilios bir makale olarak eklemişti, sahi o nerede kayıplara karıştı, kaçtı mı ne..acaba
Ben neye inanacağımı bilmiyorum, ancak Yavuz Sultan Selim yaşasın diye bir adak sonucu ailesi tarafından bu küpe takılmış diye duymuştum, taaa küçük yaşlarımdan beri böyle biliyorum, aslını ancak Allah bilir..gülücük

Ablası Aprilios üniversite okuyor, arkeolog olacakgülücük Çok fazla giremiyor o nedenle. Kaçmaz o, gönlü astrolojide.
Al benden de o kadar neye inanacağımı şaşırdım. Çok önemli değil ne için küpe taktığı ama, iyiki de takmış. Şahsen küpe takan erkekler hoşuma gider. Keşke eşim de taksa, nerdeee? Dünyanın sonu olur her haldekoptum.w

Erkeklere yakışıyor yaf gülücük) Ama tek kulak olacak
01-06-2011 08:32 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
Daily Çevrimdışı
Jupiter Vip
*****
Jupiter Vip
lt=
Mesajlar: 538
Üyelik Tarihi: Oct 2009

Rep Puanı: 3

Mesaj: #25
RE: Yavuz'un Öfkesi ve Çıban !
ehehhe alkis

Rivayete göre Yavuz Sultan Selim kıyafetine pek dikkat etmez, elbisesi eskidiği halde yeniletmezmiş. Bu yüzden devlet ricali gerek saygı dolayısıyla, gerekse kendisinden çekindikleri için huzuruna yeni ve süslü elbiselerle çıkmaya çekinirlermiş. Padişahın elbisesi gitgide fersudeleşir, lakin kimse bunu kendisine hatırlatmaya cesaret edemez. Bir ara padişah ve vezirleri adamakıllı kılıksızlaşmışlar. O sırada bir kafir elçinin geleceği haber alınır. Bunu fırsat bilen Sadrazam, bin bir korku ile hükümdara;
- Efendimiz, der. Bu kafir makulesi, akl-ı kesirleri muktezasınca zehirbin olup alayişe ziyade nazar ederler. Layıktır ki, siz Padişahımız dahi…

Yavuz onun maksadını anlar ve sözünü keser;

- Ha… Evet! Öyle yaparız. Hem siz dahi bir hoş ziynetlu libas tedarik eylen!

Vezirler sevinir ve süslü elbiseler diktirip hazırlanırlar. Padişah ayrıca elçiyi kabul edeceği zaman tahtın ayak ucuna bir yalın kılıç konmasını emreder. Her şey hazırdır. Vezirler, başta Sadrazam bulunduğu halde muhteşem elbiseleriyle tahtın etrafında yer alıp Padişahı beklemektedirler. Birdenbire Yavuz gelir, lakin eski kıyafetiyle!... Vezirlerin korkuları dudakları patlayıp ak sakallı çeneleri gelincik çiçeğine döner. Aynı zamanda elçi de huzura kabul olunur. Devrinde dünyayı titreten Yavuz’un önünde korkudan iki büklüm bir halde durur. Mutad merasim ve konuşmadan sonra ise huzurdan çıkar. O zaman Yavuz vezirlere:

- İmdi varın, elçi beye sorun. Padişahımızın libasını nasıl buldunuz deyin!

Vezirler koşarlar ve bu suali elçiye tekrar ederler. Aldıkları cevap ise şudur;

- Ben şevketli hünkarı görmedim bile… Tahtının ayakları ucundaki yalın kılıç gözümü aldı, sadece onu gördüm.

Bu cevap Padişaha naklolunduğu zaman parmağı ile tahtın ayak ucunda duran kılıcı göstererek şöyle demiş;

- Hod bunun ağzı kestikçe küffarın gözü anda olup bizi görmezler ve libasımızı fark etmezler. Allah anın keskin olmadığı günü gösterme ki libas ve alayiş o güne mahsustur. Çünkü kafir gözü o zaman yerden kalkıp Al-i Osman Padişahlarına dikilir.


Mithat Sertoğlu
(Osmanlı Hükümdarlarının Kıyafetleri- Sayfa 1778)

Okyanusta ölmez de insan, gider bir kaşık ''sevda'' da boğulur...
Cemal Süreya...

Sadece susayanlar suyu aramaz. Su da susuzları arar durur.
RUMİ



http://www.astro.com/cgi/chart.cgi?clang...y=13&go=Go
01-06-2011 09:12 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
Garavu Çevrimdışı
Parola61
********
Webmaster
lt=
Mesajlar: 286
Üyelik Tarihi: May 2007

Rep Puanı: 169

Mesaj: #26
RE: Yavuz'un Öfkesi ve Çıban !
Sadrazam, bin bir korku ile hükümdara;

- Efendimiz, der. Bu kafir makulesi, akl-ı kesirleri muktezasınca zehirbin olup alayişe ziyade nazar ederler. Layıktır ki, siz Padişahımız dahi…

vay anasını lan sadrazama bak ne konuşmuş bee puhaha3
01-06-2011 09:19 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
eylülmavi Çevrimdışı
Neptunyen Vip
*****
Neptunyen Vip

Mesajlar: 1,245
Üyelik Tarihi: Aug 2010

Rep Puanı: 35

Mesaj: #27
RE: Yavuz'un Öfkesi ve Çıban !
buda benim hoşuma gider..

Bir gün İran hükümdarı şah İsmail düşmanı olan Yavuz Sultan Selim hana bazı hediyeler yollar. Bu hediyeler çok değerli hediyeler halılar altınlar gümüşler yakutlar deve deve yemişler ve bir de sandık hediyeler yavuza getirilir açılır ama o da ne içeriyi bir koku kaplar ama çok kötü bir koku . nedir bu diye herkes aramaya başlar birde bakarlar ki sandığın dibinde insan dışkısı konulmuş.

Yavuz Sultan Selim hemen buna bir cevap vermek için ulemalarını hocalarını toplar. Buna iyi bir şekilde cevap verilmesi gerekmektedir ve yine cevabı kendisi bulur aynı hediyelerden kendiside hazırlatır ve vezirine kendisine bir kutu gül lokumu getirmesini ister ve lokumun altınada bir not yazar elçiyle şah ismaile yollar.

Şah ismail hediyeleri kabul eder ama içinde bir tereddüt acaba o bana ne dışkısı yoladı diye düşünürken içeriyi birden lokum kokusu sarar çok güzel kokmaktadır.Vezir lokumu ikram eder şah önce başkaları tatsın enson ben tadarım diyerek kendine . göre önlem alır herkes lokumları yedikten sonra sıra şah ismaile gelir şah lokumu yer ve altındaki not gözüne ilişir.notta şöyle yazmaktadır

İSMAİL HERKES KENDİ YEDİĞİNDEN İKRAM EDER

YAVUZ SULTAN SELİM HAN

http://www.astro.com/cgi/chart.cgi?cid=b...spc=1&ast=
01-06-2011 09:22 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
Daily Çevrimdışı
Jupiter Vip
*****
Jupiter Vip
lt=
Mesajlar: 538
Üyelik Tarihi: Oct 2009

Rep Puanı: 3

Mesaj: #28
RE: Yavuz'un Öfkesi ve Çıban !
Yavuz'un Küpesi
Erhan Afyoncu


"Yavuz Sultan Selim denince aklımıza hep kulağı küpeli, palabıyıklı bir resim gelir. Yavuz'a ait olmayan ve daha sonraki bir dönemde yapılmış olan bu resim tarih ders kitaplarında kullanıldığı için herkes Yavuzu böyle tanır. Hatta kulağındaki küpenin sebebini üzerine de birçok hikâye uydurulmuştur. Türkmenler arasında küpe takmak eski bir gelenekti. Ayrıca bazı tarikatlarda da dervişler dünyadan ve dünyevi nesnelerden soyutlandıklarını göstermek için küpe takarlardı. Bu iki gelenek de Yavuz Sultan Selime değil Safevi Devletinin kurucusu Şah İsmaile uymaktadır. Nitekim Türk tarihinin en önemli isimlerinden biri olan Şah İsmail, bazı minyatürlerde küpeli tasvir edilmiştir."

(tanıtım bülteninden)

Okyanusta ölmez de insan, gider bir kaşık ''sevda'' da boğulur...
Cemal Süreya...

Sadece susayanlar suyu aramaz. Su da susuzları arar durur.
RUMİ



http://www.astro.com/cgi/chart.cgi?clang...y=13&go=Go
01-06-2011 09:31 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
Daily Çevrimdışı
Jupiter Vip
*****
Jupiter Vip
lt=
Mesajlar: 538
Üyelik Tarihi: Oct 2009

Rep Puanı: 3

Mesaj: #29
RE: Yavuz'un Öfkesi ve Çıban !
"Yavuz'un resimlerini çizenlerden çoğu onu burma pala bıyıklı ve tek kulağında küpe ile çizerler
Yavuz Sultan Selim küpe takar mıydı? Pala bıyıklar ile Yavuz'un tarihî kimliği arasında zihinlerde hemen bir bağ kuruluvermesi insanlara bu resimleri hoş gösterir
Eh, durum böyle olunca kulağındaki küpeye de bir efsane uydurulmasında ne mahzur olabilir ki?!
Hani kutsal toprakları aldığı zaman oradaki idarecilerin kullandığı Hakimü'l-Haremeyn (Kutsal beldelerin hakimi) sıfatını uygun görmeyip kendini Hadimü'l-Haremeyn (Kutsal beldelerin hizmetkârı) ilan etmiştir ya, buna bir ilave de halk yapmış ve orada gördüğü kulağı küpeli siyahi köleleri örnek alarak kulağına küpe taktırdığını ve bununla kendisini din uğrunda bir köle mesabesinde telakki ettiğini imaya yöneldiğini uydurmuştur
Oysa Yavuz'un minyatürlerinde hiçbir zaman pala bıyık veya küpe yoktur Tarihî bilgiler onun kişiliğinde sadelikten yana olduğunu ve giyiminde de çok sade tercihlerde bulunduğunu söylerler
Nitekim Topkapı Sarayı'ndaki en sade kaftan onundur
Mısır seferi dönüşünde Edirne'de kendisini karşılayan tek şehzadesi Süleyman'ın süslü elbiselerini görünce ona, "Bre oğul, sen böyle giyinirsen anan ne giyecek!" diye ikazda bulunması da bunu pekiştiren bir tarihî gerçektir
Keza aynı seferden gelişinde İstanbul'a gireceği sırada büyük bir zafer kutlaması tertipleneceğini duyunca israfı önlemek üzere bir gece vakti gizlice Topkapı'ya girdiği de bilinir
Bütün bunlardan daha önemlisi Yavuz'un küpe taktığını söyleyen hiçbir tarih satırı, hiçbir belge yoktur
Küpeli uydurma resimlerde ise resimdeki kişinin başında beyaz tülbent içinde kırmızı bir başlık ve üstünde de krallara benzetilmiş bir tac vardır
Bu tür kızıl börk ve tacı İran şahları kullanır Osmanlı sultanları tac giymezler

Sonuç şu, küpe takmak gibi bir hafifliği, azametiyle öne çıkan Osmanlı sultanına, hele de Yavuz gibi celalli bir adama yakıştırmak yanlıştır O zaman da akıllara bir soru takılır:
Kimdir bu küpeli, taclı adam?
Söyleyelim;
Yavuz'un "Paymal eyleyelim kişverini sürhserin" diye üzerine yürüdüğü Sürhser (Kızılbaş) Şah İsmail'indir ve başındaki kızıl börk ile tac da Kızılbaşlığın simgesidir

Ne garip tecelli; Yavuz Çaldıran'da, Şah İsmail de resimlerde birbirlerine külahları ters giydirmişler"


iskender pala

Okyanusta ölmez de insan, gider bir kaşık ''sevda'' da boğulur...
Cemal Süreya...

Sadece susayanlar suyu aramaz. Su da susuzları arar durur.
RUMİ



http://www.astro.com/cgi/chart.cgi?clang...y=13&go=Go
01-06-2011 09:33 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
Daily Çevrimdışı
Jupiter Vip
*****
Jupiter Vip
lt=
Mesajlar: 538
Üyelik Tarihi: Oct 2009

Rep Puanı: 3

Mesaj: #30
RE: Yavuz'un Öfkesi ve Çıban !
Yavuz’un küpesine ve bıyığına takılmak

1. Yavuz denilince akla ilk gelen bu resim gerçekten de ona mı aittir?
Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki bu yağlıboya resmin saraya nasıl geldiği ve hangi ressamın eseri olduğunu bilmiyoruz. Ancak oldukça yakın bir dönemde, muhtemelen 19. yüzyılda ve bir Avrupalı ressam tarafından yapıldığını söyleyebiliyoruz. Dolayısıyla onu gören birisi tarafından yapılmış değildir.

2. Yavuz’un başka küpeli resimleri var mıdır?
Avrupa’da yapılan tablolarından bazılarında Yavuz nedense ısrarla küpeli olarak resmedilmiştir. Üstelik Topkapı Sarayı’ndaki meşhur tablonun bir öncüsü, 1530’larda bir Macar ressam tarafından ağaç oyma tekniğiyle yapılmıştır ve bu defa küpe, Yavuz’un sol değil, sağ kulağında gösterilmiştir. 1517 tarihli bir madalyonda da küpeyi seçebiliyoruz. Osmanlı ressamlarının tersine Avrupa’daki ressamlar arasında Yavuz’un küpesine gösterilen bu yoğun ilgi yine de dikkat çekicidir.

3. Bu tabloda gördüğümüz, sarığın üzerine konulan mücevherli tac onun Şah İsmail’e aidiyetine delil sayılabilir mi?
Osmanlı padişahları da, Safevi şahları da Batı ülkelerinde kralların başında gördüğümüz türden mücevherli madeni taclar takmamışlardır. İran’da ancak Kaçar hanedanı döneminde bu tür tacların takıldığını görüyoruz resimlerden. Hele hele Şah İsmail’in resimlerinde böyle bir tacın sarığın üzerine takıldığına dair herhangi bir bilgimiz yoktur.

4. Bu tablodaki kırmızı külahın Kızılbaşlığın sembolü olan “kızıl börk”, üzerindeki 12 dilimli tacın ise yine Kızılbaşlığın sembolü olan “Haydarî tacı” olduğu söyleniyor. Doğru mudur?
Kızılbaşlığın sembolü olan bir tac vardır elbette; lakin bu tacın resimde görüldüğü gibi mücevherli altınlı bir tac olduğunu zannetmek feci bir hata olur. Zira “tâc-ı Haydarî”, dövme yünden yapılırdı ve bildiğimiz Mevlevî külahı gibiydi; ama rengi kırmızıdır. Bu kavuğun uç kısmı (kubbe) 12 dilim, bazı tarikatların -ve özellikle Bektaşilerin- mezar taşlarında da gördüğümüz gibi 12 imamı sembolize eder. Tacın başa geçen kısmı (lenger) ise 4 köşelidir ve dört kapıya işaret eder. Yani buradaki tac, bildiğimiz külah veya kavuktur.

5. O zaman neden Osmanlı padişahları için “tâc ü taht sahibi” denilmiştir?
Osmanlı padişahları için kullanıldığında, başlarına Batı’daki krallar gibi tac giydiklerini değil, kavuğun üzerine beyaz tülbent sarıp onun üzerine mücevher, tüy, sorguç vs. süsler taktıklarını anlatır.

6. Bu resimde Yavuz, diğer Osmanlı padişahlarından farklı olarak bıyıklı görünüyor. Üstelik de pos bıyıklı. Oysa bizim sanatçılarımızın yaptığı minyatürlerde Yavuz’un asla böyle görülmediği söyleniyor. Doğrusu nedir?
Tam tersine, Şükrî’nin “Selimnâme”si haricinde Yavuz’un Osmanlı ressamları onu hep sakal tıraşını olmuş ve bıyıklı, hem de pos bıyıklı göstermişlerdir. Bunlar arasında Nakkaş Osman’ın “Şemâilnâme”deki yan tarafa aldığımız minyatürü, Topkapı Sarayı Kütüphanesi’nde 1263 numarada kayıtlı bulunan “Terceme-i Şakâyık-ı Nu’mâniyye”yi resimleyen Nakşî Ahmed’in Yavuz’u elinde ok ve yayıyla gösteren minyatürü ile “Hünernâme”de Yavuz’u cülus töreninde ve İran seferinden dönerken gösteren minyatürleri açıkça bıyıklıdır. Şükrî’nin Yavuz’u ölüm döşeğinde yatarken gösteren sakallı minyatürüne gelince, bu resim, muhtemelen ıstıraplı geçen son hastalık aylarında Yavuz’un artık sakal bıraktığına bir işaret sayılabilir.

7. Yavuz’un bu resimde küpeli olarak resmedilmesi gerçeklere uygun mudur?
Osmanlı minyatürlerinde Yavuz’un küpeli resmedilmediği bir gerçek. Zaten süse püse meraklı olmayan, son derece sade yaşamasıyla tanınan mütevazı bir padişahtır kendisi. Ancak bazı yerlerde kulağına bu resimde görüldüğü gibi küpe değil de, “mengûş” taktığına dair bazı rivayetler var. “Mengûş” ne midir? Eh, artık bir zahmet onu da siz buluverin!

8. Yavuz hakkında yazılanlar orijinal kaynaklara dayanmıyor mu?
Maalesef, hakkında Hasan Can’ın oğlu Hoca Sa’deddin Efendi gibi onu yakından tanıyanların yazdıklarına itibar edilmiyor da, genellikle kulaktan duyma bilgilere başvuruluyor. Yahut da eski tarih dergilerinde yazılanlar aslı araştırılıp soruşturulmadan birkaç çekiç darbesinden sonra okurlara servis ediliyor. Ne demek istediğimi merak edenler şu iki yazıyı bulup okusunlar: Midhat Sertoğlu, “Kılıcımızın ağzı kestikçe düşmanın gözü bizi görmez…”, Yıllarboyu Tarih, Sayı: 2, Ocak 1979, s. 75 ve Ayten Dirier, “Yavuz Selim’in tek küpesi”, Yıllarboyu Tarih, Sayı: 9, Eylül 1979, s. 64-65.


Mustafa Armağan

Okyanusta ölmez de insan, gider bir kaşık ''sevda'' da boğulur...
Cemal Süreya...

Sadece susayanlar suyu aramaz. Su da susuzları arar durur.
RUMİ



http://www.astro.com/cgi/chart.cgi?clang...y=13&go=Go
01-06-2011 09:41 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
« Önceki | Sonraki »



Forum'a Git:


Konuyu görüntüleyenler: 1 Misafir