Değerlendir:
  • 18 Oy - 2.39 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5

Astrolojinin Tarihsel Gelişimi
Yazar Mesaj
yezda Çevrimdışı
Kıdemli Üye
**
Kayıtlı
lt=
Mesajlar: 462
Üyelik Tarihi: Aug 2007

Rep Puanı: 3

Mesaj: #5
Astrolojinin Tarihsel Gelişimi / Zodyak Sonrası Dönem
Astrolojinin Tarihsel Gelişimi / Zodyak Sonrası Dönem

Hristiyan çağın başlamasından hemen önceki bir dönemde, yeni kavramlar daha maceracı ve heyecanlı astroloji düşünürleri arasında ortaya çıkmaya başladı. Ufukta yükselen burcun karakter üzerinde, gökyüzü ortasında bulunan burcunda kariyer ve başarılar alanında güçlü ve belirli bir etkisi olduğu düşüncesi tamamen sağlamlaşmıştı. Bu durum burçların ve gezegenlerin ufuk düzlemine ve doğum anındaki dünyasal konumuna göre etkisi kişinin hayatında önemli bir etkisi olduğu anlamına gelmekteydi.

Bu düşünce açık bir biçimde ilk defa M.S. 1. yüzyılda, Mısır’lı astrolog Petosiris tarafından öne sürülmüş, ekliptiğin burçlar dışında bölümlenmesi yanında, doğum anındaki ufuktaki burca göre de bölümlenebileceği düşüncesi kabul görmeye başlamıştı. Bu ikincil bölümleme konu edilen kişinin hayatında özellikle dünyasal olaylara ait özel bilgiler sağlamaktaydı.
Bu görüşü düşüncelerinde ortaya koyan yazarlardan birisi de yine M.S. 1. yüzyılda yaşamış olan Manilius’tur. Astronomica adlı kitabında, yükselen burçtan başlayarak ekliptiği 8. parçaya bölen bir sistem kullanmıştır. Ayrıca dört kadranın insan hayatındaki dört çağı gösterdiğini ifade etmiştir. Yükselen burçtan tepe noktasına çocukluk, tepe noktasından alçalan burca gençlik, alçalan burçtan ayakucu noktasına olgunluk, ayakucu noktasından yine yükselen burç noktasına yaşlılık dönemi olarak bakmıştır. Bununla birlikte Manilius’un görüşleri hiçbir destek bulmamıştır.

Bununla birlikte, artık tohum atıldıktan sonra, ekliptiğin yükselen burçla başlayarak bölümlenmesi düşüncesi ve zodyağa olan paralel anlamı uzun süre tanınmamıştır. Bu ikincil bölümlemenin ana bölümlemeyi (Zodyak) anıştırması mantıklı olacaktır. Cladius Ptolemy’de Manilius’tan 100 yıl sonra Tetrabiblos kitabında sözünü ettiğimiz 12’ye bölümlemeyi tanımlamıştır.

Ptolemy’nin Tetrabiblos’u ardından gelecek olan 1,500 yıl boyunca batı dünyasının ana referans kitabı olarak, çok önemli bir görev görmüştür. Ptolemy’nin aslında kendisi buluşçu değildir ama bir bilgi toplayıcısı ve organizatörü olmuştur. Bu durumda, M.S. 2. yüzyılda, Grek ve Roma dünyasının astrologlarının yükselen burcu başlangıç noktası olarak kullanarak 30 derecelik bir bölümle yaptığını ve ev sistemini buna göre kurduklarını söyleyebiliriz.

Tetrabiblos’un (Tetra dört, Dört Kitap) birinci kitabı gezegenlerin burçlar, açılar, dispositör ve yönetici olarak sınıflamaları ile ilgilidir. İkinci kitap dünya astrolojisi, ülkeleri yöneten burçlar, öngörüm teknikleri, yeniaylar, kuyruklu yıldızlar ve hava tahmini bilgileri içermektedir. Üçüncü ve dördüncü kitaplar horoskobun detaylı yorumlanması ve öngörümler yapılması ile ilgilidir.

Günümüzde de zodyağın yükselen burçtan başlayarak eşit biçimde bölümlenmesi pek çok yandaş astrolog bulmaktadır, bu sistemin adı Eşit Ev Sistemi’dir.

Ptolemy ardından gelen ikinci bir astrolog Julius Firmicus Maternus Siculus’tur. Astronomi üzerine sekiz ciltlik eserini MS 306-337 yılları arasında İmparator olan Büyük Konstantin’in devlet yönetiminde çalışan Mavortius Lollianus’a atfetmiştir. Evlerle ilgilenirken, haritanın aksları yükselen burçtan başlayarak 90 derece ekleyerek elde edilmiştir. Firmicus aslında, tepe noktasının ya da ayakucunun yükselenden 90 derece uzakta olmadığını farketmişti çünkü aslında bu noktalar nonagesimal ve karşıtı noktalardır. Bununla birlikte, aslında Petosiris’ün yönetimini tekrar etmekteydi. Benzer biçimde, ara ev girişleri 30 derece eklenerek yapılmaktaydı.

MS 3. yüzyılda, Porphirius (Porphyry) Ptolemy’nin yönteminden hareket ederek kendi sistemini kurdu. Bu çalışmasında iki kesişen eksenin önemine değinerek bunları 1., 4.,7. ve 10. evin giriş noktaları olarak görerek (bu noktaların birbirinden 90 derece uzakta olması gerekmeden) ara evleri akslar arasındaki yayı üçe bölerek hesapladı. Bu durumda evler ekliptiğe göre eşit olmamakta ve iki gruba ayrılmaktaydı. 1,2,3,7,8, ve 9 kendi aralarında eşit, 4,5,6,10,11 ve 12 de kendi aralarında eşitti.

Porhyrius ve Firmicus’un çalışmalarının ardından Yunan ve Roma dünyasında önemli bir ekleme olmamıştır. M.S. 5. yüzyılda, Proclus bunlara eklenebilir.

Ptolemy’nin Tetrabiblos’u M.S. 8. yy’da Bağdat’lı yahudi astrolog Al Batrig Mashallah tarafından Arapça’ya çevrilmiştir. Bunun çok şekillendirici etkisi olmuş, pek çok müslüman astrolog Bağdat’tan başlayarak matematik ve trigonometri alanında önemli katkılarda bulunmuşlardır.

Al Biruni tarafından 11. yüzyılda yazılan Astroloji’nin Elementleri adlı kitap zamanın Arap Astrolojisi’nin temel tekniklerini içermektedir. Kitap burçların ve gezegenlerin sınıflandırılmasını ve Ptolemy’nin anlattığı pek çok konuyu işlemiştir Bununla birlikte Al Biruni ve diğer astrologlar yeni yollar daha ortaya koymuşlardır. Bunlardan ilki 28 bölümlü Ay Menzilleridir. (Lunar Mansions) Bu bölümlerden herbirisi Ay’ın günlük hareketinde aldığı yol kadardır ve belirli anlamlar içermektedir. Diğer bir gelişme de Arap Noktalarıdır. Aslında bunlar ekliptiğin Güneş, Ay ve gezegenlerden başlatılarak 30 dereceye bölünmesiyle elde edilen yeni ev sistemleri gibi de görülebilir. Örneğin Güneş’e göre Ay Şans noktası (Fortuna), Merkür ticaret noktası, Venüs aşk noktası vb. gibi. Örneğin Güneş’e göre Ay 7. eve düşerse şans noktası da yükselen burca göre 7. eve düşecektir. Bu yüzden Arap noktaları eşit ev sisteminin bir türevi gibi görülebilir. Bununla birlikte, Arap astrologlar Porhyrius’un yöntemini terk ederek yeniden Ptolemy’nin 30’a bölümleme sistemini seçmişlerdir.

Müslüman yazarların Avrupa üzerinde derin etkileri olmuş, ortaçağ ve rönesans astrologları ancak bu eserlerin Latince çevirilerinden yararlanmışlardır. Bu çevirilerin bir kısmı Micheal Scot ve İspanya’da yaşayan birkaç yahudi astrolog tarafından yapılmıştır. Örneğin bunlar Opus Dei Nativitatibus ve Flores Astrologiae 9. yy’dan Albumasar’ın, Introductorium ad Scientum Judicialem Astronomiae 10. yy’dan Alchavitius’un, Liber in Judiciis Astrorum 11.yy’dan Albohazen’in, De Revolutionibus Nativitatum yine 11. yy’dan Albenragel’indir.
Ispanya’da 11. ve 12. yy’da yaşayan yahudi yazar Ibn Ezra özellikle çok etkilidir ve Arap yöntemlerinin yayılmasına öncülük etmiştir. Bu yöntemlerden birisi 15. yy’da Alman Regiomontanus (Johannes Müller) tarafından kullanılmış ve hala da bir ev sistemi olarak kullanılmaktadır. (Regiomontanus Ev Sistemi)

Kuşkusuz 4 ve 12 yylar arasında Astroloji tamamen ölmemişti. 7. yyda Bishop of Sevilla, Isadore, konu üzerinde kapsamlı yazılar yazmış ve Venerable Bede 8. yy’da De Temporius’u derlemişti. Bu kitap daha sonra Latince’den Anglosakson diline rahip Aelfric tarafından çevrilmiştir. Diğer eserler Blessed Alcuin (8. yy), Paul The Philosopher (9.yy), Notker Labeo, Papa Sylvester II, Papa John XIX, Hugh of St. Victor, ki bunlar 10. yy’a aittir ve 11. yy’dab John of Salisbury tarafından verilmiştir. Bununla birlikte, bu dikkat çeken eserlere rağmen, Astroloji uygulamalarının gerçek ivmesi Müslüman dünyasının bilim adamlarınca sağlanmıştır.

13. yy’la birlikte bu durum tamamen değişmeye başlamıştı. Avrupa üzerinde gerek fiziksel gerekse zihinsel müslüman etkisi ivme kaybetmeye başladı ve Batı yeni bir entelektüel merak belirmekteydi. Başpiskoposluk teklif edilen Michael Scot bunu reddeti ama Scot İmparator Frederick II’nin saray astroloğu olarak büyük bir etkiye sahipti. Arapça bilgisi bakımından da kendisi mükemmel bir akademisyendi. Bu dönemde önem arzeden diğer eserler Guido Bonatus, Peter Hispanus, St. Albertus Magnus, ve onun üstün öğrencisi St. Aquinas Thomas’tır. (Aquina’lı Thomas) Roger Bacon ve Duns Scutus da bu listeye eklenebilir. Bu astroloji için kralların patronluğu altında geçen buluşlar, heyecan çağı olmuştur.

Bu heyecanlı dönemin bir sonucu olarak teknikler de ardı sıra gelmeye başladı. Papa Urban IV’e papaz olan Johannes Campanus aynı zaman da başarılı bir matematikçiydi. Günümüzde dünya astrolojisinde daha fazla kullanılan ev sistemini Campanus geliştirmiştir. Campanus Porphyrius’un MC ve IC’yi 10. ve 4. evin giriş noktaları yapan yaklaşımını benimsemişti. Bununla birlikte, O ayrıca geri kalan ev derecelerinin eşit olarak bölümlenmesi düşüncesine karşı gelerek yeni bir teknik önerdi. Evler ekliptiğin zodyak burçları ile bölümlenmesinden oluştuğu için, Campanus bunu göksel bölümlemedeki karmaşayı aşabilmek üzere şöyle düşündü: Zodyak’la birlikte ekliptik Güneş’in yer etrafındaki görünen yıllık hareketini açıklamaktaydı. Dört köşe ise, dünyanın kendi ekseni etrafındaki günlük hareketi ile ilişkiliydi. Bu durumda, köşeler ev başlangıçları olarak ele alındığında, diğer evler de yerin hareketine göre hesaplanmalıydı, Güneş’in ekliptik üzerindeki hareketine göre değil.

Campanus böylece önce göksel küreyi ufuk ve meridyen düzlemlerinde dört kadrana böldü, daha sonra bir birine dik duran bu iki çember üzerinde, ana meridyen (prime vertical) yayının üç eşit parçaya bölünmesini sağlayacak şekilde (ufuk düzleminin ana meridyeni böldüğü yayın üçe bölünmesi) hareket etti. Bu durumda ekliptik ne ufuk düzlemine ne de meridyene bağlı olmadığı için ara evleri eşit derecelerde kesmemektedir. Campanus böylece hem köşe evleri gökkürenin ana eksenleri ile bağdaştırdı hem de gökkürede (ekliptik üzerinde değil) eşit hacimli alanlar (evler) yaratmış oldu.

Campanus’un bu çalışması 15. yy’da Viyana’da Astronomi profesörü olan Johannes Müller (Regiomontanus) tarafından daha ileriye götürülmüştür. Muller çok yönlü bir kişiydi, Ptoleme’nin Almagest’i çevirmiş, aynı zamanda Matematik ve Trgonometri alanında kitaplar yazmıştı. Muller’e göre, eğer evler dünyanın kendi etrafındaki harekete göre belirleniyorsa (yani ekliptiğin kendisine göre değil) gökyüzünün bölümlemesini Campanus’un yaptığı gibi Prime Vertical yani ana meridyen değil, bunun üzerine yapmak daha mantıklı olacaktı. Regiomontanus böylece evlerin giriş noktalarını gösterecek bölümlemenin ekvator üzerinde olması gerektiğini düşündü, çünkü dünyanın kendi etrafındaki hareketi doğrudan ekvatorla ilgilidir. Regiomontanus ev sisteminde evler ufuk ve meridyen ana akslarının ufuk düzlemini Kuzey ve Güney noktalardan geçecek ve aksların arasında kalan ekvatoru üçe bölümleyecek şekilde düşünülmüştür.

Regiomontanus’un çağı bir çok ünlü astroloğa işaret eder. Paracelsus, Jerome Cardan, Nostradamus, Valentine Naibod ve Franciscus Junctinus bunlardan en dikkat çekenleridir. Bu arada 16. yy Kopernik ve Brahe’nin yazı ve gözlemleri, Johannes Kepler’in matematik dehası ve gezegen hareketlerini hesap etmesi ve Galileo Galilei’nin teleskobu kullanması ile aynı zamanda helyosantrik (günmerkezli) bir bakış açısının da ağırlık kazandığı bir dönem olmuştur. Bu dönemde dünyanın ve gökyüzünün yeni bir görünümü elde edilmiş ve kuşkusuz Astroloji’nin teorik alt yapısı konusunda da şüpheler uyanmaya başlamıştır.

Kepler zamanından bu yana, (17. yy başları) Astroloji’nin arkasındaki gerçek itici güç iyiden iyiye kaybolmaya başlamıştır. Bu dönemdeki isimler yetenekliydi ama yeni disiplinler yaratacak bir zihinsel başarı ortaya koyamamaktaydı. Placidus di Tito, Padua Üniversitesi’nde matematik, profesörü ve aynı zamanda rahipti. Placidus evlerin statik gökyüzü bölümlemesine tamamen karşı çıkarak, yükselen burç derecesinin 24 saat boyunca yükseliş hareketine bağlı olan başka bir ev sistemi önerdi. Bu yaklaşım çağdaşları tarafından hemen reddedildi.

Astroloji’yi bilimsel araştırmalar platformundan atan kişi ise 18. yy başlarında Sir Isaac Newton olmuştur. Çekim yasası ile, gezegenlerin dünya üzerindeki etkisinin çok az olduğunu ve böylece bir etkisi olamayacağını göstermiş gibi gözükmüştür.

Entelektüel merakın ortadan kalkması ile birlikte, Astroloji eski bir bilim düzeyinden okültün, göz ardı edilmişliğin ve şarlatanlığın karanlık dünyasına itilmiştir. Astroloji 19. yy’ın kapanışı ve 20. yy’ın açılışına kadar bu durumda kalmış ve daha sonra Alan Leo (William Frederick Allan), Sepherial (Walter Gorn-Old) ve diğer birkaç isimle yeniden canlanmaya başlamıştır. Yeni fikirler ve kavramlar ard ardaya gelmeye başlamış ve modern astrologlar sadece az bilgi ve teknik yoksunluğu ile değil pek çok olasılığın bir arada olmasından dolayı da karmaşaya düşmüşlerdir

Hakan Kırkoğlu

Başkalarına dayalı bir yaşam süren, hiçbir şey yapmadan öylesine yaşayan bir kişi, başına gelen zorlukları, kaderim buymuş diye nitelendiremez.
11-22-2007 04:30 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
« Önceki | Sonraki »



Bu Konudaki Mesajlar
Astrolojinin Tarihsel Gelişimi - yezda - 11-07-2007, 12:44 AM
Ortaçağ Astrolojisi ve Mutluluk - Angel - 12-28-2007, 05:14 PM
Astrolojinin Tarihsel Gelişimi / Zodyak Sonrası Dönem - yezda - 11-22-2007 04:30 PM

Benzeyen Konular
Konu: Yazar Cevaplar: Gösterim: Son Mesaj
  Astrolojinin Türleri qulsah 0 1,828 11-22-2008 06:17 AM
Son Mesaj: qulsah

Forum'a Git:


Konuyu görüntüleyenler: 1 Misafir