Cvp: ilişkilerde aldatma eğilimi
Aldatma ve Aldatılma
Olgusunun
Astrolojik Analizi:
Psikolog ve ünlü astrolog Dr. Liz Greene’e göre çocukluk yıllarında yaşanan Oedipal güç savaşı¹ ilerideki yıllarda içine girilen “aldatan”, “aldatılan” ve “aldatma aracı “ndan oluşan ilişki üçgenlerini açıklar. Green’e göre aldatma her zaman üçüncü bir şahıs ile gerçekleşmez, bir taraf işi, hobisi, hatta sevdigi hayvanı yüzünden bile karşıdakine aldatılmış, terkedilmiş hissi uyandırabilir. Kimileri aldatma işlevini hobiye dönüştürmüştür, üçüncü kişi ile girilen ilişki bir aşk veya bağlanma gerektirmez. Diğer bir ilişkide ise üçüncü faktör her zaman vardır ve bir tarafın ölmesi veya terketmesine kadar bu üçlü ilişki sürer, ilişkinin doğasında bu bölünmüşlük yerleşiktir.
Astrolojik olarak, doğum haritamızdaki 4. ve 10. evde ki gezegenler bizdeki ebevyn olgusunu taşıyan arketipsel değerlerden bahseder. Bu iki evdeki gezegenlerin konumlarına bakarak Greene'nin bahsettiği Oedipal güç savaşı hakkında yorum yapabiliriz.
Dr. Greene duygusal açıdan sağlıklı ve mutlu aileler de bile çocuğun bir ebevyne bağlılık diğerine rekabet duyguları besleyebileceğini söylüyor. Çocuk bunu sadece sevdiği ebevyni kıskanmak şeklinde degil onunla özdeşleştiği ebevynle rekabete girmek şeklinde de yaşayabiliyor.
Doğum haritasındaki 4. veya 10. evde Venüs varsa, Venüs bizim güzel olarak algıladığımız bir değer olduğu için, o ebevyn bize en sevdiğimiz, değer verdiğimiz özelliklerin sembolü olacaktır. O ebevyni severiz çünkü onun sembollediği değerleri severiz, ve bizden beklenen olgunlaştığımızda bu değerlerin kendi icimizde de olduğunu fark etmemizdir. Fakat ebevynin ilgiye ve sevgiye bir açlığı varsa bilinçaltında çocuğun bu yansıtmasını hep korumaya çalışacaktır ve bu yüzden çocuk bu Venüs özelliğini kendi içinde hiçbir zaman farketmeyecektir.
Kendi içimizde farketmediğimiz özellikleri başkasında ararız, yada o özellikleri olan kişileri kendimize çekeriz, dolayısı ile bu çocuk yetişkin hayatında devamlı bu ebevynin yerini tutacak ilişkiler arayacaktır .
Venüs’ün sembollediklerini kendi içimizde yaşanmayı öğrenemezsek bu sevilen özellik konusunda rekabet başlar. Bunu daha çok kendi cinsimizden olan ebevynin sembollediği evde Venüs olduğunda gözlemleriz. Kadın haritasında 10. evde olan Venüs, aynı zamanda anne-kız rekabetinden haber verir. Kızına göre anne kıskançtır, bu eleştiriler ve kızının feminen özelliklerini göz ardı etmek şeklinde yaşanır. Ama sonunda küçük kızın da kendi içinde kıskançlığın var olduğunu anlaması gerekir. Annemizin hem çok iyi hemde çok eleştirisel yanının olmasında bir kötülük yoktur, insanlar sizi hem mutlu edebilir, hem üzebilir, ama bununla baş edemiyorsak kendi içimizdeki çelişkilerle baş edemiyoruz demektir.
Kadın haritasında babayı temsil eden yani 4. evdeki Venüs ile de çok sevdiği, değer verdiği babasını annesinden kıskanan çocuk gözlemlenir. Bazen bu hayran olunan ebevyn çokta sevimli değildir. Erkek haritasında 10. anne evindeki Venüs, Satürn veya Kironla birleşmişse yada Ay-Plüton kare açısı veya Ay-Satürn kare açısı yapıyorsa, bu sevilen anne aynı zamanda çocuğu çok üzüyordur.
Dr. Greene’e göre çözülmemiş Oedipal drama aynı zamanda aynı cinse karşı güvensizliğide yaratır, anne hep rakip olarak görülmüşse ve Oedipal yenilgi yaşanmışsa kendine güven azalır ve ne kendine ne de baska kadınlara güvenir. Ne zaman aşık olsa, kadınlar elinden gücünü alacaklar gibi gelir. Kendine anneleri ile halledilmemiş problemi olan kadınlardan arkadaşlar bulur. Aynı durum erkekler içinde geçerlidir, erkekler potansiyel rakiptir ve her zaman tetikte durması gerekir.
Venüs’ün Satürn ve Kiron ile açıları da bu dinamiğe etki eder. Mars’ın Satürn ve Kiron’a olan açıları aile üçgenindeki yenilgilere dayanan derin seksüel güvensizliğin işareti olabilir. Venüs-Satürn ve Venüs-Kiron her Satürn, Kiron kompozisyonu gibi limitleri gösterir ve ebevyn evindeki bu konum, söz konusu ebevyn ile yabancılaşmaya ve bunu daha sonra kendi eksikliğimiş gibi hissedilmesine neden olur. Hayatın ileri saffalarında bu durumun algılanışı birilerinin onun sevdiğini devamlı elinden almak için tehdit olarak görülmesidir.
Kendimizde böyle bir çatışmanın olduğunu kabul etmek hayli güçtür, eğer “Altatma Aracı” olmuş isek ya yaptığımız hatayı rasyonelleştirmeye çalışırız yada yaşadıkları ilişkiyi kötülemeye, bu genelde aldatma aracını büyük bir illüzyona sürükler ve istenmeyen eşin aslında düşündüğümüzden daha değerli olduğunu anladığımızda ise gerçek incinme yaşanır yada giderek rakibi gibi davranmaya başlanır. Özellikle rakip kişi yakın arkadaş ise aile üçgenindeki problemler yeniden yaratılır ve bu ilişkiyi bozmak icin elinden gelen yapılır.
Bu üçgenleri anlatan tek bir astrolojik denklem yoktur, değişik kombinasyonlar çocukluğun Oedipal fazına, bu dönemde algılanan aile imajina ve onun etkilerine ışık tutar.
Anne ve babanın karakteri çocuğa çok zıt iki yönü vurguluyorsa, erişkin hayatında çocuğun bir ilişki üçgeninin içine çekilmesi olasıdır. Doğum haritasında 4. ile 10. ev arasında bir karşıt açı varsa anne ve baba arasında ya fiziksel olarak ayrılık yaşanmış yada psikolojik açıdan ayrılık yaşandığı algılanmıştır. Çocuk ilk once bu ayrılığı ailesinde sonra kendi içinde yaşar. Özellikle çocuk taraf tutmak zorunda kalmış ise yada bir taraf kurbanı oynuyorsa ve çocuğun desteğine ihtiyaç hissediyorsa veya diğer ebevyden gelecek sevgiden çocuk yabancılaştırılmışsa, çocuk ailesinde ki bölünme ile birlikte kendi içinde bir bölünme yaşar.
Anne veya baba evlerinden birinde Venüs, Ay, Neptün, Güneş veya Jüpiter gördüğümüzde o ebevyn ile ilişki zor olsa da mutlaka pozitif bir bağ vardır. Bunlar 4. evde ise bu duygular ve idealleştirme babaya yöneltilir, eğer baba fiziksel veya psikolojik olarak uzaksa veya bu gezegenler 10. ev ile karşıt açı yapıyorsa bütün bu duyguların bilince gelmesi zordur. Bu kişiye karşı bir şekilde bastırılmış duygular ileride yaşanacak ilişki üçgenine davetiye çıkartabilir. Ya evli bir adamla ilişki içine girebilir yada kendini aldatacak bir kişi ile evlenebilir veya aldatan olup annesi gibi olmamaya kararlıdır. Aynı konfigürasyon erkekler için de geçerlidir annesi gibi bir kadın ararken kendini babasının davranışları içinde bulabilir. Benzer şekilde Venüs, Neptün ve Ay’ı 4. baba evinde olan erkek, babasındaki özellikleri bir kadında arayabilir. Bunların hepsi aslında bir yaranın sarılma ihtiyaçlarıdır fakat sarılan sargı yanlıştır.
Bu zor dersler bizde gelişmeyen yönümüzü ortaya çıkartmak için gereklidir. Eğer 10. veya 4. evde Plüton varsa “Annem manipulatif” veya “Babam çok kontrolcü” demeden evvel kendi içimizdeki tutkuyu bulup çıkarmamız lazım. Neden insanlar manipulatif veya kontrolcü olur? Eğer biri ilişkide bu Plüton özelliklerini gösteriyorsa bunları çok zevk aldığı için yapmaz. Yapmasının sebebi ilişkiyi ayakta tutmaya çok ihtiyacı olduğu içindir. Sevdiği şeyi kaybetme korkusu içinde oldugu içindir. Belli bir bağlılık ve belli bir tehlike anında hepimiz aynı kontrolcülüğü gösterebiliriz. Eğer bu Plüton özelliklerini kabullenmeyip, anne veya babaya yansıtırsak, Plüton bize yetişkin yaşlarımızda ilişki üçgeni ile geri döner. Sonra biz kendimizin ne kadar sahiplenici ve kontrolcu olduğunu keşfetmek zorunda kalırız.
Satürn özelliklerini taşıyan ebevyn, sonradan soğuk ve red eden eş olarak karşımıza çıkmışsa, bu kendi içimizde sınırlara ihtiyacımiz olduğuna haber verir, kendi ruhumuzu anlarsak, red etmek bizim için gerçekten ne demek anlarız. Neden birinin sınır koymasına bu kadar kızıyoruz onu anlarız. Belki bizim sınır tanımamamız bizi bir ilişki üçgeninin içine çekti, ve Satürn özelliği gösteren eşimiz tarafından aldatıldık. O da belki bu “duygusal bağımlılıktan sıkıldım, kendim olmak istiyorum” şeklinde problemini ifade ediyor olamalı soranlara. Tabi o da duygusal yükünden sıkıldığı partnerinden kaçarken, bilinçaltında kendi yalnızlığı ile başa çıkamıyor olması muhtemel değil mi?
Yaşanmamış veya gelişmemiş psikolojik olgular bize niye bir kişiye yada bir ebevyne bu kadar yakın olmak istiyoruz sorusunun cevabı olur. 4. ve 10. evdeki bir gezegen veya Güneş ve Ay’a önemli açı yapan gezegenler sadece ebevyn tarafından yaşanmaz, fakat o ebevyn aracılığı ile yaşadığımız tecrübenin bir parçasıdır. Özellikle bu gezegenler haritadaki diğer gezegenlerin konumuna uymuyorsa bize yaşanmamış hayatlarımızdan bahseder.
Bu sembolleri ilk önce anne ve babamızda yaşarız sonra üçgen kendini tekrarlar, ve ta ki bunun kendi içimizde olduğunu öğrenip, benliğimize entegre edene kadar diğer ilişkilerimiz ile bize tekrar tekrar geri gelir.
Kendi içimizde yaşanması gereken duygular, onları ifade edecek yön bulana kadar başımıza kader olarak gelecektir. Bunlar esasında bizim haritamızda kendi gezegenlerimizdir yani kendi ruhumuzun parçalarıdır. Yaşadığımız üçlü ilişki Oedipal kompleks yüzündenim diye bağırsa bile aslında o kendi parçamızdır, çünkü anne ve babamızda sevmediğimiz yönler de bizim birer parçamızdır ve bununla yaşamayı öğrenmenin bir yolunu bulmalıyız.
Genelde yaşanan üçlü ilişkilerde ailenin etkisini gözlemlemek için illa psikolog olmak gerekmez, bunu yakın bir arkadaşınız bile farkedebilir fakat böyle bir ilişkiyi yaşarken bunun sebeplerini objektif olarak görmek çok zordur. Bu dinamik ne kadar bilinçdışı ise, bu ilişkiler o kadar tutkulu olur, ve objektiflikten o kadar uzaklaşılır.
Orta Yaş Bunalımı?
Bazen Venüs’ü ve Ay’ı, Satürn, Plüton, Neptün, Uranüs veya Kiron ile başdaştıran zor etkiler ile küçük yaşlarda baş edemeyiz bunun için olgunlaşmamız ve yaş almamız gerekir. Ama bir aileye dayalı Venüs problemi varsa bu mutlaka ona etki eden transit ile ortaya çıkacaktır. Bazen bu transitin getirdikleri yaşanmadan yaralar iyileşmez.
Yüzleşilmeyen Oedipal dinamik ilişkilerin başlarında yaşanmamış ise mutlaka orta yaşlarımızda önümüze gelir, 40’li yaşların başlarında yaşanan Neptün-Neptün karesi ve Uranüs-Uranüs karşıt açılarını yaşadığımız orta yaş döneminde bilinçaltında çözülmemiş çocukluk problemleri yeniden aktive olur. Benliğimizdeki gelişmemiş yönler özellikle Uranüs transitinin natal Uranüs’e yaptığı karşıt açıda kendimizin parçalarını başkasında görmeye başlarız, yaşanmamış yönlerimiz rakibimiz olarak karşımıza çıkar. Bu dönemde ortaya çıkan yaşanmamış yönlerin verdiği rahatsızlık orta yaş bunalımı diye dilimize yerleşmiştir.
Gücün Ispatı ve İmkansızın Çekiciliği:
Dr. Greene’e göre her üçlü ilişki Oedipal dinamik ile açıklanamaz ve bazen güç ispat etme veya psikolojik savunma mekanizmaları üçlü ilişkilere sürükler. Bu tip üçlü iliskide kadın veya erkek içinde bulunduğu yakın ilişki dışında başka ikili ilişkiler içine girmek ister bunun en temel sebebi ise içinde hissettiği derin yetersizlik hissidir. Aşırı güvenlik ihtiyacı, kendini sadece birine ait hissetme korkusu, red edilme ve terk edilme korkusuna savunma mekanizması olarak üçüncü ilişki doğar, kişi bunu ne sebepten yaptığının genelde farkında değildir ama artık biri terk ederse diğeri olacaktır.
İmkansızı elde etme isteği ise başka bir faktördür, bazen ulaşılmaz aşkı ararken başka şekilde tatmin edilememiş olan içimizdeki ruhani, mistik, yaratıcı ihtiyaçlarımızı tatmin ederiz. Bu ilişkiden ziyade bir fantazidir. 5. evdeki Venüs’e sert açılar yada 12. evdeki Venüs bu konularda bize çok şey anlatır.
İlişki üçgenlerinde üzücü sonuç eninde sonunda, öyle yada böyle, her tarafın kaybetmesidir ve her taraf üzülür. Diğelim çocukluğumuzda yaşadığımız Oedipal gücü kullandık ve yaşadığımız Oedipal yenilgiyi değiştirdik ama gerçekten kazandık mı? Bu dışsal yansıtmalar içteki yaranın iyileşmesine hiç mi hiç yardım etmez.
Bir şeyi sadece nedenleri ile iyileştiremeyiz fakat bu ilişki üçgeninin ortaya çıkardığı duygular değişebilir. Üçlü ilişkilere sürükleyen bütün bu faktörlerin ve ihtiyaçların bize söylemek istediği bir şey var, o da bu üçgenin hangi ucunda olursak olalım içimizde yaşamadığımız yada kabul etmediğimiz bir faktör oluşudur, eğer bu tekrar eden bir özellik arz ediyorsa bu mesaj çok önemlidir ve mutlu olmak istiyorsak bizim onun ne dediğini dinlememiz gerekir. O ebevyn, güç sembolü, imkansız kişi bizim ruhumuz icin neyi temsil ediyor? Sonuçta bütün cevaplar kendi kimliğimizi ve menkibemizi geliştirmeye bağlanır.
Aldatılmanın verdiği acı ile başa çıkmak için bir formül yoktur fakat kör bir acı ile anlaşılmış bir acı arasında büyük fark vardır. İkincisi bizi iyiye doğru değiştirir ve olgunlaştırır. Ayrıca bilinçlenmediğimiz sürece aynı hatalar hep tekrarlayacaktır. Bazı ilişki acıları sonucunda doğan yeni ilişkiler çok daha sağlıklı olur, kimi ilişkilerin ardından da kendimizi daha özgür hissederiz.
Eger aldatılmışsak veya aldatmışsak affetmeği kendi kendimize üretemeyiz. Affetmek kendi bilincimizde olanları karşı tarafa yansıtmayı bıraktığımız zaman kendi içimizden çıkar. Zihnimizin parçaları bizden entegrasyon bekler ve sadece kendi ruhumuza ait olan şeyleri kendimize entegre edebiliriz
Sonuç olarak hatırlamamız gereken nokta her ne kadar zor olursa olsun böyle bir ilişki üçgenine girmek kişiyi en derinden değiştirecek ve geliştirecektir. Hiç bir şey başımıza şans olarak gelmiyor, bu duruma tepkisellik, kızgınlık veya pişmanlık ile yaklaşmak kendi seçimimizdir, fakat ruhunu ve hayatının anlamını arayan kişiler için bu rencide edici tecrübede inanılmaz dersler vardır.
Pelin Hattatoğlu
Kaynak:
Liz Greene, Relationships and How to Survive Them, CPA Press, London , 1992
Liz Greene, The Eternal Triangle, Apollon: The Journal of Psychological Astrology, CPA Press, London , 1999
¹ Oedipal Çatışma (Oedipus Kompleks) kavramı Sigmund Freud tarafından çocuklukta yaşanannevrozların nedenlerini açıklamak için geliştirildi. Erkek çocuğun bilinçaltında anneye olan aşkı ve babayı kıskanmasıdır. Araştırmacılar aynı kavramı kız çocukların babaya olan aşkı ve anne ile olan bilinçaltındaki rekabeti olarak genişletiler ve buna Elektra Kompleks adını verdiler. Bu çatışmayı kompleks olarak değerlendiren Carl Jung’dur. Bu bilinçaltındaki çatışma çocuğun 5 -5.5 yaşlarında ilk psikoseksuel gelişmesini yaşadığı dönem başlar.
Başkalarına dayalı bir yaşam süren, hiçbir şey yapmadan öylesine yaşayan bir kişi, başına gelen zorlukları, kaderim buymuş diye nitelendiremez.
|