Uranüsün geri gitmesi
URANÜS\'ÜN GERİ GİTMESİ
Soru: Uranüs retrosunun (geri hareketinin) anlamından bahsedebilir misiniz?
Elbette. Zahiri geri hareketin (retro) sembolize ettiği arketipsel bağlantıyı hatırlayalım. Esas itibariyla, geri gitmekte olan gezegenin mevcut beklentilerden geri çekilme veya uzaklaşmayı, hangi davranışlar veya psikolojik yönelmelerle ortaya çıkaracağını gösterir. Bundan başka, geri hareket, geri giden gezegenin gittikçe artan bireyleştirme çabasıyla ve bireyin özünü yansıtması için talep ettiği amaç, yönelim ve uygulamaların tanımlanmalarıyla birlikte kişinin evrimsel gelişimini hızlandırır. Ve retro arketip veya gezegen durağan değildir. Evrimsel olarak niyeti, şartsız benliğe ulaşana dek, her bir şartlanma katmanını tek tek kaldırma çabasındadır. Bu arketip Uranüs’ün arketipsel amacını yansıtır. Bu yüzden, doğum anında Uranüs geri harekette olduğu zaman, kişinin bilinenden veya içinde bulunduğu toplum tarafından belirlenmiş mevcut realiteden ya da kendisinin oluşturduğu statükodan özgürleşme, kurtulma, bireyleşme vb. arketipleri öne çıkar ve vurgulanır. Aynı kafa yapısına sahip grup, akran ve arkadaşlık bağlarını düşünürsek, geri giden Uranüs\'e sahip insanlar da aslında bir çeşit gruptur. Pek çoğu gruplarla veya belli tipte insanlarla bir bağ oluşturarak, bu tip deneyimler içinde sadece, olması gerektiği gibi, yanlız hissetmek ve eninde sonunda dışarıda kaldıklarını keşfetmek için çaba gösterirler. Böylece, periyodik olarak veya sürekli kendilerine doğru geri itilmeleri, Uranüs retrosunun bireyleştirme işlemini kolaylaştırır.
Uranüs’ün bireysel bilinçaltına bağlantısını hatırlarsak, Uranüs’ün geri hareketinin kişinin bilinçaltı içeriğinin dönem dönem ya da sürekli olarak bilinçli farkındalığına sızmalar yaptığı bir durum yarattığını söyleyebiliriz. Kişiyi bu veya daha önceki yaşamlarında tanımlayan geçmiş şartlanmalardan kurtulması yoluyla, bireyleşme işlemini hızlandırmak için bu olay gerçekleşir. Ancak geçmişin kuyusunu boşaltarak, bireyleşme yolunda devam etmekte olan hızlanmayı yansıtan yeni dinamiklerle yeniden doldurabiliriz. Bilinçaltı içeriği bu ve geçmiş yaşamın anılarından oluşur. Bu anılar bilinçli farkındalığa salıverilince canlanır, böylece anıların esasından yavaş yavaş uzaklaşma başlar. Bu uzaklaşma hali kişide, hatırlanan deneyimler her ne ise, onları yaratmaktan sorumlu olan dinamikler üzerinde odaklanabilmesini sağlayacak bir objektiflik sağlar. Bu da objektif bir öz-bilgi ve herhangi bir zamanda kişinin içsel durumunun nasıl tüm koşullarının mahiyetine yansıdığıyla ilgili gitgide artan bir farkındalık oluşturmasını kolaylaştırır.
Uranüs’ün geri hareketi, Uranüs’ün doğal huzursuzluğunu yoğunlaştırır. Yukarıdaki prensiplerle ilintili olarak, geri hareket aynı zamanda kişinin halihazırda görmekte olduğu gelecekten daha geniş, bireyleştirilmiş ve daha özgür bir gelecekle ilgili düşüncelere yol açar. Bu tip düşünceler ortaya çıkacak geleceği yansıtır. Uranüs herhangi bir kısıtlama ya da kapatılma hissine karşı isyan eder. Geri giderken, geleceğe yönelik düşüncelerin salıverilmesi yüzünden, bu isyan duygusu periyodik veya sürekli olarak yoğunlaşır çünkü bu düşünceler yaşamın hangi döneminde kendilerini gösterirlerse göstersinler, kişinin yaşam koşullarıyla ilgili olarak bir takım kısıtlamaları deneyimleme etkisi yaratırlar. Bu da, yine, kişinin bireyleşme işlemini tetikleme ve hızlandırma amacını güder.
Elbette, bu durum kişilerin yaşamlarında pek çok problem yaratabilir çünkü çoğu yaşamlarında zorunluluklar, görevler ve sorumlulukları (Satürn) yansıtan koşullara sahiptir. Uranüs’ün geri gittiği dönemdeki en iyi meydan okuma, kişinin yaşam koşullarını, kendilerine uygun olarak ve Uranüs retrosunun bireyleştirme işlemini kolaylaştıracak şekilde belirlemektir. Bu Uranüs retrosu dinamikleri yüzünden, hüküm süren statükonun dışında kalan değişik türde insanlarla yeni düşünceler, yaşam tarzları, değerler, inançlar ve ilişkiler deneyimleme ihtiyacı öne çıkar. Bu ihtiyaca neden olan temel prensip şartsız benliğin eşsizliğini keşfetmek ve gerçekleştirmek için bireyleşme arayışıdır. Uranüs retrosu, bizzat, her şeyi kendi yöntemiyle yapmak ister. Yerleşmiş geleneklere karşı çıkanları, asileri, münzevileri, sosyal yabancılaşma duygusunu, en uzağa kaçışları, sağ beyini vurgular. Uranüs geri giderken kapı açılır ve Neptün’ü; tüm Yaradılışın Kaynağı’nın sembolünü işaret eder. Bu suretle, evrensel anlamda kendini ve diğer her şeyi anlama ihtiyacının altını çizer. Bu ihtiyaç pek çok insanda bilinçli olarak tanımlanamadığı için, dünyevi yaşamdan tarif edilemez bir hoşnutsuzluk duygusu; diğer bir deyişle banka hesapları ve hamburgerden daha fazlasının olduğuyla ilgili derinlerde, bilinçsiz bir his ( Neptün’ü işaret eden Uranüs retrosu) yaratır. Bu türde bir hoşnutsuzluğun amacı bireyleşme işlemini hızlanmaya teşvik etmektir.
Pek çoğu için, kişinin o anki gerçekliğinden ilgisini kesmesi, yansıtılmış veya hayali bir geleceği sembolize eden hayaller üzerinde bir tetikleme oluşturacaktır. Bu yansıtılmış gelecek kişinin kendini o anki gerçekliğinden tamamen farklı şekillerde deneyimlemesine izin verecektir. Bu etki, kişinin tüm yaşamsal gereksinimleriyle bağlantılı olan bütünleşmiş bir hayata yön verdiği sürece olumludur. Bazı bireylerde hangi hayale göre harekete geçip geçmeyeceği konusunda karmaşa olabilir. Bu karmaşa şu şekilde anlaşılır ve halledilir; öncelikle bu hayallerin kişinin yaşamında var olan ŞARTLAR ve ŞARTLANDIRICI FAKTÖRLERLE ilgili daha özgür ve bağımsız bir geleceği sembolize ettiğini anlamak gerekir. Böylece, bu hayalleri deneysel veya somut gerçeklikler olarak belirleyecek şekilde davranmak gerekmez. Bu tür hayaller, bireyin mevcut içsel ve dışsal şartlarının temel oluşturduğu kısıtlanma duygusunun hafiflemesi için psişik (Neptün) bir güvenlik veya rahatlama vanası olarak işlev görürler.
Bu olur, çünkü daha özgür, daha az kısıtlayıcı bir varoluş halini sembolize eden hayalleri içeren aktif bir içsel yaşam sayesinde meydana gelen kendini yaşamdan GERİ ÇEKME olgusu vurgulanmaktadır. Bu tipteki hayaller bir noktada GERÇEKLEŞECEK geleceği sembolize eder ve tanımlar; bu yaşamda veya başka yaşamlarda. Diğer yandan bazı koşullarda bu hayallere göre harekete geçmek GEREKİR. Bu koşullar hayallerdeki ACİLİYET veya SIKLIK duygusunu içerir. Bu durum, bireyin bu hayallerin oluşmasına neden olan içsel ve dışsal koşulların mevcut durumundan özgürleşerek, bireyleşme işlemini hızlandırmak ve kolaylaştırmak için artık hayallerini gerçekleştirmesi gereken bir noktaya (Uranüs Satürn’le ilişkide) vardığını gösterir. Bu içsel ve dışsal koşulların yarattığı kısıtlamalar yüzünden bu hayaller tetiklenir. Hangi hayale göre harekete geçilip, hangisine göre harekete geçilmesine gerek olmadığı arasındaki ayırıcı özellik, bu hayallerin aciliyet ve sıklık esasına dayalıdır.
Belirli bazı durumlarda, bireyin bilincinde meydana gelen bu tekrarlayan hayaller, kişinin kendini içine çektiği durumlara dönüşürler. Yinelersek, Uranüs yansıtılmış yaratımla bağlantılıdır. Bu fenomen statükodan ayrılmaktan korkan veya mevcut realitesinin taleplerine ya da şartlarına aşırı derecede gömülmüş olan kişilerin başına gelir. Statükodan kopmaktan korkan, sosyal ve bireysel olarak yönlendirilmiş olan insanlarda bu tekrarlayan hayaller bastırılır. Böylelikle bu hayaller kişinin bilinçli olarak hazırlıklı olmadığı veya şaşırıp kaldığı (Uranüs) durumların yaratılmasına sebep olur.
Metafizik anlamda, bu durumlar kişinin bilinçli farkındalığının eşiğinin dibinde vuku bulan şeyleri yansıtır ve sembolize eder ve de bireyin yaşamında gerçekte ne olmasını istediği ile ilgili kendisine bile itiraf edemediği şeyleri temsil eder. Mevcut koşullarının taleplerine aşırı derecede gömülmüş olanlar için, ne nedenle olursa olsun, kişinin bu mevcut koşullardan geri adım atabilmesi ve objektif bir şekilde değerlendirme yapabilmesi için uzaklaşmaya zorlayan bu durumlar ortaya çıkar. Bunun sonucunda kişinin iç uzayının özgürleşmesine meydan verir. Bu da bireyin kişisel gelişimine ve mevcut realite koşullarının kısıtlamalarından özgürleşmesine izin veren yeni stratejiler oluşturması için çalışan Uranyen düşüncelere kanalize olmasına olanak verir.
Uranüs retrosunun yaratabileceği en problemli durum şudur; hoşnutsuzluk duygusu o kadar güçlüdür ki, kişi sosyal yaşamın içine katılmayı (Uranüs ve Satürn) tamamıyla reddeder (isyan eder). Bu tür insanlar ya kendilerini tamamen geri çekerler ya hayallerinden vazgeçerler ya da tamamen düzensiz ve karmakarışık düşünceler oluştururlar. Diğer taraftan, bu uygulama da bireyleşme işlemini sembolize eder. Hoşnutsuzluğun nedenini anlayan ve bunu kendilerine en uygun şekilde tanımlamak ve uygulamak için bilinçli bir çaba sarfedenler, yaşamları ve yaşamı anlama biçimleri ile diğerlerine bir ilham kaynağı olacaklardır.
Çeviren: Serap Şengöz
|