Değerlendir:
  • 20 Oy - 3.05 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5

Astrolojiden Faydalanmak
Yazar Mesaj
Angel Çevrimdışı
Angel
*****
Saturna Vip
lt=
Mesajlar: 1,250
Üyelik Tarihi: Apr 2007

Rep Puanı: 19

Mesaj: #6
Astroloji Niye İşe Yarar?
ASTROLOJİ NİYE İŞE YARAR?

Jackie Slevin, C.A.
Eski NCGR eğitim direktörü


Tarih öncesi zamanlardan beri insan ırkı dünyasal deneyimlerini anlamaya çalışmaktadır. Bu anlamı bulmak için yaptıkları ilk hareket, bir mağara insanının gözlerini merakla gökyüzüne dikmesi ve yakında olacak olaylar üzerinde düşünmesi olabilir. Gökyüzü hikayeler anlatabilirdi, kehanetler onun elindeydi, yolculuk, avcılık ve tarımı etkileyecek hava koşulları hakkında önceden haberler verirdi. Günışığı ve karanlık, iki haşmetli nesne olan Güneş ve Ay'ın doğması ve batmasıyla belirlenirdi. Eski insanlar hareketlerini belirlemekte gökyüzünü referans alıyorlardı. O zamanki bilge kişiler gezegenlerin ve yıldızların gelişimleri üzerinde eksiksiz çalışmalar yapan ve bunların birer işaret levhası olarak nasıl kullanılabileceğini inceleyen insanlardı. Gözlemler, tabiat ananın gökyüzündeki olanları yansıtış şekline göre yapılırdı. İstiridyelerin açılıp kapanmaları ve gel-gitlerin ritmi, ayın fazlarıyla aynı zamanda oluşuyordu. Pusulası olmayan denizciler Kuzey Yıdızı'nı ve diğer yıldız kümelerini yön bulmak için kullanırlardı. Mısırlılar, Sirius yıldızıyla Güneş birlikte yükseldiğinde Nil Nehrinin taşarak sele neden olduğunu defalarca gözlemlediler. Eski insanların gökyüzünde gözlemledikleri düzen yıllık takvimlerini şekillendirip tanımlamalarını sağladı. Sözün özü, eski ve saygın göksel olgu sistemi işe yaradı.

Ama bu olgu nasıl işledi? Dünya ve yeryüzü arasındaki direkt bağıntı neydi? Eğer astronomi gezegenlerin ve yıldızların incelenmesiyse, astroloji, transendantalist (deneyüstücü) filozof Ralph Waldo Emerson'ın yaptığı tanıma göre basitçe 'astronominin insan ilişkilerine uygulanması' idi.

İngiliz astronom Percy Seymour  'Astroloji: Bilimin Kanıtı (Astrology: The Evidence of Science)' isimli şaşırtıcı kitabında, doğum haritalarına dayanılarak yapılan belli tahminlerin mantıksal olarak açıklanabileceğini ve bilimsel olarak sınanabileceğini yazdı. Böyle bir teoriyi kabullenerek profesyonel itibarını riske atmış ve karşılığında da pek çok eleştiri almıştı. Astroloji bilimi, toleranssız eleştiriye yabancı değildir ve çoğunlukla bir gülme malzemesi olarak kabul edilir. Astrolabe. Inc'in kurucularından astrolog ve yazar Rob Hand 'medya, astroloji ile dalga geçer gibi ilgileniyor' demiştir.1

Seymour, astrofizik alanında master ve doktora yapmış Greenwich, İngiltere'deki Kraliyet Rasathanesi'nde kıdemli okutman olarak çalışmıştır. Şu an ise, güneybatı İngiltere'deki Plymouth Politeknik Enstitüsü'nün astronomi bölümünde baş okutman ve planetarium direktörü olarak görev yapmaktadır. Seymour ‘Tabii ki insanların teorime karşı çıkacaklarını bekliyordum’ diye kabul ediyor, ‘ama reaksiyonun bu derece şiddetli ve mantıksız olabileceğini ummamıştım’ diye ekliyor. ‘Burada Politeknik'teki ve Kraliyet Astronomi Topluluğu'ndaki bazı arkadaşlarım, kitabı okumadan veya kanıtlara bile bakmadan kesinlikle fikri reddettiler. Bu arada diğer pek çok bilimadamı, hatta saygıdeğer bilimadamları dinozorların neslinin tükenmesiyle ya da başka herhangi birşeyle ilgili olarak evreni -ilginçlikten yoksun birtakım teorilerle- uyandırdılar. Bunda sorun çıkmıyor. Ama astrolojiyle ilgili bir teori sunun ve insanlar sizi deli kabul etsinler.’

1984 de BBC’den bir ekip astroloji hakkında kısaca fikrini almak için bir röportaj yapana dek Seymour'un kendisi de astrolojiye gözucuyla (kuşkuyla) bakıyordu. Soruya verdiği cevap ise standarttı: ‘Belli yönlerini destekleyecek kanıtlar olduğunu biliyorum, ama şahsen gezegenlerin, güneş ve ayın insan hayatını nasıl etkileyebileceğini anlatabilecek herhangi bir mekanizma olduğunu düşünemiyorum.’3

Daha sonra sürekli sorulan bu soruya verdiği basmakalıp cevabını ciddi olarak tekrar düşündü ve evren ile insanlar arasındaki kayıp bağ olarak işleyebilecek mekanizmayı keşfetti. Şu anki astroloji teorisi düz ve basit: ‘….astroloji mistik veya büyülü değil sadece manyetik. Güneşin düzensiz aktiviteleriyle, gezegen hareketleri ile sürekli çalkalanarak köpürmesiyle, solar rüzgarla dünyaya doğru taşınmasıyla ve bizim tüm bunları anne rahminde büyürken dünyanın manyetik alanı vasıtası ile algılamamız biçiminde açıklanabilir.’4

Seymour'ın astrolojinin geçerliliğini kabul etmesine neden olan esas kanıt ise, Fransız bir psikolog/istatikçi olan Michel Gauguelin'in güneş burcundan ziyade doğum haritasındaki gezegenlerin yerleşiminin daha sonuçsal olduğunu gösteren (çözümleyen-tecrübe eden) titizlikle oluşturulmuş astroloji metoduydu. Başka bir deyişle parçaların kendisi, parçaların toplamından daha önemliydi. 1951'de Gauguelin, Academie de Medicine'e seçilen 576 Fransız doktorun doğum verilerini kuşanarak araştırmasında önemli bir gelişme sağladı. ‘Herbir doktorun doğum saatinde planetlerin pozisyonunu çıkararak yaptığım (sıkıntılı) çalışma sonunda, bulduklarımdan istatistiksel bir derleme yaptım. Birdenbire olağandışı bir gerçekle karşılaştım. Doktorlarım, vasat insanlara ait aynı gökyüzü pozisyonlarında doğmamışlardı. Hemen hepsi, iki gezegenin, Mars ve Jüpiter'in yükseldiği veya en tepede olduğu andan kabaca 2 saat sonra dünyaya gelmeyi seçmişlerdi. Bunun dışında Jüpiter gezegeninin yükseldiği veya en tepede olduğu andan sonra doğmayı reddetmişlerdi. Bu derece uzun ve verimsiz bir araştırmadan sonra olduğum noktada bir değil üç şaşırtıcı gerçekle karşılaştım bunlara ise sadece gezegenlerin günlük hareketlerini izleyerek ulaştım.’5

Gauguelin bu yeni metodu, Academie De Medicine'e seçilmeyen 508 doktorun doğum haritalarını incelemesine konu alarak tekrar sınadı. ‘Mars ve Saturn'ün pozisyonlarını hesapladım. Bir kez daha, doktorlarım dünyaya gelmek için bu gezegenlerin yükseldiği ya da en tepede olduğu anı seçmişlerdi ve bir kez daha Jüpiter gökyüzünün bu kısmında hareket ederken doğmayı reddetmişlerdi.’ 6 (Gauguelin'in bahsettiği bölüm, doğum haritasında 10. Ve 12. Ev arasında yer alan çeyrek daireyi kapsıyor.)

Gauguelin'in buluşu başka araştırmalarla beraber, astrolojinin ‘annelerimizin rahminde büyürken dünyanın manyetik alanı aracılığıyla algıladıklarımız’ olduğu saptamasıyla bir noktada Seymour'ın astroloji teorisine benzerlik doğuran bir başka 'gezegensel kalıtım' teorisi araştırmasının yapılmasına yol açtı. 16 Yıl ve 30.000'in üzerindeki harita sonrasında, Gauguelin ulaştığı sonuçları L'Heredite Planetarie isimli kitabında yayınladı. ‘Eğer aynı gezegen ebeveynlerinin doğumları sırasında gökyüzünde aynı bölgelerde ise çocukların da bu gezegen yükselirken ya da tepe noktasındayken doğma eğilimleri var. Gerçi bu pek dile getirilen bir eğilim değil, yine de çok sayıda doğum inecelendiğinde, bir kuşaktan diğerine geçen bu kadar çok gezegensel benzerliği şansın oluşturmuş olma olasılığının milyonda birden az olduğunu akılda tutmak gerekir.’7

Öte yandan Gauguelin, Kepler'in 1598'de insanları ikna etmeye çalıştığı astral kalıtım teorisini çürüttü: Doğum akrabalıklarını gözlemledi. ‘Sizin Güneş-Merkür çakışık açınız var; oğlunuzun da öyle; her ikinizin de Merkür'ü Güneş'in arkasında. Sizin Satürn ve Ay arasında 120 derecelik açınız var, onun da neredeyse 60 derecelik Ay Satürn açısı. Sizin ve onun Venüs'ü karşıt.’8 Kepler sadece basit önermeleri ortaya koyabilmişti, çünkü Gauguelin'in temin edebileceği binlerce doğum haritasına ulaşma imkanından yoksundu.

Gezegenlerin, Güneş ve Ay'ın insan yaşamını nasıl etkileyebileceğini açıklayan mekanizmasını keşfederken Seymour, Gauguelin'in gezegensel kalıtım sonuçlarından ‘benim teorimi ilgilendiren alanda, yaptığı bütün buluşlar içinde en önemlisi. Çünkü kişilik özellikleri ile karşılaştırıldığında  gezegensel pozisyonlar ve doğum zamanları gibi objektif olarak ölçülebilir niceliklere dayanıyorlar. Aynı zamanda fiziksel bir faaliyetin de konuyla ilgili olduğunu oldukça açık belirtiyorlar. Gauguelin'in, manyetik kargaşanın yoğun olduğu günlerde etkinin daha da arttığını bulduğunu biliyorum ve bu bana çok önemli göründü, bu yüzden de konu üzerinde daha çok durdum.’9 diye bahsediyor.

Algılanabilir hareket yarattığı ve bu yüzden incelenip analiz edilebildiği için manyetik karmaşa, eski ‘yukarıda ne varsa aşağıda da o oluyor’ gerçeğini oluşturan anahtardır. Bununla beraber, Seymour'un astrolojinin nasıl işlediğine dair çalışmaları manyetizmaya dayanıyor. Rahmin manyetik dürtüyü algılaması sinir sistemi aracılığı ile oluyor. Aynı biçimde bir bebeğin fiziksel özellikleri açısından ebeveynlerine benzemesi de manyetik anteninin benzer şekilde çalışması ve anne ve babanınki ile aynı manyetik frekanslara göre yankılanmasıyla oluşuyor. Seymour bize dünyanın kendisinin de bir mıknatıs olduğunu ve ve gezegenin 20-30 kat büyüğü bir manyetik alanla çevrelendiğini hatırlatıyor. Bu nedenle manyetik çekimler veya 'faaliyetler' hemen emiliyor. Bir bebek doğmaya hazır olduğunda , anne rahminde sinir anteniyle gezegenden manyetik bir sinyal alıyor, bu da asıl doğum anını tetikliyor. Astroloji kişiliği tahmin etme gücünü gezegenlere vererek arabayı atın önüne bağlamış oluyor. Seymour, kişinin doğumunu hangi gezegensel sinyalin haber vereceğini belirleyenin ve kişiliğin oluşumunu sağlayanın genler olduğundan emin görünüyor. Astroloji sadece doğanın takdir ettiklerini sınıflandırır, ancak astrolojinin anlattıkları önemsiz değildir ayrıca da yaşamın ilk dakikaları ile de sınırlı değildir. 10

Seymour'ın manyetizma teorisindeki ilginç nokta ise, güneş lekelerini, güneş üzerindeki ateş parçalarını, güneş patlamalarını ve rüzgarlarını tamamen onaylamasına rağmen  John H. Nelson'ın güneş lekeleriyle ilgili önemli araştırmasına hiç değinmemesidir. Çocukluğundan beri amatör bir astronom olan ve RCA İletişim'de radyo operatörü olarak çalışan Nelson, 25 yılın üzerindeki ihtimamlı deneyimleri ile solar araştırma ve tahminlere öncülük etmiştir. 1946'da 'kısa dalga radyo yayma analisti' ünvanını almış ve beklenmedik bir tartışma ile sonuçlanan bilimsel bir gözlem sürecine başlamıştır. ‘Varolan kabul görmüş bilim yasalarının açıklayamadığı şekilde, güneşin gezegenlere ya da gezegenlerin güneşe birşey yaptığını gördük. Her ne kadar güneş lekeleri hiçbir zaman tam olarak anlaşılamasa da, dikkatli bir gözlem sonrasında tahmin edilebilir olduklarını gördüm.Tahminlerin neden doğru olduklarını anlamak ise kolay değil. Geleceğin amatörleri ya da bilim adamları güneş sisteminde, güneşte ve dünyanın iyonosfer tabakasında ne olup bittiğine dair bilimsel bir açıklama getirirlerse, o zaman bu konuyu okültün alanından çıkarıp, bilimsel temelde inceleyebiliriz. Bunun bir gün yapılacağına inancım tam.’ 11

Çinliler eski zamanlardan beri güneş lekelerini kaydetmekteydiler, ancak 16. yüzyıl İtalya'sında bunları evde yapılmış teleskobu ile gözlemleyip bilim adamlarına rapor eden Galileo Galilei'ydi. O zamanlarda bilim adamları keskin dogmaları serbest düşünceye izin vermeyen Katolik Kilisesine bağlıydılar. Kilisenin güneş ve gezegenlerle ilgili doktrini, güneşin mükemmel ve her türlü lekeden arınmış olduğunu söyleyen Aristo'ya dayanıyordu. Güneşin yüzeyinde belirli aralıklarla siyah lekeler göründüğü konusundaki uzun süre dayatmasının ardından Gallileo, kökten dincilerin gazabına maruz kaldı ve kendisine beyanını geri almazsa işkence ile cezalandırılacağı bildirildi. Duyduğu öfke ve acıya rağmen Galileo nihayet beyanını geri aldı, ama hemen ardından ağzının içinde ‘ama onları gördüm’ diye mırıldandı.12


Nelson daha sonra sebatla deney metodunu izledi. RCA Nelson'ın aynı Galileo'nun yaptığı gibi teleskopla gözlemleyerek kaydedebildiği güneş lekelerine dayanarak solar bir harita oluşturdu. Bu harita sayesinde güneş lekelerinin çizimlerini yapıp, güneş üzerinde doğru yere yerleştirdi. Başlangıçta, bu haritalarla yapılan araştırmalar, radyo frekans ihtiyaçlarının leke sayısına göre haftadan haftaya hatta bazı durumlarda günden güne değişebileceğini onayladı. Bu bilgi Nelson'ın günlük bazda frekans değişim zamanlarını tahmin etmesine yarayacak bir sistem geliştirmesini sağladı. ‘Bu, mesajları halletmede etkili olmamıza katkı sağladı, çünkü 'frekans geçiş devresi' olarak bilinen işlem sırasında daha az zaman kaybedilir oldu.’ Normal durumlarda, yaklaşık iki saat önce olurdu, normal durumların dışında ise iki saat kadar sonra olabilirdi. Değerin ne zaman değiştirileceğini önceden bilmek hem zaman hem de güç tasarrufu sağladı.



‘Güneş lekelerinin iyi ve kötü sinyallerle bağlantısını anlamak daha zor oldu. Lekelerin sinyallere yapacağı etkiyi tahmin etmeden önce bir yıl boyunca bunları saptayıp analiz ettim. Gelişme sağlandı, 1947-48 kışında solar bir haritayı bir çizim tahtasına tutturup, sinyallerin sorunlu olduğu her günde güneş lekelerinin pozisyonlarını kaydettim. Birkaç ay sonra bu haritanın her yeri güneş lekeleriyle kaplandı, ama güneşin özellikle bir yüzünde lekelerin yoğunlaştığı ortaya çıktı. Buradan bizim sorunlarımıza yol açanın bu bölgedeki lekeler olduğunu anladım.’13

İspatlananın ilginç olma sebebi ise her lekenin kendi 'kişiliğinin' olmasıydı. Bazı lekeler radyo dalgalarının kalitesini olumsuz etkilerken diğerleri 'iyi huyluydular'. Nelson bunun için mantıklı bir açıklama bulamadı. Yıllar boyunca süren bu araştırmadan sonra Nelson'ın kesin olarak saptadıkları, güneş lekelerinin 11 yıllık döngülerle işlediği ve bu tip olayların Güneş'in, Jüpiter, Venüs, Merkür ve dünya ile çakışık veya karşıt açı yaptığı zamanlarla bağlantılı olduğuydu.

Bu anıtsal araştırmanın açıklanmasından yıllar sonra Nelson, gizemli astroloji hakkında daha fazla şey öğrenmeye karar verdi. New York'ta astroloji toplantılarına katıldı ve daha sonra da bu konudan uzak durmaya karar verdi gerekçesi şuydu: ‘Kitaplarında gördüğüm astrolojinin çok zor bir konu olduğuydu ve dürüst olmak gerekirse kendi uzmanlık alanımda yapacak yeteri kadar işim vardı’ 14 Bir toplantıdan sonra iki astrolog yanına yaklaştılar ve kendisi hakkında tahminler yapmak istediklerini belirterek doğum verilerini istediler. 'Benim de işimde manyetik fırtınalar konusunda tahminlerim olduğu için geçmiş ve ileri zamanlar için tahminler yapabileceğimi biliyordum. Örneğin eğer, birisi benden 4 Eylül 1918’deki manyetik koşulları anlatmamı isterse, o gündeki gezegensel pozisyonları inceleyerek, durum hakkında oldukça güvenilir bilgi verebiliridim. Astrologların ellerindeki bilgilerle aynı şeyi yapabilecekleri sonucunu vardım.’15  Nelson geriye dönük bir çalışma yapılmasına karar verdi ve her iki astrologdan da iki yıl önce belli bir günde saat 12:30 PM EST’de ne yaptığını bulmalarını istedi. Üç ay sonra her iki astrologdan da bu günün detaylı bir analizi geldi. ‘Her ikisi de doğruydular, aslında insanı utandıracak kadar doğruydular. Bunu basitçe, doğduğum gündeki gezegen pozisyonuyla, analiz ettikleri gündeki gezegen pozisyonlarını karşılaştırarak yapabilmeleri ise idrakımın çok ötesinde. Astrologların da bunun için mantıklı bir açıklamaları yok. Bu onları, güneş lekelerinin neden her döngüde kutup değiştirdiğini ve her döngü değişikliğinde neden enlem değiştirdiklerini anlamayan astronomlarla aynı yere koyuyor. Ve ben kendimi de benzer bir durumda buluyorum çünkü yıllardır gördüğüm gezegenlerin pozisyonları ve kısa dalga radyo sinyallerinin davranışları arasındaki karşılıklı ilişkiyi açıklayacak bir nedenim yok.’16

Artık medyanın astroloji konusuyla dalga geçmeyi bırakmasının zamanı geldi. 'Ulusal Bilim Kurumu'nun 1988 de yaptığı araştırmaya göre (insanların) %38'i astrolojinin 'çok bilimsel' veya 'bir şekilde bilimsel' olduğuna inanıyor. %6'sı ise planlarını astrolojik yorumlara göre değiştirdiklerini itiraf ediyor.'17

John H. Nelson'ın öncü çalışması ve Percy Seymour'ın son teorisi, modern bilim adamlarının evrenin göksel mekanizmasına yönelik tüm algılayışlarını değiştirerek dengelemelerini sağladı. Şu sözde gizli 'yukarıda ne varsa aşağıda da o oluyor' söylemi mantıklı ve ispatlanmış bilimsel bir teori olarak formüle edilebilir, o zaman çağlara dayanan astroloji uzmanlığı prensiplerinin hakkını korur ve küresel nüfus, 13. yüzyıl filozofu St. Thomas Aquinas'ın sözlerini anlamak için birleşebilir: ‘Bu dünyada olan tüm olayların nedeni göksel varlıklardır.’

Çeviren: Hande Güler



ALINTILAR
1-Patricia King, Newsweek, 15 Ocak 1990
2-Sobel, Dava, 'Dr. Zodiac', Omni, Aralık 1989 sayfa:63-64
3-İbid, S:64
4-Ibid
5-Michel Gauguelin, Doğumzamaları, Hill and Wang, New York, 1983, s:21
6-İbid, s:26
7-İbid, s:43
8-İbid, s:39
9-Sobel, Dava, 'Dr. Zodiac', Omni, Aralık 1989, s:66
10-Ibid, s:68
11-John H. Nelson, Propaganda Büyücüsünün El Kitabı, 73 Inc, Peterborough, NH 1978, s. vii
12-İbid, p 7
13-İbid, pp.20-21
14-İbid, p.84
15-İbid, p.85
16-İbid, pp.86-87
17-Patricia King, Newsweek, 15 Ocak 1990

"Güneş gibi ol şefkatte, merhamette
Gece gibi ol ayıpları örtmekte
Akarsu gibi ol keremde, cömertlikte
Ölü gibi ol öfkede, asabiyette
Toprak gibi ol tevazuda, mahviyette
YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN, YA DA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL !!!!!!!! "
MEVLANA
[align=center][color=#008000][size=x-large]
[i]
09-11-2008 01:11 AM
 Alıntı Yaparak Cevapla
« Önceki | Sonraki »



Bu Konudaki Mesajlar
Astroloji Niye İşe Yarar? - Angel - 09-11-2008 01:11 AM
Astroloji Aşkı - Angel - 09-11-2008, 02:32 AM
Cvp: Astroloji Niye İşe Yarar? - Angel - 09-23-2008, 03:18 AM
Neden Astroloji Eğitimi Almalı? - yezda - 12-03-2008, 08:47 PM
Cvp: astrolojinin yaşamımıza kattıkları.. - Félicé - 12-04-2008, 02:34 PM
Cvp: Astroloji Niye İşe Yarar? - Angel - 01-15-2009, 01:39 AM
RE: Astroloji Niye İşe Yarar? - Tuğçe - 01-15-2009, 12:10 PM
RE: Astroloji Niye İşe Yarar? - Tuğçe - 01-16-2009, 04:47 PM
Cvp: Astroloji Niye İşe Yarar? - Angel - 05-17-2009, 01:40 PM
Astrolojiden Faydalanmak - Félicé - 09-16-2009, 11:31 PM
RE: Astrolojiden faydalanmak - Dark Lord - 09-17-2009, 05:47 AM
Cvp: RE: Astrolojiden faydalanmak - Félicé - 09-17-2009, 09:37 PM

Forum'a Git:


Konuyu görüntüleyenler: 10 Misafir