Sedna nın Mitolojik Öyküsü
SEDNA’NIN MİTOLOJİK ÖYKÜSÜ
Bu cisme Eskimo Mitolojisi’nde Okyanuslar Tanrıçası olan Sedna’nın ismi verildi. Eskimoların (İnuitlerin) mitolojisi, ortaya koyduğu doğal çevreye insan biçimi kazandırma yolunda harcanan büyük çabalarda ve bu çevre ile seslendiği toplumsal ortam arasında oluşturduğu ayırımlar içinde, toplumsal düzeni ve uygulamaları yansıtır ve yerleştirir. Bireysel ya da ortak inançların ve ritüellerin çoğu, bir yandan bunlara göndermede bulunurken, bir yandan da gündelik yaşamı düzene koyar. Avcılara ait olan bu mitoloji, nereye gideceği önceden bilinemeyen yolları izler. Bu sırada, açıklama yapmaktan çok ilgi kurmak önemlidir. Küçük toplulukların mitolojisi olduğu için, en temel seviyelerdeki toplumsal ilişkileri konu alır. Eskimolar, geniş bir ilişkiler ve simgeler dizgesi olan bu mitolojiyi zihinsel üretimlerle, yine onlara göre aynı düzlemde yaralan düşler ve mitlerle sıkça karşılaştırırlar. Öte yandan ölüm ve uyku Eskimolara göre aynı türden durumlar olduğu için, karşımıza dev bir zihinsel etkinlik ve üretim bütünlüğü ortaya çıkıyor.
“Uinigumasuittuq (evlenmek istemeyen kadın), ailesi ve köpeği Siarnaq ile birlikte yaşıyordu. Kadın, bütün adayları geri çeviriyordu. Ancak bir gün yakışıklı bir ziyaretçiye sevgi gösterdi. Bu kişi, dönüşüme uğramış köpekleriydi ve hiç kimse onu tanıyamamıştı. Köpek sık sık geldi ve kadın hamile kaldı. O zaman kadının babası ziyaretçinin kimliğini öğrendi. Öfkeye kapıldı ve çifti bir adaya götürdü. Kadın, babasının evinden yiyecek getirsin diye köpeği denize saldı. Babası ikisine birçok kez yiyecek verdi. Ama bir gün de köpeğe taş yükledi ve boğulmasına neden oldu. Kısa bir süre sonra genç kadın doğum yaptı. Bunlar yarı insan, yarı köpek yaratıklardı. Bu çocuklar, analarının öğüdü üzerine, büyükbabaları bir gün onlara et getirdiğinde sandalını parçaladılar.
Daha sonra, buna dayanamayan Uinigumasuittuq, yaşayabilsinler diye çocuklarından ayrıldı. İlk enikler, bot gibi bir çizmenin içine konulup güneye doğru gönderildi. Boz renkli kabarcıklar arasında, sis içinde kayboldular ve burada Beyazların ataları oldular. Kadın başka enikleri de güneye, kıtaya doğru göndermiş ve onlar da burada Hintlerin ataları olmuştur. Başka bir grup, tarihöncesi bir halk olan Tunitlerin ve kuzeye doğru gönderilen son grup ise karibu yiyerek beslenen görünmez yaratıklar olan İjiraitlerin ataları olmuştur.
İnsan ırklarının kökeninde yaralan kişilerin dağılmasından sonra, kadın babasının evine döndü. Yine taliplilerini (kılık değiştirmiş bir kurt ve bir karibu) geri çevirdi. Ancak sonunda bir üçüncüsüyle, insan kılığına girmiş bir fırtınakuşuyla evlenmeyi kabul etti. Adam onu sandalına alıp götürdü. Ne var ki, kadın adamın çirkinliğini ve alaycı gülüşünü gördü ve bundan tiksindi. Daha sonra kadın, babasıyla işbirliği yapıp, deriden bir sandalla kaçmayı başardı. Ancak fırtınakuşu onun kaçtığını anladı ve korkunç bir fırtına çıkardı. Korkuya kapılan baba, kızını suya attı ve kız kayığa tutunmaya çalışınca, onun her iki elinin parmaklarını kesip gözünü oydu. Sulara gömülen bu kadın, Sedna adıyla tanımlanan Okyanuslar Tanrıçası olarak geçer. Sedna’nın kesilmiş parmaklarından sakallı ve gerdanlı fok balıkları doğdu. Umutsuzluğa kapılan baba kendini yükselen denize bıraktı ve denizin dibinde kızına ve köpeğine kavuştu. O zamandan beri de orada yaşarlar. Denizdeki av hayvanlarının hareketlerini denetlerler ve ölümden sonra her tür cinsel sapkınlık, özellikle hayvanlarla ilişkili suçu işleyenleri cezalandırırlar.”
İnuitlerin tasarladığı kültürün yavaş yavaş ortaya çıkışını gösteren bu yeni öyküde birçok önemli nokta bulabiliriz. Birincisine, Sedna’nın (Uinigumasuittuq) feminist özerklik arayışı diyebiliriz. Aile içi cinsel ilişki tabusu, kadına bir mübadele değeri kazandırdığı için kadın, bu yeni güçten yararlanmak ister. Zaten O da önceleri adayları reddedip daha sonra da kendini köpeğe ya da fırtınakuşuna sunarak cinsel yaşamını kendi denetimi altında tutmak istemiştir. İki ayrı yaralanmayla sonuçlanan iki macera vardır: İlki, yaşamlarını ayrılmaya ve kültürden uzaklaşmaya borçlu olan çocuklarından yoksun kaldığı için duygusal bir yaralanma. İkincisi ise, gözlerini ve ellerini kaybettiği için fiziksel bir yaralanmadır. Bu da O’nu kültüründen, doğurgan-üretken işlevlerinden uzaklaştırır.
Bununla birlikte, insandan gelmesi, O’na insanlar ile doğanın yeni uzantısı arasında çok önemli bir aracı rolü sağlar. Bu yeni uzantıyı O’nun yarattığı deniz hayvanları oluşturur. Ayrıca İnuitlerle, O’nun çocukları olan yeni insan ırklarının oluşturduğu, insanlığın yeni bir uzantısı arasında da bir aracı rol vardır.
Böylelikle insanlara sunduğu kaynaklar ona, toprağınkine eşdeğer bir konum sağlar; onu çevresel dengenin düzenleyicisi olarak tayin eder. Ama bunun ağır bir bedeli vardır: Kadınların, evlenme biçimlerine ilişkin olarak, erkekler tarafından oluşturulmuş toplumsal kurallara olduğu gibi boyun eğmeleri gerekmektedir. Artık erkekler, topluluktaki kadınları, ensest yasağına uymak koşuluyla serbestçe elde edebileceklerdir.
Av hayvanlarına dönüşen hayvanlarla evlilik bağları konusunda olduğu kadar, cinsel ilişki konusunda da (cima) kesin kurallar getiren bu farklılaşma, yeni düzenin temelini oluşturmaktadır.
Ancak bu farklılaşmaya ve kadının doğaya doğru açılmasına koşut olarak, köpeğe değer verilmesi sonucu, doğanın da erkeğe doğru ters ve simetrik bir yaklaşımı ortaya çıkar. Köpeklere öncelikle avlanma ve ulaşım için bir üretim aracı olarak değer verilir. Öte yandan, köpekler özgül bir adlandırmaya sahiptirler ve kendilerine de tıpkı insanlar gibi kişisel adlar verilir ve bu büyük bir ayrıcalıktır. Ayrıca, evin bir üyesi sayılmaları ve belli ölçülerde sofrada kendilerine yer verilmesi de köpeklere yarı yarıya büyülü güçler sağlamıştır. Bir erkek ağır hasta olduğunda, onun yaşamını kurtarmak için köpeği kurban edilir. Böylece köpek, hastalığı yanında götürecektir.
Mitolojik öyküde köpeğin üretim aracı olarak kazanılması, sandalın kazanılmasıyla uyum içindedir. Çünkü bunların her ikisi de üretici erkeksiliğin, erkek cinsiyetinin toplum içinde değer kazanmasının simgesidir. Orta Artika’nın birçok bölgelerinde, erkeğin evlenme hakkını elde etmesi, pruvası mecazi olarak usuujak (“penise benzeyen şey”) adıyla belirtilen bir sandala sahip olmasına bağlıdır. İnsanın üretim sağlayan hareketliliğe geçişiyle, artık kaderleri hep içeri almak olan evlerin (yani simgeledikleri kadınların) hareketsizliği çakışır.
Öte yandan Uinigumasuittuq, köpek sevgilisini öldüren babasına başkaldırmaya yeltendiğinde, çocuklarını, babasının sandalını parçalamaya kışkırtarak bu üstünlüğü yıkmak istemiştir.
Kaynak: Mitolojiler Sözlüğü, Dost Kitabevi Yayınları
"Güneş gibi ol şefkatte, merhamette
Gece gibi ol ayıpları örtmekte
Akarsu gibi ol keremde, cömertlikte
Ölü gibi ol öfkede, asabiyette
Toprak gibi ol tevazuda, mahviyette
YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN, YA DA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL !!!!!!!! "
MEVLANA [align=center][color=#008000][size=x-large]
[i]
|