Luli
√īoℓэ†
Mesajlar: 740
Üyelik Tarihi: Aug 2008
|
2012 Bilmecesine Astrolojik Bakış
Karşıt konumdaki gezegenlerin enerjilerinin, birbirlerine taban tabana zıt olması, diğer gezegenlerin karşıtlıklara göre daha zorlaştırıcı bir durumdur. İşte Satürn-Uranüs karşıtlığında durum tam da böyledir. Ama şunu da unutmamalıdır ki, hangi enerjiler karşıt durumda olursa olsun, dengesizlik ve çatışma yoluyla da olsa değişimi beraberinde getirirler.
Satürn-Uranüs karşıtlığı, bilim ve teknoloji alanında realite olarak görülen kalıpların yıkılmaya başlayacağı, insanoğlunun aydınlanmasını tetikleyecek, bilinç düzeyini yükseltecek gelişmelerin ortaya çıkacağı zamanlarda olduğumuzu gösteriyor. 2009-2011 yılları süresince insanoğlu, özellikle bilim dünyasında yaşanacak gelişmelerle, varoluşunun nasıllığını ve evrendeki yerini idrak edebilmek için tüm sınırlarını zorlayacaktır. Bilim ve teknik alanında önemli gelişmelerin yaşanacağı, eskimiş ve bilindik kalıpların yıkılacağı bir sürece doğru ilerliyoruz!
Satürn-Uranüs karşıtlığının ardından, Satürn-Plüton karesinin ve ardından da Uranüs-Plüton karesinin yaşanacak olması; 2009-2018 yılları arasında çok büyük sağlık sorunlarıyla karşılaşabileceğimizi gösteriyor. Astrolojide Satürn ciltle ilgilidir. Satürn-Uranüs ve Satürn-Plüton sert açıları, ciltte lekeler oluşmasına yol açabilir, cilt kanseri vakalarını arttırabilir. Bu sert açılar aynı zamanda şiddetli depresyona da sebep olabilir. Buna ilaveten, şiddetli spazmlara, vücudun bazı biyolojik ritimlerinde değişikliklere yol açabilir, bunlar vücutsal olabileceği gibi zihinsel olabilirler. Uranüs aura ile de ilişkilidir. Uranüs’ün şok edici ve değiştirici etkisi, Plüton’un dönüştürücü etkisiyle birleştiğinde, hilkat garibesi gibi görünümlere, bu tür doğumların artmasına sebep olabilir.
2009-2011 yılları arasında etkin olacak Satürn-Uranüs döngüsü süresinde, köklü devletler ve kurumlar büyük sarsıntılar yaşayacaklar. Bu sarsıntılar ekonomik sebeplerle ortaya çıkacak. Yönetimsel zaaflar ve başarısızlıklar da buna eklenecek. Önemli ülkelerin devlet başkanlarına yönelik suikast girişimleri olabilir.
Rusya’nın 2009 yılı sonları ve 2010 yılı başlarından itibaren belirgin bir şekilde değişim göstermeye başlayacağını ve sonrasında da gücünü baskın bir şekilde ortaya koyacağını düşünüyorum. 2010 yaz aylarında Rusya’da önemli çalkantılar oluşacağa benzer ve Ekim Kasım gibi ipler daha da geriliyor. Putin için en zor zamanlar bu tarihlerden itibaren artmaya başlıyor.
2009-2011 geçişinde, en hızlı ve stresli gelişmeler, Asya ve Orta Doğu’da ortaya çıkacak, savaş rüzgarları hızlı bir şekilde esecek. 2010 yılı sonlarında İran’ın, komşu devletlerle ciddi sorunları olabilir. İsrail 2012 ye kadar gücünü koruyacak, bu tarihten itibaren zorlayıcı zamanlar başlıyor. 2010 yılının yaz ayları ve sonbaharında, İsrail-İran arasında, tüm Orta Doğu’yu etkileyecek büyük çapta gerginlikler ortaya çıkabilir. Bu dönemde etkin olacak Satürn-Plüton döngüsünü “savaş döngüsü” olarak adlandırabiliriz.
2010-2011 yıllarında Türkiye, uluslararası platformda daha fazla dikkat çekmeye ve önem kazanmaya başlarken, iç gerginliklerle de mücadele etmek zorunda kalacak ve politik alanda önemli güç çekişmeleri yaşanacak. Halkın önplana çıkacağı bu tutulma esnasında doğal felaketlere karşı da uyanık olunmalı.
İngiltere 2010 sonbaharına gergin giriyor, beklenmedik yönetimsel değişiklikler, hükümete yönelik spekülasyonlar ve skandallar beklenebilir. 2009 eylülünden itibaren tüm dünyada iç savaşlar, isyanlar, grevlerin giderek artacağı çalkantılı bir döneme giriliyor. Dünya ticaretini zorlu günler bekliyor.
Satürn-Uranüs döngüsü süresinde, dinsel kurallara ve kurumlara karşı çıkış, katı kurallardan bağımsızlaşma arzusu da giderek artacaktır. Vatikan ve papa Benedict’in şahsi haritalarına bakıldığında oldukça sert ve zorlu etkiler alacakları, Vatikanın iktidar gücünün, giderek çözülmeye başlayacağını gösteriyor.
2010 yılında önemli keşifler, icatlar, teknolojik gelişmeler bekleyebiliriz. Yeni fesefi akımlar ve radikal fikirler de ortaya çıkacaktır. Her alanda baş döndürücü değişimler, yenilikler oluşacaktır. Yeni enerji türleri ile ilgili gelişmeler yaşanabilir. Uzay teknolojileri ve astronomide yeni saptamaların dışında, dünya dışı zeki yaşam konusunda da önemli gelişmeler yaşayabiliriz.
Doğal felaketlerin de etkin olacağı 2009-2012 arasındaki dönemde, özellikle volkanik ve sismik faaliyetlerin giderek artacağını düşündüren belirtiler var. 2011 yılında dört güneş tutulması gerçekleşecek, doğal felaketlerin tetikleneceği bu zamanlarda maksimum seviyede önlemci olmak gerekiyor. Bazı bölgelerde küresel ısınmanın getirdiği iklim değişikliklerinin çarpıcı sonuçlarının görülmeye başlanması, toprak ürünlerinin zarar görmesi neticesinde kıtlık ihtimali devreye girmektedir.
Kriz kısa zamanda sona erer mi?
Krizin maksimum iki yıl süreceği 2010 yılıyla birlikte düzelme yaşanacağı söyleniyor. Fakat gezegenlerin konumları bize bu krizin daha henüz çok başlarında olduğumuzu ve özellikle de 2010 yılı yaz aylarından itibaren hızla ivme kazanacağını gösteriyor. Önümüzdeki kritik öneme sahip birkaç yıllık süreci etkileyecek gezegen döngülerine dayanarak dikkat edilmesi gereken başlıkları belirleyebiliriz:
* Ekonomik durgunlukla birlikte işsizliğin artması, gelir dağılımında dengesizlikler oluşması
* Mali krizin bir demokrasi krizine dönüşmesi, halkın demokrasiye ve devlete inancının sarsılması, sisteme ve kurulu düzene karşı çıkılması
* Aşırı siyasi akımların, partilerin güçlenmesi, şöven milliyetçilik, etnik guruplaşma
* Yabancılara yönelik düşmanlıkta bir artış, göçmenlerin zorlanması, ırkçı ideolojilere eğilim
* Şiddet içeren suçlarda artış, tedirginliğin yükselmesi, sosyal yaşantının olumsuz etkilenmesi, tehlikeli toplumsal çalkantılar.
Satürn, Terazi burcunda olduğunda, politika ve adalet sistemiyle ilişkili konular hassasiyet kazanır. Toplumun bu konuda alması gereken dersler vardır ve kader biz insanoğluna, bu konuların nasıl çalışması gerektiğini, zayıflıklarını ve doğrularını öğretir. Satürn’ün Terazi burcunda bulunacağı Ekim 2009 ile Ekim 2012 arasında, adaletin ve yargı sisteminin zayıf yönlerini görmemeiz daha mümkün olacak. Bu konuda denge yaratılması, iyileştirme çalışmaları için gayret gösterilmesi beklense de, müdahalede geç kalınması, yıkıcı isyanları da beraberinde getirebilir.
Ayrıca Dünya dışı zeki varlıklar ve başka yaşam formlarıyla ilgili konulardaki gelişmelerin 2010 yaz aylarından itibaren, daha da belirginleşeceğini söyleyebiliriz. Zira Jüpiter yabancılar demektir ve Uranüs ile kavuşumu Uzaylı Yabancılar olarak okunabilir. Bu ikilinin kavuşumunun Satürn ve Plüton ile irtibat kurmasını bir Kuantum Sıçraması gibi görebiliriz.
Bir Amaç İçin Birleşme
Bazı gözlemciler 2012′de galaksinin kalbi ile aynı hizaya gelişin dünya üzerindeki kozmik enerji için bir kanal açacağını ve daha üst seviyede titreşimler almaya başlayacağımızı öne sürüyorlar. Guatemela’lı araştırmacı, tarihçi ve antropolog Carlos Barrios, Mayaların 21 Aralık 2012 tarihini bir yeniden doğum tarihi olarak gördüklerini, Solar meridyenin galaktik ekvataoru keseceği ve dünyanın galaksinin merkezi ile aynı hizaya geleceği bu tarihin Beşinci Güneş Çağının başlangıcı olduğunu bildiriyor.
Maya büyüklerine göre Beşinci Güneş Çağı, bilgelik, uyum, bariş, sevgi, bilinçlilik ve doğal düzenin geri dönüş çağı olacaktır. Daha önceki dört çağda hiç olmadığı kadar, dişil ve eril enerjiler kaynaşacak, polariteler ortadan kalkacak, uyum gelecek, birinin diğeri üzerindeki hiyerarşisi ortadan kalkacak, her iki enerji de birbirini dengeleyecektir.
Carlos Barrios şöyle diyor: “İnsanlarda artık karanlık ve aydınlık kavramı yerine bir kaynaşma söz konusu olacak. Ancak şu an karanlıktaki insanlar bu konu ile ilgilenmiyor. Hatta bu durumu engellemeye çalışıyorlar. Dünyanın ve çevresinin dengesini bozmaya çalışıyorlar ki, 2012′deki dizilime hazır olmayalım. Diğer taraf ile barış ve denge arayışı ile birlikte çalışmak zorundayız. Bizi besleyen ve koruyan Dünyaya iyi bakmamız gerekiyor. Tüm kalbimizi ve aklımızı bu birlik ve kaynaşma için, yaşamı korumak adına kullanmalıyız. (The Mystery of 2012)
İnsanlar uçurumun kıyısına gelmedikçe değişmeye gönüllü olmamaktadır. 2012-2016 geçişinde etkin olacak Uranüs-Plüton karesi, bizi uçurumun kıyısında dolaştıracak olaylar yaşayacağımız, riskli zamanlarda olacağımızı gösteriyor. Plüton yıkıcı ve dönüştürücü niteliktedir. Toprak burçlarından biri olan Oğlak burcunda hareket ediyor olması, öncelikli olarak topraklarla ilgili sorunlara işaret etmektedir. Bunlar deprem ve volkanik patlamaları içeren jeolojik hareketler ve toprak mahsulleriyle ilgili sorunlardır.
21 Aralık 2012′nin astrolojik haritasında, dikkat çekici bir konumda olan Neptün’ün etkilerinden söz edecek olursak; Neptün giriş yaptığı burcun genel özelliklerini temsil eden temalarda çözülme meydaa getirir. Balık burcu inançlarla ilgilidir. Bu geçiş döneminde, insanı gerçekte ne olduğuna, neye hizmet ettiğine, kurumlaşmış inanç kalıplarına, dinsel kuralların geçerliliğine dair sorgulamalar yaşanabilir.
Zamanın Sonunda mıyız?
Kadim uygarlıklar, zamanın durağan veya doğrusal olmadığını, büyük bir dönüşüm içinde akmakta olduğunu, her döngünün kendine has nitelikleri olduğunu biliyorlardı. Bu nitelikler dünyayı, doğayı biçimlendiriyor ve ona form veriyordu. Ekinoksların farkındaydılar ve zamanın büyük döngülerini tespit etmek üzere bir Zodyak sistemi yaratmışlardı. Zodyak adeta 12 burçlu dev bir saat gibiydi. Bu dev saatin her bir diliminden geçiş süresinin 2160 yıl aldığını fark ettiler. Tüm burçları dolanıp aynı noktaya gelmek, yaklaşık 26000 yılı alıyordu. (Ra Bilgileri adlı kitapta dünyanın 3B boyutunun hasadı için üç kez her biri 26000 yılda olmak üzere hasat yapılacağı ve toplam sürenin yetmişbeşbin yıl olduğunu söylemişti-Sibel’in notu)
Mayaların “zamanın sonu” olarak adlandırdıkları şey aslında yaşamakta olduğumuz çağın sonuydu. Yani dönüşüm zamanı gelmişti. Yeni bir çağa ve zamana girilecek, eski çağ, yani “zaman” sona erecekti. Perulu şamanlar, bu dönemde ortaya çıkacak insan türüne “ışıltılı insan” demişler. İçine girmekte olduğumuz Kova Burcu, insan sembolüyle temsil edilen burçlardan biridir ve hava elementidir. Bu kez değişim; insanlar, bilinç, iletişim ve teknoloji üzerine yaşanacaktır. Hava elementi aynı zamanda, etrafımızı saran uzay ile ilişkilendirilir. Bu yüzden biz bunu “uzay çağı” olarak adlandırıyoruz.
Satürn bildiğimiz anlamda realiteyi, yani realitenin görünen kısmını, Neptün ise bilinenin ötesini temsil eder. Satürn’ün temsil ettiği fiziksel evren kavramı, Neptün’de kabul edilmiş fiziksel evren kurallarını aşmak durumunda kalır. Zaman ve mekan sınırı ortadan kalkar. Satürn mantıklı olasılıkları temsil ederken, Neptün sınırsız olasılıkları temsil eder.
Daha önceki bölümlerde dikkat çektiğimiz gibi özellikle 2010-2016 yılları arasında bizi zorlu zamanlar beklemektedir. Bu geçiş döneminin ne kadar sert veya ılımlı olacağını, bizim yaklaşımlarımız ve eylemlerimiz belirleyecek. Kurtulmayı, hayatta kalmayı, böylelikle gelecek nesillere güzel bir dünya bırakmayı başarabilmemiz için, büyük bir hızla uçurumun kenarına doğru ilerlemekte olduğumuzu gerçekçi bir şekilde görmemiz gerekiyor. Artık birbirimize ve yaşadığımız dünyaya karşı çok daha duyarlı olmalıyız. Sevgi ve saygı içinde olmayı, hoşgörüyü, merhamet göstermeyi, paylaşmayı ve en çok da şükretmeyi öğrenmeliyiz. Hayvanlara, bitkilere, etrafımızdaki canlı cansız tüm nesnelere sevgiyle yaklaşmalı, iyi davranmalıyız. Bu dünya hepimizin.
Diyelim ki teknolojimiz çok gelişti ve uzayın başka yerlerine topluca seyahat edebilecek düzeye eriştik. Dünya’yi tükettik, kendimize başka gezegen bulalım deyip çıkıp gidecek miyiz? Neden bunu yapmak yerine, elimizdekini iyileştirmeye çalışmayalım? Bence ebedi mutluluğa kavuşmak istiyorsak, onu dünyanın dışında değil, dünyanın içinde aramalıyız.
Alıntı:Dönüşüm Zamanı - Öner Döşer
Özetleyen: S. Atasoy
|
|