Sedna
15 Mart 2004 tarihinde astronomlar Güneş Sistemi’nde gezegene benzeyen bir gök cismi keşfettiklerini açıkladılar. Güneş etrafında dönen bu cismin Güneş’e olan uzaklığı 130 milyar kilometre (84 milyar mil) olup, bu uzaklık Güneş ile Dünya arasındaki mesafenin 900 katı kadardır. Mars’tan sonra en kırmızı cisimdir. Büyüklüğü ise Plüton’un ¾’ü kadardır. Çapı 800-1100 mil kadardır.1930 Yılında Plüton keşfedildikten sonra Güneş Sistemi’nde bulunan ilk büyük cisimdir. Şu anda bilinen Güneş’e en uzak ve dolayısıyla en soğuk cisimdir. Buz ve kayalardan ibarettir. Güneş etrafındaki dönüşünü 10,500 yılda tamamlar.
Güneş etrafındaki yörüngesinin astronomların gözlemleyebildiği tüm cisimlerden farklı olduğu görüldü. Bu cismin üzerinde uyduya benzeyen fakat tam olarak da tarif edilemeyen bir cisim bulunuyor. NASA bu konudaki araştırmalarını sürdürüyor.
Kaynak: NASA
SEDNA ASTROLOJİ’DE NEYİ SİMGELİYOR OLABİLİR ?
Kuşkusuz, Sedna’nın Astroloji’de neyi simgelediğinin tespit edilmesi uzun çalışmalar, araştırmalar ister. İlk astronomik bulguları ve ismi verilen Sedna’nın mitolojik öyküsü ile genel astroloji bilgimizi birleştirecek olursak, ilk yorumlarımızı oluşturabiliriz.
Astronomik sonuçlara göre;
Güneş çevresindeki 10,500 yıllık yörüngesiyle Sedna, dünyadaki büyük değişimleri etkiliyor olabilir. Bu da Dünya Astrolojisinin konusudur. Sedna 72 yıl sonra 10,500 yıllık turunu tamamlamış olacak. Sedna en son turuna başladığı zaman Dünya'da Buzul Çağı başlamıştı. 72 yıl sonra ise Dünya'nın tamamen farklı bir yer olacağı kuşkusuz.
Sedna’nın Güneş çevresindeki yörüngesi bir burçlar kuşağını tamamladığı süreyi gösteriyor. Sedna, içerdiği astrolojik etkilerle çok daha büyük kitleleri etkiliyor. Belki bir dünya neslinin oluşması, sona ermesi ve ikinci hayatların başlaması. Belki bu dünyadaki hayatımızdan, bir öncekine ya da bir sonrakine geçiş için bir köprü.
Sedna, buz ve kayadan ibaret. Buz suyun, kaya toprağın verimsiz, negatif hali. Sedna’nın keşfinin açıklandığı tarihte gezegenlerin çoğunun su ve toprak burcunda bulunması ve asaletlerinin düşük olması (verimsiz olmaları), Sedna’nın yüzeyi ile ilişkilendirilebilir.
Sedna’nın keşfinin açıklandığı tarihte (15 Mart 2004) gökyüzü hareketleri;
Sedna’nın dış yüzeyi gibi, bulunduğu tarihte de gökyüzündeki gezegenlerin çoğu toprak ve su burçlarında ve çoğu bulunduğu burçlarda düşük durumdalar. Astroloji’de ateş ve hava grubu burçlar pozitif, su ve toprak grubu burçlar negatif olarak bilinirler. Buradaki pozitif ve negatif enerji, etken ve edilgen, erkil ve dişil enerji ayırımını anlatmaktadır.
Güneş Balık burcunda: Güneş’in asaletli olmadığı bir burç. Güneş babayı, ata erkili simgeliyor ve burada zayıf durumda.
Ay Oğlak burcunda: Ay’ın etkilerinin en zayıf düştüğü burç. Ay kadını, toplumu, dişil enerjiyi simgeliyor ve burada zayıf durumda.
Venüs Boğa burcunda: Venüs’ün etkilerinin güçlendiği burç. Venüs sevgiyi, Boğa sahiplenmeyi ifade ediyor. Venüs’ün güçlü durumda olması, gönül ilişkilerinde kısmeti artırıyor. Mitolojik öyküde de kadının pek çok kısmeti oluyor.
Mars Boğa burcunda ve Algol yıldızıyla birleşiyor: Mars’ın etkilerinin zayıfladığı burç. Mars cesareti, kendini ortaya koymayı, gerektiği yerde savaşmayı temsil ederken, Boğa burcu’nda bu fonksiyonları yerine getiremiyor ve Algol yıldızının etkisi altında kurban olmayı gösteriyor. Mitolojik öyküde, hem baba, hem kızı, hem de damat adayları kendini göstermek isterken kurban oluyorlar.
Jüpiter Başak burcunda: Jüpiter’in etkilerinin zayıfladığı burç. Jüpiter iyi şansı, genişlemeyi yönetirken, Başak burcunda kısıtlanmış durumda.
Satürn Yengeç burcunda: Satürn’ün etkilerinin zayıfladığı burç. Satürn ne kadar zayıfsa, zor durumlara karşı gösterilen dayanıklılık, sabır, kontrol o kadar elden düşer. Satürn 15 Mart tarihinde Mirzam yıldızıyla birleşiyor. Mirzam “söylenecek sözü, mesajı olanı” simgeler. Fakat burada potansiyel olmayabilir. Satürn’ün düşük olduğu burçta bu yıldızla birleşmesi bu potansiyelin baskılandığını ve sınırlandırıldığını gösterir. Satürn aynı zamanda geçmişi, kökleri, ata erkili, otoriteyi simgeler. Mitolojik öyküde babanın durumu, Satürn’ün Yengeç burcundaki konumuyla eşleştirilebilir.
Uranüs Balık burcunda: Uranüs bireyselliğin geliştirilmesini, eski ideolojilerin, geleneklerin yıkılmasını, otoritenin sorgulanmasını simgeler. Mitolojik öyküdeki kadının feminist tavırları Uranüs’le eşleşmektedir. Kahraman babasına ve toplum kurallarına karşı gelmektedir. Fakat sonunda da Balık’ın kurban olma temasını deneyimler. Kadın toplumun kurallarından kaçma eğilimindedir.
Mitolojik sonuçlar;
Dişi prensip olarak kurgulanan doğadan/idden/dürtüsel olandan daha eril prensip olarak kurgulanan kültüre/süper egoya/süblime edilmiş olana ulaşma yolculuğu... Ataerkil paradigma kadını doğaya daha yakın algılıyor. Kadın belki de doğurgan ve (nörolojik yapılanması dolayısıyla da) duygusal yapısı dolayısıyla da kültürden çok doğanın alanına daha yakın algılana gelmiş. Çok ironiktir ki, kadını baş kahraman yapan bir öykü gibi görünse de, bu öykü son derece babanın yasasına dair bir öykü. Bu öyküyü, insanlaşma serüveni diye düşünürsek köpek hem enseste, hem de -literal anlamda gönderme yaptığı biçimiyle- hayvanla cinsel ilişkiye, yani dürtüsel yönümüzle ilişki içinde olmamıza gönderme yapıyor. Oysa, insanı "doğadan" ayıran, "dürtüsel yönünden" ayrıştırarak onu "insan" yapan şey dürtüsel olanı yücelterek "yasayı" yaratması ve bu "yasa"nın izleğinde yaşaması. Öyküdeki baba yasayı (babanın yasasını/üst beni/kültürü) temsil ediyor. Baba, neticede köpeği (ensestöz olanı, dürtüsel olanı) cezalandırıyor. Dişi prensip ona karşı gelse de, neticede çocuklarıyla bağlantısını keserek (ve babanın evine -yasasına- dönerek) cezayı içselleştiriyor, babaya boyun eğiyor. İnsanların babaları olan bu çocuklar yarı insan, yarı hayvan varlıklar. İnsanlaşma serüveninin başındalar. Dürtü ve kültür arasında bir noktadalar.
Sedna'nın dürtüsel yanı dolayısıyla yaptığı ikinci seçim de tam bir trajediyle sonuçlanıyor... Bu öyküde ilginç olan babanın, kızını bu olayda tam olarak korumaması, hatta cezalandırması ve eğer sandalın "penisi"/eril gücü/eril iktidarı temsil ettiğini kabul ediyorsak, kızının eril iktidarı ile özdeşleşmesini engellemesi. Ne kadar ilginçtir ki, yasanın sembolü olan erkeklikle (penisle) tam olarak özdeşleşmesine (penise/iktidara sahip olmasına) tam olarak izin de vermiyor. Onu bir yanıyla yasanın dışında tutuyor. Vizyonunu (gözlerini) ve iktidara sarılabileceği (ellerini) alıyor. Yine ironik bir biçimde kopan parmaklar kadınsı üreme işlevini gerçekleştiriyor: fok balıklarına dönüşüyorlar.
Sedna sonunda babayla tamamen bir olduğu ve "yasa"nın temsilcisi olduğu bir noktaya ulaşıyor (ya da geri dönüyor).
Bu öykünün en temel çağrışımı; dişil prensibin baskılanması, cezalandırılması ve bu çerçevede kendisini asla bulamaması. Sedna, kendi dişil gücünü tanıyan, farkına varabilmiş ve keşfedebilmiş bir tanrıça değil, sanki bir Tanrının /babanın dişil bir gölgesi gibi.
Bütün öyküyü sarıp sarmalayan, bütün öykünün içinde aktığı su da dişil olmaktan çok, eril bir nitelik taşıyor.
· Yalıtan, tecrit eden (adayı çevreleyen): Su parmaklardan deniz canlılarının can bulduğu ve babayla Sedna’nın tanrılaştığı yer.
· Cezalandıran (çocukları uzaklaştıran, boğan, parmakların içinde yitirildiği) bir su.
Öykü son derece ataerkil, fakat zayıf bir ataerkil. Dişi prensip ise sıkışmış durumda. Kendisini yeterince keşfedecek kadar deneyim yaşama şansının olmadığını, bütün seçimlerinin geleneksel ve ataerkil kodlarla tanımlandığını anlatıyor.
Sedna keşfedildiğinde Dünya’daki genel psikolojik durum;
Biz, insanlık hala savaşarak, birbirimizle didişerek ve iktidar hırsı içinde insanlığımızı unutarak çevreyi ve dünyayı yok ediyoruz. Şu anda son noktalara yaklaştık ( Sedna da bu döngüsünün sonunda bulunuyor ) Bu dönemde, Dünya’yı ve insanlığı kurtarmak için manevi konulara olan ilgide artışlar var. Spiritüel liderlerin çıkması, eski uzak doğu öğretilerine yöneliş, astrolojiye, reikiye, meditasyona, yogaya, alternatif tıp yöntemlerine, şifacılığa yöneliş, Dünya barışı için sanatçıların birlik olması bu dönemin gündemini oluşturuyor. Çünkü bu döngü bu şekilde devam ederse dünyanın sonu gelecek, kutuplar kayacak ve bu döngü başarısız bir şekilde sona ermiş olacak. Niye Dünya nüfusunun çoğunluğu kadın ve Dünya nüfusundaki kadın sayısı git gide artıyor? Çünkü bu dönemde Dünyanın dişi, yani manevi enerjiye daha fazla ihtiyacı var.
Burada insanlık denen olgu temiz bir insanlık. Yarı köpek yarı insan olan varlık, kendi tanrısal tarafının da farkında olan ama bir taraftan da dünyadaki pisliklerin içine saplanmış kalmış birisi. Öyküde iktidara izin verilmiyor, çünkü bu dünyevi bir hırs. Buradaki dişil güç ise maneviyatı temsil ediyor. Fakat böyle bir dünyada (ortamda) kendini bulamıyor.
Sedna, ırkların kökeninde yer alan kişilerin dağılmasından sonra babasının evine geri dönüyor ve yine kılık değiştirmiş varlık tarafından kandırılıyor. Bir süre sonra onun çirkin ve ona iğrenç gelen tarafını görüyor. İnsanlığın başlangıcı ve içinde bulunduğumuz bu döngünün (Buzul Çağından bu yana süregelen döngü) başlaması ile insanlık yine aynı hataları yapabiliyor. Daha önceki döngüde aldığı dersleri ve pişmanlıkları unutuyor ve aynı hataları tekrar, tekrar yapabiliyor. Bunun nedeni ise belki de insan olmanın bedeli. Dürtülere ve maddeye olan bağlılık. Burada yapılması gereken ise belki de Dünyevi hırslardan arınarak bütünün iyiliği için olana yönelmek.
Sonuçlar ve Sedna’nın Astrolojik Fonksiyonları:
- Kaybetmek, yitirmek, bırakmak
- Doğurganlık
- Babaya, ataya, geçmişe karşı gelmek ve geçmişin kurbanı olmak, boyun eğmek
- Maddi dünyadan maneviyata, ruhsal boyuta ulaşmak
- Kendini gösteremeyen, kendi yüceliğinin farkında olmayan dişil enerji
- Körlükle simgelenen yitirilmiş vizyon
- Feministlikle simgelenen geleneklere, doğaya, toplumsal düzene karşı çıkış
- Geçmişten kopuş
- Edilgen ve kadersel temalar
- Dünyayı ve büyük nesilleri etkileyen olaylar
- Dünyanın gidişatını, tüm insanlığın yaşamını etkileyen, değiştiren olaylar
- Düşüncesizce maddi dünyada yaptıklarından pişmanlık duyarak üst benliğiyle temasa geçme ve tanrısal özellikler gösterme.
Kadın ve toplum astrolojide ve psikolojide özdeşleşen, eşleştirilen, benzer görülen kavramlardır. Mitolojik öyküdeki kadın burada toplumu simgelemektedir.
Kaynak : Bu makale Ebru Dede, Meral Erduran ve Zeynep Süzmen Şen tarafından hazırlanmıştır. Katkılarından dolayı Mahan Doğrusöz ve Ercüment Özçelik'e teşekkür ederiz. / astrozenith.
|